iltasyazilim
FD Üye
Ben okumdum çok istifade ettim, namaz bize neler kazandırabileceğini bir nebze olsun anlamak isteyen veya namaz kılma niyetinde olup bir türlü başlayamayan kardeşlerime belki bir faydası olur diye Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin Risalei nur külliyatından, dördüncü sözdür
DÖRDÜNCÜ SÖZ Namaz, ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar dîvâne ve zararlı olduğunu, iki kerre iki dört eder derecesinde kat’î anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, gör:
Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, herbirisine yirmidört altın verip iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor Ve onlara emreder ki: “Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız Hem oradaki meskeninize lâzım bâzı şeyleri mübayaa ediniz Bir günlük mesâfede bir istasyon vardır Hem araba, hem gemi, hem şimendifer, hem tayyare bulunur Sermayeye göre binilir
İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler Birisi, bahtiyar idi ki; istasyona kadar bir parça para masraf eder Fakat, o masraf içinde efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki: Sermayesi, birden bine çıkar Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan; istasyona kadar yirmiüç altınını sarfeder Kumaramumara verip zâyi eder, birtek altını kalır Arkadaşı ona der: “Yahu, şu liranı bir bilete ver Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin kusuru afveder Seni de tayyareye bindirirler Bir günde mahalli ikametimize gideriz Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun Acaba şu adam inad edip, o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat bir lezzet için sefahete sarfetse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu, en akılsız adam dahi anlamaz mı?
İşte ey namazsız adam! Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!
O hâkim ise; Rabbimiz, Hâlıkımızdır O iki hizmetkâr yolcu ise; biri: Mütedeyyin, namazını şevk ile kılar Diğeri: Gafil, namazsız insânlardır O yirmi dört altın ise, yirmi dört saat her gündeki ömürdür O has çiftlik ise, Cennet’tir O istasyon ise, kabirdir O seyahat ise; kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur Amele göre, takvâ kuvvetine göre, o uzun yolu mütefâvit derecede kat’ederler Bir kısım ehli takvâ, berk gibi bin senelik yolu, bir günde keser Bir kısmı da, hayal gibi ellibin senelik bir mesâfeyi bir günde kat’eder Kur’anı Azîmüşşan, şu hakikate iki âyetiyle işaret eder O bilet ise, namazdır Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir Acaba, yirmi üç saatini şu kısacık hayatı dünyeviyyeye sarfeden ve o uzun hayatı ebediyyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilafı akıl hareket eder Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabûl ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir Sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı mûsaddak bir hazinei ebediyyeye vermemek; ne kadar hilâfı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?
Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır Bu sûrette bütün sermayei ömrünü, âhirete mal edebilir Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder
* * *
DÖRDÜNCÜ SÖZ Namaz, ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar dîvâne ve zararlı olduğunu, iki kerre iki dört eder derecesinde kat’î anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, gör:
Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, herbirisine yirmidört altın verip iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor Ve onlara emreder ki: “Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız Hem oradaki meskeninize lâzım bâzı şeyleri mübayaa ediniz Bir günlük mesâfede bir istasyon vardır Hem araba, hem gemi, hem şimendifer, hem tayyare bulunur Sermayeye göre binilir
İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler Birisi, bahtiyar idi ki; istasyona kadar bir parça para masraf eder Fakat, o masraf içinde efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki: Sermayesi, birden bine çıkar Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan; istasyona kadar yirmiüç altınını sarfeder Kumaramumara verip zâyi eder, birtek altını kalır Arkadaşı ona der: “Yahu, şu liranı bir bilete ver Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin kusuru afveder Seni de tayyareye bindirirler Bir günde mahalli ikametimize gideriz Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun Acaba şu adam inad edip, o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat bir lezzet için sefahete sarfetse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu, en akılsız adam dahi anlamaz mı?
İşte ey namazsız adam! Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!
O hâkim ise; Rabbimiz, Hâlıkımızdır O iki hizmetkâr yolcu ise; biri: Mütedeyyin, namazını şevk ile kılar Diğeri: Gafil, namazsız insânlardır O yirmi dört altın ise, yirmi dört saat her gündeki ömürdür O has çiftlik ise, Cennet’tir O istasyon ise, kabirdir O seyahat ise; kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur Amele göre, takvâ kuvvetine göre, o uzun yolu mütefâvit derecede kat’ederler Bir kısım ehli takvâ, berk gibi bin senelik yolu, bir günde keser Bir kısmı da, hayal gibi ellibin senelik bir mesâfeyi bir günde kat’eder Kur’anı Azîmüşşan, şu hakikate iki âyetiyle işaret eder O bilet ise, namazdır Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir Acaba, yirmi üç saatini şu kısacık hayatı dünyeviyyeye sarfeden ve o uzun hayatı ebediyyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilafı akıl hareket eder Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabûl ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir Sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı mûsaddak bir hazinei ebediyyeye vermemek; ne kadar hilâfı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?
Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır Bu sûrette bütün sermayei ömrünü, âhirete mal edebilir Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder
* * *