Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlar müzik duyduklarında içgüdüsel olarak ritim tutmaya ve
müzikle senkronize olarak dans etmeye başlar ya da bir şekilde hareket ederler.
Darwin İnsanın Türeyişi (The Descent of Man ,and Selection in Relation to Sex) kitabında bundan
şöyle bahseder;
‘’İnsan yetilerinin arasında en esrarengiz olanı müziktir.’’
İnsanlık tarihi boyunca müziğin bir grubu birbirine bağlayıcı etkide bulunduğuna dair araştırmalar
yapılmıştır. Örneğin bir çalışmada birbiriyle senkronize olarak ritim tutan iki kişinin, senkronize olmayan
bir şekilde ritim tutan iki kişiye göre birbirleri hakkında daha pozitif görüşe sahip oldukları görülmüştür.
Çocuklarda yapılan bir başka araştırmaya göre 8 yaşındaki çocukların bir kısmı 10 aylık bir müzik
eğitimi sonunda müzik eğitimi almayanlara oranla sosyal davranış ölçeği sonuçları sempati yetilerinde ve
sosyal davranışlarında kontrol grubuna oranla fazla puan almışlardır. Bir başka araştırma ise 4 yaşındaki
çocuklar üzerinde yapılmıştır. Çocuklar iki gruba ayrılmış, birinci grup hep birlikte bir oyun oynarken,
ikinci grup birlikte ritim tutarak hareket edip şarkı söylemiş, hep birlikte yürüme birlikte koşma gibi ritmik
bir düzen sergilemişler. Sonuçlara göre ritmik uyum gösteren ikinci gruptaki çocuklar problem çözme
becerisi ve yardımlaşma yetisinde birinci gruptan fazla puan almışlar.
Senkronizasyon gruba ait olma eğilimimizin bir parçasıdır. Dikkat edilirse bebeklerde ritmik olarak çıkan
seslere karşı daha duyarlı ve seçicidirler. Bu tercihin bebeklerin hareketleriyle senkronize hareket eden
herhangi bir objeyle onları pozitif bir duygu durumuna soktuğu söylenebilir.
Bebekler müzikle anne karnında iken tanışır ve müziğe tepki vermeye başlar. Hepper 1991 de yaptığı bir
çalışma ile anne karnında iken melodi duyan fetüslerin kalp atışlarında ve hareketlerinde aktivasyon
gözlemlemiştir. Anne karnında iken müzik dinletilen bebeklerin doğduktan sonra ise aynı melodiye tepki
verdikleri hatta konuşmaya başladıklarında o şarkıyı söyledikleri dil gelişimi ile çocuğun bilişsel sürecini
desteklediği mesajını vermektedir. Araştırmalar müzisyenlerin sözel belleklerinin müzik eğitimi almamış
kişilere oranla daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca müzisyenler hem sesli hem de sessiz
ortamlarda diğerlerine oranla cümleleri daha çok akılda tutabiliyor ve daha doğru tekrar edebiliyor.Bu
bağlamda yapılan çalışmalar müzik eğitiminin okuma becerisi ,dil gelişimi ve sosyal gelişim üzerinde
etkili olduğunu göstermektedir. Ancak bunun okuma yazma bilmeden de sadece ritmik uyum yani
senkronizasyon ile desteklendiği görülmektedir.
Anne bebek arasında başlatılan ilk iletişimde anne karnındaki bebeğin annesinin organlarından
duymuş olduğu sesler ile başlar. Bu iletişim ritmik iletişimdir. Bu yüzden stres ve kaygı halinde hızlı atan
anne kalbi çocuğa vücudun senkronizasyonu ile ilgili olumsuz mesajlar verebilir. Mozart effect olarak
bilinen ve hala zekaya olan etkisi kanıtlanmamış çalışmalar da vardır. Ancak hamile olduğunuz dönem
içerisinde size kendinizi iyi hissettirecek Osmanlı döneminde İbni Sina ‘nın El Kanun Fit Tıp kitabında da
belirttiği Rehavi makamları dinleyebilir, ruhsal açıdan kendinizi dingin hissedebilirsiniz.