Namık Kemal Magosa mektupları
Namık Kemal Magosada Anıları
Mağusa, Namık Kemalin kızına yazdığı mektuplarda adeta cennetti, ama başkalarına yazdığı mektuplarda Mağusaydı, dunya cehennemiydi Mağusa toprakta cıbandı: Pencerelerden bakıp da coller dolusu harabelerini, dağlar parcalanmışcasına taş yığınlarını gordukce kıyametin habercisi İsrafilin Suru calınmış fakat ben işitmemişim sanıyorum Kalenin ici mezarlarla dolmuş, fakat isimlerine ev diyorlar Ara sıra deliğinden deşiğinden adamlar cıkıyor ki yuzlerinin hali curumeye yuz tutmuş oluden, elbiselerinin şekli ise, yarı yırtılmış kefenden ayırt edilemiyor Mucahit varsa buranın halkıdır Cunku havasından dort tarafa yeni silahların sesi kadar oldurucu hastalıklar dağılıyor Hatta iclerinden en hafifi olan sıtma bile insanı şeşhane kurşunu kadar suratli olduruyor Gunluk gıdalarını birkac arpa ekmeğine kadar indirmişler Hatta arpanın kilesi otuz beş kuruşa kadar satıldığından coğu onu da bulamıyor Mubarek Ramazanda keci eti ile taşla undan oluşan bir siyah ekmek ve lezzette Ebucehil karpuzuna yakın biraz patlıcan ve bamya; bu ikisinden başka bir şey gormedim (Mısırda Matbaai İctihadda basılan Magosa Mektubundan); (Artan 1964)
Namık Kemal Magosada anıları nda tatlı şeyler de vardıDostlarına yazdığı mektuplar bu eğlencelerdendi Bir de saat meselesi vardı İstanbuldan saatler ve hediyeler getirten Kemal, bunları sevdiklerine dağıtırdı Veliaht V Murat Efendi padişah olunca, Namık Kemale Turkce bir telgraf ve 30 Mayıs 1876 tarihli Fransızca bir mektup geldi Surgune gidenler affedilmiş, bu sıkıntılı gunler sona ermişti Telgraf ve mektup bu sevincli haberi mujdeliyordu Birkac gun sonra Loyid vapuru Mağusanın Tuzla İskelesine yanaştı Aynı vapurda Kemalin yuzunden Akkada uc yıl iki ay kale mahkumu olan Nuri ile İsmail Hakkı da vardı Tuzladan kalkan vapur uc arkadaşı İstanbula gotururken otuz sekiz aylık tatlı ve acı hatıraların perdesi kapanıyordu
alıntı
Namık Kemal Magosada Anıları
Mağusa, Namık Kemalin kızına yazdığı mektuplarda adeta cennetti, ama başkalarına yazdığı mektuplarda Mağusaydı, dunya cehennemiydi Mağusa toprakta cıbandı: Pencerelerden bakıp da coller dolusu harabelerini, dağlar parcalanmışcasına taş yığınlarını gordukce kıyametin habercisi İsrafilin Suru calınmış fakat ben işitmemişim sanıyorum Kalenin ici mezarlarla dolmuş, fakat isimlerine ev diyorlar Ara sıra deliğinden deşiğinden adamlar cıkıyor ki yuzlerinin hali curumeye yuz tutmuş oluden, elbiselerinin şekli ise, yarı yırtılmış kefenden ayırt edilemiyor Mucahit varsa buranın halkıdır Cunku havasından dort tarafa yeni silahların sesi kadar oldurucu hastalıklar dağılıyor Hatta iclerinden en hafifi olan sıtma bile insanı şeşhane kurşunu kadar suratli olduruyor Gunluk gıdalarını birkac arpa ekmeğine kadar indirmişler Hatta arpanın kilesi otuz beş kuruşa kadar satıldığından coğu onu da bulamıyor Mubarek Ramazanda keci eti ile taşla undan oluşan bir siyah ekmek ve lezzette Ebucehil karpuzuna yakın biraz patlıcan ve bamya; bu ikisinden başka bir şey gormedim (Mısırda Matbaai İctihadda basılan Magosa Mektubundan); (Artan 1964)
Namık Kemal Magosada anıları nda tatlı şeyler de vardıDostlarına yazdığı mektuplar bu eğlencelerdendi Bir de saat meselesi vardı İstanbuldan saatler ve hediyeler getirten Kemal, bunları sevdiklerine dağıtırdı Veliaht V Murat Efendi padişah olunca, Namık Kemale Turkce bir telgraf ve 30 Mayıs 1876 tarihli Fransızca bir mektup geldi Surgune gidenler affedilmiş, bu sıkıntılı gunler sona ermişti Telgraf ve mektup bu sevincli haberi mujdeliyordu Birkac gun sonra Loyid vapuru Mağusanın Tuzla İskelesine yanaştı Aynı vapurda Kemalin yuzunden Akkada uc yıl iki ay kale mahkumu olan Nuri ile İsmail Hakkı da vardı Tuzladan kalkan vapur uc arkadaşı İstanbula gotururken otuz sekiz aylık tatlı ve acı hatıraların perdesi kapanıyordu
alıntı