1940’lı yıllarda Nazi’lerin gerçekleştirdiği bilimsel deneyler, bugün bile insanın tüylerini ürpertmeye yetiyor. Yahudi, çingene ve eşcinsel insanlardan oluşan yüz binlerce insan Naziler tarafından acımasız bir şekilde öldürüldü ancak kimisi için hızlı ölüm, şanslı olmak anlamına geliyordu.
Auschwitz - Birkenau gibi toplama kamplarında binlerce esirin kullanıldığı acımasız deneyler yapıldı. Nazilerin ölüm meleği olarak adlandırdığı Joseph Mengele’nin ikizler üzerinde gerçekleştirdiği deneyler, acımasızlığa ve vahşete apayrı bir boyut getirdi.
Mengele, ikiz kardeşlere ayrı bir ilgi gösteriyordu
Joseph Mengele ismini Dünyanın En Kötü İnsanları içeriğimizden anımsayanlar olmuştur. Kendisi ne bunu ne de ölüm meleği unvanını boşa almamış. Askeriyede doktor olarak görev yapan Mengele’nin tıpkı Hitler gibi tek bir isteği vardı; kusursuz bir aryan ırkı yaratmak.
Bu hedefle çıktığı yolda en çok ikizleri hedef alan Mengele, çingene ve Yahudi insanlar arasında ikiz gördüğü anda altın bulmuşçasına sevinir, ardından hızlı bir şekilde deneylere başlardı. Kayıtlara göre Joseph Mengele, gaz odasına gönderip ölümüne sebep olduğu esirler hariç binlerce ikize acımasız bir şekilde deneylere tabi tutmakla sorumlu tutuluyor.
Mengele’nin deneylerinden kurtulmayı ve bir şekilde yaşamayı başarmış ikizler, yıllar sonla anlattıkları detaylarla Nazi Almanya’sının ne kadar korkunç bir yer olduğunu bir kez daha gösteriyor. Dilerseniz ikizlere hangi deneyler, ne amaçlı yapılmış daha yakından bakalım.
Göz rengi değiştirme operasyonları
Mengele’nin Aryan ırkı yaratma yolunda en çok dikkati ettiği şey göz renkleriydi. Onun için kusursuz bir ırk demek; sarı saçlar, renkli ve iri gözler, beyaz ten ve uzun boy demekti. Mengele, kampa getirilen çocuk esirlerin göz renklerine bakar, renkli göze sahip olanları bir kenara ayırır ve kahverengi gözlü çocukların göz renklerini değiştirmeye çalışırdı.
Jona Laks, Mengele’nin deneylerinden kurtarılan esirdi. Kampa götürüldüğünde henüz 13 - 15 yaşlarında olan Laks, Mengele’nin odasına götürüldüğünde neler hissettiğini şu sözlerle anlatıyor; “Tamamı insan gözünden oluşan bir duvara bakıyordum. Bir kelebek koleksiyonuna benzeyen bu gözler sanki bana bakıyor gibiydi ve korkudan dayanamayıp bayıldım.”
Jona, tabii tutulduğu ilk testte kız kardeşi ile birlikte küçük ahşap bir kutunun içerisinde tutulmuş, -sözde- doktorlar düzenli olarak kız kardeşlerin sırtlarına acı verici iğneler yapmaya başlamıştı. Jona, bu deneyin yapılmasındaki sebebin göz rengini değiştirmeye çalışmak olduğunu belirtiyor.
Jona, hatırladığı bir diğer deneyde yüzlerce ikize Noma adı verilen bir virüsün enjekte edildiğini, bu virüs yüzünden çocukların yüzünde ve cinsel organlarında kangrenler meydana geldiğini söylüyor. Bu deney yüzünden onlarca çocuk yüksek ateş yüzünden ölmüş, bazıları da bu acıdan kaçmaya çalışırken acımasız subaylar tarafından öldürülmüş.
Narkozsuz birleştirme / ayırma ameliyatları
Mengele’nin küçük çocuklara yaptığı en korkunç işlemlerden birisi, narkoz kullanmadan yaptığı acı verici ameliyatlar. Yapışık ikizleri ayırmak için kendi kendine yöntem arayan acımasız doktor, narkozsuz bir şekilde onları ayırmaya çalışmış, birbirinden ayrı doğan ikizlerin vücutlarına dikişler atarak onları da birleştirmeye çalışmış.
Ameliyat sırasında acıdan bayılan, hatta ölen onlarca çocuk olmuş. Kulağa şaka gibi gelse de Mengele, iki çingene çocuğunun damarlarını ve organlarını sırtlarından birbirine bağlamaya çalışmış, tüm bu acılara 3 gün boyunca katlanmak zorunda kalan ikizler kangrenden hayata veda etmişti.
Cinsiyet değiştirme deneyleri
Cinsiyet değiştirme ameliyatları, teknoloji ve tıbbın bir hayli ilerlemesiyle birlikte günümüzde başarılı bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Ne yazık ki aynı durum 1940’lı yıllar için geçerli değildi ve bu tür ameliyatlar vahşetle sonuçlanıyordu.
Kamptan sağ çıkmayı başaran Jona, ergenliğe yeni girmiş genç kız ve erkeklerin cinsiyet değiştirme ameliyatlarına tabii tutulduğunu belirtiyor. Mengele, erkekleri hadım ederek onlardan aldığı cinsel organları kadınlara takmaya çalışmış, elbette bu ameliyatlar başarısızlıkla sonuçlanarak genç insanların hayatına mal olmuştu.
İkizler, çıplak bir şekilde muayene odalarında saatlerce bekletilirdi
Jona, kendi gözünden her gün aynı zor prosedürlere nasıl maruz kaldığını anlatıyor; “Her sabah 5’te uyanır, kardeşlerimizle birbirimizi giydirdikten sonra hazır bir şekilde doktorların bizi almasını beklerdik. Devasa odalarda muayene edilir, boyumuz ölçülür ve X-Ray taramalarından geçerdik. Tüm bu kontroller, biz çırılçıplakken yapılırdı. Hava soğukmuş, yağmurluymuş kimsenin umrunda değildi. Sürekli ağzımı, boyumu, kafatasımın büyüklüğünü ölçer, ikiz kardeşiminkilerle kıyaslarlardı. 3 haftada bir de düzenli olarak kan örnekleri verirdik. Sağ kolumuzdan kan alırlar, sol kolumuzdan adını bilmediğimiz virüsler enjekte ederlerdi."
Çocukların ölmeden önce ne kadar kan verebileceği ölçüldü
Mengele sadece muhteşem Aryan ırkını yaratmakla uğraşmaz, ara sıra da olsa Alman askerleri savaşlarda avantajlı duruma getirecek bilimsel deneylerle uğraşırdı. Bu deneylerin arasında insanların ölmeden önce en çok ne kadar kan kaybedebileceği vardı.
Jona, 3 haftada bir gerçekleştirilen kan örneği verme prosedürlerinde küçücük bir kızın vücudundan fazla kan alındığı için yere düşüp öldüğünü görmüş. Fazla oranda alınan doktorların yaptığı bir yanlışlık değil, Mengele’den gelen emirle bilerek yapılan bir şeydi. Adını bile bilmediğimiz ve kampta acılar içinde ölen küçük kız sayesinde Mengele, bir insanın ölmeden önce ne kadar kan verebileceğini öğrenmiş oldu.
Çingeneler ve cüceler, birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeye zorlandı
Farklı genleri birbiriyle karıştırmak isteyen Mengele için çingene ve cüce demek, zayıflık anlamına geliyordu. İki ırkın birleşmesiyle doğan çocuğun daha mı zayıf yoksa daha mı güçlü olacağını anlamaya çalışan Mengele, insanları rızası olmadan cinsel ilişkiye girmek için zorladı.
Tıpkı Jona gibi çocukken Mengele’nin deneylerine maruz kalmış ancak yine de kamptan sağ kurtulmayı başarabilmiş birisi olan Moti Alon, yıllar sonra bu deneylerden aklında kalan bazı detayları paylaştı. “Auschwitz'e gittiğimde 9 yaşındaydım. Nedenini tam olarak bilmiyorum ama kampa cüceleri de getirmişlerdi. Levy adında bir adam vardı, kolları ve bacakları yarı felçi olduğu için istediği gibi hareket edemiyordu. Deneye tabi tutulan onlarca çocuk, devasa bir salona getirildi. Salonun ortasında askerler tarafından yatması emredilen çingene bir kadın vardı ve Levy’i o kadının üzerine koyup, cinsel ilişkiye girmeleri istendi. Askerler, bakmak istemeyip kafasını çeviren herkesi vuracaklarını söylemişti. Bu yüzden hepimiz bu sahneyi izlemek zorunda kaldık.
Kaynak 1, Kaynak 2, Kaynak 3