iltasyazilim
FD Üye
Uzun Nasrettin Hocanın Fıkraları
Nasrettin Hocanın Uzun Fıkraları
YEMEĞİN BUGUSU PARANIN SESi
Hoca Akşehir'de Kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış, bir aşçıdır Öbürü ise boynu bükük bir fakir Aşçı sözü almış:
Hocam demiş, bu adamdan davacıyım ben Dükkanın önünde kuru fasülye pişiriyordum Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin Bu adam elinde bir somunla geldi Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya Nihayet koca bir ekmeği bitirdi Ondan fasülye buğusunun ücretini istedim, vermedi
Hoca anlatılanları özenle dinledikten daha sonra fakire dönüp :
Doğru mu bunlar? diye sorar
Evet, der yoksul adam
Öyleyse para keseni çıkar bakalım
Zavallı fakir, Kadı efendiye karşı gelemez İçinde üç beş akçe yer alan kesesini hocaya uzatır
Hoca bu sefer aşçıyı çağırır yanında Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlar Sonradan da :
Haydi der aldın işte alacağını!
Aşçı: Nasıl olur? diye şaşkınlığını muhakkak eder Paramı
vermediniz henüz
Öğretmen yanıt verir:
Artı uzatma der, yemeğin buğusunu satan, paranın da sesini alır elbet!
DÜNYANIN DENGESi
Öğretmen'nın, her sorunun altından kalktığını duyan bir adam:
Benim soruma bir yanıt bulamaz diye öğünür
Günlerden bir gün yolda karşılaşırlar Adam sorar :
Hocam der, söyler misin, sabahleyin olupda ahali evlerinden çıkınca ne diye hep aynı yöne gitmezler de kimi o yanlamasına, kimi bu yana gider?
Hoca hemen cevabını verir sorunun:
Yahu efendi der, cümbür cemaat benzer yöne gidecek olursa dünyanın dengesi bozulurdu!
KIYAMET KOPACAKSA
Öğretmen'ya bir oyun oynamak isteyen üç beş komşusu:
Hocam derler, duyduk ama yarın kıyamet ko
pacakmış Gel senin şu kuzuyu kesip yiyelim
Söyleyene inanmadığı halde:
Olur der öğretmen, dediğiniz olsun Bir çay kenarında kızartır yeriz
Güle oynaya derenin kenarına gelirler Kuzu kızartılırken Hoca :
Haydi der, ırmağa girip serinleyin birazcık Hava
fazla sıcak
Hay sağ olasın Öğretmen derler Sen hele kuzuyu kızartıver
Sonradan soyunup ırmağa girerler sevinçle
Onlar yıkanıp eğlenirken hoca hepsinin elbisesini
ateşe atıp bir güzel yakar
Adamlar dereden çıkıpda olanları anlayınca :
Yahu hocam derler ne yaptın sen? Şu Anda nasıl
döneceğiz köye?
Bu dek üzülmeyin canım der hoca gülerek
Nede olsa yarın kıyamet kopacak Elbiseye ne lüzum
var
PAPAZIN SAKALI
Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Öğretmen'nın karşısına
Tüm dünyayı dolaştım, sorularıma yanıt
veren kimse çıkmadı bundan başka sana sorayım Öğretmen
Söyler misin, kaç tane yıldız var gökyüzünde?
Hoca cevap verir :
Bir eşeğin kılları dek
Nasıl yanıt bu der papaz, eşeğin kılları sayılır mı hiç?
Peki der hoca, gökteki yıldızların sayılabileceğini kim söylemiş?
Papaz:
İkinci sorumu bil bakalım Sakalımda kaç tane kıl
vardır benim?
Hoca yine cevap verir:
Eşeğin kuyruğunda kaç kıl varsa öyle
Nereden biliyorsun diyecek olur papaz Öğretmen şöyle anlatır:
İnanmazsan otur şuraya Sıra ile bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım bir senin sakalından Eğer senin yüzün kabak gibi ortaya çıktığında eşeğin kuyruğunda hala kıl kalırsa senin haklı olduğuna inanırız
Papaz sus pus olup sıvışır hemencecik
YALANCI ŞAHiTLE HOCA'NIN EŞEĞi
Öğretmen şehrin kadısını ziyarete gitmiş Eşeğini de
mahkeme kapısının önüne bağlamış Bu sırada adaleti yanıltıcı şahitlik suçundan canice alacak bir adam getirmişler O devirde böylelerine verilen canice, bir eşeğin sırtına zıt oturtulup çarşı pazar dolaştırılmakmış Kadı Efendi hocadan eşeğini vermesini rica etmiş Yalancı şahidi Öğretmen'nın eşeğine
bağlayıp götürmüşler O gün akşama değin eşeğini
beklemek zorunda kalmış Öğretmen
Bir diğer gün yine Kadı Efendiyi ziyarete gelmiş
Hoca Yeniden benzer adamı adaleti yanıltıcı şahitlik suçundan getirmişler Öğretmen dayanamamış:
Yahu demiş bana baksana sen Ya palavracı şahitlikten vazgeç, ya da kendine bir eşek satın al! *
Nasrettin Hocanın Uzun Fıkraları
YEMEĞİN BUGUSU PARANIN SESi
Hoca Akşehir'de Kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış, bir aşçıdır Öbürü ise boynu bükük bir fakir Aşçı sözü almış:
Hocam demiş, bu adamdan davacıyım ben Dükkanın önünde kuru fasülye pişiriyordum Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin Bu adam elinde bir somunla geldi Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya Nihayet koca bir ekmeği bitirdi Ondan fasülye buğusunun ücretini istedim, vermedi
Hoca anlatılanları özenle dinledikten daha sonra fakire dönüp :
Doğru mu bunlar? diye sorar
Evet, der yoksul adam
Öyleyse para keseni çıkar bakalım
Zavallı fakir, Kadı efendiye karşı gelemez İçinde üç beş akçe yer alan kesesini hocaya uzatır
Hoca bu sefer aşçıyı çağırır yanında Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlar Sonradan da :
Haydi der aldın işte alacağını!
Aşçı: Nasıl olur? diye şaşkınlığını muhakkak eder Paramı
vermediniz henüz
Öğretmen yanıt verir:
Artı uzatma der, yemeğin buğusunu satan, paranın da sesini alır elbet!
DÜNYANIN DENGESi
Öğretmen'nın, her sorunun altından kalktığını duyan bir adam:
Benim soruma bir yanıt bulamaz diye öğünür
Günlerden bir gün yolda karşılaşırlar Adam sorar :
Hocam der, söyler misin, sabahleyin olupda ahali evlerinden çıkınca ne diye hep aynı yöne gitmezler de kimi o yanlamasına, kimi bu yana gider?
Hoca hemen cevabını verir sorunun:
Yahu efendi der, cümbür cemaat benzer yöne gidecek olursa dünyanın dengesi bozulurdu!
KIYAMET KOPACAKSA
Öğretmen'ya bir oyun oynamak isteyen üç beş komşusu:
Hocam derler, duyduk ama yarın kıyamet ko
pacakmış Gel senin şu kuzuyu kesip yiyelim
Söyleyene inanmadığı halde:
Olur der öğretmen, dediğiniz olsun Bir çay kenarında kızartır yeriz
Güle oynaya derenin kenarına gelirler Kuzu kızartılırken Hoca :
Haydi der, ırmağa girip serinleyin birazcık Hava
fazla sıcak
Hay sağ olasın Öğretmen derler Sen hele kuzuyu kızartıver
Sonradan soyunup ırmağa girerler sevinçle
Onlar yıkanıp eğlenirken hoca hepsinin elbisesini
ateşe atıp bir güzel yakar
Adamlar dereden çıkıpda olanları anlayınca :
Yahu hocam derler ne yaptın sen? Şu Anda nasıl
döneceğiz köye?
Bu dek üzülmeyin canım der hoca gülerek
Nede olsa yarın kıyamet kopacak Elbiseye ne lüzum
var
PAPAZIN SAKALI
Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Öğretmen'nın karşısına
Tüm dünyayı dolaştım, sorularıma yanıt
veren kimse çıkmadı bundan başka sana sorayım Öğretmen
Söyler misin, kaç tane yıldız var gökyüzünde?
Hoca cevap verir :
Bir eşeğin kılları dek
Nasıl yanıt bu der papaz, eşeğin kılları sayılır mı hiç?
Peki der hoca, gökteki yıldızların sayılabileceğini kim söylemiş?
Papaz:
İkinci sorumu bil bakalım Sakalımda kaç tane kıl
vardır benim?
Hoca yine cevap verir:
Eşeğin kuyruğunda kaç kıl varsa öyle
Nereden biliyorsun diyecek olur papaz Öğretmen şöyle anlatır:
İnanmazsan otur şuraya Sıra ile bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım bir senin sakalından Eğer senin yüzün kabak gibi ortaya çıktığında eşeğin kuyruğunda hala kıl kalırsa senin haklı olduğuna inanırız
Papaz sus pus olup sıvışır hemencecik
YALANCI ŞAHiTLE HOCA'NIN EŞEĞi
Öğretmen şehrin kadısını ziyarete gitmiş Eşeğini de
mahkeme kapısının önüne bağlamış Bu sırada adaleti yanıltıcı şahitlik suçundan canice alacak bir adam getirmişler O devirde böylelerine verilen canice, bir eşeğin sırtına zıt oturtulup çarşı pazar dolaştırılmakmış Kadı Efendi hocadan eşeğini vermesini rica etmiş Yalancı şahidi Öğretmen'nın eşeğine
bağlayıp götürmüşler O gün akşama değin eşeğini
beklemek zorunda kalmış Öğretmen
Bir diğer gün yine Kadı Efendiyi ziyarete gelmiş
Hoca Yeniden benzer adamı adaleti yanıltıcı şahitlik suçundan getirmişler Öğretmen dayanamamış:
Yahu demiş bana baksana sen Ya palavracı şahitlikten vazgeç, ya da kendine bir eşek satın al! *