Eğitim pozitif bir kavram ve bence negatifliğin içinde varlığını yeterince göstermesi mümkün olmuyor. Peki, negatif olan ne? Baştan aşağı toplumun sahip olduğu zihniyet desem… Nasıl yani? Sizce de fazla insanın değerinin yaptıklarıyla değil, yapmadıklarıyla belirlendiği bir toplum değil miyiz? Ve bu maalesef en küçük yapı taşımız olan ailede başlar ve hayat boyu devam eder. Şöyle küçük bir örnekle açıklayayım ne demek istediğimi. “Çocuk matematik sınavından 95 alıp bir heyecanla eve gider, ailesiyle paylaşıp takdirlerini almak için sabırsızlanıyordur. Eve gider, başarısını onlarla paylaşır ve ebeveynin ilk merak ettiği senden yüksek alan var mı?”
Hayatın acımasızlığıyla erkenden tanışan çocuğun bütün motivasyonu gider. Bu kaç yaşında olursa olsun bir insanın motivasyonunu hiç eder, iş hayatında bir yetişkinseniz bile onla aynı duyguyu yaşamışsınızdır. Hayal edin siz işiniz için elinden geleni yapmışsınızdır ve patronunuz yaptığınız kısımları hiç umursamayarak, eksikleriniz ya da hatalarınızın altını çizer. İşte o an yaşadığınız duyguları düşünün, aklınızdan geçen düşünceleri düşünün, kaldı ki bir çocuğun üzerindeki etkisini hayal edin. Asla umduğu takdiri bulamayacağını anlamıştır o yaşta. Hanginiz bunu yaşamadınız ve yaşatmaya devam edeceğiz farkındalık oluşmadığı sürece. Mükemmeliyetçi ve eleştirel tutum sanılan gibi geliştiren ve kamçılayan bir tutum değildir hatta tam aksine kaçınmaya, başarısızlık korkusundan çabalamamaya sebep olur. Hayatın böyle bir şey olduğu, insanların gözünde değerinin yaptıklarınla değil yapmadıklarınla belirlendiği bir gerçek. Maalesef ki bardağın dolu değil boş tarafıyla ilgilenen bir toplumuz. Daha halk söyleyişiyle açık arayan bir toplumuz. Bence bu da ebeveyn mirası, en başında gördüğümüz tutum bu, eksik olan kısma odaklanmak öğretilmiş. Ama bari ailemiz inansın, güvensin bize ve bizlerde kendine güvenmeyi öğrenelim ki, bizi olabildiğince demoralize etmesin insanların eleştirileri değil mi? Ne de güzel olurdu bu zihniyet biraz değişse. Biz kendimizin farkında olduktan sonra inanın etkilemez o eleştiriler. Değişimi biz başlatsak ucundan köşesinden güzel olmaz mı?
Doğal bir tepki değimlidir sizce çocuğun gördüğü tutum karşısında çalışmaktan soğuması, çocuk kendi sınırlarını zorlayıp aldığı 95 de bile “5 puan nerden gitti” tepkisiyle karşılaşacağına, nasıl olsa eleştirileceğim bari gerçekten çalışmayarak eleştirileyim diye düşünür. 95 sadece durumun önemini vurgulamak için uç bir örnek kimi zaman 70, 60 bir 100 notuna denktir. Önemli olan çabadır nerden nereye geldiğidir. Her çocuğun ilgi alanı, kapasitesi, becerileri farklıdır, her biri çok farklı renkler ve eğitimde bu göz ardı edilmemeli. Çocuğun çabaları takdir edilmediği noktada, tam tersi bir yapı da gelişebilir tabii. Hayatı boyunca anne babadan alacağı takdir için çabalayıp durur ve niye bu kadar çabaladığının farkında bile değildir, ebeveynin taleplerini kendi istekleriymişçesine benimseyerek kendini yıpratır durur, belki çok başarılı da olur. Ancak bu evlatlar hep çok ama çok mutsuz olur. Küçük yaşta strese bağlı olan birçok hastalığa sahip olurlar. Ben onlara çocuk değil proje diyorum. Mükemmeliyetçi ebeveynin projesi diyorum. Her konuda olduğu gibi ebeveynlikte de ayarımız yok; ya gereksiz derece abartılı güven ve takdir ya da hiç seviyesinde güven ve takdir. Ve inanın ikisi de aynı sonucu doğurur. Uç noktalar zararlıdır, tehlikelidir. Her şeyi olduğu gibi bunu da ayarında ve dengede tutmalıyız.
Temel bakış açısı bu kadar problem barındırırken eğitimde neden yeterince başarılı değiliz sorusunun cevabı çok açık bence. İnanç ve güven eksikliğinden kaybedilen binlerce eğitim zafiyeti var. Kendine güvendiği noktada yapacaklarının sınırı olmayan bir milletiz ancak başta ebeveyn kırar o kendine olan inancı, sonra eğitim hayatından karşısına çıkan hocalar, tek tek sayısı artar pes ettiği derslerin ve sonra neden eğitimde başarısızız. Çünkü kendine güvenin savunma mekanizması olarak var olduğu bir toplumuz. Gerçekten kendine güvenen ve ortaya bir şeyler koymaktan çekinmeyen insan sayısı çok az. Üretmiyoruz, çalışmıyoruz çünkü kendimize gerçek anlamda güvenmiyoruz. Çünkü ebeveyn mirası eleştiriler var, asla takdir edilmeyiş var bilinçaltımızda. Peki, sorunu belirledik, bunun bir çözümü var mı? Tabii ki var, ebeveyni ya da insanları değiştiremeyeceğimize göre kendi bakış açımız üzerine çalışmalıyız. Öncelikle hayat sizin hayatınız. Kimse için yaşamıyorsunuz, bütün çabalar kendi hayatımız için. Motivasyonunuz bu olmalı, birilerinin takdirine muhtaç olmamalısınız, olsa güzel olurdu tabii, motivasyon olurdu ama inanın olmasa da olur, yine başarabilirsiniz ve işin sonunda “herkese rağmen, her şeye rağmen” deme fırsatınızı kendiniz yaratmış olursunuz. Sevgiyle kalın, umutla kalın, iyilikle kalın.