Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Noktalamalarım

Noktalamalarım

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
NOKTALAMALARIM

Uzun ince bir yolda yürüyorum Sevdiğime dışarı giden yolda… Yürürken, ayağıma incecik bir şeyin battığını farkettim Ah evet, bir virgüldü bu! Benden önce okuluna dışarı giden bir öğrencinin kitabından düşmüş olmalıydı

Ah, şu çocuklar, birincil okumaya başladıklarında virgülleri gereksiz görürler Yeni yeni tanıdıkları kelimelerin arasında ayrık otu gibi duran bu tuhaf acayip şeyleri böylece sevmezler Yazarken de en fazla virgülleri unuturlar Anında cebime attım bulduğum birincil virgülü… Böylece sevdiğime daha çok şey söyleyebilecektim Daha uzun cümlelerle açıklama edebilecektim kendimi… Ona iltifat ederken birçok hoş sıfatı arka arkaya sıralayabilirdim

Aralarında virgüller olan hoş sıfatların hepsini ona söyleyebileceğimi düşününce, neşeyle haykırmak istedim İçim içime sığmıyordu “Ne güzel diye bağıracaktım ancak, boğazım düğümlendi Duygularımı haykıramadım Bütün o sırada, elime sıcak bir şey dokundu Evet, bir ünlem işaretiydi bu! Birazcık önce yoldan bağıra çağıra geçen gençlerin ağzından düşmüş olmalıydı Ah, şu gençler! Olur olmadık yerde ünlem kullanırlar Ağızlarında sakız gibi çiğnerler ünlemleri Heyecanlarını ünlemlerin sivri uçlarına asarlar Ben de kulağıma küpe yaptım bulduğum iki ünlemi… Artık haykırabilirdim aşkımı Hep tek düze konuşmak yerine, heyecanlarımı sevgi sözlerine yükleyebilirdim

Yürümeye devam ettim Kendimden emindim Bütün sorularını cevaplamış, tüm şüphelerini gidermiş bir yetişkin olarak adımlıyordum tozlu yolu Derken, saçlarıma bir şeylerin takıldığını farkettim Elimle çekip aldım Bunlar soru işaretleriydi Birazcık önce altından geçtiğim ağacın dallarından bulaşmış olmalıydılar saçlarıma Avucumda karınca gibi tez canlı dolaşıyorlardı Hemencecik avucumdan atmak istedim Yolun kenarında akan dereye içten savurdum Ama beyhude Avucuma yapışmışlardı Avucumdan fırlatabildiklerim de pıtrak gibi elbisemin orasına burasına yapışıverdi Etrafıma baktım Benden önce bir bilge yürümüş olmalıydı bu yoldan Dalgın ve gürültüsüz bir bilge Soru işaretlerini herkesin başının değebileceği bir ağaç dalına takmış olması bilgece bir işti Fakat benim soracak bir şeyim yoktu sevdiğime… Biçare, soru işaretlerini alıp saçlarıma taktım yeniden O Kadar ya, şayet sevdiğim sormak isterdi Sevgililerin soru sormasının nedeni, sorunun cevabını bilmemeleri değildir Cevabı bir kere daha dinlemek içindir O halde sevdiğime armağan edebilirdim soru işaretlerini… Her Zaman, “Beni seviyor musun? diye sorması için Ben de her soru işaretinin olduğu yerde aşkımı bir kere daha ifade edebileceğim Evet evet, bundan eminim Soru işaretlerinin hepsini ona hediye edeceğim

Yürümeye devam ettim Sürprizlere alışılmış olmalıydım En azından şaşkınlıklarım için benim de birkaç soru işaretine ihtiyacım olacaktı Eksik daha sonra, yüzüme ufak ve serin bir şeylerin dokunduğunu hissettim Sözde gökten düşüyor gibiydiler Gözlerimi kaldırdığımda bulutlar dikkatimi çekti Hayır, yağmur yağmıyordu Parmağımın ucuyla yokladım: ‘İki nokta üst üste ’ işaretiydi bu! Bulutların arasına saklanmış olmaları son derece anlamlıydı Millet senelerdir bulutların önüne ‘iki nokta üst üste ’ koyarak beklemişlerdi yağmuru, karı ve doluyu Daima şöyle düşünmüşlerdi meselâ: “Bulut: yağmur yağacak ya da şöyle düşünmüşlerdi: “Bulut: kar yağacak Yeryüzünde böylece eksik insan ‘iki nokta üst üste ’yi işine fayda görüyordu Çünkü ‘iki nokta defalarca ’yi kullanmak için ara sıra durup düşünmek gerekiyordu Soru işaretinin yanında yerleştirdim özenle… Bak, bu işime yarayabilir diye düşündüm Ara Sıra sözlerimin sebebini, davranışlarımın gerekçesini açıklamam gerekebilirdi: ‘İki nokta tekrar tekrar ’yi yanımdan ayırmamalıyım

Az sonradan yol kenarında bir ağacın dibinde unutulmuş bir ‘üç nokta ’ gördüm Benden önce buradan geçmiş biri düşürmüş veya unutmuş olmalıydı Noktalama işaretleri içinde yetişkinlerin en az ihtiyaç duyduğu ‘üç nokta ’ydı Çünkü ‘üç nokta ’ susmak için gerekiyordu O Kadar sıradan susmalarda yok, dalgın suskunluklarda lazım oluyordu Bu yüzden bolca ‘üç nokta ’ bulabilirsiniz yollarda, kaldırımlarda Çünkü düşünceli suskunluklar ya bebeklerin işidir veya güngörmüş yaşlıların… Aradakiler fakat konuşarak anlaşabileceklerini sanırlar Ancak bazen susmak ve ‘üç nokta ’nın müsaade ettiği derin boşlukta göz göze bakışmak binlerce sözcüğün söylediğinden fazlasını söylerdi Birden içim ısındı ‘üç nokta ’ya… Dilimin altında erittim “Sus… Sus ancak, söz bakışı bulandırır diye okumuştum bir keresinde… “Sus… dedim yüreğime…

Birazcık ilerde bir çiçeğin üzerindeki çivi işaretlerini görünce heyecanlandım Susmak değin konuşmak da hoş olabilir diye düşünmeye başladım Çiçekler namına “vız vız konuşan arılar veya “cırcır böcekleri bol bol tırnak işareti bırakırlardı oraya buraya Bana lüzumlu olur mu diye düşündüm “Neden olmasın? dedim Benden önce söylenmiş nice hoş sözleri ben de tırnak içinde sevdiğime söyleyebilirdim Toplayabildiğim kadar fazla çivi işareti topladım

Yolun sonunda bir karınca yuvası dikkatimi çekti Yüzlerce karınca siyah noktacıklar taşıyorlardı yuvalarına Şaşırdım Elime çivi işaretini ve soru işaretini alıp, “Niçin ben de düşünemedim? dedim Söylediklerimin sonunda nokta olmazsa, kendimi bütünüyle anlatamazdım fakat:
“Seni seviyorum!dedim heyecanla
Yüzüme baktı
Beni birincil kere görüyormuş gibi şaşkınlıkla cevap verdi:
“Beni seviyor musun? dercesine baktı yüzüme
Soru işaretlerimden biri eksildi
Dilim tutuldu Bu karşılığı beklemiyordum Şaşırdım
“?!
Uzun bir zaman bakıştık
öyle uzun bir vakit suskun kaldı oysa, elimdeki bütün ‘üç nokta ’lar tükendi:
“…
“…
Her bir ‘üç nokta ’ için iki tane tırnak işaretini harcamak zorunda kaldık
Bu Nedenle başkalarından ödünç alabileceğim hoş sözleri arasına saklayabileceğim bir şey kalmadı Kırık dökük cümleler kurmaya çalıştım, elimde kalan virgülleri kullanarak:
“Sen, ben, hoşuna gitmek, birbirimizi, ben, sensiz… Böylece elimde kalan son ‘üç nokta ’yı, tırnakları, virgülleri harcayıverdim

Kelimeler ipi kopmuş uçurtmalar gibi kafamda oraya buraya savruluyordu
Son noktayı hemen bu cümlenin sonuna koydum
Gözlerim önümde mahcup, bitkin ve umutsuz biçimde kalakaldım
Sıcak ve geniş bir tebessümle bana döndü, avuçlarını açtı, gözlerini gözlerime dikti
Hayretle gördüm ancak, bütün noktalama işaretleri avucunda saklıydı Söylenmiş ve söylenecek en hoş sözler dudaklarının arasında bekliyordu Yaşanmış en tatlı suskunluklar gözlerinin içinde konuşuyordu
ilk önce konuşmaya başladı
“Uzun bir yoldan geldiğini biliyorum dedi halden anlayan bir hali vardı
“Görüyorum ki, aşk için en fazla ihtiyacın olan şeyi unutmuşsun dedi
Şefkatle kucakladı beni (Tüm benliğimi sardı) Elindeki noktalama işaretlerinin hepsini göğe savurdu Fısıltıyla konuştu: “Söyleyeceklerinin hepsini zaten biliyorum Noktalama işaretlerinin tümü de bende var Sende olması gereken tek şey iri bir parantezdir Kendini o parantez içinde, bana teslim olmuş olarak getirmelisin

Kollarının aralarında kendimi kaybetmişim
Neden sonradan ayıldığımda, elimde hiçbir noktalama işaretinin kalmadığını öğrendim
Bundan Böyle aşk için onlara ihtiyacım olmadığını biliyorum
(Şimdi yanlamasına yakıla parantez arıyorum)
*
 
858,505Konular
982,807Mesajlar
33,076Kullanıcılar
CvvhvvSon üye
Üst Alt