Muziğin Yozlaşmasının sebepleri
Muziğin Yozlaşması
Turk Muzikteki Yozlaşma
Muziğin Yozlaşmasının Nedenleri
Turk Muziğinin yeteri kadar saf bir muzik olmadığı, doğunun, Arap dunyasının fazlasıyla etkisi altında kaldığı icin bunlardan arınmış ve batı tarzı cok sesli bir muzik kulturunun yerleştirmekti
Batının calgıları ile batının tekniği ile şarkıların turkulerin bestelenmesi ve arınmış Turk Muziğinin batıya tanıtılması gerekiyordu Mevcut muzik kulturunun miskin, durağan ve heyecansız olduğu batının muziğinin ise hareketli dinamik ve heyecanlı olduğu duşuncesi ile bir muzik devrimi yapılacak ve her alanda olduğu gibi muzik alanında da modernleşilecekti
Bu devrim surecinde batı tekniği ile cok sesli yeni bir Turk Sanat Muziği ve Turk Halk Muziği oluşturmaya yonelik, gerekli altyapıyı oluşturabilmek amacıyla, Devletin girişimi ile ust yapı kurumları oluşturuldu Yurt dışına batı muziğinin oğrenilmesi amacıyla cok sayıda oğrenci gonderildi
Sonradan Muzik Devrimine cok buyuk katkıları olacak unlu sanatcı Adnan Saygun ile İstiklal Marşının bestecisi Zeki Ungor de vardı bu oğrencilerin arasında Gelen bu oğrenciler yeni acılan Konservatuarlarda hocalık yaptılar Bu ortam icinde Darulelhanın genc Musiki oğretmenlerinden Cemal Reşit Rey 1925 yılında halk turkulerimi cok seslendirme denemelerine girişerek bu yolun oncusu oldu Musikide bu geniş ileri adımlar atılmaktayken, devrimci davranışın sonradan geri tepecek yanlışlıkları da oldu
Bunların ilki 1926da Darulelhan İstanbul Belediye Konservatuarı haline getirilirken burada Turk Musikisi bolumunun kaldırılması ve eğitiminin yasaklanmasıydı Bu davranış tek sesli geleneğe bağlı Turk musikicileriyle, Cumhuriyet Devletinin desteklediği, cok sesli calışmalar yapan Turk musikicileri arasında gunumuze kadar sure gelen bir ucurumun ortaya cıkmasına da sebep oldu
Dahiliye Vekili Şukru Kaya 1934 yılında bir genelge yayımladı ve radyo programlarında alaturka musikinin tamamen kaldırılması ve yalnız Garp tekniğiyle bestelenmiş musiki parcalarımızın Garp tekniğini bilen sanatkarlar tarafından calınmasıuygulamaya kondu Bu yasak yalnızca radyoyla sınırlı kalmadı ve yurt capında bir yasak olarak algılandı Tevhidi Tedrisat Kanunu ile birlikte derslere muzik dersleri de eklendi Operalar duzenlendi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu Her ilde opera gibi senfoni orkestrası gibi programlar duzenlendi, halk bunlara hicbir şekilde rağbet etmedi
Cemal Reşit Rey ise Batı muziğiile Turk muziğinin karşılaştırılmasına bile imkan olmadığını, soyluyordu Max Reinhard isimli bir muzik adamı İstanbul Belediyesi icin hazırladığı raporda Milli Turk Operasını kurmanın yanı sıra, opera izleyicisini hazırlamanın da gerekli olduğunu soyluyordu: Kemal Paşa bir emirle radyolardaki eski musıki saatlerini azaltabilir, hatta tamamen kaldırabilir Onun yerine Batı musıkisini koyabilir Her kasaba meydanında Batı musıkisi konserleri duzenletebilir Fakat bu musbet bir iş olmaz Halk gizli bir mukavemetle kapalı perdeli odasında, yakın şark radyolarını dinler Bu direkt değişikliği de antipatik karşılar ve bir gun hic umulmayan bir anda aksulamel başlar Yapılan emekler bir anda yıkılır gider Bu suretle Turk operasının oynayacağı guzel temsiller snobismin tesiri ile, onu seyreder gibi gorunen gecici ve mahdut bir kalabalıktan başka muşteri bulamamak tehlikesine maruz kalır
Bu sozler aslında teknik anlamda gosterilen cabanın sonucsuz kalacağının işaretiydi Şark muziği de denilen, saraya, meyhaneye ve tekkeye ait olduğu ileri surulen Klasik Turk Sanat Musikisinin saf dışı bırakılması, yasaklanması, hatta inkar edilmesi, buna karşın halk muziğinin one cıkarılıp Batı teknikleriyle işlenerek Klasik Batı muziği kalıpları ve yapıları icinde urunler verilmesini sağlamak icin yapılan devrimler halkı başka yone doğru yoneltiyordu
Cok sesli koro muziğini dinlemekten hazzetmeyen ozellikle İstanbul dışındaki halk uzun kış gecelerinde dinleyecek bir şey bulabilmek icin radyolarının duğmelerini cevirdiklerinde İran ve Mısır muziği ile karşılaştılar Bu noktada Arap muziği ile Osmanlıda dinlenen muziğin arasındaki benzerlikleri fark edenler tarafından Arab muziği Turkiyede populer olmaya başlamıştı
Arapların kullandıkları calgılar ile Turklerin oteden beri kullandıkları calgılar arasındaki buyuk uyuşma, vatandaşı tek sesli muziğe daha fazla alıştırmış, bu bir kenara amaclanan doğunun mistik ve durağan muziği daha fazla populer hale gelmişti Bunun uzerine bir de Mısır sinemalarının sinemalarda perde acmış olması ile Mısırın sanat kulturu Turkiyede yer edinmişti Ama 60lı yıllarda tek sesli muziğe tekrar geri donuşle birlikte Klasik Turk Sanat Muziğinin populerleşmiş hali Turk Sanat Muziğinde Muzeyyen Senar, ve Zeki Murenin Turk Halk Muziğinde Neşet Ertaş, Muharrem Ertaş, Nida Tufekci gibi sanatcıların beğenilip ilgi gorulmesi ile birlikte Milli Musiki olarak halkın gercek muzik zevki de ortaya cıkmaya başladı
Arap muziğinin radyolardan hemen her hanenin icine girmesi ve kırdan kente goc dalgası ile birlikte yeni bir akım doğdu: Arabesk Ben merkezci ve dinleyenin duygularına tercuman olan ama ayrıca kadere yazıya isyan icerikli bu yeni muzik hala popularitesini koruyor Bu gibi akımlar devlet eliyle değil kendiliğinden gelişen bir surecin etkisiyle ortaya cıkıverdi
Demek ki muzik gibi bir kultur aracı zorla yonlendirilemiyormuş 70li yılların başından itibaren arabesk Muziğinin yerleşmesi, tek sesli halk muziğinin hicbir zaman gundemden duşmemesi ve 90lı yıllardan itibaren de populer muziğin adı olan Pop Muziğin evrensel bir anlam taşıması, bir dunya muziği olarak algılanması ve tutulması bir sonucu doğurmuştu
Geldiğimiz nokta
Bugun ise yuksek bir zevk ve hissiyat olarak(!) Cakkıdı muziğine gelmiş bulunuyoruz
Ne Karacaoğlandaki insan ve doğa sevgisi, Ne Dadaloğlundaki yiğitlik, kahramanlık, Ne Yunus Emredeki ilahi aşk, ne Dede Efendideki ustun sanat, ne de Itrinin mistisizmi Anadoluda yani duyguların beşiğinde, bugun maalesef halkın gundeminde bu ustun anlayıştan eser yok Derin bir yozlaşma var muziğimizde Sozlerinde sevgisizlik, aşağılama, aldatma zevki, nefret, mustehcenlik, yalan, bestesinde gurultu, ahenksizlik, uyumsuzluk, dengesizlik, teneke yuvarlanması gibi bir şey…
Gercekleştirilen ve adı poprock olan ve aslımızla alakası bile bulunmayan bu gurultulerin hem ahengi yok, hem sozleri manasız, hem de bir araya getirilmiş sacma sapan kelimeler…
Bu topraklarda elbette ki hala icinde bulundukları toplumun ozelliğini taşıyan ve onların duygularına tercuman olan gercek sanatcılar var Ancak Onlara ne televizyonda ne gazetede ne de radyoda pek yer yok
Ama gercek sanatkarları bu millet hafızasına kazıyacaktır Milletleri millet yapan, ortak ve milli bir hafızaları olmasıdır Bu hafıza bir insanın hafızası gibidir ve yıllar gecse de kalitenin hakkını verir
Populer hale getirilenler ise, bir gunde tek bir nakarat bolumu sayesinde bir sure ekranlarda radyolarda boy gosterecekler Acık sacık bir klip cekip muzik kanallarından hic duşmeyecekler, Talk Showlarda dans eşliğinde tum acemilikleri ile parcalarını yorumlayacaklar, gecelere akacaklar, bardan bara kacamak yapacaklar
Sonra ne mi olacaklar?
Unutulup gidecekler tabi
netten alıntı
Muziğin Yozlaşması
Turk Muzikteki Yozlaşma
Muziğin Yozlaşmasının Nedenleri
Turk Muziğinin yeteri kadar saf bir muzik olmadığı, doğunun, Arap dunyasının fazlasıyla etkisi altında kaldığı icin bunlardan arınmış ve batı tarzı cok sesli bir muzik kulturunun yerleştirmekti
Batının calgıları ile batının tekniği ile şarkıların turkulerin bestelenmesi ve arınmış Turk Muziğinin batıya tanıtılması gerekiyordu Mevcut muzik kulturunun miskin, durağan ve heyecansız olduğu batının muziğinin ise hareketli dinamik ve heyecanlı olduğu duşuncesi ile bir muzik devrimi yapılacak ve her alanda olduğu gibi muzik alanında da modernleşilecekti
Bu devrim surecinde batı tekniği ile cok sesli yeni bir Turk Sanat Muziği ve Turk Halk Muziği oluşturmaya yonelik, gerekli altyapıyı oluşturabilmek amacıyla, Devletin girişimi ile ust yapı kurumları oluşturuldu Yurt dışına batı muziğinin oğrenilmesi amacıyla cok sayıda oğrenci gonderildi
Sonradan Muzik Devrimine cok buyuk katkıları olacak unlu sanatcı Adnan Saygun ile İstiklal Marşının bestecisi Zeki Ungor de vardı bu oğrencilerin arasında Gelen bu oğrenciler yeni acılan Konservatuarlarda hocalık yaptılar Bu ortam icinde Darulelhanın genc Musiki oğretmenlerinden Cemal Reşit Rey 1925 yılında halk turkulerimi cok seslendirme denemelerine girişerek bu yolun oncusu oldu Musikide bu geniş ileri adımlar atılmaktayken, devrimci davranışın sonradan geri tepecek yanlışlıkları da oldu
Bunların ilki 1926da Darulelhan İstanbul Belediye Konservatuarı haline getirilirken burada Turk Musikisi bolumunun kaldırılması ve eğitiminin yasaklanmasıydı Bu davranış tek sesli geleneğe bağlı Turk musikicileriyle, Cumhuriyet Devletinin desteklediği, cok sesli calışmalar yapan Turk musikicileri arasında gunumuze kadar sure gelen bir ucurumun ortaya cıkmasına da sebep oldu
Dahiliye Vekili Şukru Kaya 1934 yılında bir genelge yayımladı ve radyo programlarında alaturka musikinin tamamen kaldırılması ve yalnız Garp tekniğiyle bestelenmiş musiki parcalarımızın Garp tekniğini bilen sanatkarlar tarafından calınmasıuygulamaya kondu Bu yasak yalnızca radyoyla sınırlı kalmadı ve yurt capında bir yasak olarak algılandı Tevhidi Tedrisat Kanunu ile birlikte derslere muzik dersleri de eklendi Operalar duzenlendi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu Her ilde opera gibi senfoni orkestrası gibi programlar duzenlendi, halk bunlara hicbir şekilde rağbet etmedi
Cemal Reşit Rey ise Batı muziğiile Turk muziğinin karşılaştırılmasına bile imkan olmadığını, soyluyordu Max Reinhard isimli bir muzik adamı İstanbul Belediyesi icin hazırladığı raporda Milli Turk Operasını kurmanın yanı sıra, opera izleyicisini hazırlamanın da gerekli olduğunu soyluyordu: Kemal Paşa bir emirle radyolardaki eski musıki saatlerini azaltabilir, hatta tamamen kaldırabilir Onun yerine Batı musıkisini koyabilir Her kasaba meydanında Batı musıkisi konserleri duzenletebilir Fakat bu musbet bir iş olmaz Halk gizli bir mukavemetle kapalı perdeli odasında, yakın şark radyolarını dinler Bu direkt değişikliği de antipatik karşılar ve bir gun hic umulmayan bir anda aksulamel başlar Yapılan emekler bir anda yıkılır gider Bu suretle Turk operasının oynayacağı guzel temsiller snobismin tesiri ile, onu seyreder gibi gorunen gecici ve mahdut bir kalabalıktan başka muşteri bulamamak tehlikesine maruz kalır
Bu sozler aslında teknik anlamda gosterilen cabanın sonucsuz kalacağının işaretiydi Şark muziği de denilen, saraya, meyhaneye ve tekkeye ait olduğu ileri surulen Klasik Turk Sanat Musikisinin saf dışı bırakılması, yasaklanması, hatta inkar edilmesi, buna karşın halk muziğinin one cıkarılıp Batı teknikleriyle işlenerek Klasik Batı muziği kalıpları ve yapıları icinde urunler verilmesini sağlamak icin yapılan devrimler halkı başka yone doğru yoneltiyordu
Cok sesli koro muziğini dinlemekten hazzetmeyen ozellikle İstanbul dışındaki halk uzun kış gecelerinde dinleyecek bir şey bulabilmek icin radyolarının duğmelerini cevirdiklerinde İran ve Mısır muziği ile karşılaştılar Bu noktada Arap muziği ile Osmanlıda dinlenen muziğin arasındaki benzerlikleri fark edenler tarafından Arab muziği Turkiyede populer olmaya başlamıştı
Arapların kullandıkları calgılar ile Turklerin oteden beri kullandıkları calgılar arasındaki buyuk uyuşma, vatandaşı tek sesli muziğe daha fazla alıştırmış, bu bir kenara amaclanan doğunun mistik ve durağan muziği daha fazla populer hale gelmişti Bunun uzerine bir de Mısır sinemalarının sinemalarda perde acmış olması ile Mısırın sanat kulturu Turkiyede yer edinmişti Ama 60lı yıllarda tek sesli muziğe tekrar geri donuşle birlikte Klasik Turk Sanat Muziğinin populerleşmiş hali Turk Sanat Muziğinde Muzeyyen Senar, ve Zeki Murenin Turk Halk Muziğinde Neşet Ertaş, Muharrem Ertaş, Nida Tufekci gibi sanatcıların beğenilip ilgi gorulmesi ile birlikte Milli Musiki olarak halkın gercek muzik zevki de ortaya cıkmaya başladı
Arap muziğinin radyolardan hemen her hanenin icine girmesi ve kırdan kente goc dalgası ile birlikte yeni bir akım doğdu: Arabesk Ben merkezci ve dinleyenin duygularına tercuman olan ama ayrıca kadere yazıya isyan icerikli bu yeni muzik hala popularitesini koruyor Bu gibi akımlar devlet eliyle değil kendiliğinden gelişen bir surecin etkisiyle ortaya cıkıverdi
Demek ki muzik gibi bir kultur aracı zorla yonlendirilemiyormuş 70li yılların başından itibaren arabesk Muziğinin yerleşmesi, tek sesli halk muziğinin hicbir zaman gundemden duşmemesi ve 90lı yıllardan itibaren de populer muziğin adı olan Pop Muziğin evrensel bir anlam taşıması, bir dunya muziği olarak algılanması ve tutulması bir sonucu doğurmuştu
Geldiğimiz nokta
Bugun ise yuksek bir zevk ve hissiyat olarak(!) Cakkıdı muziğine gelmiş bulunuyoruz
Ne Karacaoğlandaki insan ve doğa sevgisi, Ne Dadaloğlundaki yiğitlik, kahramanlık, Ne Yunus Emredeki ilahi aşk, ne Dede Efendideki ustun sanat, ne de Itrinin mistisizmi Anadoluda yani duyguların beşiğinde, bugun maalesef halkın gundeminde bu ustun anlayıştan eser yok Derin bir yozlaşma var muziğimizde Sozlerinde sevgisizlik, aşağılama, aldatma zevki, nefret, mustehcenlik, yalan, bestesinde gurultu, ahenksizlik, uyumsuzluk, dengesizlik, teneke yuvarlanması gibi bir şey…
Gercekleştirilen ve adı poprock olan ve aslımızla alakası bile bulunmayan bu gurultulerin hem ahengi yok, hem sozleri manasız, hem de bir araya getirilmiş sacma sapan kelimeler…
Bu topraklarda elbette ki hala icinde bulundukları toplumun ozelliğini taşıyan ve onların duygularına tercuman olan gercek sanatcılar var Ancak Onlara ne televizyonda ne gazetede ne de radyoda pek yer yok
Ama gercek sanatkarları bu millet hafızasına kazıyacaktır Milletleri millet yapan, ortak ve milli bir hafızaları olmasıdır Bu hafıza bir insanın hafızası gibidir ve yıllar gecse de kalitenin hakkını verir
Populer hale getirilenler ise, bir gunde tek bir nakarat bolumu sayesinde bir sure ekranlarda radyolarda boy gosterecekler Acık sacık bir klip cekip muzik kanallarından hic duşmeyecekler, Talk Showlarda dans eşliğinde tum acemilikleri ile parcalarını yorumlayacaklar, gecelere akacaklar, bardan bara kacamak yapacaklar
Sonra ne mi olacaklar?
Unutulup gidecekler tabi
netten alıntı