nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
Seccaden kumlardı
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!
Mescit mümin, minber mümin
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin
Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı
Geceler ancak pırıl pırıl
Kandillerin yanardı
Kapına gelenler ya muhammed,
uzakta, yakından –
Mümin döndüler kapından
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi
Konsun –yeniden pervazlara güvercinler,
“Hû hûlara karışsın âminler
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
Acilen seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?
Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü ’minlerin vardı
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme ’nin kucağında
Abdullah ’ın yetimi
Âmine ’nin emaneti ağlardı
Hatice ’nin goncası,
Aişe ’nin gülüydün
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün
Elçi geldin, elçiler gönderdin
Ruhunu Allah ’a,
Elini ümmetine verdin
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke ’de bunalırsan
Medine ’ye göçerdin
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?
Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü diyorlar
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt ’alar dolaşıyor!
Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Bundan Böyle, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe ’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü dek!
Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı ’nda derebeyi
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi
Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!
Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif ’tir, kimi Hayber ’dir
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir
Ne doğruluk, ne içten;
Ne iyilik, ne iyi
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi
Günahın kursağında
Haramların peteği!
Bayram yaptı yapanlar;
Semâve ’yi boşaltıp
Sâve ’yi dolduranlar
Atını hendeklerden bir atlayışta
Aşırdı aşıranlar
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman ’lar!
Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!
Konsun yeniden pervazlara güvercinler,
“Hû hûlara karışsın âminler
Kutsal akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
Yüreklerden taşsın
Tekrar, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr ’ini;
Evliyâ, okusun Kur ’ân ’lar!
Ve Kur ’ânı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman ’lar
Na ’ses rengi Galip yazsın,
Mevlid ’ini Süleyman ’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan ’lar!
Çarpılsın, realite niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel, ey Muhammed, bahardır
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır
Hacdan döner gibi gel;
Mi ’râc ’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâli Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!
Konsun –tekrar pervazlara güvercinler,
“Hû hûlara karışsın âminler
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
Arif Nihat Asya *
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!
Mescit mümin, minber mümin
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin
Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı
Geceler ancak pırıl pırıl
Kandillerin yanardı
Kapına gelenler ya muhammed,
uzakta, yakından –
Mümin döndüler kapından
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi
Konsun –yeniden pervazlara güvercinler,
“Hû hûlara karışsın âminler
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
Acilen seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?
Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü ’minlerin vardı
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme ’nin kucağında
Abdullah ’ın yetimi
Âmine ’nin emaneti ağlardı
Hatice ’nin goncası,
Aişe ’nin gülüydün
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün
Elçi geldin, elçiler gönderdin
Ruhunu Allah ’a,
Elini ümmetine verdin
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke ’de bunalırsan
Medine ’ye göçerdin
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?
Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü diyorlar
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt ’alar dolaşıyor!
Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Bundan Böyle, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe ’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü dek!
Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı ’nda derebeyi
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi
Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!
Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif ’tir, kimi Hayber ’dir
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir
Ne doğruluk, ne içten;
Ne iyilik, ne iyi
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi
Günahın kursağında
Haramların peteği!
Bayram yaptı yapanlar;
Semâve ’yi boşaltıp
Sâve ’yi dolduranlar
Atını hendeklerden bir atlayışta
Aşırdı aşıranlar
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman ’lar!
Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!
Konsun yeniden pervazlara güvercinler,
“Hû hûlara karışsın âminler
Kutsal akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
Yüreklerden taşsın
Tekrar, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr ’ini;
Evliyâ, okusun Kur ’ân ’lar!
Ve Kur ’ânı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman ’lar
Na ’ses rengi Galip yazsın,
Mevlid ’ini Süleyman ’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan ’lar!
Çarpılsın, realite niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel, ey Muhammed, bahardır
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır
Hacdan döner gibi gel;
Mi ’râc ’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâli Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!
Konsun –tekrar pervazlara güvercinler,
“Hû hûlara karışsın âminler
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
Arif Nihat Asya *