Necip Fazıl Kısakurek Kaldırımlar Şiiri
Necip Fazıl Kısakurek Kaldırımlar Şiiri
KALDIRIMLAR
I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum
Kara gokler kul rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar
İcimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler
Ustume camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gozune mil cekilmiş bir ama gibi evler
Kaldırımlar, cilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, icimde yaşamış bir insandır
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, icimde kıvrılan bir lisandır
Bana duşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler işitsin;
Yolumun zafer takı, golgeden taş kemerler
Ne sabahı goreyim, ne sabah goruneyim;
Gunduzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı buruneyim;
Ortun, ustume ortun, serin karanlıkları
Uzanıverse govdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Olse, kaldırımların kara sevdalı eşi
II
Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin ustunden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kactığın gunden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında
Senin golgeni icmiş, onun gozbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında
İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
SukUt gibi munzevi, cığlık gibi hursunuz
Dunyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa goturursunuz
Yağız atlı suvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre cıkar bu yolun kıvrımları
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları
III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd icinde başı dik, hayalini surukler
Simsiyah gozlerine, bir an, gozum değince,
Yolumu bekleyen genc, haydi duş peşime der
Ondan bir temas gibi ruzgar beni burur de,
Tutmak, tutmak isterim, onu goğsume alıp
Bir turlu yetişemem, fecre kadar yurur de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına ram oluyor sanırım,
Gorsem pencerelerde soyunan bir karaltı
Varsın, bugun bir acı duymasın gozyaşımdan;
Bana rahat bir doşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yar gibi başımdan
Necip Fazıl Kısakurek Kaldırımlar Şiiri
KALDIRIMLAR
I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yuruyorum, arkama bakmadan yuruyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal goruyorum
Kara gokler kul rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar
İcimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler
Ustume camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gozune mil cekilmiş bir ama gibi evler
Kaldırımlar, cilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, icimde yaşamış bir insandır
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, icimde kıvrılan bir lisandır
Bana duşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler
Tak, tak, ayak sesimi ac kopekler işitsin;
Yolumun zafer takı, golgeden taş kemerler
Ne sabahı goreyim, ne sabah goruneyim;
Gunduzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı buruneyim;
Ortun, ustume ortun, serin karanlıkları
Uzanıverse govdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Olse, kaldırımların kara sevdalı eşi
II
Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin ustunden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kactığın gunden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında
Senin golgeni icmiş, onun gozbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında
İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
SukUt gibi munzevi, cığlık gibi hursunuz
Dunyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa goturursunuz
Yağız atlı suvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre cıkar bu yolun kıvrımları
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları
III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd icinde başı dik, hayalini surukler
Simsiyah gozlerine, bir an, gozum değince,
Yolumu bekleyen genc, haydi duş peşime der
Ondan bir temas gibi ruzgar beni burur de,
Tutmak, tutmak isterim, onu goğsume alıp
Bir turlu yetişemem, fecre kadar yurur de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına ram oluyor sanırım,
Gorsem pencerelerde soyunan bir karaltı
Varsın, bugun bir acı duymasın gozyaşımdan;
Bana rahat bir doşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yar gibi başımdan