iltasyazilim
FD Üye
Mülk Sûresi, Mekke’de inmiş ve 30 âyettir Adını birinci âyette geçen “elmülk kelimesinden almıştır Ayrıca Tebâreke, Münciye, Mücâdele, Mâni’a, Vâkiye adları ile anılır
Bu sûrenin muhtevası ve konuyu ele alışı öteki sûrelerden farklıdır Düşünen insanı Allah'a imana götürecek olan, görülen ve görülmeyen yaratılıştaki mükemmellik ve incelikler, yeryüzünün dar sınırlarının ötesine taşarak bütün kâinatı kucaklayan, maddî hayatı aşıp âhiret alemini de içine alan bir uslûbla ele alınmaktadır İnsana, kâinattaki hadiselerin dış görünüşü ile uğraşmaktan kurtulup onun iç gerçeklerini kavramanın yolları açılır
Sûreye, mülkün ve saltanatın Allah'a ait olduğu hatırlatılarak giriliyor Herşeyin tasarrufu O'na aittir Dilediğini dilediği gibi yapmakta hiç bir şey O'nu sınırlayamaz ve yaptıklarından dolayı sorgulayamaz Mülkün tek sahibi O'dur ve O'nun her şeyi yapmaya gücü yeter:Mülk ve saltanat O'nun elinde olan Allah yücedir O her şeye kadirdir(1)
Bu gerçekler kalplerde yer edince insan, duygularının esaretinden kurtulur ve varlık sebebini daha yakınî bir şekilde kavramaya başlar Mülkün sahibi olan Allah, ölümü ve hayatı yarattı Bu, O'nun gücünün, sonsuzluğunun ve erişilmezliğinin bir alâmetidirAllah Teâlâ'nın mülkün sahibi olduğunu idrak eden insan, O'nun halkettiği ölüm ve hayat gerçeğini düşünmeye başlayacaktır Bu düşünce onu başıboşluktan alıkoyacak, sınanmak için gönderildiği bu dünyadaki hayatında yaşam ölçülerini belirleyecektir Her şeyin tek sahibi Allah Teâlâ'dır Ölüm ile hayat O'nun elinde olduğuna göre hiç bir başka güç, insanı Allah'ın dilediğinin dışında bir şeyi yapmaya zorlayamaz Ölüm ve hayat, kimin daha iyi bir iş işleyeceği ve öteki hayatta Aziz ve Gafûr olan Allah'ın rahmetine muhatap olacağının anlaşılması için yaratıldı:Hanginizin daha iyi amel işlediğini denemek için O'dur ölümü ve hayatı yaratan, O, Aziz'dir, Gafûr'dur(2)
Bundan sonra varlıkların yaratılışındaki nizamı ve onun çarpıcılığını açıklayan âyetler gelmeye başlıyorAllah gökleri yedi kat olarak yaratmıştır Onu akıl sahibleri için de bir ibret kaynağı kılmıştır Ancak insanlardan çok azı müstesna hiç kimse bu gerçeklerin farkında değildir İnsanlar öyle bir hayat sürerler ki; ölüm sanki onlara hiç yetişmeyecektir İşte Allah Teâlâ, insana hitap ederek, onu alemleri yaratmasındaki mükemmelliği görmeye davet ediyor Gaflet içerisindeki insana;Sen Rahman'ın yaratmasında bir eksiklik bulamazsın Gözünü çevir de bak; bir aksaklık görebilir misin?(3)Diye seslenerek ona yaratılışın intizam ve mükemmelliğini, varlığına işaret eden en büyük delil olarak sunuyor
Burada Allah Teâlâ, meydan okuyan bir üslûb kullanıyor Bu, konunun ciddiyetini vurgulamak içindir İnsandan, Allah'ın bütün yarattıklarına dikkatle bakması isteniyor ki o, sapıklıkta devam edip de, Allah'ın hazırladığı çılgınca kaynayan Cehennem azabıyla cezalandırılmayı haketmesin Gökyüzünün, seyredildiğinde kalpleri sihirleyen o muhteşem manzarası, düşünen akılları Allah'ın va'dine imana davet ediyor:Andolsun ki Biz yere yakın göğü kandillerle donattık(5)
İnsan yaradılıştaki bu güzellikleri kavramaya çağrılıyor Çünkü varlıktaki güzelliği kavrayınca onu yaratanın güzelliğini, ululuğunu daha kolay idrak edecektir
Allah Teâlâ, gökyüzünü süslediği kandillerle, aynı zamanda şeytanların taşlanmasını da sağladı Lânetlenen bu şeytanlar için, çılgın bir Cehennem azabı da hazırlanmıştır: Onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık Âhirette de Biz; şeytanlara alev alev yanan bir azap hazırladık(5)Bu ayete bağlantılı olarak Allah'ın açıkça bilinen varlığını inkar edip, O'nun dinine uymaktan yüz çevirerek tağutların peşine takılan ve Allah'a şirk koşan kâfirler tehdit edilmektedir
Onların da uydukları şeytanlar gibi hazırlanan aynı acıklı Cehennem azabına çarptırılacakları;Rabbini inkâr edenler için cehennem azabı vardır O, ne kötü bir yerdir(6) ayetiyle haber verilmektedir
Bunun peşindeki ayetlerde Cehennemin canlı bir tasviri yapılır Cehennem, ahiret günü, kaynamasının şiddetinden korkunç uğultular çıkartacak ve o kâfirlerin Allah Teâlâ'ya olan isyanlarına karşı kızgınlığından parçalanacak bir hale gelecektir O gün hiç bir münkir onun öfkeli alevlerinden kendini kurtaramayacaktır:Cehenneme atıldıkları zaman onun kaynarken çıkardığı öfkeli uğultuyu duyarlar Cehennem öfkesinden parçalanacak bir hale gelir(78)
Bu âyetlerdeki ifâde tarzı ayrıca büyük bir hakikati da ortaya koymaktadır; Allah'ın yarattığı canlı cansız her şey, bir ruha sahiptir Ve mevcudâttaki bütün varlıklar kendi tabiatları içerisinde Allah Teâlâ'yı hamd ile tesbih ederler İşte Allah'a tam bir itaatla boyun eğen bu varlıklar, insanoğlunu yaratıcısına isyan ederken gördüklerinde, inkâr ve isyana karşı fıtratlarında gizli olan nefretleri onları öfkeden çılgına çevirir Mevcudâttaki her şeyin Allah Teâlâ'yı zikrettiği gerçeği;Yedi gök, yer ve onlarda bulunan varlıklar, Allah'ı tesbih ve tenzih ederler Aslında hiç bir şey yoktur ki hamd ile Allah'ı tesbih etmesin ne var ki siz onların tesbih etmesini anlamazsınız(elİsra, 1744) ayetiyle insanlara bildirilmektedir Bu gerçek Kur'anı Kerim'de defalarca tekrar edilmektedir Bunlar, kâinatta her şeyin Allah Teâlâ'yı hamd ile tesbih ettiği halde, insanın bu kafileden ayrılıp hüsrana uğrayanlardan olduğu gerçeğini vurgulamaktadırlar
Bunun akabinde, Cehennem bekçilerinin bu insanlara karşı tavırları dile getiriliyor Onları rezil edip büyük bir sıkıntıya düşürecek olan;Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?(8) sorusu sorulunca, onların buna verdiği cevap; budalalıkları ve gafletlerinin kendilerini sürüklediği inkarcılıklarını büyük bir pişmanlıkla itiraf etmekten başka bir şey değildir:Onlar: Evet doğrusu bize bir uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve dedik ki, Allah hiç bir şey indirmemiştir Sadece siz büyük bir sapıklık içindesinizderler(9)
Ellerinde hiç bir delil olmadan Allah'ın indirdiklerini inkâr edip peygamberlerini yalanlayanlar, o gün, duyan ve düşünen hiç bir insanın düşemeyeceği böyle kötü ve iğrenç bir durumda oldukları halde pişmanlıklarını çok acıklı bir şekilde dile getirirler:Eğer kulak vermiş veya düşünmüş olsaydık çılgın cehennemlikler arasında bulunmazdık derler(10)
Allah Teâlâ, insanları hidayete ulaştırmak için gönderdiği Kur'anı Kerim'de, hak ile batılı, iyi ile kötüyü, mü'min ile kâfiri bir arada, birbiriyle kıyaslanabilecek bir şekilde, karşılıklı sahifeler halinde sunarak, insanların muhakeme yapıp doğru yolu seçebilmeleri için ilâhî bir tebliğ metodu uygulamaktadır Bu hikmete istinaden inkârcıların karşılaşacakları musibetleri zikrettikten hemen sonra, kurtuluşa erip, Rablerinin mağfiret ve mükâfaatına nâil olanların durumları dile getirilir:Muhakkak ki Rablerinin azâbından gıyâben korkanlar (yok mu) onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır(12)
Onlar yaptıkları her işi Allah Teâlâ'nın kendilerini murakebe altında tuttuğunun bilincinde olarak yaparlar Bir kötülük yapmaktan kaçınmaları, insanların onları cezalandırmasından çekindikleri için değil; ancak, gizli âşikâr herşeyi gören ve bilen Allah Teâlâ'dan korktukları içindir Onlar, Allah Teâlâ'nın, yarattığı her şeyin bütün inceliklerini, gizliliklerini gören ve kalplerdeki bütün sırları bilen olduğunu çok iyi bilirler Açığa vurulanı da gizlenmeye çalışılanı da O yaratmış olduğu halde, nasıl olur da onları bilmez? Allah Teâlâ;Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun Şüphesiz Allah, kalblerin özünü çok iyi bilir Yaratan hiç bilmez mi? Halbuki O her şeyi bütün incelikleriyle bilir ve her şeyden hakkıyla haberdardır(1314) ayetleriyle insanları uyararak, dininin icaplarını gizli, açık çiğnememeye çalışanların dikkatini çeker Ayrıca bu gerçeğin vicdanlarda yer etmesi, insana hassasiyet ve uyanıklık kazandırır Bu, onun yeryüzünde taşımak zorunda olduğu, Allah'a iman emanetini omuzlamasını kolaylaştırır
Bundan sonraki âyetlerde, insanoğlunun gafletten kurtulup, yaratıcısını tanımaya yönelmesi için, onun iç içe yaşadığı, varediliş hikmetlerini bilmediği halde hepsinden istifade ettiği nimetlerin kaynağı açıklanırAllah Teâlâ, yer yüzündeki her şeyi insanın emrine sunmuş ve ona boyun eğdirmiştir İnsan, orada hayatını kolayca devam ettirip suyundan, toprağından, havasından, rızıklarından ve gizli hazinelerinden istifade ederken, bütün bu nimetleri ona bahşeden Rabbının yüce varlığını hamdederek tesbih etmelidirYeryüzünü size boyun eğdiren O'dur Yeryüzünün her tarafında gezip dolaşın ve Allah'ın vermiş olduğu rızıklardan yeyin Sonunda dönüş(ünüz) ancak O'nadır(15)
Yeryüzünün insana boyun eğmesi ifadesi, çok büyük gerçekleri ifade eder Allah Teâla arzın, canlı bir varlıkmış gibi, insanlara boyun eğdiğini ifade ediyor Bugün bilinen bir gerçektir ki yeryüzü, öyle görüldüğü gibi yerinde duran, hareketsiz bir varlık değildir İçi alev alev kaynadığı halde, kendi etrafında saatte bin milden fazla bir, hızla hareket eder Ayrıca tabi olduğu güneş sistemi ile de gökyüzünün derinliklerine doğru saatte binlerce kilometre hızla yol alır Yani arz herşeyiyle hareket halindedir Ve Allah Teâlâ hiç kimsenin zabtedemiyeceği bu gücü insanın emrine âmade kılmış, ona boyun eğdirmiştir
Gökyüzünü insanlar için süsleyip, yeryüzünü onun hizmetine sunan Allah Teâlâ, gaflet içerisinde, etrafındaki harikuladelikleri göremeyerek O'na isyan eden insanoğluna, onu düşünmeye davet eden ve tehdit taşıyan bir üslûbla sorular yöneltir ve yaptıkları şeylerden dolayı başlarına büyük bir belâ gelmeyeceğinden nasıl emin olabildikleri sorusunu sorar:Gökteki (melek)lerin Allah'ın emriyle sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin misiniz? O vakit bakarsınız ki yeryüzü şiddetle sarsılıp çalkalanıyor(16)
İnsanın ayakları altında sakince duran yer sallanmaya, yerin içinde sakladığı alevleri ağzını açarak fışkırtmaya ve gökyüzünden taşlar yağmaya başladığı zaman, insanlar kapana kıstırılmış fare gibi güçsüz ve çaresiz kalırlar Akılları başlarından çıkar, dehşete düşerler Ve kulak tıkadıkları uyarmanın gerçekliğini kavrarlar Ama iş işten geçmiştir:O zaman uyarmanın ne demek olduğunu bileceksiniz(17)
Allah Teâlâ bunu anlamakta güçlük çekenlere, idrak etmelerinde yardımcı olsun diye, geçmişteki sapık kavimlerin helâk oluşlarını misal verir:Şüphesiz bundan öncekiler de yalanlamışlardı Yaptıklarını reddedip onları cezalandırmam nasılmış; bir bak!(18)Bu âyetle, inkarlarından dolayı helâk edilmiş kavimlerin bu gün de gözönünde olan helâklerine dair alâmetlere bakıp ibret alınması isteniyor
Bundan sonra gelen âyetlerde inkârcıları düşünce ve tefekküre sevketmek için, Allah Teâlâ'nın bir takım mucizeleri zikredilir Ve onların da Allah'ı inkâr etmekle beraber, O'nun rızıklandırmasına muhtaç oldukları gerçeği vurgulanarak, varlıklarını Allah'a borçlu oldukları hatırlatılır Sûrenin sonunda, bütün bu apaçık deliller karşısında iman etmekten kaçınırlarsa, artık onlar için yapacak hiç bir şey yoktur Onlara söylenecek olan son sözü, Allah Teâlâ, peygamberine şöyle öğretire ki; O, Rahman olan Allah'tır Biz O'na iman ettik ve O'na güvendik Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz(29)
~Mülk (Tebareke) Suresi’nin Fazileti~
1İbn Abbas (ra)’dan şöyle rivayet edilmiştir:Sevgili Peygamberimiz’in (sas) ashâbından birisi bir kabrin üzerine çadırını kurmuştu, ancak onun bir kabir olduğunu bilmiyordu Bir de baktı ki, orada bir adam Mülk (Tebâreke) Sûresi’ni okuyor Sonuna kadar okudu Bunun üzerine çadır sahibi Hz Peygamber’e gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü, ben çadırımı bir kabir üzerine kurmuşum; fakat onun bir kabir olduğunu bilmiyordum Baktım ki orada bir adam Mülk Sûresi’ni okuyor, sonuna kadar okudu Resûlullah (sas) buyurdu ki: “O sûre Mânia’dır O zatı kabir azâbından kurtarır
2Ebu Hüreyre’den şöyle rivâyet edilmiştir:Allah Resûlü (sas) buyurdu ki:“Kur’an’da otuz âyetli bir sûre bir adama şefaat etti Nihayet o, bağışlandı İşte bu sûre Mülk Sûresi’dir
3Câbir (ra)’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Peygamber Efendimiz (sas) Secde ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı (Tirmizî, Fedâilü’lKur’an, 9)
4Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:Resûlullah (sas) buyurdular ki: “Kur’ânı Kerim’de otuz âyetlik (şanı yüce) bir sûre vardır Bu sûre (kendisini okuyan) kimseye (kıyamet günü) şefaat eder ve Allah’ın onu affetmesini sağlar Bu sûre Tebârekellezî biYedihi’lMülk’tür
5Tirmizî’de, İbnu Abbas (ra) Resûlullah’ın (sas) şöyle dediğini belirtir: “Bu sûre (kabir azabına veya kabir azabına sebep olan günahlara karşı) engeldir, bu sûre kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır (Tirmizî, Sevabül Kur’an9)
Âlûsî der ki: “Bu sûrenin fazîleti hakkında zikredilen haberlerden dolayı söz konusu sûrenin her gece okunmasının mendub olduğu söylenmiştir Ben de temyiz yaşından beri bu sûreyi okumaya devam ediyorum Beni buna muvaffak kılan Allah’a hamd eder, bundan böyle de yardım ve kabulünü dilerim (Âlûsî, Rûhu’lMeânî)
Kaynakİslamisitecom
Selam Ve Dua İle Selamün aleyküm,,,
Bu sûrenin muhtevası ve konuyu ele alışı öteki sûrelerden farklıdır Düşünen insanı Allah'a imana götürecek olan, görülen ve görülmeyen yaratılıştaki mükemmellik ve incelikler, yeryüzünün dar sınırlarının ötesine taşarak bütün kâinatı kucaklayan, maddî hayatı aşıp âhiret alemini de içine alan bir uslûbla ele alınmaktadır İnsana, kâinattaki hadiselerin dış görünüşü ile uğraşmaktan kurtulup onun iç gerçeklerini kavramanın yolları açılır
Sûreye, mülkün ve saltanatın Allah'a ait olduğu hatırlatılarak giriliyor Herşeyin tasarrufu O'na aittir Dilediğini dilediği gibi yapmakta hiç bir şey O'nu sınırlayamaz ve yaptıklarından dolayı sorgulayamaz Mülkün tek sahibi O'dur ve O'nun her şeyi yapmaya gücü yeter:Mülk ve saltanat O'nun elinde olan Allah yücedir O her şeye kadirdir(1)
Bu gerçekler kalplerde yer edince insan, duygularının esaretinden kurtulur ve varlık sebebini daha yakınî bir şekilde kavramaya başlar Mülkün sahibi olan Allah, ölümü ve hayatı yarattı Bu, O'nun gücünün, sonsuzluğunun ve erişilmezliğinin bir alâmetidirAllah Teâlâ'nın mülkün sahibi olduğunu idrak eden insan, O'nun halkettiği ölüm ve hayat gerçeğini düşünmeye başlayacaktır Bu düşünce onu başıboşluktan alıkoyacak, sınanmak için gönderildiği bu dünyadaki hayatında yaşam ölçülerini belirleyecektir Her şeyin tek sahibi Allah Teâlâ'dır Ölüm ile hayat O'nun elinde olduğuna göre hiç bir başka güç, insanı Allah'ın dilediğinin dışında bir şeyi yapmaya zorlayamaz Ölüm ve hayat, kimin daha iyi bir iş işleyeceği ve öteki hayatta Aziz ve Gafûr olan Allah'ın rahmetine muhatap olacağının anlaşılması için yaratıldı:Hanginizin daha iyi amel işlediğini denemek için O'dur ölümü ve hayatı yaratan, O, Aziz'dir, Gafûr'dur(2)
Bundan sonra varlıkların yaratılışındaki nizamı ve onun çarpıcılığını açıklayan âyetler gelmeye başlıyorAllah gökleri yedi kat olarak yaratmıştır Onu akıl sahibleri için de bir ibret kaynağı kılmıştır Ancak insanlardan çok azı müstesna hiç kimse bu gerçeklerin farkında değildir İnsanlar öyle bir hayat sürerler ki; ölüm sanki onlara hiç yetişmeyecektir İşte Allah Teâlâ, insana hitap ederek, onu alemleri yaratmasındaki mükemmelliği görmeye davet ediyor Gaflet içerisindeki insana;Sen Rahman'ın yaratmasında bir eksiklik bulamazsın Gözünü çevir de bak; bir aksaklık görebilir misin?(3)Diye seslenerek ona yaratılışın intizam ve mükemmelliğini, varlığına işaret eden en büyük delil olarak sunuyor
Burada Allah Teâlâ, meydan okuyan bir üslûb kullanıyor Bu, konunun ciddiyetini vurgulamak içindir İnsandan, Allah'ın bütün yarattıklarına dikkatle bakması isteniyor ki o, sapıklıkta devam edip de, Allah'ın hazırladığı çılgınca kaynayan Cehennem azabıyla cezalandırılmayı haketmesin Gökyüzünün, seyredildiğinde kalpleri sihirleyen o muhteşem manzarası, düşünen akılları Allah'ın va'dine imana davet ediyor:Andolsun ki Biz yere yakın göğü kandillerle donattık(5)
İnsan yaradılıştaki bu güzellikleri kavramaya çağrılıyor Çünkü varlıktaki güzelliği kavrayınca onu yaratanın güzelliğini, ululuğunu daha kolay idrak edecektir
Allah Teâlâ, gökyüzünü süslediği kandillerle, aynı zamanda şeytanların taşlanmasını da sağladı Lânetlenen bu şeytanlar için, çılgın bir Cehennem azabı da hazırlanmıştır: Onlarla şeytanların taşlanmasını sağladık Âhirette de Biz; şeytanlara alev alev yanan bir azap hazırladık(5)Bu ayete bağlantılı olarak Allah'ın açıkça bilinen varlığını inkar edip, O'nun dinine uymaktan yüz çevirerek tağutların peşine takılan ve Allah'a şirk koşan kâfirler tehdit edilmektedir
Onların da uydukları şeytanlar gibi hazırlanan aynı acıklı Cehennem azabına çarptırılacakları;Rabbini inkâr edenler için cehennem azabı vardır O, ne kötü bir yerdir(6) ayetiyle haber verilmektedir
Bunun peşindeki ayetlerde Cehennemin canlı bir tasviri yapılır Cehennem, ahiret günü, kaynamasının şiddetinden korkunç uğultular çıkartacak ve o kâfirlerin Allah Teâlâ'ya olan isyanlarına karşı kızgınlığından parçalanacak bir hale gelecektir O gün hiç bir münkir onun öfkeli alevlerinden kendini kurtaramayacaktır:Cehenneme atıldıkları zaman onun kaynarken çıkardığı öfkeli uğultuyu duyarlar Cehennem öfkesinden parçalanacak bir hale gelir(78)
Bu âyetlerdeki ifâde tarzı ayrıca büyük bir hakikati da ortaya koymaktadır; Allah'ın yarattığı canlı cansız her şey, bir ruha sahiptir Ve mevcudâttaki bütün varlıklar kendi tabiatları içerisinde Allah Teâlâ'yı hamd ile tesbih ederler İşte Allah'a tam bir itaatla boyun eğen bu varlıklar, insanoğlunu yaratıcısına isyan ederken gördüklerinde, inkâr ve isyana karşı fıtratlarında gizli olan nefretleri onları öfkeden çılgına çevirir Mevcudâttaki her şeyin Allah Teâlâ'yı zikrettiği gerçeği;Yedi gök, yer ve onlarda bulunan varlıklar, Allah'ı tesbih ve tenzih ederler Aslında hiç bir şey yoktur ki hamd ile Allah'ı tesbih etmesin ne var ki siz onların tesbih etmesini anlamazsınız(elİsra, 1744) ayetiyle insanlara bildirilmektedir Bu gerçek Kur'anı Kerim'de defalarca tekrar edilmektedir Bunlar, kâinatta her şeyin Allah Teâlâ'yı hamd ile tesbih ettiği halde, insanın bu kafileden ayrılıp hüsrana uğrayanlardan olduğu gerçeğini vurgulamaktadırlar
Bunun akabinde, Cehennem bekçilerinin bu insanlara karşı tavırları dile getiriliyor Onları rezil edip büyük bir sıkıntıya düşürecek olan;Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?(8) sorusu sorulunca, onların buna verdiği cevap; budalalıkları ve gafletlerinin kendilerini sürüklediği inkarcılıklarını büyük bir pişmanlıkla itiraf etmekten başka bir şey değildir:Onlar: Evet doğrusu bize bir uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve dedik ki, Allah hiç bir şey indirmemiştir Sadece siz büyük bir sapıklık içindesinizderler(9)
Ellerinde hiç bir delil olmadan Allah'ın indirdiklerini inkâr edip peygamberlerini yalanlayanlar, o gün, duyan ve düşünen hiç bir insanın düşemeyeceği böyle kötü ve iğrenç bir durumda oldukları halde pişmanlıklarını çok acıklı bir şekilde dile getirirler:Eğer kulak vermiş veya düşünmüş olsaydık çılgın cehennemlikler arasında bulunmazdık derler(10)
Allah Teâlâ, insanları hidayete ulaştırmak için gönderdiği Kur'anı Kerim'de, hak ile batılı, iyi ile kötüyü, mü'min ile kâfiri bir arada, birbiriyle kıyaslanabilecek bir şekilde, karşılıklı sahifeler halinde sunarak, insanların muhakeme yapıp doğru yolu seçebilmeleri için ilâhî bir tebliğ metodu uygulamaktadır Bu hikmete istinaden inkârcıların karşılaşacakları musibetleri zikrettikten hemen sonra, kurtuluşa erip, Rablerinin mağfiret ve mükâfaatına nâil olanların durumları dile getirilir:Muhakkak ki Rablerinin azâbından gıyâben korkanlar (yok mu) onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır(12)
Onlar yaptıkları her işi Allah Teâlâ'nın kendilerini murakebe altında tuttuğunun bilincinde olarak yaparlar Bir kötülük yapmaktan kaçınmaları, insanların onları cezalandırmasından çekindikleri için değil; ancak, gizli âşikâr herşeyi gören ve bilen Allah Teâlâ'dan korktukları içindir Onlar, Allah Teâlâ'nın, yarattığı her şeyin bütün inceliklerini, gizliliklerini gören ve kalplerdeki bütün sırları bilen olduğunu çok iyi bilirler Açığa vurulanı da gizlenmeye çalışılanı da O yaratmış olduğu halde, nasıl olur da onları bilmez? Allah Teâlâ;Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun Şüphesiz Allah, kalblerin özünü çok iyi bilir Yaratan hiç bilmez mi? Halbuki O her şeyi bütün incelikleriyle bilir ve her şeyden hakkıyla haberdardır(1314) ayetleriyle insanları uyararak, dininin icaplarını gizli, açık çiğnememeye çalışanların dikkatini çeker Ayrıca bu gerçeğin vicdanlarda yer etmesi, insana hassasiyet ve uyanıklık kazandırır Bu, onun yeryüzünde taşımak zorunda olduğu, Allah'a iman emanetini omuzlamasını kolaylaştırır
Bundan sonraki âyetlerde, insanoğlunun gafletten kurtulup, yaratıcısını tanımaya yönelmesi için, onun iç içe yaşadığı, varediliş hikmetlerini bilmediği halde hepsinden istifade ettiği nimetlerin kaynağı açıklanırAllah Teâlâ, yer yüzündeki her şeyi insanın emrine sunmuş ve ona boyun eğdirmiştir İnsan, orada hayatını kolayca devam ettirip suyundan, toprağından, havasından, rızıklarından ve gizli hazinelerinden istifade ederken, bütün bu nimetleri ona bahşeden Rabbının yüce varlığını hamdederek tesbih etmelidirYeryüzünü size boyun eğdiren O'dur Yeryüzünün her tarafında gezip dolaşın ve Allah'ın vermiş olduğu rızıklardan yeyin Sonunda dönüş(ünüz) ancak O'nadır(15)
Yeryüzünün insana boyun eğmesi ifadesi, çok büyük gerçekleri ifade eder Allah Teâla arzın, canlı bir varlıkmış gibi, insanlara boyun eğdiğini ifade ediyor Bugün bilinen bir gerçektir ki yeryüzü, öyle görüldüğü gibi yerinde duran, hareketsiz bir varlık değildir İçi alev alev kaynadığı halde, kendi etrafında saatte bin milden fazla bir, hızla hareket eder Ayrıca tabi olduğu güneş sistemi ile de gökyüzünün derinliklerine doğru saatte binlerce kilometre hızla yol alır Yani arz herşeyiyle hareket halindedir Ve Allah Teâlâ hiç kimsenin zabtedemiyeceği bu gücü insanın emrine âmade kılmış, ona boyun eğdirmiştir
Gökyüzünü insanlar için süsleyip, yeryüzünü onun hizmetine sunan Allah Teâlâ, gaflet içerisinde, etrafındaki harikuladelikleri göremeyerek O'na isyan eden insanoğluna, onu düşünmeye davet eden ve tehdit taşıyan bir üslûbla sorular yöneltir ve yaptıkları şeylerden dolayı başlarına büyük bir belâ gelmeyeceğinden nasıl emin olabildikleri sorusunu sorar:Gökteki (melek)lerin Allah'ın emriyle sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin misiniz? O vakit bakarsınız ki yeryüzü şiddetle sarsılıp çalkalanıyor(16)
İnsanın ayakları altında sakince duran yer sallanmaya, yerin içinde sakladığı alevleri ağzını açarak fışkırtmaya ve gökyüzünden taşlar yağmaya başladığı zaman, insanlar kapana kıstırılmış fare gibi güçsüz ve çaresiz kalırlar Akılları başlarından çıkar, dehşete düşerler Ve kulak tıkadıkları uyarmanın gerçekliğini kavrarlar Ama iş işten geçmiştir:O zaman uyarmanın ne demek olduğunu bileceksiniz(17)
Allah Teâlâ bunu anlamakta güçlük çekenlere, idrak etmelerinde yardımcı olsun diye, geçmişteki sapık kavimlerin helâk oluşlarını misal verir:Şüphesiz bundan öncekiler de yalanlamışlardı Yaptıklarını reddedip onları cezalandırmam nasılmış; bir bak!(18)Bu âyetle, inkarlarından dolayı helâk edilmiş kavimlerin bu gün de gözönünde olan helâklerine dair alâmetlere bakıp ibret alınması isteniyor
Bundan sonra gelen âyetlerde inkârcıları düşünce ve tefekküre sevketmek için, Allah Teâlâ'nın bir takım mucizeleri zikredilir Ve onların da Allah'ı inkâr etmekle beraber, O'nun rızıklandırmasına muhtaç oldukları gerçeği vurgulanarak, varlıklarını Allah'a borçlu oldukları hatırlatılır Sûrenin sonunda, bütün bu apaçık deliller karşısında iman etmekten kaçınırlarsa, artık onlar için yapacak hiç bir şey yoktur Onlara söylenecek olan son sözü, Allah Teâlâ, peygamberine şöyle öğretire ki; O, Rahman olan Allah'tır Biz O'na iman ettik ve O'na güvendik Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz(29)
~Mülk (Tebareke) Suresi’nin Fazileti~
1İbn Abbas (ra)’dan şöyle rivayet edilmiştir:Sevgili Peygamberimiz’in (sas) ashâbından birisi bir kabrin üzerine çadırını kurmuştu, ancak onun bir kabir olduğunu bilmiyordu Bir de baktı ki, orada bir adam Mülk (Tebâreke) Sûresi’ni okuyor Sonuna kadar okudu Bunun üzerine çadır sahibi Hz Peygamber’e gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü, ben çadırımı bir kabir üzerine kurmuşum; fakat onun bir kabir olduğunu bilmiyordum Baktım ki orada bir adam Mülk Sûresi’ni okuyor, sonuna kadar okudu Resûlullah (sas) buyurdu ki: “O sûre Mânia’dır O zatı kabir azâbından kurtarır
2Ebu Hüreyre’den şöyle rivâyet edilmiştir:Allah Resûlü (sas) buyurdu ki:“Kur’an’da otuz âyetli bir sûre bir adama şefaat etti Nihayet o, bağışlandı İşte bu sûre Mülk Sûresi’dir
3Câbir (ra)’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Peygamber Efendimiz (sas) Secde ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı (Tirmizî, Fedâilü’lKur’an, 9)
4Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:Resûlullah (sas) buyurdular ki: “Kur’ânı Kerim’de otuz âyetlik (şanı yüce) bir sûre vardır Bu sûre (kendisini okuyan) kimseye (kıyamet günü) şefaat eder ve Allah’ın onu affetmesini sağlar Bu sûre Tebârekellezî biYedihi’lMülk’tür
5Tirmizî’de, İbnu Abbas (ra) Resûlullah’ın (sas) şöyle dediğini belirtir: “Bu sûre (kabir azabına veya kabir azabına sebep olan günahlara karşı) engeldir, bu sûre kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır (Tirmizî, Sevabül Kur’an9)
Âlûsî der ki: “Bu sûrenin fazîleti hakkında zikredilen haberlerden dolayı söz konusu sûrenin her gece okunmasının mendub olduğu söylenmiştir Ben de temyiz yaşından beri bu sûreyi okumaya devam ediyorum Beni buna muvaffak kılan Allah’a hamd eder, bundan böyle de yardım ve kabulünü dilerim (Âlûsî, Rûhu’lMeânî)
Kaynakİslamisitecom
Selam Ve Dua İle Selamün aleyküm,,,