nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 37
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 95
Nesih nedir nesih hakkında data
Sözlükte “başkalaşmak ve onarmak mânasına gelen nesih birincil devirlerde mutlak
olarak bu anlamlarda kullanıldığı halde fıkıh usulünün oluştuğu ve tedvin edildiği
zamanlardan itibaren şöyle tanımlanmıştır: “Daha Sonra gelen bir nassın, öncekinin –ikisi bir
arada olmayacak ölçüde karşıt– hükmünü kaldırması Bu iki kavrama farkı sebebiyle
Kur ’ânı Kerîm ’de nesheden (nâsih) ve neshedilmiş yer alan (mensuh) âyetlerin sayısı bambaşka
tesbit edilmiş, hükmü tamamen kaldırmayıp kapsamını daraltan, tescil ve sınır getiren
değişiklikleri de nesih sayan ilk tayin yorumcularına kadar sonraki usulcülerin tanımında
mensuh âyet sayısı azalmıştır
Allah ’ın insana ve tabiata hâkim kıldığı kanunlar içinde üstelik “değişim kanunu
vardır Buna tarafından fert ve grup olarak insan bilgisi, becerisi, eseri… şansın dönmesi geçirmekte,
bir cihetten ve bir zaman diliminde terakki ederken bir başkasında inişe geçmektedir Bu
kanun (kevnî hüküm) karşısında ilâhî dinlerin (şer‘î hükümler) uyumsuz kalması
düşünülemez; çünkü dini gönderen de tabiat kanunlarını koyan da Allah ’tır Biri diğerinden
daha sonra gelen iki din arasına uzunca bir vakit dilimi girdiği için evrensel ve ebedî olan
hükümler açık havada kalan tâlimat ve kuralların değişmesi (daha sonra gelen dinin, öncekine ait bazı
hükümleri yürürlükten kaldırması) tabiidir Fakat bir dinin tebliğ ve tatbikinin birincil
yıllarında, muhataplarını yeni hükümlere ve uygulamalara alıştırmak maksadıyla, birbirini
değiştiren hükümlerin sırt sırta gelmesi câiz midir? Bu mesele öteden beri İslâm âlimleri
aralarında tartışılmıştır
Sahâbe devrinde anlaşıldığı gibi “özel bir hükmün geneli özelleştirmesi, mutlak olan
ifadenin sınırlandırılması, bir tescil veya vasfın ihtirazî (bağlayıcı) olmadığının açıklanması,
ilk bakışta belli ki mânanın kastedilmediğinin ifade edilmesi kabilinden
değişikliklerin, açıklamaların câiz ve vâki olduğu genel olarak benimsenmiştir A ve B gibi
birbirine her yönden ters iki hükümden, sonra gelenin öncekini yürürlükten kaldırması
mânasındaki değişiklik (nesih) Sünnî ekseriyet kadar câiz görülmüş ve
örneklendirilmiş olmakla beraber bazı âlimler “Nazarî olarak câizdir, fakat böyle bir örnek
yoktur tezini savunmuşlar; neshin gerçekleşmiş bulunduğuna örnek olarak çoğunluğun
gösterdiği âyetleri bambaşka yorumlamışlar, arada çelişki bulunmadığını ileri sürmüşlerdir
Neshin gerçekleştiğini bahis edenlerden bir kısmı sayıyı hayli kabartır ken Ebû
Bekir İbnü ’lArabî (ö 5431148), Süyûtî (ö 9111505) gibi âlim ler sayıyı yirmiye, çağdaş
âlimlerden Faslı Hâcevî on ikiye, Hindistanlı Şah Veliyyullah (ö 11761762) beşe dek
indirmişlerdir (Veliyyullah, el Fevzü ’lkebîr, s 21 vd, 56; Hâcevî, elFikrü ’ssâmî, I, 34
vd; örnekler için bk Hayrettin Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s 62 vd)
Şah Veliyyullah ’ın mensuh olduğunu kabul ettiği beş âyetten üçü Resûlullah ’la
ilgilidir Bunlardan biri ona bilerek evlenme hakkı, diğeri de yeniden bağlayıcılığı kendilerine
özgü olan gece namazı (teheccüd) konusundadır; üçüncüsü ise onunla bakımlı bir şey
konuşmak isteyenlerin evvelden fukaraya sadaka vermelerini isteyen âyettir (Uğraşma
5812) Bu üç âyetin mensuh olduğu kabul edilse bile –ancak, bu da tartışmaya açıktır– ümmeti
alıştırarak din kurallarını sipariş verme gerekçesiyle bunların bir ilgisi yoktur; Hz Peygamber ’in
hayatı ve hayatta olduğu dönemle ilgilidir Geriye iki âyet kalmaktadır:
1 Bakara sûresinin 180 âyeti Belli Başlıbabaya ve akrabaya mâkul ölçüde bir malın
vasiyet edilmesini isteyen bu âyetin hükmünü miras âyetinin (Nisâ 41112) kaldırdığı bahis
edilmektedir Halbuki miras âyetinin kendilerine belirli pay getirdiği akraba haricen
kalanlara vasiyet mecburiyetini devam ettirdiğini, vasiyet âyetini kapsamını daraltarak
yürürlükte bıraktığını düşünmek, âyetleri böyle değerlendirmek ve uzlaştırmak mümkündür
22
2 Enfâl sûresinin 65 âyetinde müminler savaşa özendirme edilmiş, bir müslümana karşı
on düşmanla vuruşsalar bile galip gelecekleri bildirilmiş; 66 âyette ise rakam azaltılarak ikiye
aleyhinde bir oranında olsalar bile savaşı kazanacakları açıklama edilmiştir Bu âyetlerden
ikincisinin birincisini neshettiğini söyleyenlere biz katılmıyoruz Çünkü savaşta asıl olan
kazanma ihtimali ya da savaşa girme zaruretidir, bunlar da koşul ve şartlara göre defalarca
değişken (keza bk 2106) *
Sözlükte “başkalaşmak ve onarmak mânasına gelen nesih birincil devirlerde mutlak
olarak bu anlamlarda kullanıldığı halde fıkıh usulünün oluştuğu ve tedvin edildiği
zamanlardan itibaren şöyle tanımlanmıştır: “Daha Sonra gelen bir nassın, öncekinin –ikisi bir
arada olmayacak ölçüde karşıt– hükmünü kaldırması Bu iki kavrama farkı sebebiyle
Kur ’ânı Kerîm ’de nesheden (nâsih) ve neshedilmiş yer alan (mensuh) âyetlerin sayısı bambaşka
tesbit edilmiş, hükmü tamamen kaldırmayıp kapsamını daraltan, tescil ve sınır getiren
değişiklikleri de nesih sayan ilk tayin yorumcularına kadar sonraki usulcülerin tanımında
mensuh âyet sayısı azalmıştır
Allah ’ın insana ve tabiata hâkim kıldığı kanunlar içinde üstelik “değişim kanunu
vardır Buna tarafından fert ve grup olarak insan bilgisi, becerisi, eseri… şansın dönmesi geçirmekte,
bir cihetten ve bir zaman diliminde terakki ederken bir başkasında inişe geçmektedir Bu
kanun (kevnî hüküm) karşısında ilâhî dinlerin (şer‘î hükümler) uyumsuz kalması
düşünülemez; çünkü dini gönderen de tabiat kanunlarını koyan da Allah ’tır Biri diğerinden
daha sonra gelen iki din arasına uzunca bir vakit dilimi girdiği için evrensel ve ebedî olan
hükümler açık havada kalan tâlimat ve kuralların değişmesi (daha sonra gelen dinin, öncekine ait bazı
hükümleri yürürlükten kaldırması) tabiidir Fakat bir dinin tebliğ ve tatbikinin birincil
yıllarında, muhataplarını yeni hükümlere ve uygulamalara alıştırmak maksadıyla, birbirini
değiştiren hükümlerin sırt sırta gelmesi câiz midir? Bu mesele öteden beri İslâm âlimleri
aralarında tartışılmıştır
Sahâbe devrinde anlaşıldığı gibi “özel bir hükmün geneli özelleştirmesi, mutlak olan
ifadenin sınırlandırılması, bir tescil veya vasfın ihtirazî (bağlayıcı) olmadığının açıklanması,
ilk bakışta belli ki mânanın kastedilmediğinin ifade edilmesi kabilinden
değişikliklerin, açıklamaların câiz ve vâki olduğu genel olarak benimsenmiştir A ve B gibi
birbirine her yönden ters iki hükümden, sonra gelenin öncekini yürürlükten kaldırması
mânasındaki değişiklik (nesih) Sünnî ekseriyet kadar câiz görülmüş ve
örneklendirilmiş olmakla beraber bazı âlimler “Nazarî olarak câizdir, fakat böyle bir örnek
yoktur tezini savunmuşlar; neshin gerçekleşmiş bulunduğuna örnek olarak çoğunluğun
gösterdiği âyetleri bambaşka yorumlamışlar, arada çelişki bulunmadığını ileri sürmüşlerdir
Neshin gerçekleştiğini bahis edenlerden bir kısmı sayıyı hayli kabartır ken Ebû
Bekir İbnü ’lArabî (ö 5431148), Süyûtî (ö 9111505) gibi âlim ler sayıyı yirmiye, çağdaş
âlimlerden Faslı Hâcevî on ikiye, Hindistanlı Şah Veliyyullah (ö 11761762) beşe dek
indirmişlerdir (Veliyyullah, el Fevzü ’lkebîr, s 21 vd, 56; Hâcevî, elFikrü ’ssâmî, I, 34
vd; örnekler için bk Hayrettin Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, s 62 vd)
Şah Veliyyullah ’ın mensuh olduğunu kabul ettiği beş âyetten üçü Resûlullah ’la
ilgilidir Bunlardan biri ona bilerek evlenme hakkı, diğeri de yeniden bağlayıcılığı kendilerine
özgü olan gece namazı (teheccüd) konusundadır; üçüncüsü ise onunla bakımlı bir şey
konuşmak isteyenlerin evvelden fukaraya sadaka vermelerini isteyen âyettir (Uğraşma
5812) Bu üç âyetin mensuh olduğu kabul edilse bile –ancak, bu da tartışmaya açıktır– ümmeti
alıştırarak din kurallarını sipariş verme gerekçesiyle bunların bir ilgisi yoktur; Hz Peygamber ’in
hayatı ve hayatta olduğu dönemle ilgilidir Geriye iki âyet kalmaktadır:
1 Bakara sûresinin 180 âyeti Belli Başlıbabaya ve akrabaya mâkul ölçüde bir malın
vasiyet edilmesini isteyen bu âyetin hükmünü miras âyetinin (Nisâ 41112) kaldırdığı bahis
edilmektedir Halbuki miras âyetinin kendilerine belirli pay getirdiği akraba haricen
kalanlara vasiyet mecburiyetini devam ettirdiğini, vasiyet âyetini kapsamını daraltarak
yürürlükte bıraktığını düşünmek, âyetleri böyle değerlendirmek ve uzlaştırmak mümkündür
22
2 Enfâl sûresinin 65 âyetinde müminler savaşa özendirme edilmiş, bir müslümana karşı
on düşmanla vuruşsalar bile galip gelecekleri bildirilmiş; 66 âyette ise rakam azaltılarak ikiye
aleyhinde bir oranında olsalar bile savaşı kazanacakları açıklama edilmiştir Bu âyetlerden
ikincisinin birincisini neshettiğini söyleyenlere biz katılmıyoruz Çünkü savaşta asıl olan
kazanma ihtimali ya da savaşa girme zaruretidir, bunlar da koşul ve şartlara göre defalarca
değişken (keza bk 2106) *