Huzur İslamda
Huzur İslamda sözünü neredeyse hepimiz duymuşuzdur. Çevremizde veya medyada huzuru islamda buldum diyen insanlarla karşılaşmışızdır. Bunlar sıradan sözler midir yoksa mutlu olmak için sağlam temeli olan tavsiyeler midir?
Hayatta hepimizin maddi-manevi kaygıları vardır. Kaygılarımızın yoğunluğunu ve çeşidini yaş, meslek, cinsiyet, medeni durum, sağlık, güvenlik vs. gibi çeşitli konular belirlemektedir. Kaygılarımızın olması normal ama bu durum hiç bir zaman sağduyumuzun önüne geçmemeli. Kaygılarımızın etkisini azaltmak temiz bir iman ve salih amelden geçiyor. Biz gerektiği gibi çalıştıktan, çaba gösterdikten sonra Allah elbette yardım eder. Başımıza gelenlerde önce hatayı kendimizde aramamız gerekiyor.
Bazıları tek çözüm Müslüman olmak mı diye düşünebilir. Bunun cevabı için Neden İslam? başlıklı makalemizi okumanızı tavsiye ederim.
Manevi huzur nasıl sağlanır?
Neredeyse hepimiz zaman zaman yaşadığımız sorunlardan bunalıp ”Sadece biraz huzur istiyorum ” demiştir. Dünyevi kaygılarımız olması, bir şeyler için endişe duymak elbette çok doğal bir insani duygu. Fakat bu kaygılar sebebiyle mutluluğumuzun ve manevi değerlerimizin yıpranmasına izin vermemeliyiz. İslamda huzur ve mutluluk kavramının başlıca ilkesi sıkıntılı durumlarda tevekkül etmek yani Allah’ın her şeyin üzerinde mutlak güç sahibi olduğunu, her şeyi gördüğünü hatırlamaktır. Kuran’da kaygılarımızla ilgili çok sayıda çözüm sunulmakta ve nasihat verilmektedir.
Maddi anlamda kaygılarımız mı var? Fakirlikten mi korkuyoruz?
Tevbe 38: ”Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yerde ağırlaşıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.”
Birilerini gözümüzde çok büyütüyor yada onlardan korkuyor muyuz?
Cin 24: ”Nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde kimin yardımcısı daha zayıf, kimin sayısı daha azmış, bilecekler.”
Ankebut 57: ”Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”
Saygınlık, şöhret mi arıyoruz?
Fatır 10: ”Kim izzet istiyorsa, bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayanlara ise şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıkları boşa çıkacaktır.”
Ölmekten yada öldürülmekten mi korkuyoruz?
Ali İmran 169-170: ”Allah yolunda öldürülenleri sakın ‘ölüler’ saymayın. Hayır! Onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah’ın fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayan kimselere, “onlara bir korku olmayacağını ve onların mahzun olmayacaklarını” müjdelemek isterler.”
Sürgün edilmekten yerimizden, yurdumuzdan olmaktan mı korkuyoruz?
Nisa 100: ”Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik de. Allah’a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah’a düşmüştür. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”
Nahl 41: ”Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.”
Gerçek anlamda Allah’a tevekkül eden ve İslam’ı anlamış olan birisinin dünyevi kaygıları büyük oranda azalmaktadır. Bu yanlış anlaşılmasın bazı batıl dinlerde, tasavvufta yada hristiyanlıkta olduğu gibi Ruhbanlığa bürünerek kendimizi Dünya’dan soyutlamıyoruz hatta bu Kuran’da kınanan bir durumdur. Peygamberler bile böyle yaşamamıştır:
Rad 38: ”Andolsun, senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmaksızın bir resulün ayet getirmesi olacak şey değildir. Her ecel için bir yazı vardır.”
Hadid 27: ”…..icat ettikleri ruhbanlığa gelince; bunu onlara yazmadık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat ettiler. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. İçlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.”
Kasas 77: ””Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Allah, bozgunculuk yapanları sevmez.”
Sağlam bir din anlayışına sahip olduğunuzda daha önce gözünüzde büyüttüğünüz insanların aslında sizden çok da farklı olmadıklarını hatta çok zayıf tarafları olduğunu görüyorsunuz. Makamlar, mevkiler size sıradan gelebiliyor.
Ölüm kavramı elbette her insan için korkutucudur ama bu konuda ki algınız sıradan insanlara göre farklılaşıyor. Kafanızda ölüm sonrası yani ahiret inancı daha belirgin oluyor. Maddi kaygılarda büyük oranda azalıyor ”bütün mülk Allah’a ait elbette o bana yardım eder” diye düşünüyorsunuz.
İnsanların fanatiği olduğu ünlü insanlar, takımlar, hobiler vs. gibi şeyler anlamsızlaşıyor ortaya gerçek anlamda faydalı bir şey koymayan, Allah rızasını barındırmayan her şey sizin için değerini yitiriyor.
Dindar bir insan olarak gerçek anlamda çoğu kaygınızdan kurtularak ”hafifliyorsunuz.”
Mücadele 22: ”Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim bulamazsın ki, Allah’a ve resülüne başkaldıran kimselerle bir sevgi bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse aşiretleri olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Dikkat edin; şüphesiz kurtuluşa erenler Allah’ın taraftarlarıdır.”
Huzur İslamda sözünü neredeyse hepimiz duymuşuzdur. Çevremizde veya medyada huzuru islamda buldum diyen insanlarla karşılaşmışızdır. Bunlar sıradan sözler midir yoksa mutlu olmak için sağlam temeli olan tavsiyeler midir?
Hayatta hepimizin maddi-manevi kaygıları vardır. Kaygılarımızın yoğunluğunu ve çeşidini yaş, meslek, cinsiyet, medeni durum, sağlık, güvenlik vs. gibi çeşitli konular belirlemektedir. Kaygılarımızın olması normal ama bu durum hiç bir zaman sağduyumuzun önüne geçmemeli. Kaygılarımızın etkisini azaltmak temiz bir iman ve salih amelden geçiyor. Biz gerektiği gibi çalıştıktan, çaba gösterdikten sonra Allah elbette yardım eder. Başımıza gelenlerde önce hatayı kendimizde aramamız gerekiyor.
Bazıları tek çözüm Müslüman olmak mı diye düşünebilir. Bunun cevabı için Neden İslam? başlıklı makalemizi okumanızı tavsiye ederim.
Manevi huzur nasıl sağlanır?
Neredeyse hepimiz zaman zaman yaşadığımız sorunlardan bunalıp ”Sadece biraz huzur istiyorum ” demiştir. Dünyevi kaygılarımız olması, bir şeyler için endişe duymak elbette çok doğal bir insani duygu. Fakat bu kaygılar sebebiyle mutluluğumuzun ve manevi değerlerimizin yıpranmasına izin vermemeliyiz. İslamda huzur ve mutluluk kavramının başlıca ilkesi sıkıntılı durumlarda tevekkül etmek yani Allah’ın her şeyin üzerinde mutlak güç sahibi olduğunu, her şeyi gördüğünü hatırlamaktır. Kuran’da kaygılarımızla ilgili çok sayıda çözüm sunulmakta ve nasihat verilmektedir.
Maddi anlamda kaygılarımız mı var? Fakirlikten mi korkuyoruz?
Tevbe 38: ”Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yerde ağırlaşıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.”
Birilerini gözümüzde çok büyütüyor yada onlardan korkuyor muyuz?
Cin 24: ”Nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde kimin yardımcısı daha zayıf, kimin sayısı daha azmış, bilecekler.”
Ankebut 57: ”Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”
Saygınlık, şöhret mi arıyoruz?
Fatır 10: ”Kim izzet istiyorsa, bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayanlara ise şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıkları boşa çıkacaktır.”
Ölmekten yada öldürülmekten mi korkuyoruz?
Ali İmran 169-170: ”Allah yolunda öldürülenleri sakın ‘ölüler’ saymayın. Hayır! Onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah’ın fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayan kimselere, “onlara bir korku olmayacağını ve onların mahzun olmayacaklarını” müjdelemek isterler.”
Sürgün edilmekten yerimizden, yurdumuzdan olmaktan mı korkuyoruz?
Nisa 100: ”Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik de. Allah’a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah’a düşmüştür. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”
Nahl 41: ”Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.”
Gerçek anlamda Allah’a tevekkül eden ve İslam’ı anlamış olan birisinin dünyevi kaygıları büyük oranda azalmaktadır. Bu yanlış anlaşılmasın bazı batıl dinlerde, tasavvufta yada hristiyanlıkta olduğu gibi Ruhbanlığa bürünerek kendimizi Dünya’dan soyutlamıyoruz hatta bu Kuran’da kınanan bir durumdur. Peygamberler bile böyle yaşamamıştır:
Rad 38: ”Andolsun, senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmaksızın bir resulün ayet getirmesi olacak şey değildir. Her ecel için bir yazı vardır.”
Hadid 27: ”…..icat ettikleri ruhbanlığa gelince; bunu onlara yazmadık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat ettiler. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. İçlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.”
Kasas 77: ””Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Allah, bozgunculuk yapanları sevmez.”
Sağlam bir din anlayışına sahip olduğunuzda daha önce gözünüzde büyüttüğünüz insanların aslında sizden çok da farklı olmadıklarını hatta çok zayıf tarafları olduğunu görüyorsunuz. Makamlar, mevkiler size sıradan gelebiliyor.
Ölüm kavramı elbette her insan için korkutucudur ama bu konuda ki algınız sıradan insanlara göre farklılaşıyor. Kafanızda ölüm sonrası yani ahiret inancı daha belirgin oluyor. Maddi kaygılarda büyük oranda azalıyor ”bütün mülk Allah’a ait elbette o bana yardım eder” diye düşünüyorsunuz.
İnsanların fanatiği olduğu ünlü insanlar, takımlar, hobiler vs. gibi şeyler anlamsızlaşıyor ortaya gerçek anlamda faydalı bir şey koymayan, Allah rızasını barındırmayan her şey sizin için değerini yitiriyor.
Dindar bir insan olarak gerçek anlamda çoğu kaygınızdan kurtularak ”hafifliyorsunuz.”
Mücadele 22: ”Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim bulamazsın ki, Allah’a ve resülüne başkaldıran kimselerle bir sevgi bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse aşiretleri olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orada süresiz kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Dikkat edin; şüphesiz kurtuluşa erenler Allah’ın taraftarlarıdır.”