iltasyazilim
FD Üye
Muhammed Sadık Özetle Hayatı
Hindistan'ın büyük velîlerinden İnsanları Hakk'a dâvet eden, onlara doğru yolu gösterip hakîkî saâdete kavuşturan âriflerin ışığı, velîlerin önderi, İslâmın bekçisi ve müslümanların baştâcı olan İmâmı Rabbânî müceddîdi elfi sânî Ahmedi Fârûkî Serhendî hazretlerinin birinci oğludur 1591 (H1000) senesinde Serhend'de doğdu 1599 senesinde pederi ile birlikte Hâce Muhammed Bâkîbillah ile görüştü Ondan cenâbı Hakk'ı zikretmek, murâkabe etmek için vazife almakla ve ona bağlı bir talebe olmakla şereflendi İstidâdı, fıtratı ve yaradılışı yüksek olduğundan, onların terbiyesi ve yufka yürekli nazarlarının bereketleri baştan sona kıymetli hâllere, yüksek makamlara kavuştu Daha çocukken, uzak yerlerdeki şeyleri, mezardaki hâlleri keşf ederdi Sonra kendi pederi âlîsinden feyz alarak, kemâl mertebelerinin sonuna erişti Babasının esrarına mahrem oldu 1616 (H1025) senesinde tâûn hastalığından Serhend'de vefât etti
Muhammed Sâdık, yüksek kâbiliyet ve yaradılışı sebebiyle hazreti İmâm'ın, rahmet nazarlarının ve terbiyelerinin bereketi ile, üstün hâllere, pahâ biçilmez muâmelelere kavuştu Hazreti Hâce Bâkîbillah'ın ve muhterem babalarının dâimî tasarrufları aşağı idi O günlerde velîlikte görülen ve cezbe denilen hâlin kendilerinde gâlib olduğu zamanlarda bile, din ilimleri öğrenmekten geri kalmayıp, onları da bitirmeğe uğraştı Hâşimi Keşmî anlattı: İşittim ama: O günlerde çok defâ kendinden geçmenin ve cezbeye kapılmanın çokluğundan, başı açık yalın but, her tarafa gider, ama yine de ders okuduğu kitapları ezberlerdi Birgün yağmur yağarken, bir grup çocukla başı açık perişân bir hâlde durmuştu Muhammed Bâkîbillah oradan geçiyordu Onu bu vaziyette görünce, tebessüm edip; Bizim meczûbumuz bakın ne yapıyor?buyurdu
Muhammed Sâdık hazretlerinin, babalarına yazdığı bir mektup şöyledir: Yüksek Babacığım, özgün mürşidim, gözlerimin nûru, cânım efendim! Bir gece terâvih namazında hâfız Kur'ân okuyordu Fazla geniş, fazla nûrânî bir makâmı gördüm Bunu hakîkatı Kur'ân makâmı zannettim Fakat bu makam olduğunu söylemeye cür'et edemiyorum Hakîkatı Muhammedînin bu makâmın merkezi olduğunu anladım Yarı büyük bir denizi, bir testiye sığdırmışoluyorlar Bu makam hakîkatı Muhammedînin tafsilidir Peygamberler aleyhimüsselâm ve evliyânın büyüklerinden birçok, kendi kâbiliyyet ve istidatları miktarınca o makamdan pay almışlardır Bu makamdan bütün pay bölge bizim Peygamberimizden başka biri bilinmiyor Bu fakîr de bundan bir pay aldım Allahü teâlâ yüksek teveccühleriniz bereketi ile büyük ve tam pay almamı nasîb eylesin Bu makam daha iyice açıklanmadı Bu koskocaman ayda çok bereketler zâhir oluyor Kardeşim Muhammed Saîd her zamanki gibidir Vakitlerini Allahü teâlâyı anarak zikr ile kıymetlendiriyor Şehirdeki dostlar da kolaylık içindedirler Duâlar ederim efendim*
Hindistan'ın büyük velîlerinden İnsanları Hakk'a dâvet eden, onlara doğru yolu gösterip hakîkî saâdete kavuşturan âriflerin ışığı, velîlerin önderi, İslâmın bekçisi ve müslümanların baştâcı olan İmâmı Rabbânî müceddîdi elfi sânî Ahmedi Fârûkî Serhendî hazretlerinin birinci oğludur 1591 (H1000) senesinde Serhend'de doğdu 1599 senesinde pederi ile birlikte Hâce Muhammed Bâkîbillah ile görüştü Ondan cenâbı Hakk'ı zikretmek, murâkabe etmek için vazife almakla ve ona bağlı bir talebe olmakla şereflendi İstidâdı, fıtratı ve yaradılışı yüksek olduğundan, onların terbiyesi ve yufka yürekli nazarlarının bereketleri baştan sona kıymetli hâllere, yüksek makamlara kavuştu Daha çocukken, uzak yerlerdeki şeyleri, mezardaki hâlleri keşf ederdi Sonra kendi pederi âlîsinden feyz alarak, kemâl mertebelerinin sonuna erişti Babasının esrarına mahrem oldu 1616 (H1025) senesinde tâûn hastalığından Serhend'de vefât etti
Muhammed Sâdık, yüksek kâbiliyet ve yaradılışı sebebiyle hazreti İmâm'ın, rahmet nazarlarının ve terbiyelerinin bereketi ile, üstün hâllere, pahâ biçilmez muâmelelere kavuştu Hazreti Hâce Bâkîbillah'ın ve muhterem babalarının dâimî tasarrufları aşağı idi O günlerde velîlikte görülen ve cezbe denilen hâlin kendilerinde gâlib olduğu zamanlarda bile, din ilimleri öğrenmekten geri kalmayıp, onları da bitirmeğe uğraştı Hâşimi Keşmî anlattı: İşittim ama: O günlerde çok defâ kendinden geçmenin ve cezbeye kapılmanın çokluğundan, başı açık yalın but, her tarafa gider, ama yine de ders okuduğu kitapları ezberlerdi Birgün yağmur yağarken, bir grup çocukla başı açık perişân bir hâlde durmuştu Muhammed Bâkîbillah oradan geçiyordu Onu bu vaziyette görünce, tebessüm edip; Bizim meczûbumuz bakın ne yapıyor?buyurdu
Muhammed Sâdık hazretlerinin, babalarına yazdığı bir mektup şöyledir: Yüksek Babacığım, özgün mürşidim, gözlerimin nûru, cânım efendim! Bir gece terâvih namazında hâfız Kur'ân okuyordu Fazla geniş, fazla nûrânî bir makâmı gördüm Bunu hakîkatı Kur'ân makâmı zannettim Fakat bu makam olduğunu söylemeye cür'et edemiyorum Hakîkatı Muhammedînin bu makâmın merkezi olduğunu anladım Yarı büyük bir denizi, bir testiye sığdırmışoluyorlar Bu makam hakîkatı Muhammedînin tafsilidir Peygamberler aleyhimüsselâm ve evliyânın büyüklerinden birçok, kendi kâbiliyyet ve istidatları miktarınca o makamdan pay almışlardır Bu makamdan bütün pay bölge bizim Peygamberimizden başka biri bilinmiyor Bu fakîr de bundan bir pay aldım Allahü teâlâ yüksek teveccühleriniz bereketi ile büyük ve tam pay almamı nasîb eylesin Bu makam daha iyice açıklanmadı Bu koskocaman ayda çok bereketler zâhir oluyor Kardeşim Muhammed Saîd her zamanki gibidir Vakitlerini Allahü teâlâyı anarak zikr ile kıymetlendiriyor Şehirdeki dostlar da kolaylık içindedirler Duâlar ederim efendim*