iltasyazilim
FD Üye
Tasavvufun temel esaslarından birisi “az yemek anlamındaki “kılleti taamdır
Çok yemek, maddî bedenimize zarar verdiği gibi, manevî hayatımıza da zarar verir
İnsan tıka basa yediğinde,
* Kalpten Allah korkusu gider
* İnsanları tok zannettiğinden, onlara acıma duygusu kalmaz; çünkü tok, açın hâlinden anlamaz
* İbadetler ona zor gelir
* Hikmetli sözler duysa fazla etkilenmez, en hikmetli konuşmaları bile esneyerek dinler
* İnsanlara öğüt verdiğinde tesir gücü azalır
* Hastalıklara daha kolay yakalanır
* Nefis azgınlaşır, kalbin ve aklın sözlerini dinlemez
* şehvanî istekler kuvvetlenir
* Uyku galebe eder Amel ve taatte değerlendirebileceği nice saat, ölümü ve yokluğu andıran uykuyla geçer
Hz Peygamber (asm), Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı Ayrıca, her kamerî ayın 131415 günlerinde oruçlu olurdu Recep ve şaban ayları geldiğinde daha ziyade oruçlu olmaya gayret ederdi Zaten oruçlu olmadığı zamanlarda da fazla yemezdi Evinde aylarca duman tütmediği olurdu
Hz Peygamber, midenin üçe ayrılmasını tavsiye eder: Üçte biri yemeğe, üçte biri suya, üçte biri havaya
“Acıkmadan yememek ve doymadan kalkmak, nefse hâkimiyette ihmal edilmemesi gereken önemli bir düsturdur
Ramazan ayını görkemli iftar sofralarıyla âdeta “yeme ayına çeviren günümüz Müslüman’ı, ruh ve bedenin senelik bakım ayından istifadesini azaltmaktadır
Günümüzde lezzetli yemeklerle nefisler şımartılmış, söz dinlemez hâle getirilmiştir Hemen bütün mistik akımlarda ortak bir değer olan “kılleti taama, günümüz insanı son derece muhtaçtır
Evliya menkıbelerinde, bir zeytinle 40 gün idare eden zatların hikâyelerini okuruz Sabah kahvaltısında, peynirreçel gibi gıdaların yanında 40 zeytin yiyen birisi, belki de bu menkıbeleri şüpheyle karşılar Fakat şurası unutulmamalıdır ki insan, ruh ve kalbin hayat mertebesine girince bir nevi melekleşir, maddî gıdalara olan ihtiyacı minimum seviyeye iner Ayrıca şu da göz ardı edilmemelidir:
Atomdaki enerji açığa çıktığında, idrak ve hayallerimizin çok ötesinde bir enerjiyle karşılaşırız Kimbilir, böyle zatlar için de benzeri bir durum söz konusu olabilir
Nefis Terbiyesi isimli kitabından
Şadi Eren (DoçDr)
Çok yemek, maddî bedenimize zarar verdiği gibi, manevî hayatımıza da zarar verir
İnsan tıka basa yediğinde,
* Kalpten Allah korkusu gider
* İnsanları tok zannettiğinden, onlara acıma duygusu kalmaz; çünkü tok, açın hâlinden anlamaz
* İbadetler ona zor gelir
* Hikmetli sözler duysa fazla etkilenmez, en hikmetli konuşmaları bile esneyerek dinler
* İnsanlara öğüt verdiğinde tesir gücü azalır
* Hastalıklara daha kolay yakalanır
* Nefis azgınlaşır, kalbin ve aklın sözlerini dinlemez
* şehvanî istekler kuvvetlenir
* Uyku galebe eder Amel ve taatte değerlendirebileceği nice saat, ölümü ve yokluğu andıran uykuyla geçer
Hz Peygamber (asm), Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı Ayrıca, her kamerî ayın 131415 günlerinde oruçlu olurdu Recep ve şaban ayları geldiğinde daha ziyade oruçlu olmaya gayret ederdi Zaten oruçlu olmadığı zamanlarda da fazla yemezdi Evinde aylarca duman tütmediği olurdu
Hz Peygamber, midenin üçe ayrılmasını tavsiye eder: Üçte biri yemeğe, üçte biri suya, üçte biri havaya
“Acıkmadan yememek ve doymadan kalkmak, nefse hâkimiyette ihmal edilmemesi gereken önemli bir düsturdur
Ramazan ayını görkemli iftar sofralarıyla âdeta “yeme ayına çeviren günümüz Müslüman’ı, ruh ve bedenin senelik bakım ayından istifadesini azaltmaktadır
Günümüzde lezzetli yemeklerle nefisler şımartılmış, söz dinlemez hâle getirilmiştir Hemen bütün mistik akımlarda ortak bir değer olan “kılleti taama, günümüz insanı son derece muhtaçtır
Evliya menkıbelerinde, bir zeytinle 40 gün idare eden zatların hikâyelerini okuruz Sabah kahvaltısında, peynirreçel gibi gıdaların yanında 40 zeytin yiyen birisi, belki de bu menkıbeleri şüpheyle karşılar Fakat şurası unutulmamalıdır ki insan, ruh ve kalbin hayat mertebesine girince bir nevi melekleşir, maddî gıdalara olan ihtiyacı minimum seviyeye iner Ayrıca şu da göz ardı edilmemelidir:
Atomdaki enerji açığa çıktığında, idrak ve hayallerimizin çok ötesinde bir enerjiyle karşılaşırız Kimbilir, böyle zatlar için de benzeri bir durum söz konusu olabilir
Nefis Terbiyesi isimli kitabından
Şadi Eren (DoçDr)