Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Nazım Hikmet Ran Şiirleri - Nazım Hikmet Ranın Butun Şiirleri

Nazım Hikmet Ran Şiirleri - Nazım Hikmet Ranın Butun Şiirleri
0
153

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,763
Etkileşim
87
Puan
48
F-D Coin
0
en guzel nazım şiirleri
en guzel nazım hikmet şiirleri

SALKIM SOĞUT

Akıyordu su
gosterip aynasında soğut ağaclarını
Salkımsoğutler yıkıyordu suda saclarını!
Yanan yalın kılıcları carparak soğutlere
koşuyordu kızıl atlılar guneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri cağırmadı,
baktı yalnız dolu gozlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dortnal giden atların kopuklu boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıc oynatmayacak!

Nal sesleri sonuyor perde perde,
atlılar kayboluyor guneşin battığı yerde!

Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları ruzgar kanatlılar!
Atları ruzgar kanat
Atları ruzgar
Atları
At

Ruzgar kanatlı atlılar gibi gecti hayat!

Akar suyun sesi dindi
Golgeler golgelendi
renkler silindi
Siyah ortuler indi
mavi gozlerine,
sarktı salkımsoğutler
sarı saclarının
uzerine!

Ağlama salkımsoğut
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!

NAZIM HİKMET


BELKİ BEN

Belki ben
o gunden
cok daha evvel,
kopru başında sallanarak
bir sabah vakti golgemi asfalta salacağım
Belki ben
o gunden
cok daha sonra ,
matruş cenemde ak bir sakalın izi
sağ kalacağım
Ve ben
o gunden
cok daha sonra:
sağ kalırsam eğer,
şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
duvarlara
son kavgadan benim gibi sağ kalan
ihtiyarlara,
bayram akşamlarında keman
calacağım
Etrafta mukemmel bir gecenin
ışıklı kaldırımları
Ve yeni şarkılar soyleyen
yeni insanların
adımları

NAZIM HİKMET


BEN SENDEN ONCE OLMEK İSTERİM

Ben
senden once olmek isterim
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın ustune korsun
icinde bir kavanozun
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki icinde beni gorebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun
vazgectim toprak olmaktan,
vazgectim cicek olmaktan
senin yanında kalabilmek icin
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin
Sonra, sen de olunce
kavanozuma gelirsin
Ve orada beraber yaşarız
kulumun icinde kulun
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız coplukte bile zerrelerimiz
yan yana duşecek
Toprağa beraber dalacağız
Ve bir gun yabani bir cicek
bu toprak parcasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki cicek acacak :
biri sen
biri de ben
Ben
daha olumu duşunmuyorum
Ben daha bir cocuk doğuracağım
Hayat taşıyor icimden
Kaynıyor kanım
Yaşayacağım, ama ,cok, pek cok,
ama sen de beraber
Ama olum de korkutmuyor beni
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini
Ben olunceye kadar da
Bu duzelir herhalde
Hapisten cıkmak ihtimalin var mı bugunlerde?
İcimden bir şey :
belki diyor

NAZIM HİKMET

DOSTLUK

Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin

Gozumuzun dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin

Namuslu bir kitap gibi guler,
alnımızın terini silersin

O gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın

NAZIM HİKMET

GUNEŞİ İCENLERİN TURKUSU

Bu bir turku:
toprak canaklarda
guneşi icenlerin turkusu!
Bu bir orgu:
alev bir sac orgusu!
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları cıplak kahramanların!
Ben de gordum o kahramanları,
ben de sardım o orguyu,
ben de onlarla
guneşe giden
kopruden
gectim!
Ben de ictim toprak canaklarda guneşi
Ben de soyledim o turkuyu!

Yureğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıcradık;
şimşekli ruzgara bindik!
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
cırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını
Alev bilekli suvariler kamcılıyor
şaha kalkan atlarını!


Akın var
guneşe akın!
Guneşi zaptedeceğiz
guneşin zaptı yakın!


Duşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
goz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yureğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte:
şu guneşten
duşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yurek yanıyor!

Sen de cıkar
goğsunun kafesinden yureğini;
şu guneşten
duşen
ateşe fırlat;
yureğini yureklerimizin yanına at!


Akın var
guneşe akın!
Guneşi zaaptedeceğiz
guneşin zaptı yakın!


Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Guneşi emziriyor cocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların ruyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merenlerimizin cengelini yıldızlara asarak,
olulerimizin başlarına basarak
yukseliyoruz
guneşe doğru!

Olenler
doğuşerek olduler;
guneşe gomulduler
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!


Akın var
guneşe akın!
Guneşi zaaaptedeceğiz
guneşin zaptı yakın!


Uzumleri kan damlalı kırmızı bağlar tutuyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
otuyor!
Haykırdı en onde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı ac kurtların gozlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki olelim
emret!
Guneşi iciyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları goğu yırtan atlılar koşuyor!


Akın var
guneşe akın!
Guneşi zaaaaptedeceğiz
guneşin zaptı yakın!



Toprak bakır
gok bakır
Haykır guneşi icenlerin turkusunu,
Haykır
Haykıralım!

NAZIM HİKMET


HENUZ VAKİT VARKEN GULUM

Henuz vakit varken, gulum
Paris yanıp yıkılmadan,
henuz vakit varken, gulum,
yureğim dalındayken henuz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter rıhtımında dayayıp seni duvara
opmeliyim ağzından
sonra donup yuzumuzu Notrdam'a
ciceğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gulum,
korkudan, hayretten, sevincten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da ciselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak
Henuz vakit varken, gulum,
Paris yanıp yıkılmadan,
henuz vakit varken, gulum,
yureğim dalındayken henuz,
şu Mayıs gecesi rıhtımdan gecmeliyiz
soğutlerin altından, gulum,
ıslak salkım soğutlerin
Paris'in en guzel bir cift sozunu soylemeliyim sana,
en guzel, en yalansız,
sonra da ıslıkla bir şey calarak
gebermeliyim bahtiyarlıktan
ve insanlara inanmalıyız
Yukarda taştan evler,
girintisiz, cıkıntısız,
birbirine bitişik
ve duvarları ayışığından
ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
ve karşı yakada Luvur
aydınlanmış ışıklarla
aydınlanmış bizim icin
billur sarayımız

Henuz vakit varken, gulum,
Paris yanıp yıkılmadan,
henuz vakit varken, gulum,
yureğim dalındayken henuz,
şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
kırmızı varillere oturmalıyız
Karşıda karanlığa giren kanal
Bir şat geciyor,
selamlıyalım gulum,
gecen sarı kamaralı şatı selamlıyalım
Belcika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı?
Kamaranın kapısında ak onluklu bir kadın
tatlı tatlı gulumsuyor

Henuz vakit varken, gulum,
Paris yanıp yıkılmadan,
henuz vakit varken, gulum
Parisliler, Parisliler,
Paris yanıp yıkılmasın

NAZIM HİKMET

KADINLARIMIZ

Toprak oyle bitip tukenmez, dağlar oyle uzakta,
sanki gidenler hicbir zaman
hicbir menzile erişemeyecekti
Kağnılar yuruyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında donen ilk tekerlekti
Ayın altında okuzler
başka ve cok kucuk bir dunyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar cırılcıplaktı
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
gecmiş kafilelerden kalan okuz ve tekerlek olulerine
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunc ve mubarek elleri
ince, kucuk ceneleri, kocaman gozleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hic yaşanmamış gibi olen
ve soframızdaki yeri
okuzumuzden sonra gelen
ve dağlara kacırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tutunde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıcakların
oynak, ağır kalcaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartucların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap ceker gibi
aynı yurek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık icindeydiler
Ve onbeşlik şaraplenin celiğinde
ince boyunlu cocuklar uyuyordu
Ve ayın altında kağnılar
yuruyordu Akşehir uzerinden Afyon`a doğru

NAZIM HİKMET
 
858,502Konular
982,742Mesajlar
30,534Kullanıcılar
GolgeznrSon üye
Üst Alt