iltasyazilim
FD Üye
SU
Yalnız insan için değil, tüm canlılar için olmazsa olmazhayat kaynağı olan suyu,–sonsuz hamd–ü senâlar olsun–Rabbimiz, bitmez tükenmez denebilecek miktarda bolca yaratmıştır Hiç unutmayız; kendilerine bir bardak su takdim ettiğimiz büyüklerimiz bize: Su gibi aziz oldiye dua ettikleri su, gerçekten hayatımız kadar azizdir Allah'ın Bütün canlıları sudan yarattık(1) buyurduğu su, bütün canlıların aslı olduğu gibi, yaşayabilmelerinin de en mühim ve en zaruri şartıdır Beslenmemiz için gerekli tüm gıdalarımızın vücut bulması da gene suya bağlıdır
SU YAĞMUR BULUTLAR RÜZGAR TEFEKKÜR VE İMAN
Suyun faydaları sadece bu kadarla kalmıyor; O ilgilileri ve müştemilâtıyla birlikte tefekkür, tedebbür ve tezekkür ettiğimizde, bizi yakini imana; dolayısıyla da, hem bu dünyada, hem de âhiretimizde Allah'ın rızasına ve saadetimize vesile olan bir imtihan ve ibret kaynağı durumundadır Nasıl mı diyorsunuz? İşte İlâhî cevaplar:
Önce SUdeyip geçmeyelim Suyun nereden ve nasıl meydana geldiğini, ilgililerini ve müştemilatını da düşünmeliyiz;
Bulutlar, rüzgârlar, yağmur, sema(gökyüzü), güneş ve denizler, ormanlar bahar, sonbahar yeşillikler tabiatta meydana gelen hayat canlılığı ve sonra ölüm
Suyun Kur'ân–ı Kerim'de zikredildiği 63 ayrı ayetin her biri, üzerinde durup düşünmeyi, tefekkür etmeyi ve ibret almayı gerektiren birçok yönleri var Rabb'imiz bu yönleri düşünmeye ve ibret almaya bizleri davet ederek, kendisini hakkıyla tanımamızı, dolayısıyla da O'na olan kulluğumuzu hakkıyla yerine getirmemizi arzu eder
Biz insanlara bahşetmiş olduğu ve diğer bütün mahlûkata hâkim ve sultan kıldığı Akıl nimeti' mizi işte bunun için bize lütfettiğini devamlı olarak bize hatırlatır durur İnsanı insan yapan bu akıl nimetini kullanmayıp, tefekkür etmeyen ve ibret almayanları Rabb'imiz: Yerlerde ve göklerde ibret alınacak nice ayetler ve belgeler var ki: onlarla yüz yüze gelirler de, yine de yüz çevirip geçerler Onların çoğu Allah'a inanmayan, illâki müşriklerdir(2) buyurup zemmedip, tahkir ederken; Tefekkür edip ibret alan kullarını da şu misli âyetlerle medheder över ve mükâfaatlarını da beyan eder: Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirardınca gelip gidişinde akl–ı selim sahipleri için gerçekten çok ibretli deliller vardır O kullarım ayaktayken, otururken ve yan gelip yatarken hep Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünüp tefekkür ederler ve ey Rabb'imiz! Derler : Bunları Sen boş yere yaratmadın Nice Yücesin ve âlîsin Sübhansın (en kâmil sıfatlarla Sen müttasıfsın, bütün noksan sıfatlardan Sen münezzehsin, Yücesin, hiçbir şeye ve yardıma muhtaç değilsin ama her şey Sana muhtaç) Bizleri koru Allah'ımız azabından(3) diyerek Allah'ın rızasını kazanmış bahtiyar kullarının îman ve seâdet yollarına bizleri yönlendirir
Yukarıdaki âyetlerin tefsirinde İbn–i Kesir, İbn–i Abbas'dan naklen şunları anlatır: Peygamberimiz semaya bakarak bu âyetleri okur, tefekkür eder ve ‘Bu âyetleri okuyup da üzerinde tefekkür etmeyenin vay haline’ derlerdi(4) Kur'an'da sudan başka yüzlerce mevzularda düşünmeye davet eden tefekkür ,tedebbür ve taakkul kelimeleri kullanılmıştır Dolayısıyla önemine binaen hayırlı selefimizin, düşünmenin önemini belirten sözlerinden bazılarını, görelim:
Ben her ne zaman evimden dışarı çıkıp yürümeye başladığımda gözüm neye ilişse, onda Allah'ın benim için bir nimetini ve ibret dersini görürüm(5)
Bir saatlik tefekkür, bir geceyi ihya etmekten daha hayırlıdır;
Tefekkür, senin hasenatını ve seyyiatını aksettiren bir aynadır
“Ey Âdemoğlu! Midenin üçte biri yemek dolsun, üçte biri su olsun, üçte birini de bırak da tefekkür solusun(6)
Tefekkür, kalbe giren bir nurdur(7)
Uzun bir yalnızlık düşünceyi telkin eder; Uzun bir düşünce de cennet kapılarının rehberidir( 8)
Kişinin tefekkürü uzadıkça anlayışı artar, anlayışı arttıkça bilgisi artar, bilgisi arttıkça da amali artar(9)
Allah'ı zikir güzeldir, fakat Allah'ın nimetlerini düşünerek tefekkür etmek ibadetten daha efdaldır(10)
Tefekkürle kılınan iki rek'at namaz, dalgın geçen bir gece boyu ibadetten daha hayırlıdır(11)
MEVCUDAT İÇİNDE ALLAH’IN EN ÇOK
DEĞER VERDİĞİ İNSAN
Bilhassa su yağmur bulutlar, ilkbahar ve sonbaharla tabiatın yeniden yeşerip canlanması, tekrar sararıp ölmesi ve bu tekrarların devam edip gidişi insanların da böyle ölüp, kıyamette böyle dirileceğinin misali olduğu hususlara dikkat çekerek tefekkür ve tedebbüre davet eden çok sayıda Kur'an ayetlerinden bir kısmını misal olarak takdim ediyorum:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta, şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır(12)
Geçenlerde bir boğaz gezisindeydik, 5–10 katlı bir site apartmanı kadar büyük, tonlarca ağırlığında ve yüksek bir geminin boğazdan, ipekten yumuşak ve hafif su üzerinde yüzerek geçip gittiğini seyrettim, düşündüm hayret ettim Sübhânellah! Dedim Rabb'im! Ne Yücesin; nice hikmet, kudret ve azamet sahibisin; bir kilo ağırlığını suyun dibine gönderirsin de, tonlarca ağırlığındaki şu koca dev gemiyi, kullarının istifadesi için kuş gibi yüzdürürsün Biz kulların menfaatine neler yaratmamışsın ki Sana binlerce hamdederiz şükrederiz
Hiç uzağa gitmeden kendimizi ve yaşadığımız hayatımızın merhalelerini düşünsek bile gayeye ulaşırız Rabb'imiz:
Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; Görmez misiniz(13) buyuruyor
İNSAN KÂİNAT SOFRASININ EN GÜZİDE MİSAFİRİ
Rabb'imizin bütün bu tefekkürlere, ibret almalara, emirlerine ve yasaklarına uymaya çağırmalarının hepsi, insan oğluna ne kadar çok değer verdiğinin ve saâdetini arzu ettiğinin belgeleri değil de nedir? Bunu da düşünelim Teşbih de hata olmaz; bir babanın oğlunu uzak bir yere gönderirken sıkı sıkı tembihlerde ve tavsiyelerde bulunması, ona olan aşırı sevgisinden değil midir? Kur'an kime gönderildi? Biz insanlara değil mi? Baştan sona emir ve yasaklar tavsiyeler uyarılar, ibret alınacak olaylar, Cennet ve güzellikleri, Cehennem ve dehşetli ateşleri ve daha neler neler hepsi biz insanları uyarmak, güzele teşvik, kötü ve tehlikeli olandan uzaklaştırmak için değil mi? Aklı başında ve düşünen bir insanın söyleyeceği ilk sözleri: Sübhanellah! Rabb'imiz bizi ne kadar çok seviyor, Bizi yoktan var ediyor rızkımızı veriyor yaşatıyor sayılamayacak kadar çeşitli nimetler ihsan ediyor tehlikelerden koruyor Cennetine davet ediyor, Kur'an gibi rehber; Muhammed aleyhisselam gibi peygamber gönderiyor Bu derece sevgiye ihsana ve yüce lütuflarına karşı nankör olan insan, insan olamazDemez mi? İşte görüyoruz ki: düşünce insana nice nurlu ufuklar açıyor
İNSAN KENDİSİNE BAHŞEDİLEN NİMETLERİN FARKINDA MIDIR?
kGerçekten insan bir kendine baksa, bir de bir damla sudan meydana geldiğini, ömrünün: çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık merhalelerini, insanın iç sisteminin nasıl bir nizam ve intizamla çalıştığını, o mübarek kalbinin hiç durmadan, Allah! Allah! Allah! diye çalışmasını temin eden Yüce Kudreti düşünüp tefekkür etse, Cenab–ı Hakk'ın Azametini, Vahdaniyetini ve kudretini idrake götüren nice hikmetlerinin nuruyla kalbinin aydınlandığına vakıf olur ve îmanı daha bir kuvvetlenmiş olarak Rabbinin buyruklarına sımsıkı sarılır Bütün mevcudatı, bu aslı zayıf insan için yaratmış olması, insana ne denli değer verdiğinin de açık delilleridir
* * *
Mesela bir iki gece uykusuz kaldığımızda gecelerin gündüzünü sarhoş gibi şuursuz, ne yaptığımızı yapacağımızı bilmez bir şekilde geçirdiğimizi bir düşünelim Gecenin kıymetini ve hikmetini hemen anlarız Gece olmasaydı hâlimiz ne olurdu? Onu düşünmek bile istemeyiz uyku ve dinlenme ihtiyacımızı Allah:
Geceyi bir örtü yaptık, gündüzü geçimi sağlama vakti kıldık(14) buyurarak az ve öz ifade ettiği geceyi örtü olarak tanıtması ne kadar manidar Karanlık bütün kâinatı saran bir yorgan Tüm gürültü ses seda ışık hareketi kötü kokuları ve her türlü rahatsız edici etkenleri dışarı atan sakin sakin uyumamızı ve dinlenmemizi sağlayan bir yorgan ki Gündüzünü rızkımızı kazanmak için tam enerji ve dinamiklik sağlayan bir yorgan Düşünmek! Düşünmek! ve düşünmek!
* * *
Bunların her birinin Yüce Rabbimizin Kudret eliyle yaratılışı, şaşmaz bir nizam ve intizam içinde yüz yıllardır hiç şaşmadan aksamadan hedeflendiği yol içinde biz insanların hizmetinde devam etmeleri ve bizlere sağladıkları hizmetleri hep ayrı ayrı düşünüp tefekkür ettiğimizde, yeni yeni bilgi ve hikmetlere ve yakini imana aşina olacağımız ve bilvasıta Allah'ın rızasına ve medhine nail olacağımız muhakkaktır Ama bizler öyle bir gaflet içinde dünyaya dalmışız ki: sâdece yaşayabilme mücadelesi telaşıyla günlerimiz geçip gidiyor, düşünmek ve tefekkür etmek hiç aklımıza bile gelmiyor Gece gelir uyuruz, sabah olur kalkar çalışırız, yer içeriz, giyinir kuşanırız, görür duyar,konuşur, dinleriz, güler ağlarız da, bütün bunların mahiyeti işleyişi bize neler verip aldığını sürdürmekte olduğumuz hayat tarzımız, sonuç olarak bizi nereye götürüyor?
Yaradan'ımıza karşı sorumluluğumuz nedir?
Şu an var oluşumuzun gayesi ve bizden istenen nedir? Şahit olduğumuz şu kâinatın nizamı nasıl bir kudret tarafından konmuş ve devam etmekte? gibi hususları hiç düşünmeyiz, tefekkür etmeyiz Hâlbuki: bizi insan olarak yaratan Allah'ımız bunları akıl, beyin ve kalb gibi İlâhî nimetlerimizi kullanarak tefekkür edip derin hikmetlerine vakıf olmamızı ve kulluğumuzu gerçek manada izhar etmemizi ister
Neden ister?
Çünkü: bizi yaratmadan önce bizim için, içinde yok yok olan şu kâinat sofrasını yarattıktan sonra bizi yaratmış Tıpkı bizim çok aziz bir misafiri davet etmeden önce bütün hazırlıkları ve ona takdim edeceğimiz sofrada her şeyi büyük bir titizlikle hazırladıktan sonra misafirimizi buyur ettiğimiz gibi Allah'ımız da biz insana öyle değer vermiştir:
Bu hususu belgeleyen Sevgili Peygamberimizin kayda değer şu beyanını ibret ve îtibar âşıklarına sunalım
* * *
Ebu Hüreyre Radıyallahu Anh anlatıyor: Rasulüllah bir gün elimden tuttu ve şöyle dedi: 'Allah–u azze ve celle toprağı Cumartesi günü yarattı; Yeryüzündeki dağları Pazar günü; Ağaçları (ve toprağın bitirdiği bitkileri) Pazartesi günü; Sevilmeyen şeyleri Salı günü; Nur'u Çarşamba günü; Bütün canlıları Perşembe günü; Âdem aleyhisselam'ı Cuma günü ikindiden sonra, bütün mahlûkatının sonunda, Cuma'nın son saatlerinde, ikindi ile gece saatleri arasında yarattı
İbrahim şöyle dedi: el–Bistâmî el–Huseyn b Îsâ ve Sehl b Ammâr ve İbrahim ibn bint–i Hafs ve diğerleri, ayni hadisi Haccac'dan rivayet ettiler(15) deyip daha fazla tafsilat verir Aynı hadisi İbn–i Kesir de, göklerin ve yerin altı günde yaratıldığınıbildiren,(16) âyetinin tefsirinde nakleder
Bu âyet, manayı tamamlayarak takip eden 55,56,ve 57 âyetlerle beraber meâlen, şöyle:
Şüphesiz Rabb'iniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı Sonra Arş üzerine hükümran oldu O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; Güneş Ay ve yıldızlar emrine amadedir İyi biliniz ki: yaratma ve emir O'nundur Âlemlerin Rabb'ı olan Allah ne yücedir
* * *
Allah'ımızın biz insanlara bahşettiği bunca eşsiz nimetleri ve emsalsiz imtiyazlara karşılık kulların elbette ki O'na tevazu ve yakarışlarla dua ve şükran borcunu ödemeleri gerekirdi Nitekim takip eden ayette, bu husus bizzat Allah tarafından istenmektedir:
Rabb'inize yalvara yalvara da ve gizlice tevazu ile de dua edin Çünkü O Haddini aşanları sevmez
Yani yüksek sesle, bağıra çağıra, pervasızca dua edenleri sevmez
Bu ayette, Allah'ın nimetlerine karşı mutlaka nimetlerin sahibine dua edilmesi ile birlikte, duanın adabı da öğretilmektedir Duâ ederken Allah'ı tâzîm, tesbih, hamd–ü senalarla överek yüceliğini birliğini vahdâniyetini ve azametini îtiraf ederek, huşû korku, tezellül, tevâzu, hayâ ile ve sesimizi yükseltmeden, tezarru ve yakarışla, iniler gibi duâ edeceğiz
* * *
Peygamberimiz bu ayetten sonra, bizlere de telkin olmak üzere şu düa ve münacatları yapmıştır(17)
Allahümme leke'l–mülkü küllüh; Ve leke'l– hamdü küllüh; Ve ileyke yerciu'l–emru küllüh; Es'elüke mine'l–hayri küllih;Ve Eûzü bike mineşşerri küllih
Allah'ım! Mülkün hepsi senindir; Hamdin hepsi senin; Her şeyin hepsi sana dönecek; Hayırların hepsini Senden İsterim; şerlerin hepsinden sana sığınırım
Duanın adabı gereğidir ki, O'ndan başka hacet kapısı olmayan Allah'ın kapısına varınca hemen istek yapılmaz Önce O'na lâyıkı vechiyle tazim, Tebcil ve Yüce makamıyla mütenasip medh–u senalar ve münacatlarla kulluğumuzu ispatladıktan sonra, affedilmeme korkusu ve geniş rahmetine bizleri de dâhil etme ümidiyle duaya ve taleplere başlanır Peygamberimiz bizzat kendisi böyle yaparak bizlere örnek olmuş ve sonra da şu duayı yapmış:
Allahümme innî Es'elüke'l–Cennete ve mâ karrabe ileyhê min kavlin ve amel; Ve Eûzü bike mine'n–Nâri ve mâ karrabe ileyhê min kavlin ve amel
Allah'ım! Sen'den Cenneti ve ona yaklaştıran her türlü söz ve amelleri yapmaya, beni muktedir kılmanı isterim; Cehennem'den ve Ona yaklaştıran her türlü söz ve amelleri irtikab etmekten Sana sığınırım
Peygamberimizin güzel bir tavsiyesini de burada hatırlayalım: Duanın Kabul olması için başta ve sonda iki salâvat içinde Dualarımızı yapmamızı tavsiye etmişler Çünkü Allah'ımız Peygamberimize getirilen salâvatları reddetmez, İki salâvat arasındaki duayı da reddetmez buyurmuşlardır (Devam Edecek–18)
Dipnotlar:
1– (2130)
2– (Yûsüf–12105–106 )
3–(Êl–i Imrân–3190–191)
4–( İbn–i Kesir Tefsiri: 1,439–440 )
5–Ed–Dârânî
6–El–Hasenü'l–Basrî
7–Süfyan bUyeyne
8–Lokman Hekim
9–Vehb b Münebbih
10–Ömer bAbdülaziz
11–Abdullah b Abbas
(İbn–i Kesir Tefsiri 1 438)
12–(el–Bakara–2 164)
13– (ez–Zêriyêt–5120– 21) ?
14– (Nebe' 7810–11)
15–Sahih Müslim,17133– 134; ve el–Aclûnî, Keşfü'l–hafê, 1,378–9, rakam 1214'de Ebu Hüreyre'den merfûan: Müslim, Ahmed ve Nesêî, Buhârî ve Beyhakî rivayet ettiler
16–el–Âraf(754) âyetinin tefsirinde(2 220)
17–(İbn–i Kesir, Tefsiri (,II, 221)'nde, Ebu'd–Derdâ'dan merfûan)
18– Gelecek Sayıda:
Yağmurun Yağmaması Ve Kuraklık Gibi Âfetler,
İnsanların İsyan Ve Günahlarıyla Alâkalı mıdır?
Yalnız insan için değil, tüm canlılar için olmazsa olmazhayat kaynağı olan suyu,–sonsuz hamd–ü senâlar olsun–Rabbimiz, bitmez tükenmez denebilecek miktarda bolca yaratmıştır Hiç unutmayız; kendilerine bir bardak su takdim ettiğimiz büyüklerimiz bize: Su gibi aziz oldiye dua ettikleri su, gerçekten hayatımız kadar azizdir Allah'ın Bütün canlıları sudan yarattık(1) buyurduğu su, bütün canlıların aslı olduğu gibi, yaşayabilmelerinin de en mühim ve en zaruri şartıdır Beslenmemiz için gerekli tüm gıdalarımızın vücut bulması da gene suya bağlıdır
SU YAĞMUR BULUTLAR RÜZGAR TEFEKKÜR VE İMAN
Suyun faydaları sadece bu kadarla kalmıyor; O ilgilileri ve müştemilâtıyla birlikte tefekkür, tedebbür ve tezekkür ettiğimizde, bizi yakini imana; dolayısıyla da, hem bu dünyada, hem de âhiretimizde Allah'ın rızasına ve saadetimize vesile olan bir imtihan ve ibret kaynağı durumundadır Nasıl mı diyorsunuz? İşte İlâhî cevaplar:
Önce SUdeyip geçmeyelim Suyun nereden ve nasıl meydana geldiğini, ilgililerini ve müştemilatını da düşünmeliyiz;
Bulutlar, rüzgârlar, yağmur, sema(gökyüzü), güneş ve denizler, ormanlar bahar, sonbahar yeşillikler tabiatta meydana gelen hayat canlılığı ve sonra ölüm
Suyun Kur'ân–ı Kerim'de zikredildiği 63 ayrı ayetin her biri, üzerinde durup düşünmeyi, tefekkür etmeyi ve ibret almayı gerektiren birçok yönleri var Rabb'imiz bu yönleri düşünmeye ve ibret almaya bizleri davet ederek, kendisini hakkıyla tanımamızı, dolayısıyla da O'na olan kulluğumuzu hakkıyla yerine getirmemizi arzu eder
Biz insanlara bahşetmiş olduğu ve diğer bütün mahlûkata hâkim ve sultan kıldığı Akıl nimeti' mizi işte bunun için bize lütfettiğini devamlı olarak bize hatırlatır durur İnsanı insan yapan bu akıl nimetini kullanmayıp, tefekkür etmeyen ve ibret almayanları Rabb'imiz: Yerlerde ve göklerde ibret alınacak nice ayetler ve belgeler var ki: onlarla yüz yüze gelirler de, yine de yüz çevirip geçerler Onların çoğu Allah'a inanmayan, illâki müşriklerdir(2) buyurup zemmedip, tahkir ederken; Tefekkür edip ibret alan kullarını da şu misli âyetlerle medheder över ve mükâfaatlarını da beyan eder: Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirardınca gelip gidişinde akl–ı selim sahipleri için gerçekten çok ibretli deliller vardır O kullarım ayaktayken, otururken ve yan gelip yatarken hep Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünüp tefekkür ederler ve ey Rabb'imiz! Derler : Bunları Sen boş yere yaratmadın Nice Yücesin ve âlîsin Sübhansın (en kâmil sıfatlarla Sen müttasıfsın, bütün noksan sıfatlardan Sen münezzehsin, Yücesin, hiçbir şeye ve yardıma muhtaç değilsin ama her şey Sana muhtaç) Bizleri koru Allah'ımız azabından(3) diyerek Allah'ın rızasını kazanmış bahtiyar kullarının îman ve seâdet yollarına bizleri yönlendirir
Yukarıdaki âyetlerin tefsirinde İbn–i Kesir, İbn–i Abbas'dan naklen şunları anlatır: Peygamberimiz semaya bakarak bu âyetleri okur, tefekkür eder ve ‘Bu âyetleri okuyup da üzerinde tefekkür etmeyenin vay haline’ derlerdi(4) Kur'an'da sudan başka yüzlerce mevzularda düşünmeye davet eden tefekkür ,tedebbür ve taakkul kelimeleri kullanılmıştır Dolayısıyla önemine binaen hayırlı selefimizin, düşünmenin önemini belirten sözlerinden bazılarını, görelim:
Ben her ne zaman evimden dışarı çıkıp yürümeye başladığımda gözüm neye ilişse, onda Allah'ın benim için bir nimetini ve ibret dersini görürüm(5)
Bir saatlik tefekkür, bir geceyi ihya etmekten daha hayırlıdır;
Tefekkür, senin hasenatını ve seyyiatını aksettiren bir aynadır
“Ey Âdemoğlu! Midenin üçte biri yemek dolsun, üçte biri su olsun, üçte birini de bırak da tefekkür solusun(6)
Tefekkür, kalbe giren bir nurdur(7)
Uzun bir yalnızlık düşünceyi telkin eder; Uzun bir düşünce de cennet kapılarının rehberidir( 8)
Kişinin tefekkürü uzadıkça anlayışı artar, anlayışı arttıkça bilgisi artar, bilgisi arttıkça da amali artar(9)
Allah'ı zikir güzeldir, fakat Allah'ın nimetlerini düşünerek tefekkür etmek ibadetten daha efdaldır(10)
Tefekkürle kılınan iki rek'at namaz, dalgın geçen bir gece boyu ibadetten daha hayırlıdır(11)
MEVCUDAT İÇİNDE ALLAH’IN EN ÇOK
DEĞER VERDİĞİ İNSAN
Bilhassa su yağmur bulutlar, ilkbahar ve sonbaharla tabiatın yeniden yeşerip canlanması, tekrar sararıp ölmesi ve bu tekrarların devam edip gidişi insanların da böyle ölüp, kıyamette böyle dirileceğinin misali olduğu hususlara dikkat çekerek tefekkür ve tedebbüre davet eden çok sayıda Kur'an ayetlerinden bir kısmını misal olarak takdim ediyorum:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta, şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır(12)
Geçenlerde bir boğaz gezisindeydik, 5–10 katlı bir site apartmanı kadar büyük, tonlarca ağırlığında ve yüksek bir geminin boğazdan, ipekten yumuşak ve hafif su üzerinde yüzerek geçip gittiğini seyrettim, düşündüm hayret ettim Sübhânellah! Dedim Rabb'im! Ne Yücesin; nice hikmet, kudret ve azamet sahibisin; bir kilo ağırlığını suyun dibine gönderirsin de, tonlarca ağırlığındaki şu koca dev gemiyi, kullarının istifadesi için kuş gibi yüzdürürsün Biz kulların menfaatine neler yaratmamışsın ki Sana binlerce hamdederiz şükrederiz
Hiç uzağa gitmeden kendimizi ve yaşadığımız hayatımızın merhalelerini düşünsek bile gayeye ulaşırız Rabb'imiz:
Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; Görmez misiniz(13) buyuruyor
İNSAN KÂİNAT SOFRASININ EN GÜZİDE MİSAFİRİ
Rabb'imizin bütün bu tefekkürlere, ibret almalara, emirlerine ve yasaklarına uymaya çağırmalarının hepsi, insan oğluna ne kadar çok değer verdiğinin ve saâdetini arzu ettiğinin belgeleri değil de nedir? Bunu da düşünelim Teşbih de hata olmaz; bir babanın oğlunu uzak bir yere gönderirken sıkı sıkı tembihlerde ve tavsiyelerde bulunması, ona olan aşırı sevgisinden değil midir? Kur'an kime gönderildi? Biz insanlara değil mi? Baştan sona emir ve yasaklar tavsiyeler uyarılar, ibret alınacak olaylar, Cennet ve güzellikleri, Cehennem ve dehşetli ateşleri ve daha neler neler hepsi biz insanları uyarmak, güzele teşvik, kötü ve tehlikeli olandan uzaklaştırmak için değil mi? Aklı başında ve düşünen bir insanın söyleyeceği ilk sözleri: Sübhanellah! Rabb'imiz bizi ne kadar çok seviyor, Bizi yoktan var ediyor rızkımızı veriyor yaşatıyor sayılamayacak kadar çeşitli nimetler ihsan ediyor tehlikelerden koruyor Cennetine davet ediyor, Kur'an gibi rehber; Muhammed aleyhisselam gibi peygamber gönderiyor Bu derece sevgiye ihsana ve yüce lütuflarına karşı nankör olan insan, insan olamazDemez mi? İşte görüyoruz ki: düşünce insana nice nurlu ufuklar açıyor
İNSAN KENDİSİNE BAHŞEDİLEN NİMETLERİN FARKINDA MIDIR?
kGerçekten insan bir kendine baksa, bir de bir damla sudan meydana geldiğini, ömrünün: çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık merhalelerini, insanın iç sisteminin nasıl bir nizam ve intizamla çalıştığını, o mübarek kalbinin hiç durmadan, Allah! Allah! Allah! diye çalışmasını temin eden Yüce Kudreti düşünüp tefekkür etse, Cenab–ı Hakk'ın Azametini, Vahdaniyetini ve kudretini idrake götüren nice hikmetlerinin nuruyla kalbinin aydınlandığına vakıf olur ve îmanı daha bir kuvvetlenmiş olarak Rabbinin buyruklarına sımsıkı sarılır Bütün mevcudatı, bu aslı zayıf insan için yaratmış olması, insana ne denli değer verdiğinin de açık delilleridir
* * *
Mesela bir iki gece uykusuz kaldığımızda gecelerin gündüzünü sarhoş gibi şuursuz, ne yaptığımızı yapacağımızı bilmez bir şekilde geçirdiğimizi bir düşünelim Gecenin kıymetini ve hikmetini hemen anlarız Gece olmasaydı hâlimiz ne olurdu? Onu düşünmek bile istemeyiz uyku ve dinlenme ihtiyacımızı Allah:
Geceyi bir örtü yaptık, gündüzü geçimi sağlama vakti kıldık(14) buyurarak az ve öz ifade ettiği geceyi örtü olarak tanıtması ne kadar manidar Karanlık bütün kâinatı saran bir yorgan Tüm gürültü ses seda ışık hareketi kötü kokuları ve her türlü rahatsız edici etkenleri dışarı atan sakin sakin uyumamızı ve dinlenmemizi sağlayan bir yorgan ki Gündüzünü rızkımızı kazanmak için tam enerji ve dinamiklik sağlayan bir yorgan Düşünmek! Düşünmek! ve düşünmek!
* * *
Bunların her birinin Yüce Rabbimizin Kudret eliyle yaratılışı, şaşmaz bir nizam ve intizam içinde yüz yıllardır hiç şaşmadan aksamadan hedeflendiği yol içinde biz insanların hizmetinde devam etmeleri ve bizlere sağladıkları hizmetleri hep ayrı ayrı düşünüp tefekkür ettiğimizde, yeni yeni bilgi ve hikmetlere ve yakini imana aşina olacağımız ve bilvasıta Allah'ın rızasına ve medhine nail olacağımız muhakkaktır Ama bizler öyle bir gaflet içinde dünyaya dalmışız ki: sâdece yaşayabilme mücadelesi telaşıyla günlerimiz geçip gidiyor, düşünmek ve tefekkür etmek hiç aklımıza bile gelmiyor Gece gelir uyuruz, sabah olur kalkar çalışırız, yer içeriz, giyinir kuşanırız, görür duyar,konuşur, dinleriz, güler ağlarız da, bütün bunların mahiyeti işleyişi bize neler verip aldığını sürdürmekte olduğumuz hayat tarzımız, sonuç olarak bizi nereye götürüyor?
Yaradan'ımıza karşı sorumluluğumuz nedir?
Şu an var oluşumuzun gayesi ve bizden istenen nedir? Şahit olduğumuz şu kâinatın nizamı nasıl bir kudret tarafından konmuş ve devam etmekte? gibi hususları hiç düşünmeyiz, tefekkür etmeyiz Hâlbuki: bizi insan olarak yaratan Allah'ımız bunları akıl, beyin ve kalb gibi İlâhî nimetlerimizi kullanarak tefekkür edip derin hikmetlerine vakıf olmamızı ve kulluğumuzu gerçek manada izhar etmemizi ister
Neden ister?
Çünkü: bizi yaratmadan önce bizim için, içinde yok yok olan şu kâinat sofrasını yarattıktan sonra bizi yaratmış Tıpkı bizim çok aziz bir misafiri davet etmeden önce bütün hazırlıkları ve ona takdim edeceğimiz sofrada her şeyi büyük bir titizlikle hazırladıktan sonra misafirimizi buyur ettiğimiz gibi Allah'ımız da biz insana öyle değer vermiştir:
Bu hususu belgeleyen Sevgili Peygamberimizin kayda değer şu beyanını ibret ve îtibar âşıklarına sunalım
* * *
Ebu Hüreyre Radıyallahu Anh anlatıyor: Rasulüllah bir gün elimden tuttu ve şöyle dedi: 'Allah–u azze ve celle toprağı Cumartesi günü yarattı; Yeryüzündeki dağları Pazar günü; Ağaçları (ve toprağın bitirdiği bitkileri) Pazartesi günü; Sevilmeyen şeyleri Salı günü; Nur'u Çarşamba günü; Bütün canlıları Perşembe günü; Âdem aleyhisselam'ı Cuma günü ikindiden sonra, bütün mahlûkatının sonunda, Cuma'nın son saatlerinde, ikindi ile gece saatleri arasında yarattı
İbrahim şöyle dedi: el–Bistâmî el–Huseyn b Îsâ ve Sehl b Ammâr ve İbrahim ibn bint–i Hafs ve diğerleri, ayni hadisi Haccac'dan rivayet ettiler(15) deyip daha fazla tafsilat verir Aynı hadisi İbn–i Kesir de, göklerin ve yerin altı günde yaratıldığınıbildiren,(16) âyetinin tefsirinde nakleder
Bu âyet, manayı tamamlayarak takip eden 55,56,ve 57 âyetlerle beraber meâlen, şöyle:
Şüphesiz Rabb'iniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı Sonra Arş üzerine hükümran oldu O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; Güneş Ay ve yıldızlar emrine amadedir İyi biliniz ki: yaratma ve emir O'nundur Âlemlerin Rabb'ı olan Allah ne yücedir
* * *
Allah'ımızın biz insanlara bahşettiği bunca eşsiz nimetleri ve emsalsiz imtiyazlara karşılık kulların elbette ki O'na tevazu ve yakarışlarla dua ve şükran borcunu ödemeleri gerekirdi Nitekim takip eden ayette, bu husus bizzat Allah tarafından istenmektedir:
Rabb'inize yalvara yalvara da ve gizlice tevazu ile de dua edin Çünkü O Haddini aşanları sevmez
Yani yüksek sesle, bağıra çağıra, pervasızca dua edenleri sevmez
Bu ayette, Allah'ın nimetlerine karşı mutlaka nimetlerin sahibine dua edilmesi ile birlikte, duanın adabı da öğretilmektedir Duâ ederken Allah'ı tâzîm, tesbih, hamd–ü senalarla överek yüceliğini birliğini vahdâniyetini ve azametini îtiraf ederek, huşû korku, tezellül, tevâzu, hayâ ile ve sesimizi yükseltmeden, tezarru ve yakarışla, iniler gibi duâ edeceğiz
* * *
Peygamberimiz bu ayetten sonra, bizlere de telkin olmak üzere şu düa ve münacatları yapmıştır(17)
Allahümme leke'l–mülkü küllüh; Ve leke'l– hamdü küllüh; Ve ileyke yerciu'l–emru küllüh; Es'elüke mine'l–hayri küllih;Ve Eûzü bike mineşşerri küllih
Allah'ım! Mülkün hepsi senindir; Hamdin hepsi senin; Her şeyin hepsi sana dönecek; Hayırların hepsini Senden İsterim; şerlerin hepsinden sana sığınırım
Duanın adabı gereğidir ki, O'ndan başka hacet kapısı olmayan Allah'ın kapısına varınca hemen istek yapılmaz Önce O'na lâyıkı vechiyle tazim, Tebcil ve Yüce makamıyla mütenasip medh–u senalar ve münacatlarla kulluğumuzu ispatladıktan sonra, affedilmeme korkusu ve geniş rahmetine bizleri de dâhil etme ümidiyle duaya ve taleplere başlanır Peygamberimiz bizzat kendisi böyle yaparak bizlere örnek olmuş ve sonra da şu duayı yapmış:
Allahümme innî Es'elüke'l–Cennete ve mâ karrabe ileyhê min kavlin ve amel; Ve Eûzü bike mine'n–Nâri ve mâ karrabe ileyhê min kavlin ve amel
Allah'ım! Sen'den Cenneti ve ona yaklaştıran her türlü söz ve amelleri yapmaya, beni muktedir kılmanı isterim; Cehennem'den ve Ona yaklaştıran her türlü söz ve amelleri irtikab etmekten Sana sığınırım
Peygamberimizin güzel bir tavsiyesini de burada hatırlayalım: Duanın Kabul olması için başta ve sonda iki salâvat içinde Dualarımızı yapmamızı tavsiye etmişler Çünkü Allah'ımız Peygamberimize getirilen salâvatları reddetmez, İki salâvat arasındaki duayı da reddetmez buyurmuşlardır (Devam Edecek–18)
Dipnotlar:
1– (2130)
2– (Yûsüf–12105–106 )
3–(Êl–i Imrân–3190–191)
4–( İbn–i Kesir Tefsiri: 1,439–440 )
5–Ed–Dârânî
6–El–Hasenü'l–Basrî
7–Süfyan bUyeyne
8–Lokman Hekim
9–Vehb b Münebbih
10–Ömer bAbdülaziz
11–Abdullah b Abbas
(İbn–i Kesir Tefsiri 1 438)
12–(el–Bakara–2 164)
13– (ez–Zêriyêt–5120– 21) ?
14– (Nebe' 7810–11)
15–Sahih Müslim,17133– 134; ve el–Aclûnî, Keşfü'l–hafê, 1,378–9, rakam 1214'de Ebu Hüreyre'den merfûan: Müslim, Ahmed ve Nesêî, Buhârî ve Beyhakî rivayet ettiler
16–el–Âraf(754) âyetinin tefsirinde(2 220)
17–(İbn–i Kesir, Tefsiri (,II, 221)'nde, Ebu'd–Derdâ'dan merfûan)
18– Gelecek Sayıda:
Yağmurun Yağmaması Ve Kuraklık Gibi Âfetler,
İnsanların İsyan Ve Günahlarıyla Alâkalı mıdır?