MOL GEBELİK NEDİR?
Gebelik testinin pozitif olduğu her durum, canlı, sağlıklı bir bebeğin işareti değildir. Mol gebelik (Molar Gebelik), sağlıksız bir gebelik çeşididir. Mol gebelik, Hipokrat’ın yazılarında “bin bebek taşıyan anne” olarak tanımlanır. Halk arasında ise “üzüm gebeliği” olarak bilinir. Genetik olarak bozuk, kromozom dizilişi anormal bir embriyonun varlığından dolayı, rahim, üzüm tanesi şeklinde, bol miktarda, şişmiş vezikül diye tabir edilen, içi sıvı dolu yapılarla dolar. Görülme sıklığı 1000-2000 gebelikte 1 olarak bildirilmiştir. Daha önceden mol gebelik geçirmiş olanlarda ise tekrar mol gebelik geçirme riski 10 kat kadar artar ve %1' e yükselir.
MOL GEBELİK NASIL OLUŞUR?
Sağlıklı bir gebelikte, döllenme esnasında, yumurta hücresi, içeriye tek bir sperm alır ve giriş kapılarını kapatır. Böylece annenin yumurta hücresinden 23 kromozom, babanın sperminden de 23 kromozom alan embriyo 46 kromozomdan oluşur. Ancak mol gebelikte, yumurta hücresinin içine iki sperm birden girer ve acayip kromozom sayılı embriyolar oluşur.
MOL GEBELİĞİN TÜRLERİ NELERDİR?
İki türü vardır: Komplet (tam) ve parsiyel (kısmi) mol. Komplet (tam) formuna daha sık rastlanır ve bu daha tehlikelidir, kansere dönüşebilir. Eğer yumurta hücresinin içine iki sperm birden girmeyi başarırsa ve bu spermlerin 23’er kromozomdan oluşan genetik bilgileri yumurta hücresinin çekirdeğinde birleşerek yumurtanın kendi genetik bilgisinin yok olmasına neden olurlarsa, embriyo 46 kromozomdan oluşur. Kromozom sayısı normal olsa da, anneden hiçbir genetik yapı almamış bu acayip embriyodan, fetüse ait hiçbir yapı içermeyen ve bol miktarda şişmiş villustan oluşan anormal bir gebelik ürünü ortaya çıkar. Buna komplet (tam) mol gebelik adı verilir. Eğer yumurta hücresinin içine iki sperm birden girmeyi başarırsa ve bu spermlerin 23’er kromozomdan oluşan genetik bilgileri yumurta hücresinin çekirdeğinde birleşerek yumurtanın kendi genetik bilgisinin yok olmasına neden olmazlarsa, embriyo 69 kromozomdan oluşur. Fetüse ait yapılar belirse de bu anormal fetüs yaşamla uyumu değildir. Birlikte yine çok sayıda şişmiş villusun bulunduğu, anormal bir gebelik ürünü ortaya çıkar. Buna parsiyel (kısmi) mol gebelik adı verilir. Komplet mol, gebeliğin daha erken dönemlerinde belirti verir. Parsiyel molde ise fetüs oluştuğu için, tanı bazen 20. haftaya kadar gecikebilir. Parsiyel molde izlenen fetus triploidi (kromozom sayısının 69 olması) nedeniyle çoğu zaman intrauterin ölümle sonuçlanır.
MOL GEBELİĞİN NEDENLERİ NELERDİR?
•Düşük sosyoekonomik düzey
•Kötü beslenme
•Folik asit ve karoten eksikliği
•40 yaş üstü anne yaşı
•20 yaş altı anne yaşı
•Uzakdoğu kökenli olmak
•Daha önce iki ve daha çok molar gebelik yaşamış olmak
•Geçmişte birden fazla düşük yapmış olmak
MOL GEBELİĞİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Adet rötarını takiben kanamanın başlaması ilk bulgudur. Kanda bakılan gebelik testi (B-HCG) miktarı normalin çok üzerindedir. Bulantı ve kusmalar normale göre daha şiddetlidir. Çok nadiren de olsa, büyük yumurtalık kistleri (teka lutein), yüksek tansiyon (preeklampsi), tiroid bezinin aşırı çalışması (hipertiroidi), aşırı tüylenme (yüksek testosterona bağlı) gibi durumlar ortaya çıkabilir. Gebelerin bir kısmı “üzüm tanesine benzer parça düşürme” şikâyetiyle başvurabilir. Bugular parsiyel molde, komplet mole göre daha hafif seyredebilir ve daha geç dönemde belirti verebilir.
MOL GEBELİK TANISI NASIL KOYULUR?
Ultrasonografi ile tanı konur. Rahim içerisinde bir gebelik kesesi görülmez. Bunun yerine şişmiş mol veziküller yan yana dizilerek bir “karyağdı manzarası” oluştururlar. Muayenede uterus gebelik haftasından daha büyük ölçülebilir. Kanda ölçülen gebelik testi, B-HCG değerinin 100.000 üzerinde olması tanıyı destekler. Parsiyel mol tanısı koymak maalesef komplet kadar kolay olmayabilir. Ultrasonda gebelik kesesi genellikle mevcuttur. Kesenin içinde fetüs varlığı durumunda yanlışlıkla normal gebelik olduğu düşünülebilir. Bu nedenle, Parsiyel mol tanısı koymak için plasentanın dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekir. Komplet mol gebelik, müdahale edilmediğinde, genellikle 16. gebelik haftasına kadar düşükle sonlanır. Parsiyel tipteki ise daha uzun süre devam edebilir.
MOL GEBELİĞİN TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Mol gebelik tanısı konduktan sonra, aileyle konuşularak gebeliğin hiç beklenmeden sonlandırılması gerekir. Bu amaçla genel anestezi altında kürtaj uygulanır. Tahliye öncesi, olası bir kanser ve metastaz araştırması amacıyla akciğer grafisi çekilir ve B-HCG değeri takip edilir. Kan grubu belirlenir ve eğer Rh uyuşmazlığı varsa, Anti-Rh immunglobulin (uyuşmazlık iğnesi) uygulanır. Kanama şiddetliyse kan transfüzyonu yapılabilir. Mol tahliyesi esnasında kürtaja bağlı istenmeyen durumların meydana gelme olasılığı, gebelik yaşının haftasının büyüklüğüyle ilişkili olarak yükselir. Uterus yaralanması, delinmesi; enfeksiyon ve kanama başta olmak üzere istenmeyen durumların oluşması gebelik haftalığının büyüklüğüyle direk ilişkilidir. Bu yüzden mol gebeliğinin erken tanısı önemlidir. Mol tahliyesinde normal gebelik tahliyesinden farklı olarak müdahale esnasında trofoblastlardan birinin kan damarlarına geçerek akciğer embolisi (atardamarın kendisinin ya da dallarından birinin dolaşım yoluyla gelen bir madde tarafından tıkanması) riski vardır. Ayrıca nadiren tahliye sonrası DIC (yaygın damar içi pıhtılaşma) adı verilen tehlikeli durum gelişebilir. Tahliyede çıkan parçalar mutlaka patolojik incelemeye yollanır. Mol gebeliği olan bir kadın için, çocuk sayısını tamamlamış ve 40 yaş üzerinde ise histerektomi (uterusun ameliyatla alınması) uygun bir tedavi şeklidir. Histerektomi mol gebeliği sonrası kanser gelişme riskini belirgin şekilde azaltır ancak tamamen ortadan kaldırmaz. Bu yüzden histerektomi yapılsa bile takip aynı şekilde devam eder.
MOL GEBELİĞİN TAKİBİ NASIL YAPILIR?
Mol gebelik nüksedebilir, bu nedenle hastalar sıkı takibe alınırlar. Takip sürecinde hastanın 1 yıl gebe kalması yasaklanır. Doğum kontrol hapı başlanır, rahim içi araç (RİA) uygun değildir. Bu süreçte gebe kalınırsa, yükselen B-HCG’nin doğal gebelikten mi yoksa olası bir nüksten mi olduğunun ayırt edilmesi mümkün değildir. Takipte kan B-HCG seviyeleri sıfırlanıncaya kadar haftalık ölçümler yapılır. Üç kez B-HCG sıfır ölçüldüğünde, haftalık takipten aylık takibe geçilir. Hastalar 1 yıl boyunca her ay izlenir. 1 yılın sonunda eğer her şey normalse hastanın gebe kalmasına izin verilir. Mol gebelikten sonra ikinci bir mol gebelik geçirme riski %1’dir. Bu nedenle yeniden hamile kalındığında, dikkatli olunması gerekir.
MOL GEBELİK TEHLİKELİ MİDİR?
Mol gebelik, Gestasyonel Trofoblastik Neoplazi (GTN) olarak adlandırılan bir tür tümöral oluşuma dönüşebilir. GTN vücudun başka yerlerine de yayılabilen (metastaz) veya rahim içerisinde tekrarlayabilen bir hastalıktır. Eğer hastanın takiplerinde kan B-HCG düzeyleri düşmezse, aynı kalırsa veya bir süre düştükten sonra yeniden artmaya başlarsa GTN gelişmesi söz konusudur. GTN % 50 vakada mol gebeliği, % 25 vakada düşüğü, % 25 vakada da normal gebeliği takiben ortaya çıkar. Kemoterapiye çok iyi yanıt verir. Aksi durumda histerektomi, intraarterial kemoterapi gibi başka tedaviler gerekebilmektedir. En sık kullanılan kemoterapötik ajan Metotreksat’tır. Bunun dışında Aktinomisin-D, Etoposide ve 5-Fluorouracil gibi ajanlar kullanılabilir.