iltasyazilim
FD Üye
Bugün çokluğumuzdan dolayı müşriklere elbette yenilmeyizdediler Bu hiçte doğru bir söz değildir Zira bu zamana kadar kazanılan savaşları çokluktan dolayı mı kazanmıştılar? Elbette ki Allah'ın yardımıyla kazanılmıştı İslâm ordusunun ise, bunu unutup, çokluğa ve kuvvete güvenmesi Mevlâ'nın hoşuna gitmedi
Uhud günü yaşananlardan, mü'minlerin dersler çıkarmaları gerektiğini Rabbimiz bildiriyor Ayrıca âyet–i kerîmelerde Uhud muharebesinde mağlûb olduktan sonra münâfıkların telkinlerine kapılan mü'minleri uyarıyor:
Yolunuzda sebat edin, sakın yılmayın; netice sizindir Buradaki mağlûbiyetiniz, içinizden bazı kimselerin sevgili Peygamberimizin tembihini tutmadıklarından başınıza geldi Bu mağlûbiyet, dünya var olduğu sürece mü'minlere ibret ve vaaz olacak Buradan dersler çıkacak Bunun içindir ki, bu savaş galibiyetten mağlûbiyete döndü Yoksa Uhud'daki mağlûbiyet, kuvvetsizlikten, zayıflıktan değildi Buradan alacağınız tembihlere ihtiyacınız vardı; şimdi onu aldınız ve bundan sonra yükseleceksiniz
Münâfıklar, Uhud mağlûbiyetinden faydalanmak, mü'minlerin arasına fitne ve fesat sokmak için değişik yalanlara başvuruyorlardı
Ey mü'minler, kâfirlere itaat etmeyin Allah'a itaat edin Ne buyuruyor Rabbimiz:
Oysa sizin Mevlâ'nız Allah'tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır(Âl–i İmrân, 150)
O'nun yardım ettiği kesinlikle mağlûb olmaz Eğer mağlûbiyet olursa, o zâhiren mağlûbiyet gibi görünse de gerçekte galibiyettir Mağlûbiyet, yıkılmak için değildir; bitmek tükenmek için değildir
Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaları sebebiyle kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağız Gidecekleri yer de cehennemdir Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür(Âl–i İmrân, 151)
Asla ve kat'a ortağı olmayan Allahu Teâlâ'ya şirk koşmanın bedeli, o kimsenin kalbine korku atılmasıdır Bir kimsenin kalbine korku atıldı mı, o kimse ebediyen iflah olmaz
Zafer Allah'tandır
Uhud muharebesinden sonra Huneyn muharebesinde de mü'minler için büyük ibretler ve dersler vardır Huneyn günü, mü'minler maddî açıdan bakıldığında her konuda düşmandan üstündüler Mekke fethedilmiş, ordu gerek sayı olarak, gerek teçhizat olarak artmış, her hususta düşmandan üstün bir ordu var
Huneyn muharebesinde İslâm ordusu müşriklerden her bakımdan üstün olduklarını görünce kendilerini beğendiler ve dediler ki:
Bugün çokluğumuzdan dolayı müşriklere elbette yenilmeyizdediler Bu hiçte doğru bir söz değildir Zira bu zamana kadar kazanılan savaşları çokluktan dolayı mı kazanmışlardı? Elbette ki Allah'ın yardımıyla kazanılmıştı İslâm ordusunun ise, bunu unutup çokluğa ve kuvvete güvenmeleri Mevlâ'nın hoşuna gitmedi ve Cenab–ı Hak onlardan kuvvet–i mânevîyelerini aldı Daha savaşın başında iken, Müslümanlar bozuldular, paniğe kapılıp, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i ortada bırakarak kaçtılar O çokluğuna güvenilen ordudan ortada eser kalmamıştı
Bu hâdise Müslümanlar için bir hikmet dersi oldu Şartlar ne olursa olsun, daima Cenab–ı Hakk'a güvensinler, muvaffakiyeti ancak O'ndan beklesinler, kendi maddî varlıklarına hiçbir zaman aldanmasınlar Bu hâdiseden çok büyük dersler çıkarmalıyız
Huneyn meydanında, Sahâbe–i kirâm ne zaman ki hataya düştüklerini anladılar, tekrar kendilerini toplayarak Resûlullah'ın yanına koştular, savaşa başladılar, taksiratlarını telafi ettiler ve zafer mü'minlerin oldu Ne buyurdu Rabbimiz:
Sonra Allah, Resûlü ile mü'minler üzerine sekinetini (sükunet ve huzur duygusunu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır(Tevbe, 26)
Şu kesindir ki, mü'minler, işin hakkını verdikleri müddetçe kâfirler mağlûb olmaya mahkûmdurlar Burada mü'minlerin galibiyet şartı, İslâmiyet'i muhafaza, inandığını yaşama, her şeyin Mevlâ'dan geldiğine iman edip böylece bilinmesidir İşte o zaman hep galibiyet vardır
…Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir(Enfal, 10)
Bizler mü'minler olarak, Mevlâ'mızın düşmanlarına meyletmedikçe yıkılmayız Onlara meyletmekten anlayacağımız, onların hâlleri ile hâllenmek, onların yaptıklarını yapmaktır Koskoca İslâm âlemi ne zaman ki, müşriklerin yolundan gitmeye başladı, işte o zaman İslâm âleminde zaaf başlamıştır
Kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağızNiçin kâfirlerin kalplerine korku salınacak? Hiç şüphesiz kâfirlerin kalplerine korku, küfürleri ve şirkleri sebebiyle salınacaktır Allahu Azze ve Celle şirke bir hüccet indirmediği hâlde onlar delilsiz olarak, evhama kapılarak, bu Mevlâ'nın ortağıdır diyerek iddiaya düştüler Kendi elleriyle ağaçtan ve taştan yaptıkları putları Allah'a ortak ettiler Böylece rahmet–i ilâhîyyeden uzak düştüler Mağlûbiyet onlardan ayrılmayan hâlleri oldu
Şartlar ne olursa
olsun emre itaat
şarttır
Uhud muharebesinde Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri İslâm ordusunu mevzilerine bizzat yerleştirdi Bu mevzilerden biri de ordunun arkasında bulunan birazcık yüksek bir dağdı Ordunun arka tarafına kalan dağa Abdullah b Cübeyr'in komutasında okçulardan meydana gelen elli kişiyi yerleştirdi Bu elli kişilik okçu grubuna buyurdu ki:
Sizin vazifeniz, burada bizim arkamızdan gelen düşmana ok atmak Savaş bizim ister lehimize olsun, ister aleyhimize olsun, ben haber gönderinceye kadar yerinizden ayrılmayacaksınız Size söz veriyorum, benim emrimi tutarsanız harbi kazanacağız
Harp başladı, Allah Teâlâ Hazretleri mü'minlere cesaret verdi, kâfirlerin cesaretini aldı Kâfirler mağlûbiyete doğru, mü'minler galibiyete doğru hızla ilerledi Meydanda savaş mü'minlerin lehine idi, kâfir ordusu bozulmuş, kaçmaya başlamıştı bile İslâm ordusu işi bitirdikleri, savaşı kazandıkları zannıyla ganimet mallarını almak için teşebbüse geçtiler
Arkadan okçular bunları görünce:
Arkadaşlarımız ganimet alıyorlar, biz ne duruyoruz!diye ganimet toplamak istediler Kumandanları olan Abdullah b Cübeyr:
Durun! Resûlullah bize 'Buradan ayrılmayın!' emrini vermişti Onun emrine muhalefet edemeyizdeyince onlar:
Bu emir, harp bitinceye kadardıdediler
Ganimet toplamak için koşmaya başladılar Sadece Abdullah b Cübeyr ve yedi okçu bulundukları yerden ayrılmadı Müşrik ordusu okçuların azaldığını görünce arkadan hücuma geçtiler Önce Abdullah b Cübeyr ve yedi arkadaşını şehit ettiler Sonra ordunun ardından girip önünden çıktılar Bütün İslâm ordusu tarumar oldu, dağıldı
Müşriklerden birisi Resûlullah'ın yüzünü yaraladı, mübarek dişi şehit oldu Mus'ab b Ümeyr'i şehit eden Abdullah b Kumey isimli müşrik onu Resûlullah zannederek:
Muhammed'i öldürdüm!diye bağırdı Şeytan da insan sûretine girerek Dikkat edin, Muhammed öldürüldü!diye bağırdı Böylece İslâm ordusunun kuvvet–i mânevîyyesi tamamen kırıldı Ümitsizliğe kapılarak dağıldılar
Bu esnada Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz:
Bana gelin ey Allah'ın kulları! Nedir bu hezimet, nereye kaçıyorsunuz?!diye ashabını ikinci bir cihada çağırdı Resûlullah'ın bu daveti üzerine otuz kadar sahâbî toplandı ve müşrikler dağılıncaya kadar onu himaye ettiler Uhud savaşından sonra ashab–ı kirâm Medine–i Münevvere'ye döndüğü zaman mü'minlerden bir kısmı:
Bu hâl bize neden isabet etti? Halbuki Allahu Teâlâ bize nusret vaad buyurmuştudediler Bunun üzerine Allahu Azze ve Celle Hazretleri şu âyet–i kerîmeyi indirdi
Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz: (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz Dünyayı isteyeniniz de vardı, âhireti isteyeniniz de vardı Sonra Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlûb etmekten) alıkoydu Ve andolsun sizi bağışladı Zaten Allah, mü'minlere karşı çok lütufkârdır(Âl–i İmrân, 152)
Allah ve Resûlü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider Bir de sabredin Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir(Enfal, 46)
Âdetullah'ta
değişiklik olmaz
Uhud'da meydana gelen bu hâdisede çok büyük ibretler vardır Bu muharebenin başkumandanı Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'di, onun yanında sahâbe–i kirâmdı vardı Bunların hiçbirinin bu mağlûbiyette kabahatleri yoktu Kimin hatası vardı? Okçulardan kırk üç kişinin Onlar da kötü bir niyette değilseler de bir zelle işlediler Bu az sayıdaki mü'minin muhalefeti neticesinde olan oldu
Allah Teâlâ Hazretleri Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sadakatine, o zaman savaş alanında bunan sonraki dönemlerin halifelerinin sadakatine ve gökteki yıldızlar misâli gösterilen güzide ashabın sadakatine rağmen:
Kâinatta en sevdiğim Peygamberim, onun hulefası ve ashabı kırk üç kişinin yanlışından sebep mağlûb edilemezbuyurmadı
Ya ne oldu? Cenab–ı Hak kıyamet kopuncaya kadar bütün ümmete ibret olmak üzere âdetullah üzere lâzım geleni yaptı
İşte biz de ibret alalım Demeyelim ki, bu kadar Müslümanlar benim sünneti terk etmemden, muhalefetimden dolayı zarar görmez Cenab–ı Hak bir kişi için de, bin kişi için de böyle dersler verir İnsan, muvaffakiyeti muvaffakatta aramalı Düşünün ki, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Seslem'in:
Burada durun!buyurmasına rağmen yapılan bu muhalefet, az kaldı sonuçlarının telafisi zor işlerin meydana gelmesine yol açacaktı
Bu kadarcık bir muhalefet böyle sonuçlar doğurduğu vakit, ya Namaz kılın, oruç tutun, hacca gidin, zekât verinemirlerine karşı yapılan bugünkü muhalefetler Müslümanları ne büyük felâketlere sevk eder
Uhud günü yaşananlardan, mü'minlerin dersler çıkarmaları gerektiğini Rabbimiz bildiriyor Ayrıca âyet–i kerîmelerde Uhud muharebesinde mağlûb olduktan sonra münâfıkların telkinlerine kapılan mü'minleri uyarıyor:
Yolunuzda sebat edin, sakın yılmayın; netice sizindir Buradaki mağlûbiyetiniz, içinizden bazı kimselerin sevgili Peygamberimizin tembihini tutmadıklarından başınıza geldi Bu mağlûbiyet, dünya var olduğu sürece mü'minlere ibret ve vaaz olacak Buradan dersler çıkacak Bunun içindir ki, bu savaş galibiyetten mağlûbiyete döndü Yoksa Uhud'daki mağlûbiyet, kuvvetsizlikten, zayıflıktan değildi Buradan alacağınız tembihlere ihtiyacınız vardı; şimdi onu aldınız ve bundan sonra yükseleceksiniz
Münâfıklar, Uhud mağlûbiyetinden faydalanmak, mü'minlerin arasına fitne ve fesat sokmak için değişik yalanlara başvuruyorlardı
Ey mü'minler, kâfirlere itaat etmeyin Allah'a itaat edin Ne buyuruyor Rabbimiz:
Oysa sizin Mevlâ'nız Allah'tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır(Âl–i İmrân, 150)
O'nun yardım ettiği kesinlikle mağlûb olmaz Eğer mağlûbiyet olursa, o zâhiren mağlûbiyet gibi görünse de gerçekte galibiyettir Mağlûbiyet, yıkılmak için değildir; bitmek tükenmek için değildir
Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaları sebebiyle kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağız Gidecekleri yer de cehennemdir Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür(Âl–i İmrân, 151)
Asla ve kat'a ortağı olmayan Allahu Teâlâ'ya şirk koşmanın bedeli, o kimsenin kalbine korku atılmasıdır Bir kimsenin kalbine korku atıldı mı, o kimse ebediyen iflah olmaz
Zafer Allah'tandır
Uhud muharebesinden sonra Huneyn muharebesinde de mü'minler için büyük ibretler ve dersler vardır Huneyn günü, mü'minler maddî açıdan bakıldığında her konuda düşmandan üstündüler Mekke fethedilmiş, ordu gerek sayı olarak, gerek teçhizat olarak artmış, her hususta düşmandan üstün bir ordu var
Huneyn muharebesinde İslâm ordusu müşriklerden her bakımdan üstün olduklarını görünce kendilerini beğendiler ve dediler ki:
Bugün çokluğumuzdan dolayı müşriklere elbette yenilmeyizdediler Bu hiçte doğru bir söz değildir Zira bu zamana kadar kazanılan savaşları çokluktan dolayı mı kazanmışlardı? Elbette ki Allah'ın yardımıyla kazanılmıştı İslâm ordusunun ise, bunu unutup çokluğa ve kuvvete güvenmeleri Mevlâ'nın hoşuna gitmedi ve Cenab–ı Hak onlardan kuvvet–i mânevîyelerini aldı Daha savaşın başında iken, Müslümanlar bozuldular, paniğe kapılıp, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i ortada bırakarak kaçtılar O çokluğuna güvenilen ordudan ortada eser kalmamıştı
Bu hâdise Müslümanlar için bir hikmet dersi oldu Şartlar ne olursa olsun, daima Cenab–ı Hakk'a güvensinler, muvaffakiyeti ancak O'ndan beklesinler, kendi maddî varlıklarına hiçbir zaman aldanmasınlar Bu hâdiseden çok büyük dersler çıkarmalıyız
Huneyn meydanında, Sahâbe–i kirâm ne zaman ki hataya düştüklerini anladılar, tekrar kendilerini toplayarak Resûlullah'ın yanına koştular, savaşa başladılar, taksiratlarını telafi ettiler ve zafer mü'minlerin oldu Ne buyurdu Rabbimiz:
Sonra Allah, Resûlü ile mü'minler üzerine sekinetini (sükunet ve huzur duygusunu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır(Tevbe, 26)
Şu kesindir ki, mü'minler, işin hakkını verdikleri müddetçe kâfirler mağlûb olmaya mahkûmdurlar Burada mü'minlerin galibiyet şartı, İslâmiyet'i muhafaza, inandığını yaşama, her şeyin Mevlâ'dan geldiğine iman edip böylece bilinmesidir İşte o zaman hep galibiyet vardır
…Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir(Enfal, 10)
Bizler mü'minler olarak, Mevlâ'mızın düşmanlarına meyletmedikçe yıkılmayız Onlara meyletmekten anlayacağımız, onların hâlleri ile hâllenmek, onların yaptıklarını yapmaktır Koskoca İslâm âlemi ne zaman ki, müşriklerin yolundan gitmeye başladı, işte o zaman İslâm âleminde zaaf başlamıştır
Kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağızNiçin kâfirlerin kalplerine korku salınacak? Hiç şüphesiz kâfirlerin kalplerine korku, küfürleri ve şirkleri sebebiyle salınacaktır Allahu Azze ve Celle şirke bir hüccet indirmediği hâlde onlar delilsiz olarak, evhama kapılarak, bu Mevlâ'nın ortağıdır diyerek iddiaya düştüler Kendi elleriyle ağaçtan ve taştan yaptıkları putları Allah'a ortak ettiler Böylece rahmet–i ilâhîyyeden uzak düştüler Mağlûbiyet onlardan ayrılmayan hâlleri oldu
Şartlar ne olursa
olsun emre itaat
şarttır
Uhud muharebesinde Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri İslâm ordusunu mevzilerine bizzat yerleştirdi Bu mevzilerden biri de ordunun arkasında bulunan birazcık yüksek bir dağdı Ordunun arka tarafına kalan dağa Abdullah b Cübeyr'in komutasında okçulardan meydana gelen elli kişiyi yerleştirdi Bu elli kişilik okçu grubuna buyurdu ki:
Sizin vazifeniz, burada bizim arkamızdan gelen düşmana ok atmak Savaş bizim ister lehimize olsun, ister aleyhimize olsun, ben haber gönderinceye kadar yerinizden ayrılmayacaksınız Size söz veriyorum, benim emrimi tutarsanız harbi kazanacağız
Harp başladı, Allah Teâlâ Hazretleri mü'minlere cesaret verdi, kâfirlerin cesaretini aldı Kâfirler mağlûbiyete doğru, mü'minler galibiyete doğru hızla ilerledi Meydanda savaş mü'minlerin lehine idi, kâfir ordusu bozulmuş, kaçmaya başlamıştı bile İslâm ordusu işi bitirdikleri, savaşı kazandıkları zannıyla ganimet mallarını almak için teşebbüse geçtiler
Arkadan okçular bunları görünce:
Arkadaşlarımız ganimet alıyorlar, biz ne duruyoruz!diye ganimet toplamak istediler Kumandanları olan Abdullah b Cübeyr:
Durun! Resûlullah bize 'Buradan ayrılmayın!' emrini vermişti Onun emrine muhalefet edemeyizdeyince onlar:
Bu emir, harp bitinceye kadardıdediler
Ganimet toplamak için koşmaya başladılar Sadece Abdullah b Cübeyr ve yedi okçu bulundukları yerden ayrılmadı Müşrik ordusu okçuların azaldığını görünce arkadan hücuma geçtiler Önce Abdullah b Cübeyr ve yedi arkadaşını şehit ettiler Sonra ordunun ardından girip önünden çıktılar Bütün İslâm ordusu tarumar oldu, dağıldı
Müşriklerden birisi Resûlullah'ın yüzünü yaraladı, mübarek dişi şehit oldu Mus'ab b Ümeyr'i şehit eden Abdullah b Kumey isimli müşrik onu Resûlullah zannederek:
Muhammed'i öldürdüm!diye bağırdı Şeytan da insan sûretine girerek Dikkat edin, Muhammed öldürüldü!diye bağırdı Böylece İslâm ordusunun kuvvet–i mânevîyyesi tamamen kırıldı Ümitsizliğe kapılarak dağıldılar
Bu esnada Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz:
Bana gelin ey Allah'ın kulları! Nedir bu hezimet, nereye kaçıyorsunuz?!diye ashabını ikinci bir cihada çağırdı Resûlullah'ın bu daveti üzerine otuz kadar sahâbî toplandı ve müşrikler dağılıncaya kadar onu himaye ettiler Uhud savaşından sonra ashab–ı kirâm Medine–i Münevvere'ye döndüğü zaman mü'minlerden bir kısmı:
Bu hâl bize neden isabet etti? Halbuki Allahu Teâlâ bize nusret vaad buyurmuştudediler Bunun üzerine Allahu Azze ve Celle Hazretleri şu âyet–i kerîmeyi indirdi
Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz: (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz Dünyayı isteyeniniz de vardı, âhireti isteyeniniz de vardı Sonra Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlûb etmekten) alıkoydu Ve andolsun sizi bağışladı Zaten Allah, mü'minlere karşı çok lütufkârdır(Âl–i İmrân, 152)
Allah ve Resûlü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider Bir de sabredin Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir(Enfal, 46)
Âdetullah'ta
değişiklik olmaz
Uhud'da meydana gelen bu hâdisede çok büyük ibretler vardır Bu muharebenin başkumandanı Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'di, onun yanında sahâbe–i kirâmdı vardı Bunların hiçbirinin bu mağlûbiyette kabahatleri yoktu Kimin hatası vardı? Okçulardan kırk üç kişinin Onlar da kötü bir niyette değilseler de bir zelle işlediler Bu az sayıdaki mü'minin muhalefeti neticesinde olan oldu
Allah Teâlâ Hazretleri Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sadakatine, o zaman savaş alanında bunan sonraki dönemlerin halifelerinin sadakatine ve gökteki yıldızlar misâli gösterilen güzide ashabın sadakatine rağmen:
Kâinatta en sevdiğim Peygamberim, onun hulefası ve ashabı kırk üç kişinin yanlışından sebep mağlûb edilemezbuyurmadı
Ya ne oldu? Cenab–ı Hak kıyamet kopuncaya kadar bütün ümmete ibret olmak üzere âdetullah üzere lâzım geleni yaptı
İşte biz de ibret alalım Demeyelim ki, bu kadar Müslümanlar benim sünneti terk etmemden, muhalefetimden dolayı zarar görmez Cenab–ı Hak bir kişi için de, bin kişi için de böyle dersler verir İnsan, muvaffakiyeti muvaffakatta aramalı Düşünün ki, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Seslem'in:
Burada durun!buyurmasına rağmen yapılan bu muhalefet, az kaldı sonuçlarının telafisi zor işlerin meydana gelmesine yol açacaktı
Bu kadarcık bir muhalefet böyle sonuçlar doğurduğu vakit, ya Namaz kılın, oruç tutun, hacca gidin, zekât verinemirlerine karşı yapılan bugünkü muhalefetler Müslümanları ne büyük felâketlere sevk eder