NBA Dirk Nowitzki 1930’lara dürüst zamanda bir gezi yapıyoruz; Alman ırkı için Doğu’da hayat sahası yaratma projesiyle IIDünya Savaşı’nı başlatmış ve Alman orduları şimşek savaşlarıyla Avrupa’da şipşak ilerlemekte Müttefik ordularını dikkatsiz avlayan bu savaş tarzının en önemli parçası ise müttefik kuvvetlerin tanklarına tarafından fazla daha uzun mesafeli atışlar yapabilen, fazla daha süratli, çevik ve üstüne üstlük daha güçlü olan Alman panzerleriydi!! Bugün yeniden bir “Alman yapımı ortalığın tozunu atıyor Tıpkı bir panzer gibi rakiplerini uzakta yaptığı bombardımanlarla etkisiz hale getiriyor Kuvvetinin yanında seri çevik ve tekrar bir panzer gibi hemen hemen durdurulması imkansız: Onun adı Dirk Nowitzki!! Uluslararası ilişkilere antre I: Drazen Petrovic O günlere bir kez daha dönüp baktığımızda bırakın Avrupalı oyuncuları beyaz oyuncular bile NBA’de oynamak için oldukça büyük zorlukları dinmek zorundaydılar 80’li yılların sonu 90’ların başında NBA takımları NCAA dışarıda kendilerine yeni bir oyuncu kaynağı arayışına girerek gözlerini Avrupa’ya ve oradaki büyük yıldızlara çevirdi 1986 draftında Drazan Petrovic, Alexander Volkov, 1987 draftında Sarunas Marculionis, ve 1989’da lige dahil olan Zarko Paspalj gibi Rus ve Yugoslav ekolünün başarılı temsilcileri kendilerine NBA’de yer buldu Onların açtığı kapıdan, Vlade Divac, Dino Radja, Toni Kukoc, Sergei Bazarevich, Predrag Danilovic, Zan Tabak, Arvydas Sabonis gibi Avrupa’da büyük başarılara ulaşmış oyuncular da daha sonra NBA’e adım attıkları halde yukarıda saydığımız isimlerden yalnızca Petrovic, Marculionis, Divac, Sabonis ve Kukoc öyle ya da böyle kendilerini kabul ettirebildi Rahmetli Petrovic belki de kendisini daha da lirik bir efsane haline getiren o acı trafik kazasıyla yalnızca 29 yaşında hayata gözlerini yummasaydı NBA’deki ilk Avrupalı süper yıldız mertebesine ulaşması işten bile değildi Tabii bu vesileyle rahmetlinin ilk iki senesi, Kevin Duckworth gibi “kalaslara azami ilgiyi gösterip Petrovic’i kenarda unutan o vakit Portand’ın bugün de Sacramento’nun sevgili coach’u Rick Adelman’ın “garanticiliğine kurban olmasaydı biz Petrovic’in o enfes basketbolunun keyfini Nets’teki günlerinden fazla daha önce çıkartmaya başlayacaktık Natürel ama Petrovic, Drexler gibi bir süper starı takımdan kesemezdi ama Adelman, Petrovic’in hücumdaki yüksek şut yüzdesi ve top hakimiyetini bambaşka rotasyonlar deneyerek fazla daha verimli bir şekilde kullanabilirdi Böylelikle Drazen Petrovic’i de andıktan sonra dilerseniz konumuza geri dönelim NBA’e gelen Avrupalıların en çok eleştirildikleri nokta az savunma yapmaları, fazla yumuşak olmaları ve her şeyden önce skoru düşünmeleriydi Örneğin hatırlayacaksınız ChicagoUtah final serilerinde Phil Jackson hemen hemen eline geçen her fırsatta Karl Malone karşısında hücumda Toni Kukoc’u sahaya sürerken iş savunmaya geldiğinde Kukoc yerini derhal sevgili “savunma manyağımız Dennis Rodman’a bırakıyordu Majesteleri Michael Jordan da Kukoc’u her fırsatta savunma yapmadığı için eleştiriyor, maç içinde onu ateşlemek için kızdırmaya çalışıyordu Hatta Kukoc’un daha fazla et ve acılı yiyecekler yiyerek saldırgan bir ruh haline bürünebileceğini iddia ederek beslenmesini bile eleştiriyordu! Uluslararası ilişkilere Antre II: Avrupalıların Yükselişi Avrupalıların ilk NBA çıkartması beklenen başarıyı gösteremezken 90 yılların sonunda 2000’lerin başında ikinci dalga da taarruz’a geçti Peja Stojakovic, Dirk Nowitzki, Zelijko Rebreca, Zydrunas Ilgauskas, Jiri Welsch, Gordon Giricek, Tony Parker, Nikoloz Tskitisvilli, Bostjan Nachbar, Jake Tsakadilis, Vitally Potapenko, Radoslav Nestorovic, Marko Milic, Frederic Weis, TarıqAbdul Wahad, Stanislav Medvedenko,Tony Parker, Mirsad Türkcan, Hido, Memo, Pau Gasol, Marko Jaric, Andrei Kirilenko gibi oyuncular kendilerini gösterilmek için NBA’deki parkeleri aşındırdı Peja ve Nowitzki şu anda AllStar seviyesine gelerek süper starlık mertebesine ulaşmış oyuncular Ilgauskas’ın AllStar deneyimi 5 dakikada Beşiktaş olarak özetlenebilirse de Ilgauskas da gitgide artarak kendini geliştirmekte Tony Parker, Pau Gasol, Andrei Kirilenko ve Gordon Giricek ise koskocoman bir ihtimalle yakında Peja ve Dirk’ün yanına kendilerine yer bulacak Bunlar sadece NBA’deki Avrupalı oyuncuların bir kısmı Eğer bütün milletlerarası oyuncuları göz önüne alırsak bu tez NBA, oyuncuların milletleri itibari ile BM’lerdeki ülke sayısını yakın bir zamanda yakalayacak Bir Zamanlar özellikle oyun tarzı ve fiziksel baskı açısından Avrupa ile NBA aralarında büyük bir uçurumun varolduğu bir gerçekti Ama Indianapolis’teki son dünya şampiyonası gösterdi oysa Avrupa ve NBA arasındaki ayrım gitgide azalmakta Hele Dirk Nowitzki MVP ödülünü kucakladığı vakit Larry Bird’ün emekli olurken yaptığı konuşmayı hatırladım: “Bir gün mutlaka yeni bir Larry Bird, NBA’e gelecektir!! Dirk Werner Nowitzki, 19 Haziran 1978 WurzburgAlmanya’da dünyaya geldi Dirk’ün annesi Helen Alman milli takımına değin yükselmiş bir basketbolcu, babası Joerg ise profesyonel bir hentbol oyuncusuydu Nasıl Olursa Olsun Nowitzki’nin spora olan yatkınlığını azıcık da genlere bağlarsak fazla da yanılmış olmayız Dirk’ün ailesiyle yaptığı küçük basketbol maçları zamanla bir tutkuya dönüştü Nowitzki adeta kendisine işkence edercesine tekrar tekrar basketbol çalışıyordu Fakat limitlerini ne değin zorlarsa zorlasın kendisine ilham veren bir isim vardı Her akşam başarabileceğini düşünerek, bir gün onun gibi olabileceğini düş ederek uykuya dalıyordu Kim olduğunu merak ettiğiniz bu oyuncu çoğunuzun tahminlerimizin aksine ne Magic Johnson ne Larry Bird ne de Michael Jordan’dı Dirk gençliğinde tam anlamıyla bir Pippen hayranına dönüşmüştü: “Almanya’da adeta haftada iki kez Bulls maçlarını gösterirlerdi Ben de bu maçları aralıksız izlerdim İşte o zamanlarda Scottie’nin oyununa aşık oldum Basketbolu öyle zarif oynuyordu ki Hareketleri, post’ta yaptıkları, çok iyi savunması ve ne vakit isterse dilediği yerden şut atabilmesi büyüleyiciydi Geschwinder’den işkenceyi aratmayan antrenmanları Eski Alman milli takımı oyuncusu ve manevi babası Holger Geschwinder’in koruyucu kanatlarının aşağıda olgunlaşan Nowitzki, kendisini günden güne geliştirdi Geschwinder, 15 yaşından beri Dirk’ün ayrıca bireysel antrenörlüğünü hem de hafıza hocalığını yapmakta: “O olmasaydı bugün bulunduğum yerde olamazdım Bana nasıl şut atmam, nasıl hareket etmem, nasıl oynamam gerektiğini öğretti Her şeyimi ona borçluyum O yaklaşık olarak benim ikinci babam gibi Geschwinder Nowiztki’yi eğitirken fiilen fazla bambaşka metotlar kullandı Mesela geçen sezon playoff’ta Nowitzki’nin savunmasını beğenmeyince hemencecik ona özel bir eskrim kıyafeti diktirip bir Alman eskrimciden dersler aldırdı Zavallı Nowitzki’nin yaşadıkları bu kadarla kalsa yine iyi Geschwinder onu amuda kaldırıp bütün sahada yürütmekten tutun da tek ayağı üstünde dakikalarca sıçratmaya dek bir fazla öbür antrenman metodu uygulamakta Her ne kadar Geschwinder’in metotları ilk ilk olarak olağandışı gözükse de yaptığı her şeyin bir nedeni var Eskirim çalışmasının nedeni Nowitzki’nin but hareketlerini çabuklaştırarak savunmada ivedi yer almasını sağlamaktı Tek üçgenin taban olmayan kenarı üzerinde sıçrama ve amuda kalkma hareketlerinin nedeni ise Dirk'ün eklemlerini daha sonra siklet çalışırken alacağı kilo için hazırlamaktı Holger Geschwinder’e tarafından önce oyuncu çeşitli tekniklerle kuvvetlenmek zorunda ancak bundan daha sonra kaslar geliştirilebilir Ve NBA’de birçok coach bunun tersini uyguluyor Bu yüzden de oyuncular dengesiz gelişimleri sebebiyle sakatlanmakta Geschwinder sık sık Dirk’e tartı çalıştırmak isteyen coachlarla kapışarak onun maddesel gelişiminin baltalanmasını engelledi Şayet de Dirk, bugün hantal bir pivot yok de neredeyse Bird’ün “millenyum versiyonu olmasını buna borçlu Geschwinder’in bir diğer amacı da Nowitzki’nin sadece fiziksel olarak yok bununla birlikte da zeka olarak gelişmesiydi Bunun için Dirk’e lisedeyken önce özel matematik öğretmenleri ayarladı Nowitzki bedenen yorulup antrenman yapmak istemediği zaman da Geschwinder anında satranç tahtasını kaparak ufak “çekirgesine rakiplerinin hamleleri karşı nasıl düşünmesi gerektiğini felsefi yaklaşımlarla öğretti Nowitzki’nin yükselişi ise 1958’den beri dünyanın en kabiliyetli genç oyuncularını aleyhinde karşıya getiren uluslararası Albert Schweitzer Turnuvası’nda (1996) oldu Jermaine O’Neal ve Baron Davis’in şov yaptığı, Kevin Freeman’ın ise skorer oyunu ile MVP seçildiği bu turnuvada sıska, boylu boslu bu Alman da itinalı gözler göre yakın takibe alınmaya başladı Kendi şehrinin takımı DJK Wurzburg’da kariyerini başlatıp geliştiren Dirk, 199798 sezonunda takımını Alman 2liginde şampiyon yaparak 1lige çıkarttı Benzer yılın yaz aylarında ise Nike SummitHoop turnuvasında genç milletlerarası yıldızların oluşturduğu karma takıma misafir etme edilerek Amerikan karmasına aleyhinde uğraş etti Eminem üstadımızın da dediği gibi “Talih insanın karşısına ola ki hayatı her tarafında bir kere çıkar Nowitzki işte karşısına çıkan bu şansı en iyi şekilde kullanarak San Antonio’da oynanan maçı 33 rakam, 14 ribaund ve 3 top çalma ile tamamlarken karşılaşmayı izleyen bütün scoutları kendisine hayran bırakıyordu Nowitzki kumarı Dirk Nowitzki 98 draftında 9sıradan seçilip Dallas’a takas olduğunda yazarların kafası karışmıştı Nowitzki onlara göre daha aşağı tarafı Alman İkinci Ligi’nde oynayan bir veletti Olur Ya yetenekli olabilirdi lakin Nike HoopSummit Turnuvasında ve Avrupa’nın basketbolda pek de umursanmayan bir ülkesinin ikinci liginde biraz iyi oynadı diye bir oyuncunun NBA’de yıldız olabileceği ihtimali kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu TraylorNowitzki takası sonrası kimi çok çokbilmiş basketbol yazarları Don Nelson’la dalga bile geçmişti Herhalde bugün coach Nelson o yazıları eline alıp okuyunca katıla katıla gülüyordur! Zaten Nelson, Nowitzki’yi en başından itibaren ne değin beğendiğini şu sözleriyle kanıtlamakta: “O benim bugüne değin 19 yaşında gördüğüm en iyi oyuncu Eğer seçimi ben yapsaydım elbette onu birinci sırada seçerdim! Dilerseniz o yılki draftın ilk üç esnasında seçilen isimleri yorum yapmadan bir hatırlayalım 1sırada LA Clippers Michael Olowokandi’yi, 2sırada Vancouver Mike Bibby’i, 3sıradaki Denver ise Raef LaFrentz’i seçmişti Artık Don Nelson’ın haklı olup olmadığını sizlere bırakıyorum Cuban’lı Dönem Nowitzki NBA’deki kariyerine biran önce başlatmak için sabırsızlanıyor olsa da NBA’de devam eden lockout sebebiyle sezonun açılış tarihi bir türlü belirlenemiyordu Bu koşullar altında Nowitzki lig başlayana kadar Almanya’ya geri dönerek DJK Wurburg’da maçlara çıkmaya karar verdi Stern ve Ewing anlaştığında ise Nowitzki, Almanya’da 229 rakam ve 84 ribaund ortalamalarıyla oynamaktaydı Nowitzki, Nelson’ı eleştiren gazetecileri sevindiren bir şekilde fiilen çaylak sezonuna çok da aydınlık istatistiklerle başlamadı En azından bugün olduğu gibi büyük bir oyuncuya dönüşebileceği varsayım edilemiyordu Dirk, o sezon 47 maçta atama alırken adeta maç başına sahada kaldığı 202 dakikada 82 rakam ve 34 ribaund ile oynamıştı bu vesileyle Michael Finley’nin çabalarına karşın fena gidiş devam ediyor ve Mavs oynadığı 50 karşılaşmanın 36’sından mağlup olarak ayrılıyordu Dallas Mavericks’in 199900 sezonuna da 9 başarı ve 23 mağlubiyetle çok iyi bir başlangıç yaptığını söyleyemeyiz Fakat 14 Ocak 2000’de Marc Cuban’ın takımı satın almasıyla beraber Dallas tarihinde de yeni bir sayfa açılacaktı “Cuban gelince her şeyi her yerde altında yeniledi Bizim her şeyimizle iyice ilgileniyordu fakat bozgun için hiçbir bahanemiz kalmasın Bize kalan tek şey sahaya çıkıp rakiplerimizi yenmek Yeni bir uçağımız ve muhteşem bir salonumuz var Ve Dallas adeta bizim için değişerek bir cennet haline geldi Hayatımın en iyi günlerini yaşıyorum ve her dakikasından keyif edinmek istiyorum Dirk Nowitzki Cuban başkan Dallas Şampiyon!! Aslına bakarsanız Dallas tarihini BC (Before Cuban Cuban’dan önce) ve AC (After CubanCuban’dan daha sonra) olarak kategorize edebiliriz Eğer Marc Cuban’ı tek bir kelimeyle tanımlamamız icabında “manyak, “kaçık, çılgın, “uçuk gibi sıfatlardan önce kullanmamız gereken birincil söz “deha olurdu Zaten ne derler bilirsiniz: “Çılgınlık ile deha arasında ince bir çizgi vardır Cuban da son yılların en büyük bilgisayar dahilerinden birisi 1983’te kurucusu olduğu Micro Solutions şirketini Compu Serve‘e yaptığı büyük satışla ünlendi Sonraki yıllarda Broadcastcom’da internet’in bir numaralı multimedya araçlarını üretirken bu şirketini de dev bir anlaşmayla 1995’te Yahoo’ya satarak milyonlarına milyon dolarlar kattı ve Amerikanın en genç milyarderleri arasında kendisine yer buldu Cuban günümüzde büyük bir multimedyanetwork holdinginin patronu Sahip olduğu şirketlerde bilgisayar teknolojisinden kablolu TV yayınına dek bir fazla alanda teknoloji üretilmekte Natürel para basan bu şirketlerin başındaki Cuban da genç yaşta gelen zenginliğin keyfini sürmekte Düşünsenize dünya üstünde kaç insan nette dolaşırken hoşuna dışarı giden bir jeti 40 milyon$ ödeyerek internet üzerinden satın alır!! Cuban kablolu televizyonda kendisine ait gayet matrak bir televizyon şovuna da sahip bulunmakta bu vesileyle geçtiğimiz aylarda bir başka ilki gerçekleştirerek Full Throttle yani Türkçe meali ile “tam gaz anlamına gelen bir çizgi roman dizisinde Dallas’lı oyuncularla birlikte dünyayı kötü güçlerden kurtarmakta Tabii adamcağızda para bol saç saç bitmiyor İşin daha da komik yanı Cuban işi azıtarak derginin çizerleriyle beraber kitap evi kitapçı dolaşarak baş rolde olduğu bu çizgi romanı imzalıyor Kim ne derse desin Cuban, bence NBA’in en eğlenceli başkanı ve en iyi başkanlarından da birisi Karizmasıyla kimi vakit takımı bile gölgelemekte Hele David Stern’le giriştiği söz dalaşları ve sonrasında aldığı cezalar başlı başına bir yazının konusunu oluşturmakta Lüks vergisi karşısındaki tasasız tavrından ise burada bahsetmiyorum bile Yalnız Cuban’ın bir diğer yönü daha var oysa tüm kulüp yöneticilerimizin dikkatle okumasını rica ederim Marc Cuban yılda bir kaç yüz milyon dolar ödenti vermekte Ama Espn’deki bir röportajında “verdiği verginin 1 dolarıyla bile toplum için bir kamu hizmeti sağlandığını düşündükçe mutlu olduğunu söyleyecek kadar da sorumluluk sahibi bir yurttaş!! Dünya’nın MVP’si!! Yalnız Nowitzki’ye 2002’nin yazında da tatil yoktu Bu defa de ülkemizde Avrupa Dördüncüsü olarak katılmaya adalet kazandıkları Dünya Basketbol Şampiyonası için Almanya namına ter dökecekti Nowitzki önce eleme gruplarında Çin’e 30, Cezayir’e de 24 sayı atarak turnuvaya başladı ABD’ye karşı oynadıkları maçta ise Almanya birincil iki periyotta tüm gücüyle direnmesine karşın son periyotun başında ABD’ye teslim oluyordu Dirk ise ABD potalarına 34 rakam bırakmıştı 2 galibiyet ve 1 mağlubiyet alan Almanya, ikinci gruptan da Nowitzki’nin müthiş performansının devamı doğruca başarıyla sıyrılarak güya finale dek ulaştı Ama turnuvanın “reel şampiyonu Arjantin’e 8680 yenilince bu kere niyet Dünya üçüncülüğü oldu Turnuvanın en sempatik takımı Yeni Zelanda, her ne kadar tesadüf öncesinde “Ka Mate, Ka Mate, Ka Ora… diye bağırarak Maorilerin meşhur Haka dansıyla Almanların gözünü korkutmaya çalışsa da Sean Marks’ın yokluğunda Almanya, Nowitzki’nin 29 sayısıyla bronz madalyayı kazandı (11794) Turnuvayı 240 sayı, 82 ribaund ve 20 blok ortalaması ile tamamlayan Nowitzki, takımı kazanan olmasa da bu kere hak ettiği MVP ödülüne kavuşuyordu! Dallas önüne gelen takımların çoğunu tahrip ederek bu sezona başladı NBA’in en fazla maç kazanan 3coachu Don Nelson ise güya bir rüyada gibi: “Programı önden takip ediyoruz Bir şeyler oluşturduğumuzun farkındaydım Ama her şeyin bu dek süratli gelişeceğini varsayım bile edemezdim diyerek durumu özetliyor Dallas Mavericks 130’lık mükemmel sezon açılışı ile Boston Celtics (19571958, 140) , Washington Capitols (194849, 150) ve Houston Rockets’tan (19931994, 150) sonradan NBA tarihinin en iyi başlangıcını yaptı Yalnız bir hatırlatmada bulunalım, bu takımların tümü en azından finale dek yükseldi Tezgâhtar coach Del Harris’e kadar Mavs, bugüne kadar NBA’in görmediği, Detroit Pistons, Chicago Bulls ve Los Angeles Lakers karışımı bir eköl yaratmaya çalışıyor Dallas her ne kadar ligin sonuna dürüst bir düşüş yaşasa da Mavs, Batı’nın en manâlı favorilerinden biri hatta kimilerine kadar hala birincisi Nash, Finley ve Nowitzki’yi birlikte izlemek ise bambaşka bir keyif Hele 213’lük boyu, 109 kiloluk cüssesi ve uzun sarı saçlarıyla Germen Mitlerindeki yıldırım tanrısı Thor’u aratmayan Dirk Nowitzki, bu oyunu elbette bir diğer oynuyor Thor’dan tek farkı Mjolnir isimli büyülü bir çekiç yerine basketbol topuyla rakiplerini etkisiz hale getirmesi Fazla yok 15 sene önce; 213 boyunda, dışarıdan leblebi gibi üçlük atan, rahatlıkla içeri drive edip, her yerden jump shot sokabilen bir de icabında rahatlıkla 345 numara oynayabilecek bir Avrupalı süper yıldızın varolabileceği düşüncesi fakat ütopik bir oyuncu tanımlaması olarak adlandırılabilirdi Halk belki onun yeteri kadar savunma yapamadığını söyleyebilirler Yalnız unutulan bir şey var Larry Bird çok mu büyük bir savunmacıydı? Kesinlikle hayır Fakat üstelik Bird’ün kariyerini noktaladığı yere bakın Nowitzki yeni bir Bird olsun veya olmasın ki ola ki Bird’den fazlası bile olabilir Bird hangi noktalara ulaştıysa darısı Nowitzki’nin de başına… nbatrcom