Nişan Ve Nişanlılık Süreci Nasıl Olmalıdır?
Evlenecek taraflar görüşüp, konuştuktan ve anlaştıktan sonra aralarında bir nişan merasimi düzenlenir. Nişan bir çeşit sözleşme sayıldığı için, talip olunan kızı artık bir başkası gelip isteyemez. Nişanlanma memleketimizde yaygın bir adet olduğu gibi, İslamda da yeri olan bir husustur. Nitekim, Peygamberimiz, Hz. Aişe ile üç sene kadar nişanlı kaldıktan sonra evlenmişlerdir. Böylece, nişan aynı zamanda bir sünnet sayılmaktadır.(1)
Nişan merasiminden sonra, aileler arasında akrabalık bağı kurmanın ilk teşebbüslerine başlanır. Taraflar karşılıklı olarak birbirlerine hediye gönderirler ve artık yavaş yavaş düğün hazırlığına başlarlar. Evlenecek kimselerin nişanlılıkları da bir yüzükle belli edilir. Erkeğin altın ve diğer madenlerden yapılmış yüzük kullanması uygun olmadığı için, ancak gümüş yüzük takabilir.
Nişan, sadece bir evlenme vaadi ve nikahın başlangıcıdır. Böyle bir vaadden dönmek İslami edebe aykırı olduğu için, ölüm ve sonradan zuhur eden bir hastalık gibi, haklı bir sebep yokken, ahdi bozmak doğru olmaz.Fakat sadece nişanlanmakla nikah hükümleri terettüp etmediğinden, iki taraftan hiçbirisi, İslam hukuku açısından sözünü yerine getirmek zorunda değildir. Çünkü nişanda, nikahta bulunan icap ve kabul yoktur. Yani evlenecek eşler iki şahit huzurunda sözlü olarak nikah akdini yapmış değillerdir.
Nişanlanmanın her iki taraf için sağladığı en mühim fayda, evliliğin sağlam esaslar üzerine kurulması için başvurulan bir ihtiyat tedbiri olmasıdır. Çünkü, birtakım haklı sebeplerle nişanın bozulması, ileride vukuu muhtemel ve mümkün olan boşanma hadisesinden daha hafif düşmektedir. Her ne kadar "dünürlük" devresinde her hususun enine boyuna konuşulması gerekse de, nişanlıların mesut bir yuva kuramayacakları hususunda ciddi belirtiler çıkarsa, nişan sözleşmesine nihayet verilebilir.
Nişan bozulduğu takdirde, taraflar birbirlerine verdikleri hediyeyi iade edebilirler. Verilen şeyler telef olmuş veya kaybolmuşsa, bedeli istenebilir.Nişanlılık devresinde, zaman zaman ihmal edilen ve dikkat edilmeyen husus, tarafların birbirlerini evliymiş gibi zannedip aradaki mahremiyet sınırını ihlal etmeleridir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, evlenecek kimseler birbirlerini ancak istemeye gittikleri zaman görebilirler. Bunun dışında, bir nikah akdi yapılmadığı müddetçe,nişanlıların yalnız olarak görüşmeleri, konuşmaları, beraber gezmeleri uygun olmaz. Çünkü birbirlerine karşı bir yabancıdan farksızdırlar. Görüşme zarureti hasıl olsa, yanlarında kadının bir mahremi bulunmalıdır. Bu hususta , Peygamberimizin ikazı açıktır: "Kim Allah'a ve Ahiret gününe inanıyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın. Çünkü bu takdirde üçüncüleri şeytandır."(2)
Nişanı, bir evlilikmiş gibi telakki ederek nişanlılar arasındaki mahremiyet sınırına dikkat edilmemesi neticesinde, cemiyette pekçok üzücü ve aileleri sıkıntıya sokacak durumlar görülmekte ve duyulmaktadır. Bu hususta titizlik gösterilmemesi sonunda tarafları pişmanlığa düşüren bazı hataların çıkma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Evlilik akdi yapılıncaya kadar her iki tarafda meşruiyet sınırını aşmamaya itina etmelidirler.
Nişanlılar, nikahları akdedilene kadar yalnız başlarına görüşüp konuşamayacakları gibi, tokalaşmaktan da kaçınmalıdırlar. Düğün merasimi esnasında dahi henüz nikahları kıyılmadıkça, mahremiyet sınırını muhafaza etmeleri gerekir. Ancak nikahları akdedildikten sonra birbirlerine helal olurlar.
Bazı bölgelerimizde nişan merasimi esnasında dini nikah kıyılmakta; böylece taraflasın birbirleriyle rahat bir şekilde görüşmeleri için mahzur ortadan kalkmaktadır. İslam hukuku açısından eşler, karı koca olmaktadırlar; fakat resmi nikahları daha sonraya bırakıldığından, evlilik muamelesi resmen gerçekleşmemektedir. Bununla beraber, iki şahit huzurunda icap ve kabul esaslarına uyularak akdedilen bir nikah, tarafları birbirine helal kılar. Baş başa görüşüp konuşabilirler, tokalaşabilirler,gezebilirler.
Her ne kadar taraflar birbirlerine "Evet" dedikten sonra birbirlerinin helali olmuşlar, ömür boyu bir ve beraber olmaya karar vermişler, birtakım riskleri göze almışlar ise de, en kötü ihtimalleri de hesaba katarak,nişanlılık devresinde münasebetlerde ölçülü olmanın sayılamayacak kadar çok faydaları vardır. Bilhassa damat adayının, kız tarafının hassasiyetini anlayışla karşılaması gerekir. Bu hassasiyetin bir itimatsızlıktan değil de,haklı bir ihtiyattan kaynaklandığı bilinmelidir. Allah göstermesin, bir nişan bozulması sırasında tarafların vicdan azabı çekmemesi ve ikinci evlilik teşebbüslerinin akamete uğramaması için böylesine bir ihtiyata ihtiyaç vardır.
Bu vesileyle şu hususa da açıklık getirelim: Nikahlı olduğu halde nişanı bozulan kadının başka bir erkekle evlenmesi dinen caiz değildir. Başkasıyla yaptığı,nikah sahih olmaz. Kadının nikahının sahih olması için önceki nişanlısının (kocasının) kadını boşaması gerekir. Kadını boşadığı takdirde, kadın başka bir erkekle evlenebilir. İddet beklemesine lüzum yoktur. Aksi takdirde, eski nişanlısı boşamadan kız bir başkasıyla evlenemez. Bu hususta karı-koca olup olmamaları aranmamaktadır. Yapılan nikah akdi dinen tarafları nikahlı göstermektedir. Kız
boşanmaaan bir başkasıyla evlendiği takdirde nikahı batıl olup, bu evlilik sayılmaz.Erkeğin durumu ise farklıdır. Nikahlı olduğu halde başka bir kadınla evlenebilir.(3)
1. Müslim, nikah: 69.
2. Müsned, 3: 339
3. Nisa Suresi, 3.
Evlenecek taraflar görüşüp, konuştuktan ve anlaştıktan sonra aralarında bir nişan merasimi düzenlenir. Nişan bir çeşit sözleşme sayıldığı için, talip olunan kızı artık bir başkası gelip isteyemez. Nişanlanma memleketimizde yaygın bir adet olduğu gibi, İslamda da yeri olan bir husustur. Nitekim, Peygamberimiz, Hz. Aişe ile üç sene kadar nişanlı kaldıktan sonra evlenmişlerdir. Böylece, nişan aynı zamanda bir sünnet sayılmaktadır.(1)
Nişan merasiminden sonra, aileler arasında akrabalık bağı kurmanın ilk teşebbüslerine başlanır. Taraflar karşılıklı olarak birbirlerine hediye gönderirler ve artık yavaş yavaş düğün hazırlığına başlarlar. Evlenecek kimselerin nişanlılıkları da bir yüzükle belli edilir. Erkeğin altın ve diğer madenlerden yapılmış yüzük kullanması uygun olmadığı için, ancak gümüş yüzük takabilir.
Nişan, sadece bir evlenme vaadi ve nikahın başlangıcıdır. Böyle bir vaadden dönmek İslami edebe aykırı olduğu için, ölüm ve sonradan zuhur eden bir hastalık gibi, haklı bir sebep yokken, ahdi bozmak doğru olmaz.Fakat sadece nişanlanmakla nikah hükümleri terettüp etmediğinden, iki taraftan hiçbirisi, İslam hukuku açısından sözünü yerine getirmek zorunda değildir. Çünkü nişanda, nikahta bulunan icap ve kabul yoktur. Yani evlenecek eşler iki şahit huzurunda sözlü olarak nikah akdini yapmış değillerdir.
Nişanlanmanın her iki taraf için sağladığı en mühim fayda, evliliğin sağlam esaslar üzerine kurulması için başvurulan bir ihtiyat tedbiri olmasıdır. Çünkü, birtakım haklı sebeplerle nişanın bozulması, ileride vukuu muhtemel ve mümkün olan boşanma hadisesinden daha hafif düşmektedir. Her ne kadar "dünürlük" devresinde her hususun enine boyuna konuşulması gerekse de, nişanlıların mesut bir yuva kuramayacakları hususunda ciddi belirtiler çıkarsa, nişan sözleşmesine nihayet verilebilir.
Nişan bozulduğu takdirde, taraflar birbirlerine verdikleri hediyeyi iade edebilirler. Verilen şeyler telef olmuş veya kaybolmuşsa, bedeli istenebilir.Nişanlılık devresinde, zaman zaman ihmal edilen ve dikkat edilmeyen husus, tarafların birbirlerini evliymiş gibi zannedip aradaki mahremiyet sınırını ihlal etmeleridir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, evlenecek kimseler birbirlerini ancak istemeye gittikleri zaman görebilirler. Bunun dışında, bir nikah akdi yapılmadığı müddetçe,nişanlıların yalnız olarak görüşmeleri, konuşmaları, beraber gezmeleri uygun olmaz. Çünkü birbirlerine karşı bir yabancıdan farksızdırlar. Görüşme zarureti hasıl olsa, yanlarında kadının bir mahremi bulunmalıdır. Bu hususta , Peygamberimizin ikazı açıktır: "Kim Allah'a ve Ahiret gününe inanıyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın. Çünkü bu takdirde üçüncüleri şeytandır."(2)
Nişanı, bir evlilikmiş gibi telakki ederek nişanlılar arasındaki mahremiyet sınırına dikkat edilmemesi neticesinde, cemiyette pekçok üzücü ve aileleri sıkıntıya sokacak durumlar görülmekte ve duyulmaktadır. Bu hususta titizlik gösterilmemesi sonunda tarafları pişmanlığa düşüren bazı hataların çıkma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Evlilik akdi yapılıncaya kadar her iki tarafda meşruiyet sınırını aşmamaya itina etmelidirler.
Nişanlılar, nikahları akdedilene kadar yalnız başlarına görüşüp konuşamayacakları gibi, tokalaşmaktan da kaçınmalıdırlar. Düğün merasimi esnasında dahi henüz nikahları kıyılmadıkça, mahremiyet sınırını muhafaza etmeleri gerekir. Ancak nikahları akdedildikten sonra birbirlerine helal olurlar.
Bazı bölgelerimizde nişan merasimi esnasında dini nikah kıyılmakta; böylece taraflasın birbirleriyle rahat bir şekilde görüşmeleri için mahzur ortadan kalkmaktadır. İslam hukuku açısından eşler, karı koca olmaktadırlar; fakat resmi nikahları daha sonraya bırakıldığından, evlilik muamelesi resmen gerçekleşmemektedir. Bununla beraber, iki şahit huzurunda icap ve kabul esaslarına uyularak akdedilen bir nikah, tarafları birbirine helal kılar. Baş başa görüşüp konuşabilirler, tokalaşabilirler,gezebilirler.
Her ne kadar taraflar birbirlerine "Evet" dedikten sonra birbirlerinin helali olmuşlar, ömür boyu bir ve beraber olmaya karar vermişler, birtakım riskleri göze almışlar ise de, en kötü ihtimalleri de hesaba katarak,nişanlılık devresinde münasebetlerde ölçülü olmanın sayılamayacak kadar çok faydaları vardır. Bilhassa damat adayının, kız tarafının hassasiyetini anlayışla karşılaması gerekir. Bu hassasiyetin bir itimatsızlıktan değil de,haklı bir ihtiyattan kaynaklandığı bilinmelidir. Allah göstermesin, bir nişan bozulması sırasında tarafların vicdan azabı çekmemesi ve ikinci evlilik teşebbüslerinin akamete uğramaması için böylesine bir ihtiyata ihtiyaç vardır.
Bu vesileyle şu hususa da açıklık getirelim: Nikahlı olduğu halde nişanı bozulan kadının başka bir erkekle evlenmesi dinen caiz değildir. Başkasıyla yaptığı,nikah sahih olmaz. Kadının nikahının sahih olması için önceki nişanlısının (kocasının) kadını boşaması gerekir. Kadını boşadığı takdirde, kadın başka bir erkekle evlenebilir. İddet beklemesine lüzum yoktur. Aksi takdirde, eski nişanlısı boşamadan kız bir başkasıyla evlenemez. Bu hususta karı-koca olup olmamaları aranmamaktadır. Yapılan nikah akdi dinen tarafları nikahlı göstermektedir. Kız
boşanmaaan bir başkasıyla evlendiği takdirde nikahı batıl olup, bu evlilik sayılmaz.Erkeğin durumu ise farklıdır. Nikahlı olduğu halde başka bir kadınla evlenebilir.(3)
1. Müslim, nikah: 69.
2. Müsned, 3: 339
3. Nisa Suresi, 3.