Nem Kaldı Çukurova yöresi Terkeyleyim seni hey kaşı keman Vefası olmayan yârda ne kaldı Hiç mi değil sevdiğim göğsünde iman Beni mecnun eden yârda nem kaldı Alın Yazısı benden beter etsin hâlini Ben ölürsem yadlar sarsın belini Garip bülbül güle versin meylini Figanım arttıran yârdan nem kaldı Akar gözüm yaşı bir dem silinmez Ko başım sağ olsun yâr mı bulunmaz O yârin yanında kadrim agnostik Kadrimi bilmeyen yârda nem kaldı Karacaoğlan der oysa severim candan Can esirgemezdim cananım senden İşittim sevdiğim vazgeçmiş benden Giderim gurbete daha nem kaldı Büyük bir insanlar şairi olan Karacaoğlan'ın hayatı üstüne yapılan araştırmalarda muhakkak bir data yoktur Son yıllarda yapılan araştırmalarda ve şiirlerinde yapılan incelemelerden onun 1606 da doğmuş 1670 yılında ölmüş olduğu tahmin edilmektedir Her nekadar doğduğu yer bilinmiyorsa da öldüğü ve mezarının bulunduğu yer bellidir Kendisinin Güney Anadolu'da yaşamış Türkmen aşiretinden olduğu daha doğrusu İçel'li olduğu muhakkaktırŞiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla kendisi öyle fazla yer gezmiş,aşkı ve tabiat sevgisini yaşadığı hayatı, çağının söylev dili ile öz türkçe olarak işlemiş ve anlatmış bir halk şairidir Bugün kesin olarak bilinen bir şey varsa o da mezarının İçel'in Mut İlçesi'ne tabi Karacaoğlan Köyü'ndeki Karacaoğlan tepesinde Karacakız tepesi ile karşı karşıya olduğudur Mezar 1997 yılında anıt mezar haline getirilerek Kültür Bakanı İstemihan Talay göre ziyarete açılmıştır Karacaoğlan bununla beraber tarihte heykeli dikilen, aşina ilk ozandır İçel'in Mut İlçesine Heykeltraş ProfHüseyin GEZER kadar yapılan heykeli 8 haziran 1973 günü dikilmiştirYörede onun şiirlerinden öyle çoğu halk arasında söylenir bazıları türküleştirilmiştir Değişik kaynaklara kadar Kozana bağlı Feke İlçesi'nin Gökçeköyünde, Mamalıda, Binbuğada, Erzurumda Zobularda, Gökçelide, Varsak da, hatta Belgradda doğduğu öne sürülmüştür Ama, kanımızca en sağlam ve eski kaynak, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi'nin hatıra defteri olup, inandırıcı delillere dayanmaktadır Hamdi Efendi, Varsak köyünde 1876 da hatıra defterine şu satırları kaydetmiştir: Malum ola ki Karacaoğlan Varsak karyesinde dünyaya gelüp babası Türkmen aşiretinden Kara İlyas, yoksulel hal olmağla saydü şikarla taayyuş eder olup 1013 (M 1604) tarihinde Kozan akarsubeylerinden Hüsa m Beyin sayıl namıyle tutkap asker devşirdiği hengamda İlyas zeka tutulup götürülerek orada gaip olduğu için lakapları Sayıloğlu kaldığı ve el yevm karyei mezbur hanedanı Sayılzade Mehmet Efendi'den anlaşılmıştır Karacaoğlan'ın ismi Hasan olup yetim büyümüş Vechen karayağız ve fakir çocuğu olduğu için buna Karacaoğlan denülüp bu nedenle anıldığı Karacaoğlan delikanlı iken munis ve zeyrekliği hasebiyle ol vaktin karye ağalarından serdengeçti Osman Ağa Karaca Oğlan'ı evlatlık şekliyle öteki fakir bir aile kızıyle teehhül ettirmiş ise de kız hor ve çirkin olduğundan Kara caoğlan babası gibi Sayıl askerliğine tutulacağını anlayup yirmi dört yaşında Varsak'tan firarla mekanın gaip ederek, encam Maraş'ta Zülgaroğlu (Zülkadir olacak) Hüsam Bey' in himayesinde altı yıl teehhül ümidiyle kalıp, teehhül ümidi münkesir olunca oradan müfarekatla yine geşti diyara başlayıp on dokuz sene sonra vatanına gelmişse de fazla barınamayıp elli beş yaşında Tarsus tarikıyla baştan geşti diyara derban olduğu (1), kayıtlıdır Han Mahmut adli insanlar hikayesinde ve diğer bazı anlatımlarda Karacaoğlan'ın Tarsus'ta Karaca Kız adındaki bir yörük beyi'nin kızına aşık olduğu, vermedikleri için kızın, ardından da Karacaoğlan'ın Kırklar mağarasına, bir takım kaynaklara göre de Eshabı Kehf Mağarasına çekilerek orada öldüğü rivayet olunur İshak Refet Işıtman ise, 1933 yılında yayınladığı Karacaoğlan adlı eserinin 33 sayfasında Şairin menkıbeleri aralarında Karaca Kız adlı birisini sevdiği söylenir ve ölünceye dek bu sevginin devam ettiği, ama birbirlerine kavuşamadıkları, en sonunda Karacaoğlan'ın bir tepeye, Karaca Kız'ın da onun karşısındaki bir tepeye gömüldükleri anlatılır Bu tepeler Çukurovada imiş, demektedir Bizim görüşümüze kadar buradaki Çukurova'dan Çukur Köyü'nün anlaşılması gerekir Zira Çukur köyü (acilen Karacaoğlan) Karaca Kız ve Karacaoğlan Tepeleri'nin düzlüğündedir Fuat Köprülü'nün araştırma yaptığı dönemlerdeki ulaşım imkanları dikkate alınırsa, Mut İlçesi zeka belli çevre açık havada bilinmezken Çukur köyünün bir tahlilci için bilinmesi kuşkusuz olası değildir Esasen şimdiki Çukur (Karacaoğlan) köyü 1286 yıllarında Sarıkavak beylerinden Hacı Kadir ağa vaktinde eski yerinden nakledilmiştir Karacaoğlan tepesinin birkaç kilometre kuzey batısına düşen eski Çukur içme ve kullanma sularını sarnıçlardan sağlayan bir kıraç yayladır Sarıkavak beylerinin yaylası olan bu köyün 8 kilometre kadar doğuya nakledilmesinin dahası hikâyesi vardır Rivayete tarafından köyün çobanı, sürünün içinden bir tekenin sık sık ayrılarak sakalı ıslanmış şekilde geriye döndüğünü görür ve merakla takip eder Görür ama şimdiki köyün anında yakınında bir kaynak vardır ve teke raslantı bulduğu bu kaynaktan iç güdüsüyle şaşırmadan gidip, suyunu içtikten daha sonra dönmektedir o Bundan sonra sadece yazları oturulan eski Çukur su kaynağına yakın yerde her yerde iskân sahası haline getirilir Köy mantıksal bağ kazandıktan sonradan ırk Karacaoğlan mezarını az kalsın ziyaretgâh haline getirmiş, ona evliyalık izafe etmiş, tepenin namına zamanla Erenler Tepesi de denmeye başlanmıştır