Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Mimar Sinan Performans Ödevi

Mimar Sinan Performans Ödevi

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Mimar Sinan dönem ödevi



Mimar Sinan hakkında data performans ödevi


Dünyanın en büyük mimarlarından biridir Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğmuştur, 17 Temmuz 1588'de İstanbul'da da ölmüştür Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir Ailesine ve yaşamına ilişkin kimi zaman yetersiz ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mustafa Çelebi'nin onun ağzından yazdıklarına, mimarbaşı olduğu dönemden kalan yazışmalara, kendi vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen doküman ve kitaplara dayanmaktadır Kaynaklara tarafından Sinan, I Selim (Yavuz) padişah olduktan sonra başlatılan ve Rumeli'de olduğu gibi Anadolu'dan da asker devşirmeyi öngören yeni bir dilekçe gereğince 1512'de devşirilerek İstanbul'a getirildi Orduya asker yetiştiren Deneyimsiz Oğlanlar Ocağı'na verildi, 1514'te Çaldıran Savaşı'nda 15161520 arasında da Mısır seferlerinde bulundu İstanbul'a dönünce Yeniçeri Ocağı'na alındı I Süleyman (Kanuni) döneminde 1521'de Belgrad, 1522'de Rodos seferlerine katıldı, subaylığa yükseldi 1526'da katıldığı Mohaç seferinden sonradan zemberekçibaşı (baş teknisyen) oldu 1529'da Viyana, 15291532 aralarında Alman, 15321535 aralarında da Irak, Bağdat ve Tebriz seferlerine katıldı Bu son sefer sırasında Van Gölü'nün üstünden geçecek üç geminin yapımını başarıyla tamamlaması üzerine kendisine haseki unvanı verildi 1536'da Pulya (Puglia) seferlerine katıldı 1538'de yer aldığı Karabuğdan (Moldovya) seferi sırasında Prut Irmağı üstünde yaptığı bir köprüyle dikkatleri üzerine çekti Bir yıl daha sonra mimar Acem Ali'nin ölümü üstüne onun yerine sermimaranı hassa (saray baş mimarı) oldu Günümüzdeki bayındırlık bakanlığına benzeyen düşen bu görevi ölümüne kadar sürdürdü Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en zinde olduğu çağda yaşamıştır I Süleyman (Kanuni), II Selim ve III Murat olmak üzere üç padişah döneminde mimarbaşılık etmiş, imparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında birinci derecede rol oynamıştır Etkisi ölümünden sonradan da sürmüş, her dönemde saygınlığını korumuştur Atatürk ona ilişkin bilimsel araştırmaların başlatılmasını, onun bir heykelinin yapılmasını istemiştir 1982'de İstanbul'daki Devlet Hoş Sanatlar Akademisi çekirdek elde etmek üzere oluşturulan yeni üniversiteye onun adı verilmiştir Sinan'ın yetişmesine ilişkin doyurucu veri yahut da, dülgerliği Acemi Oğlanlar Ocağı'nda öğrendiği sanılmaktadır Deneyimsiz Oğlanlar, başka işlerin yanı sıra inşa işlerinde de görevlendirilirlerdi Sinan daha sonra ordunun yapı gereksinimini karşılayan birimlerinde devir almış, buradaki çalışmalarıyla öne çıkmıştır Lüzum ordunun bu birimleri göre artistçırak ilişkisi içinde gerçekleştirilen yapım ve onarım çalışmaları, gerek orduyla birlikte gittiği yerlerde görme olanağı bulduğu yapılar, Mimar Sinan'ın eğitiminin parçası olmuştur Değişik kaynaklara göre Sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 okul ve darülkurra, 22 türbe, 17 imaret 3 darüşşifa, 7 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 6 ahır ve mahzen, 48 hamam olmak üzere sayılamayanlarla birlikte üç yüz elliyi aşkın inşa gerçekleştirmiştir Elli yıla yakın bir vakit!Osmanlı İmparatorluğu'nun mimarbaşılığını yapmış olmasına karşın, bunların hepsini onun tasarlayıp uygulamış olduğunu söylemek güçtür Çoğunluğu İstanbul'da elde etmek üzere imparatorluğun her yanında dağılmış yer alan bu yapıların bir bölümünü öğrencileri veya ona emrindeki mimarlar örgütü yapmış olmalıdır Bunların arasında onarımlar da vardır Bu nesil sayılar Sinan'a gösterilen saygıyı ortaya koyar Onun başlıca önemi, yapılarında gerçekleştirdiği deneyler ve getirdiği yeniliklerle OsmanlıTürk mimarlığını klasikolarak adlandırılan doruğuna ulaştırmasındadır
Sinan mimarbaşılığından önce de askeri amaçlı olmayan yapılar tasarlamış ve uygulamış olmalıdır Ama birincil önemli yapıtı İstanbul'da ancak Şehzade (Mehmed) Camii'dir Kendisinin çıraklık dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu cami, dört ayağın taşıdığı ve dört yarım kubbenin desteklediği bir kubbe ile örtülüdür Dış görünüşlerin kitlesel etkisi azaltılmış, içerde ise daha parlak bir mekân oluşturma yoluna gidilmiştir Onu izleyen Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camii'nde ise yarım kubbelerin sayısı üçe indirilerek daha rahat bir iç mekân araştırılmıştır OsmanlıTürk mimarlığının en manâlı yapılarından biri Süleymaniye Camii ve Külliyesi'dir Sinan kalfalık dönemi yapıtı olarak adlandırdığı bu yapıda İstanbul'daki Bayezid Camii'nde kullanılan taşıyıcı sistemi yinelenmiş, dört bacak üzerine oturan kubbeyi girişmihrap yönündeki yarım kubbelerle desteklenmiştir
Bu, Ayasofya ile ortaya atılan strüktür sorunun, onun kadar bir kez daha ele alınışıdır Süleymaniye, darülkurrası, darüşşifası, hamamı, imareti, altı medresesi, dükkânları ve Kanunî Süleyman ile Hürrem Sultan'ın türbeleriyle büyük bir alana yayılmış kentsel bir düzenlemedir ve Türkler'in dinsel yapılara toplumsal hizmet yapısı içeriği katmalarının en önemli örneğidir Kubbe ve yarım kubbeler, yüklerini, uyumlu geçişlerle bir sonrakine iletirler Inşa bu düzenden gelen bir dinginlikle, İstanbul'un Haliç'e bakan tepelerinden birinde yer alır Dönemin önde gelen tüm sanatçılarının katkıda bulunduğu Süleymaniye, her ayrıntısıyla bir iyice ele alınmıştır Yedi yıl gibi kısa bir sürede bitirilmiş olması Sinan'ın mimarlıkta olduğu değin örgütleme alanındaki dehasını da ortaya koyar Yapının yapıldığı döneme ışık tutan muhasebe defterleri de günümüze kalmıştır Sinan inşa ile çatı örtüsü için en yetkin taşıyıcı sistemi, en yetkin biçimi bulmak yolunda deneyler yapmış, hatta ara sıra geçmişte kullanıp daha sonra terkedilen yöntemleri yineleyerek bunların nasıl ileri götürülebileceğini araştırmıştır Kimi zaman bu cins deneyleri birbirine koşut olarak sürdüğü de görülür İstanbul'daki Sinan Paşa Camii gibi kimi yapıları, kubbeyi altıgen bir plana oturtmayı denemesiyle Edirne'deki Üç Şerefeli Cami'yi anımsatır Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii'nde olduğu gibi esas mekânı tek bir kubbeyle örten camileri, erken Osmanlı dönemi camilerini düşündürür Denemelerinin en ilginçlerinden biri yine İstanbul'daki Piyale Paşa Camii'dir Burada kökenleri erken Osmanlı döneminden de önceye dışarı giden ve yapıyı çok sayıda minik kubbe ile örten çok ayaklı cami şemasını ele almıştır Tüm bu deneyler onu başyapıtlarından birine, Edirne'deki Selimiye Camii'ne götürdükleri için önemlidir Sinan uygunluk dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu camide daha önce İstanbul'daki Rüstem Paşa Camii'nde çözmeye çalıştığı bir sorunu, yani kubbeyi sekizgen bir plan üstüne oturtma düşüncesini uygulamıştır Böylece, taşıyıcı ayaklar incelmekte, yükleri ileten öğelerin küçülmesiyle de kubbe, yapıdaki en manâlı mekân belirleyici unsur durumuna gelmektedir Sinan burada 31 m'yi geçen çapıyla en büyük kubbesini gerçekleştirmiştir Külliye'nin öteki yapıları camiye kadar arka planda tutulmuştur Selimiye, strüktüründen mekân oluşumuna, oranlarından süslemelerine dek Klasik dönem OsmanlıTürk mimarlık bireşiminin dilini ortaya koyan, kurallarını belirleyen çok manâlı bir başyapıttır Sinan, öteki yapıtlarında da araştırıcılığını sürdürmüştür Türbeleri buna örnektir Şehzade Mehmet Türbesi'nde dilimli kubbe kullanmış, tuhaf ölçüde süslü bir yüz düzenlemesine gitmiştir Kanuni Süleyman Türbesi'nde de iç mekân ile dış görünüş aralarında bir denge belirlemek nedeniyle örtü olarak, OsmanlıTürk mimarlık geleneğinde fazla sık kullanılmayan çift yüzlü kubbeyi seçmiş, iç kubbeyi yapının içindeki ayaklara, dış kubbeyi de dış duvarlara taşıtmıştır II Selim Türbesi'nde ise geleneksel altı ya da sekizgen plan yerine, inşa öğeleri aralarında karşıtlık yaratan, köşelerin kesilmiş kare planını seçmiştir Sinan'ın, denemeci tutumunu öteki işlevlerde de sürdürdüğü gözlenir defalarca işleve, taşıyıcı sisteme, yapının bulunduğu yere göre en uygun olacak biçimi araştırmıştır Yola çıkış noktası geleneksel biçim ve plan şemaları olmasına rağmen, bunlara katı bir biçimde alt kalmamış, koşulların gerektirdiği yerlerde yeni biçimlere yönelmiş, bu nedenle eski ile yeni aralarında bir bağ oluşturabilmiştir Sinan'ın yapıları mimarlık bakımından olduğu dek mühendislik bakımından da yük taşır bu nedenle ser mimârânı âlem ve mühendisânı devran dünyadaki mimarların ve vakit içindeki mühendislerin başıdiye anılmıştır Yapılarının çoğunun 400 sene sonra bile ayakta duruyor, hatta kullanılıyor olması, onların taşıyıcı sistemlerine olduğu kadar temellerine de özen gösterilmiş olmasındandır Sinan'ın mühendis yanı su yollarıyla köprülerinde ortaya çıkar Bunlarda zamanının sahip olduğu bütün mühendislik bilgilerini uygulamış, hatta kimi zaman onları aşan, ileri götüren tasarımlar gerçekleştirmiştir İstanbul'un su sorununu çözmekle görevlendirilmiş, bentleriyle, tünelleriyle, su yolları ve su yolu kemerleriyle, biriktirme ve dağıtma yapılarıyla uzunluğu 50 km'yi aşan ve Kırkçeşme adıyla tanıdık su yapılarını gerçekleştirmiştir Süleymaniye Külliye'sine 53 milyon akçe harcanırken Kıkçeşme yapılarına 43 milyon akçe harcanmış olması da vaktinde bunlara bahşedilen önemin bir diğer göstergesi olmaktadır Sinan, köprülerini de asgari öteki yapıtları dek önemsemiş, toplam uzunluğu 635,5 m'yi bulan Büyükçekmece Köprüsü ile sağlam olduğu değin güzel de olan bir yapıt diye övünmüştür En geniş açıklığı örtecek kubbeyi, en ince ve uzun minareyi tahlil etmek, böyle bir minaredeki şerefelere birbirleriyle kesişmeyen üç merenle çıkmayı denemek, bu mühendislik dehasının yaratıcılığını ortaya koyan örneklerdir Mimarlık, kimi süre, içinden çıktığı toplumun genel yapısıyla ahenk içinde olan bir bütünlüğe erişir Bu, kendi gününün gereksinmelerini kendi olanaklarıyla tedarik eden, ama geçmişin tecrübe ve anılarını da taşıyan bir bireşimdir Yapı gereçleri, yapım yöntemleri, elde edilen biçimlerle ve onlar da yereliklimsel koşullarla harmoni içindedirler Bunları birbirlerinden ve içinde bulundukları toplumsal koşullardan ayrı tutmak olanaksızdır Ortaya meydana çıkan biçimler toplumun büyük bir çoğunluğunca benimsenen simgelere dönüşür Toplumu az daha yapılarıyla özdeşleştirmek olasıdır Bu yalnız belirlenmiş bir yere ve çağa özgü, başka bir benzeri olmayan bir mimarlık demektir İşte Mimar Sinan böyle bir süreç içinde yer almaktadır tek tek yapıtlarından çok, mimarlığı düzenli ve kendi içinde sürekli bir bireşime götürme yolundaki çalışmalarıyla tartma taşır OsmanlıTürk mimarlığı onunla birlikte bireşim sürecini tamamlamış, arayış aşamasından klasik dönemine geçmiştir Bu geçiş, biçim olarak kubbeyi, düzenleme ilkesi olarak da merkezi planlı yapıyı anıtsal bir mimarlığın en kayda değer öğesi olan kubbeyi ve ona bağlı taşıyıcılar sistemini en yalın ve açık biçimde kullanıp onu anıtsal mimarlık düzenlemelerinin çekirdeği durumuna getirmek OsmanlıTürk mimarlığının dünya mimarlığına bir katkısıdır Bu Nedenle keza Doğu, ayrıca Batı ile ilişki içinde olan, Anadolu ve Akdeniz kültürlerine sahip meydana çıkan bir OsmanlıTürk İslam mimarlık bileşimi ortaya çıkmıştır


*
 
858,496Konular
981,848Mesajlar
29,894Kullanıcılar
Üst Alt