Mor Menekeşeler Ebrû Su üstüne nakış atmanın sırrı Kendi gibi tarihçesi de suya yazılı olmalı ki adı, menşei tamamen çözülmüyor Ebr Farsça bir kelime, bulut Ebri bulutumsu Ebrû suyun üzerindeki bulutun mütevazı öyküsü veya sevgilinin karşısındaki harikulâde kavs Buluttan yola çıkıp sevgilinin kaşına varan bir seyahat Su üstünde Suya atılan nakşı arkasındaki hayattan bağımsız yorumlamanın imkânı değil O da hat gibi, minyatür gibi, çini, tezhib, nakış gibi soluduğu havanın eseri Onu da her harfi bekleyen meleklerin beklediği belirlenmiş “Aşk Estetiği Ebrû aşk, ebrûzene göre Niye ? Suya “düştüğünden mi ? Her aşk gibi o da daha yüksek bir alemden “indiğinden mi ? Yüceliğini bu iniş grameriyle gösterdiğinden ve indiği kalbi geldiği yüceliği çektiğinden mi ? Peki suya ebru nereden düşüyor ? Ebrûzenin yüreğinden ? Ebrûzenin yüreğine nerden ? Sonu değil İsmi Vah Ebrû sır, “hadise cân ile cânân aralarında Erbabı, Özbek Şeyhi Hezarfen Edhem efendi , ebrû sihir gibidir, demiştim ya , simyası vardır Bütün kainatı ve oluşumu özetler ebrû Yok mi ki suya atılan renklere ve biçimlere müdahale bir noktadan daha sonra imkânsızlaşır Suyun verimli kucağına düşen bir damla ,her şey o damladan olur ebrûda O tek damla sonsuzluğa doğru genişler ve bir noktadan sonra ebrû kendi başına buyruktur Bu yüzden yok mi fakat icra ettiği sanatın, arkasındaki hayatla irtibatını sorgulayan, bir başka deyişle onun felsefesini yapmayı ihmalkârlık etmeyen ebrûzen su üstünde irade i cüz’i ile iradei külli arasındaki abıtayı hayranlıkla temaşa eder Diğer sanatlara kadar ayrıntılarıyla daralmış bir irade i cüz’iyye alanı ve ehli olmayanın ebrûda rastlantı dediği şey; İradei Külliye Tevafukâti İlâhiye Dünya, su üstünde yazı Daha Sonra ? Belli Başlı yazı, kalıcı yazı Ebrûnun felsefesi, “Dur geçme ne değin güzelsin ânı Ve bir rüya ebrû Rüya gibi, birbirinin iyice benzer olan iki ebrû çünkü Her ebrû tektir Biriciktir Yegânedir Tekrarı, çoğaltılması muhal farz Bu yanıyla icra ettiği sanatın tek defalık, bir kereye mahsusluk, yenidenlik vasfına alışılmış Müslüman sanatçının özetini verir teknesi karşı huşu içindeki ebrûzen Pek olmasaydı Hasan Akay, her birini aşkla okşadığı ebrûları “bir defaya bilerek olarak kendisine hediye eden suya şu mısraları okuyabilir miydi? İçindeki sonsuzun nûru yandıkça Açılır karanlığın talihi siyahı (Serpmeli Battal Ebrû) Tüm geleneksel sanatlarda olduğu gibi, ebrûzen de suyun üzerine imzasını atmıyor Suyun derinliğinde tek bir ân’ın daimiliği Mali mutlak Ebrû mütevâzı, çünkü hattın, nakşın, cildin, tezhibin refakatçisi Onlar olmaksızın ebrûnun anlamı yok Seissiz çığlık Sessiz çiçek Alkış hattın Alkış nakşın Alkış tezhibin Ebrû sussun Ebrû kendini suya versin Egemen ülke yok çünkü Ebrû bir çerçeve Hayal koyucu Sınır yolcusu Lakin ebrû ihata edici Hattı tamamlayıcı, nakşı bütünleyici Bir Hâmidi Âmidi hattının paspartusunda Ebrû mavi hâle Eflatun seyyâle Sanatın seyirlik değil de hayatın içinden ve mutlak hakiki için olduğu yerde bu bütünleyicilik ne değin manalı Hiçbir şey kendisi için yok Gelenek içinde çerçevelenmesine alıştığımız ebrû şimdilerde çerçevelenmiş ve duvarda, artık yalnızca kendisi için ve kendisinden ibaret Âh, “Duy bu ayrılıklardan şikâyet eder bu ney! Fakat yanılmamalı Gelenek içinde eşlikçiliği, işlevselliğinin anlamı deme olan ebrûnun lügatçesi var Ve bu, varlığın garantisi Çünkü lügatçe varsa dünyası var “ Yaşam ve Kelimeler Kırmızısı gülbahar, lacivert çivit, siyah is , ebrûnun Suyu yağmur, fırçası gül dalı Tekne açar ebrûzen, ebrûya başlar Tekne kapar ebrûzen ebrûyu tamamlar Ebrû Mülevven ve seyyâl Ve nazlı, çok nazlı Dokunsanız yok olacak, tüm denge bozulacak Bir titreyiş, bir ürperti suyun üzerinde Ihmal, tehir, iptal değil lügatinde Tekne önünde diz çökmezse sudan bir şey çıkaramayacak ebrûzen Ve bir kere olsun tekne önünde iz çökenin ebrûnun cazibesinden kurtulma şansı yok Ebrû çünkü “Suçiçeği, ateş ateş! Kendi geçse izleri kalacak suyun “yüzünde Âbrû Ve su, çeker daima Derin su sarhoşluğu Değil mi ama bir teknede tutulmuş su tüm suların derinliğine mukabil ehâdiyet vasfını tecelli ettiriyor Peki suyun neresindeyiz? Mevlâna “su nakış tutmaz diyen bura gelsin, diyor Ebrû ile tanışmış mıydı? Sanat tarihçisi ebrûnun tarihçesi ile Mevlâna’nın yaşadığı dönemin verilerini karşılaştıradursun, su üstünde nakış, ebrûdan başka nedir oysa? Nakşı Ber ab!