Namazın cekirdekleri nelerdir,
Namazın cekirdekleri nedir
Namazda tesbih, tekbir, tahmid, subhaneke, Fatiha, Ta*hiy*yat gibi hususi sUre ve terkiplerin manaları uzerindeki tefekkur tarzımız nasıl olmalıdır?
Tekbir (Allahu Ekber), tesbih (Subhanallah), tahmid (El*ham*du*lillah), Fatiha ve Tahiyyat gibi hususi cumleler, namazın cekirdeği mahiyetindedir Aynı zamanda bu ifadeler, kulluğun da esasatıdır ve bunlar, mu'minin tefekkur dunyası icin de cok onemli unsurlardır Diğer bir ifadeyle mezkur ifadeler, mu'mi*nin tefekkurle dolduktan sonra boşalmasını dillendiren cok muhim cumlelerdir Ayrıca bu ifadelerden her biri, mu'minin kainattaki hakikatler karşısındaki hayranlığını seslendirirler
Şimdi isterseniz icmali (ozet) olarak yaptığımız bu değerlendirmeleri biraz daha acalım:
Namaz, mu'minin miracıdırbuyrulmuştur Efendimiz, cismiyle ve ruhuyla semalara cıkmış, mertebeler ustu zirvelere ulaşmış, gormesi gerekli olan şeyleri –Allah'ın lutfuyla– gormuş ve daha sonra da geriye donup gelmiştir Mu'min bu ufku, iyi konsantre olursa her zaman hayalinde, ruhunda ve zihninde yakalayabilir ve hakiki miracın golgesinde izafi miracı yaşayabilir
Hakikati namaza muvaffak olamamış biri olarak bunu aynıyla size intikal ettirmek benim icin cok zordur Ancak, dayanağım, yaşayanlar; onların hissedip hissettirdikleri cercevede bir şeyler soylenebileceğini duşunuyorum:
İnsan, bahsini ettiğimiz bu fikri ve ruhi miracını yaparken tekvini (kainata ait) ve enfusi (insanın ic dunyasıyla alakalı) ayatı muşahede eder Kur'an'ın ayetleriyle bunlar arasında munasebetler bulur Yerde bulunduğu aynı anda, başının atmosferi aştığını, gidip ta otelere ulaştığını duyar gibi olur; evet insan az ruhunu dinlese, o atmosferi her zaman yakalayabilir
Bundan sonra karşınıza Kur'an'ın ayetlerinin de yardımıyla rengarenk tablolar cıkar ki, bu tablolar, sizin nefsinize karşı, nefsinizden munbais olabileceği gibi kainattan doğma tablolar da olabilir ve siz bu tabloların her birinde ne rengarenk şeylerle karşı karşıya kalırsınız! Aslında topyekun kainat, eşya ve insan vucudunda, insanla kainat arasındaki munasebetlerde oyle bir armoni, oyle bir ahenk vardır ki, dahası olamaz
İşte boyle bir manzara karşısında siz, Buna karışan başka el olamaz, bu nizam ve ahengin arkasında sadece Allah var!der ve takdis makamında, iliklerinize kadar duyarak, Sub*hanallah!sozleriyle haykırırsınız Tekbiri alır almaz, Sub*hanekallahumme ve bihamdikdiyerek, hamd u tesbihi beraber yad edip, Bize onu duyurduğundan dolayı Sana hamd olsun Seni tesbih u takdis ve ilan ederiz ki, Sen varsın, şerikin yok ve Sen munezzeh ve mukaddessin!dersiniz
Bunlar gonlun sesi ve solukları olarak cevrede tınladıkca insan kendini vecd u istiğrak zemzemesi icinde sanır
Bazen bu derin mulahazaları, kainatta o baş dondurucu hadiselerin duyulması takip eder Bu konuda bir ilim adamı şunları soyler:
Şu guneş sisteminin başka bir guneş sistemiyle carpışması veya guneş sisteminde bir gezegenin başka bir gezegenle vuruşması, bir denizde akıp giden bir vapurun başka bir denizde yuzen herhangi bir vapurla carpışma ihtimali soz konusu olmadığı gibi şu koca kainatta da oyle muthiş bir ahenk var ki, hicbir gezegen veya gok cismi bir diğeriyle carpışması kat'iyen bahis mevzuu değildir
Evet, insan kainattaki bu muhteşem nizam ve intizam, tedbir ve tedviri gorduğunde, Bu ne muthiş, ne buyuk bir kuvvet eseridir!demekten kendini alamaz Arkasından bir kere daha tefekkurle derin bir soluk almak icin Allahu Ekberder iki buklum olur Durumuna gore ve tilavet ettiği ayetlere bağlı olarak, Cenabı Hakk'ın gokten ve yerden indirdiği ve bitirdiği nimetleri duşunur, hamd u sena hisleriyle kopurur; verilen şeyleri, verileceklerin referansı sayar sevinir; duygu ve duşunceleri itibarıyla hep O'na doğru yol alıyor gibi bir ruh haletiyle gurler ve tilavet ettiği kelimelerle duyuş ve sezişleri arasında munasebetler kurar ve hislerini namazın munasip bir ruknunde ona uygun kelimatı tayyibeile seslendirir ve daha da derinleşerek seyahatini devam ettirir
Evet, namazın icinde cokca zikredilen Subhanallah, El*ham*dulillah ve Allahu Ekber gibi mukaddes kelimeler, bir bakıma kulluğun sesisoluğu, mirac hakikatinin farklı fasıllarının işaretleridir
Biz, Cenabı Hakk'ın karşısında kulluğumuzu icra ederken butun muşahede, duyuş ve hissedişlerimizi tesbih, tahmid, tekbir şeklinde dile getiririz Vermiş olduğu maddimanevi, cismani ve ruhani butun nimetlerine karşı Elhamdulillah; hicbir şekilde şerikinin bulunmaması karşısında tesbih sadedinde Subhanallah; kucukluğumuzu teslim, O'nun buyukluğunu ilan sadedinde Allahu Ekberdiyerek umum rubUbiyetine karşı kulli bir ubUdiyette (kullukta) bulunmaya calışırız
Fatiha sUresi, Kur'an'ın hulasası ve ozudur Butun Kur'an*da*ki hakikatleri, mucmel (ozet) olarak Fatiha'da gormek mumkundur Binaenaleyh biz orada, yerinde Cenab‑ı Hakk'ın azametini gorup dehşete kapılarak Buyuksun Allahım!manasına Allahu Ekber!deriz; yerinde Cennet'in nimetleri icinde yuzuyor gibi olur ve o nimetlere bizi ulaştıracak vesileler icinde bulunduğumuzu hisseder, Allah'ın lutfuyla bir manevi merende yukseltildiğimizi gorerek –aynı şeyler oruc, zekat, hac gibi hususlarda da soz konusudur– Elhamdulillahderiz Yerinde, Butun bunları, kainat ve dunyaukba munasebetini hazırlayan Allah'tırdiyerek, yad ederiz ki, cami bir icmalle bunların hepsi Fatiha'da mundemictir
Tahiyyata gelince, o daha net olarak bize miracı hatırlatır Mirac, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'a olan kulluğu ve tabiri diğerle kendisinden istenen kulluğu cok geride bırakıp evci kemale cıkmasının ifadesidir Evet, Cenab‑ı Hak, Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) kulluk adına bir kapı aralamış ve geciş adabına uygun oradan gecmesini istemiştir Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hic kimseye muyesser olmayacak şekilde İki yay arası kadar, hatta daha da yakın(Necm sUresi, 539) ile işaret edilen bir derinlik ve mukemmeliyet icinde o kapıdan gecmiştir
İşte mirac, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberliğinin semeresi değildir; o, O'nun kulluğunun neticesidir Mirac, en zor şartlar altında dahi kulluğundan fedakarlıkta bulunmayan Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem), insanların kendisine butun butun sırtlarını donduğu, sebeplerin bir bir sukut ettiği bir donemde sırrı vahidiyet icinde nur‑u ehadiyetin tecelli etmesinden ibarettir
Kureyş'in, Bunlara kız alıp vermeyeceksiniz carşıda, pazarda bir şey satmayacaksınız Her turlu ilişkinizi keseceksiniz ta butun Haşim oymağı Şi'bi Ebi Talib'de mahvoluncaya dek…dedikleri bir uğursuz donemde, yani zahiren hicbir esbabın gorunmediği anda Allah Teala, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) kalbini taltif etmek ve kırılan onurunu tamir etmek icin O'nu ozel katına yukseltmişti
Bu donem aynı zamanda, onca olumsuzlukların yanında Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) iki buyuk musibete maruz kaldığı donemdi Bunlardan biri EbU Talib'in vefatı, diğeri biricik zevcesi Haticetu'lKubra'yı kaybetmesiydi Cenabı Hak, O'nun bu yaralarının tedavisi icin, Herkese ve her şeye rağmen, butun dunyalara bedel Ben varım!diyerek Efendimiz'i miracla taclandırmış ve tesliyede bulunmuştur
O'nun butun namazları, niyazları, orucları ve cileleri; namazın, niyazın, orucun manasını halka anlatmaları, anlatıp butun bunları birer meren yapmaları, O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) miraca yukselmesine vesile olmuştu Boyle bir şeref, Efendimiz'den (sallallahu aleyhi ve sellem) başka ikinci bir peygambere nasip olmamıştır Her nebi kendi ruhunda, belki perispirisi ile Allah'ın huzuruna cıkmış, kurbu huzura muşerref olarak iltifat gormuştur ama, butun gokleri ve Cennetleri bilemediğimiz keyfiyetleriyle temaşa ikramı sadece Allah ResUlu'ne muyesser olmuştur
İşte bizler de boyle kadri yuce, civanmert bir Nebi'nin arkasında bulunmanın mazhariyetiyle, namaz sayesinde o miracı duymaya calışıyoruz
Buraya kadar anlatılanlar, ne namazın mucmel bir hulasası, ne de onun cekirdeği olan Subhanallah, Elhamdulillahve Allahu Ekberi kameti kıymetlerine gore anlatmaktır Herkes kendi seciye ve ka*rakterine gore davranır(İsra sUresi, 1784) ayetinde ifade edildiği gibi herkes haline gore iş yapar ve haline gore konuşur Ben de yıkık, dokuk ve perişan halime gore, o en yuce hakikatleri anlatmaya calıştım Seyyiatım perde değilse, temiz gonuller, bu bulanık şeylerin arkasında, ger*cekten dupduru olan namaz hakikatini duyabilirler
Rabbim, HammadUnummetinden olan bizleri, Ah*med‑i Mahmud olan Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam), ha*dis*lerinin ifadesiyle orada Livau'lHamdisimli sancağı altında toplanmak ve hamd etmek; burada Hamdolsun bizi bu Cennet'e eriştiren Allah'a! Eğer Allah bizi muvaffak kılmasaydı kendiliğimizden biz buna yol bulamazdık(A'raf sUresi, 743) ayetini okuyarak, ahirette de, Livau'lHamd altında toplandığımız zaman, Rabbimizden beklenen buydu Sultanımıza yakışan da budur!demek lutfuyla bizleri lutuflandırsın Dunya ve ukbada bizi maiyyeti ilahiye ile serfiraz eylesin!
Kesin kaynak bilinmediğinden belirtilmemiştir
Namazın cekirdekleri nedir
Namazda tesbih, tekbir, tahmid, subhaneke, Fatiha, Ta*hiy*yat gibi hususi sUre ve terkiplerin manaları uzerindeki tefekkur tarzımız nasıl olmalıdır?
Tekbir (Allahu Ekber), tesbih (Subhanallah), tahmid (El*ham*du*lillah), Fatiha ve Tahiyyat gibi hususi cumleler, namazın cekirdeği mahiyetindedir Aynı zamanda bu ifadeler, kulluğun da esasatıdır ve bunlar, mu'minin tefekkur dunyası icin de cok onemli unsurlardır Diğer bir ifadeyle mezkur ifadeler, mu'mi*nin tefekkurle dolduktan sonra boşalmasını dillendiren cok muhim cumlelerdir Ayrıca bu ifadelerden her biri, mu'minin kainattaki hakikatler karşısındaki hayranlığını seslendirirler
Şimdi isterseniz icmali (ozet) olarak yaptığımız bu değerlendirmeleri biraz daha acalım:
Namaz, mu'minin miracıdırbuyrulmuştur Efendimiz, cismiyle ve ruhuyla semalara cıkmış, mertebeler ustu zirvelere ulaşmış, gormesi gerekli olan şeyleri –Allah'ın lutfuyla– gormuş ve daha sonra da geriye donup gelmiştir Mu'min bu ufku, iyi konsantre olursa her zaman hayalinde, ruhunda ve zihninde yakalayabilir ve hakiki miracın golgesinde izafi miracı yaşayabilir
Hakikati namaza muvaffak olamamış biri olarak bunu aynıyla size intikal ettirmek benim icin cok zordur Ancak, dayanağım, yaşayanlar; onların hissedip hissettirdikleri cercevede bir şeyler soylenebileceğini duşunuyorum:
İnsan, bahsini ettiğimiz bu fikri ve ruhi miracını yaparken tekvini (kainata ait) ve enfusi (insanın ic dunyasıyla alakalı) ayatı muşahede eder Kur'an'ın ayetleriyle bunlar arasında munasebetler bulur Yerde bulunduğu aynı anda, başının atmosferi aştığını, gidip ta otelere ulaştığını duyar gibi olur; evet insan az ruhunu dinlese, o atmosferi her zaman yakalayabilir
Bundan sonra karşınıza Kur'an'ın ayetlerinin de yardımıyla rengarenk tablolar cıkar ki, bu tablolar, sizin nefsinize karşı, nefsinizden munbais olabileceği gibi kainattan doğma tablolar da olabilir ve siz bu tabloların her birinde ne rengarenk şeylerle karşı karşıya kalırsınız! Aslında topyekun kainat, eşya ve insan vucudunda, insanla kainat arasındaki munasebetlerde oyle bir armoni, oyle bir ahenk vardır ki, dahası olamaz
İşte boyle bir manzara karşısında siz, Buna karışan başka el olamaz, bu nizam ve ahengin arkasında sadece Allah var!der ve takdis makamında, iliklerinize kadar duyarak, Sub*hanallah!sozleriyle haykırırsınız Tekbiri alır almaz, Sub*hanekallahumme ve bihamdikdiyerek, hamd u tesbihi beraber yad edip, Bize onu duyurduğundan dolayı Sana hamd olsun Seni tesbih u takdis ve ilan ederiz ki, Sen varsın, şerikin yok ve Sen munezzeh ve mukaddessin!dersiniz
Bunlar gonlun sesi ve solukları olarak cevrede tınladıkca insan kendini vecd u istiğrak zemzemesi icinde sanır
Bazen bu derin mulahazaları, kainatta o baş dondurucu hadiselerin duyulması takip eder Bu konuda bir ilim adamı şunları soyler:
Şu guneş sisteminin başka bir guneş sistemiyle carpışması veya guneş sisteminde bir gezegenin başka bir gezegenle vuruşması, bir denizde akıp giden bir vapurun başka bir denizde yuzen herhangi bir vapurla carpışma ihtimali soz konusu olmadığı gibi şu koca kainatta da oyle muthiş bir ahenk var ki, hicbir gezegen veya gok cismi bir diğeriyle carpışması kat'iyen bahis mevzuu değildir
Evet, insan kainattaki bu muhteşem nizam ve intizam, tedbir ve tedviri gorduğunde, Bu ne muthiş, ne buyuk bir kuvvet eseridir!demekten kendini alamaz Arkasından bir kere daha tefekkurle derin bir soluk almak icin Allahu Ekberder iki buklum olur Durumuna gore ve tilavet ettiği ayetlere bağlı olarak, Cenabı Hakk'ın gokten ve yerden indirdiği ve bitirdiği nimetleri duşunur, hamd u sena hisleriyle kopurur; verilen şeyleri, verileceklerin referansı sayar sevinir; duygu ve duşunceleri itibarıyla hep O'na doğru yol alıyor gibi bir ruh haletiyle gurler ve tilavet ettiği kelimelerle duyuş ve sezişleri arasında munasebetler kurar ve hislerini namazın munasip bir ruknunde ona uygun kelimatı tayyibeile seslendirir ve daha da derinleşerek seyahatini devam ettirir
Evet, namazın icinde cokca zikredilen Subhanallah, El*ham*dulillah ve Allahu Ekber gibi mukaddes kelimeler, bir bakıma kulluğun sesisoluğu, mirac hakikatinin farklı fasıllarının işaretleridir
Biz, Cenabı Hakk'ın karşısında kulluğumuzu icra ederken butun muşahede, duyuş ve hissedişlerimizi tesbih, tahmid, tekbir şeklinde dile getiririz Vermiş olduğu maddimanevi, cismani ve ruhani butun nimetlerine karşı Elhamdulillah; hicbir şekilde şerikinin bulunmaması karşısında tesbih sadedinde Subhanallah; kucukluğumuzu teslim, O'nun buyukluğunu ilan sadedinde Allahu Ekberdiyerek umum rubUbiyetine karşı kulli bir ubUdiyette (kullukta) bulunmaya calışırız
Fatiha sUresi, Kur'an'ın hulasası ve ozudur Butun Kur'an*da*ki hakikatleri, mucmel (ozet) olarak Fatiha'da gormek mumkundur Binaenaleyh biz orada, yerinde Cenab‑ı Hakk'ın azametini gorup dehşete kapılarak Buyuksun Allahım!manasına Allahu Ekber!deriz; yerinde Cennet'in nimetleri icinde yuzuyor gibi olur ve o nimetlere bizi ulaştıracak vesileler icinde bulunduğumuzu hisseder, Allah'ın lutfuyla bir manevi merende yukseltildiğimizi gorerek –aynı şeyler oruc, zekat, hac gibi hususlarda da soz konusudur– Elhamdulillahderiz Yerinde, Butun bunları, kainat ve dunyaukba munasebetini hazırlayan Allah'tırdiyerek, yad ederiz ki, cami bir icmalle bunların hepsi Fatiha'da mundemictir
Tahiyyata gelince, o daha net olarak bize miracı hatırlatır Mirac, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah'a olan kulluğu ve tabiri diğerle kendisinden istenen kulluğu cok geride bırakıp evci kemale cıkmasının ifadesidir Evet, Cenab‑ı Hak, Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) kulluk adına bir kapı aralamış ve geciş adabına uygun oradan gecmesini istemiştir Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hic kimseye muyesser olmayacak şekilde İki yay arası kadar, hatta daha da yakın(Necm sUresi, 539) ile işaret edilen bir derinlik ve mukemmeliyet icinde o kapıdan gecmiştir
İşte mirac, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberliğinin semeresi değildir; o, O'nun kulluğunun neticesidir Mirac, en zor şartlar altında dahi kulluğundan fedakarlıkta bulunmayan Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem), insanların kendisine butun butun sırtlarını donduğu, sebeplerin bir bir sukut ettiği bir donemde sırrı vahidiyet icinde nur‑u ehadiyetin tecelli etmesinden ibarettir
Kureyş'in, Bunlara kız alıp vermeyeceksiniz carşıda, pazarda bir şey satmayacaksınız Her turlu ilişkinizi keseceksiniz ta butun Haşim oymağı Şi'bi Ebi Talib'de mahvoluncaya dek…dedikleri bir uğursuz donemde, yani zahiren hicbir esbabın gorunmediği anda Allah Teala, Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) kalbini taltif etmek ve kırılan onurunu tamir etmek icin O'nu ozel katına yukseltmişti
Bu donem aynı zamanda, onca olumsuzlukların yanında Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) iki buyuk musibete maruz kaldığı donemdi Bunlardan biri EbU Talib'in vefatı, diğeri biricik zevcesi Haticetu'lKubra'yı kaybetmesiydi Cenabı Hak, O'nun bu yaralarının tedavisi icin, Herkese ve her şeye rağmen, butun dunyalara bedel Ben varım!diyerek Efendimiz'i miracla taclandırmış ve tesliyede bulunmuştur
O'nun butun namazları, niyazları, orucları ve cileleri; namazın, niyazın, orucun manasını halka anlatmaları, anlatıp butun bunları birer meren yapmaları, O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) miraca yukselmesine vesile olmuştu Boyle bir şeref, Efendimiz'den (sallallahu aleyhi ve sellem) başka ikinci bir peygambere nasip olmamıştır Her nebi kendi ruhunda, belki perispirisi ile Allah'ın huzuruna cıkmış, kurbu huzura muşerref olarak iltifat gormuştur ama, butun gokleri ve Cennetleri bilemediğimiz keyfiyetleriyle temaşa ikramı sadece Allah ResUlu'ne muyesser olmuştur
İşte bizler de boyle kadri yuce, civanmert bir Nebi'nin arkasında bulunmanın mazhariyetiyle, namaz sayesinde o miracı duymaya calışıyoruz
Buraya kadar anlatılanlar, ne namazın mucmel bir hulasası, ne de onun cekirdeği olan Subhanallah, Elhamdulillahve Allahu Ekberi kameti kıymetlerine gore anlatmaktır Herkes kendi seciye ve ka*rakterine gore davranır(İsra sUresi, 1784) ayetinde ifade edildiği gibi herkes haline gore iş yapar ve haline gore konuşur Ben de yıkık, dokuk ve perişan halime gore, o en yuce hakikatleri anlatmaya calıştım Seyyiatım perde değilse, temiz gonuller, bu bulanık şeylerin arkasında, ger*cekten dupduru olan namaz hakikatini duyabilirler
Rabbim, HammadUnummetinden olan bizleri, Ah*med‑i Mahmud olan Efendimiz'in (aleyhissalatu vesselam), ha*dis*lerinin ifadesiyle orada Livau'lHamdisimli sancağı altında toplanmak ve hamd etmek; burada Hamdolsun bizi bu Cennet'e eriştiren Allah'a! Eğer Allah bizi muvaffak kılmasaydı kendiliğimizden biz buna yol bulamazdık(A'raf sUresi, 743) ayetini okuyarak, ahirette de, Livau'lHamd altında toplandığımız zaman, Rabbimizden beklenen buydu Sultanımıza yakışan da budur!demek lutfuyla bizleri lutuflandırsın Dunya ve ukbada bizi maiyyeti ilahiye ile serfiraz eylesin!
Kesin kaynak bilinmediğinden belirtilmemiştir