Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

nuh tufanı dünyayı yeryüzünü kaplamış mıdır?

nuh tufanı dünyayı yeryüzünü kaplamış mıdır?
0
172

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
86
Puan
48
F-D Coin
0
Nuh Tufanı Dünyayı Yeryüzünü Kaplamış mıdır?

Nuh tufanı, bütün dünyayı/yeryüzünü kaplamış mıdır? İnsanlığın soyu Hz. Nuh'un oğullarından mı devam etmiştir?

Hz. Nuh bugünkü Irak topraklarında bulunan Kufe’de ikamet ediyordu. Kavmi de o bölgede yaşıyordu. Bunlar inançsızlık ve dalalette çok ileri gitmişlerdi. Bu kavmin sapıklıktan kurtulup hidayete ermesi için Cenab-ı Hak Hz. Nuh’a peygamberlik vazifesi verdi. O sıralar Hz. Nuh kırk yaşındaydı. Hz. Nuh yılmadan ve bıkmadan insanları hakka davet etti. Onları Allah’a inanmaları ve tanımaları için çağırdı. İman ve küfür mücadelesi bütün şiddetiyle devam etti. Fakat, kavmi inatla küfürlerinden vazgeçmediler, hakkı kabul etmediler.

Nuh Suresinde, Hz. Nuh’un Cenab-ı Hakka ilticası şöyle ifade ediliyordu: “Ey Rabbim! Kavmimi gece gündüz imana çağırdım. Fakat ben davet ettikçe onlar daha çok kaçtılar. Her ne zaman onları bağışlaman için Senin mağfiretine çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, beni görmemek için elbiselerini başlarına geçirdiler. İnat ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.” (Nuh Suresi, 5, 6, 7)

Bir türlü hidayete yanaşmayan Hz. Nuh’un kavmi, peygamberlerinin kendilerini korkuttuğu azabı dilleriyle istediler. En sonunda Hz. Nuh, “Ey Rabbim, mağlup düştüm; benim intikamımı al.” (Kamer Suresi, 10) “Ey Rabbim, kafirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma. Çünkü, Sen onları yeryüzünde bırakırsan Senin kullarını saptırırlar. Ve ancak kafir ve günahkar nesiller dünyaya getirirler” (Nuh Suresi, 26-27) diye dua etti.

Daha sonra Cenab-ı Hakkın öğretmesiyle Hz. Nuh bir gemi yaptı. Kendisine iman eden üç oğlu ile birlikte mü’minlerin tamamı seksen kişi idi. Gemiye Hz. Nuh’a inananlar bindi. Her hayvandan da bir çift alındı. Yerden fışkıran sular ve gökten yağan yağmur kısa zamanda her tarafı deryaya çevirdi. Gemide bulunanlardan başka bütün insanlar ve canlılar helak oldu. Tufan dindikten sonra gemi Musul civarında bulunan Cudi dağına oturdu.

Tufanın bütün yeryüzünü kaplayıp kaplamadığı hususunda değişik rivayetler vardır. Suların en yüksek dağları bile aşmasından dolayı yeryüzünün her tarafını kapladığı görüşünde bulunan alimler varsa da, ağırlıklı ve umumun kabul ettiği görüş, Tufan'ın bütün Dünyayı değil sadece Nuh aleyhisselamın kavminin yaşadığı bölgeyi kaplamış olmasıdır. Çünkü Hikmet cihetiyle bakıldığı zaman Nuh Tufanının, sadece Nuh kavminin yaşadığı bölgeleri içine alacak şekilde meydana gelmiş olması beklenir. Nitekim, bu kavimden sonraki Lut, Ad ve Semud kavimlerine gelen musibetler de, sadece o kavimlerin yaşadığı bölgelerde görülmüştür. Eldeki veriler, getirilen yorumlar ve genel kanaat, Nuh kavminin Lut Gölü çevresi ile Mezopotamya arasında olduğu yönündedir. Dolayısıyla Nuh Tufanın da bu bölgeyi içine alacak tarzda meydana gelmesi muhtemeldir.

Nuh Tufanından sonra insanlığın soyunun kimden devam ettiği konusunda farklı görüşler vardır.

Konuyla ilgili bazı ayetler vardır. Bunlardan ikisi şöyledir:

“Hem o (Nuh)un neslini baki kalanlar kıldık.” (Saffat Suresi 77)

“Ey Nuh'la beraber gemiye taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! (İsra Suresi, 3)

Bazı tefsir ve tarih kitaplarında, Kitab-ı Mukaddes’teki bilgiler doğrultusunda bütün insanlığın sadece Nuh’un Sam, Ham ve Yafes isimli üç oğlunun soyundan gelişip yayıldığı belirtilir. Buna göre Nuh tufanından kurtulan başka insanların soyu tükenmiş; bütün yeryüzünde sadece Nuh’un soyu devam etmiştir. Tefsirlerde buna karşılık iki farklı görüşten daha söz edilmektedir:

a) Şevkani’nin aktardığı bir görüşe göre ayetteki “Nuh’un soyu” ndan maksat, onunla birlikte tufandan kurtulan müminlerdir. Nitekim İsra süresinde (17/3) Nuh ile birlikte taşınanların soyundan, Hud süresinde de (11/48) Nuh ile birlikte olan gruplardan, milletlerden (ümem) söz edilmektedir. Buna göre Nuh ile birlikte kurtulanların soyu da devam etmiştir.

b) Tufanın bütün dünyayı kapladığı, dolayısıyla yeryüzünde Nuh’un gemisinde bulunanlardan başka kurtulan kalmadığı görüşü yaygın olmakla birlikte Nuh’un, Hz. Muhammed gibi bütün insanlığa gönderilmediği, sadece kendi kavminin peygamberi olduğu, şu halde burada ve diğer ilgili ayetlerde verilen tufanla ilgili bilgilerin de bu sınır dahilinde anlaşılması gerektiği kanaatinde olanlar da tufan bölgeseldir; Nuh’un davetinin ulaşmadığı, tufanın dışında kalan bölgelerdeki insanların nesilleri de devam etmiştir, demektedir. (bkz. Elmalılı, Hak Dini; Diyanet, Kur’an Yolu)

Buna göre, Nuh’un çocuklarından başkalarının soyları da devam etmiştir. “Zürriyetini de sürekli baki kalanların ta kendileri kıldık.” ayeti, kafir olanların dışındakilerin zürriyetini kastetmektedir. Çünkü biz kafir olanların zürriyetlerini suda boğduk, demek olur. (Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an)

Hz. Nuh’un gemisinde bulunan insanlardan başka kimsenin kalıp kalmadığı ve Tufandan sonra insanlığın hangi soydan devam ettiği gibi konuların özetini Merhum Elmalılı’nın açıklamasıyla verelim:

"Nuh’un üç oğlu; Sam, Ham, Ya'fes ve bunların eşlerinden başka, diğer gemide bulunanların hepsi nesil bırakmayarak vefat etti" demişlerse de biz bunu Hud Suresi'nde geçen "Denildi ki: Ey Nuh! Bizden sana ve seninle birlikte olanlardan gelecek ümmetlere selam ve bereketlerle gemiden in." (Hud, 11/48) ayetine uygun bulmuyoruz. Çünkü "seninle birlikte olanlar" dan maksadın, "O'nunla beraber iman edenler pek azdı." (Hud, 11/40) diye buyurulan az kişiler olduğu açıktır. O ha l de buradaki Kasrın (Tahsisin) gemidekilere değil, boğulanlara göre izafi olması daha uygundur. Bununla beraber denilebilir ki, bütün gemidekilerin nesilleri tağlib yoluyla (çoğunluk itibarıyla) onun zürriyeti hükmünde tutulmuş ve bu şekilde baki kalanların hepsi onun zürriyeti olarak sayılmış, ona ikinci Adem denmiştir.

Taberi der ki: Arap Sam evladından, Sudan Ham evladından, Türk ve diğerleri Ya'fes evladındandır. Ebu Hayyan da "Bahr"de bunu naklettikten sonra şöyle kaydediyor: Bir grup da şöyle söylemiştir: "Allah Teala Hz. Nuh'un zürriyetini baki bırakıp neslini uzatmıştır. Bununla beraber bütün insanlar onun nesliyle sınırlı değildir. Ümmetler içinde ona ait olmayan da vardır". Alusi, de şu mütalaada bulunmuştur: Sanki bu grup, suda boğulmanın ge n el olduğunu söylemiyor. Nuh (a.s.) kafirler aleyhinde dua etmiş, fakat dünya halkının hepsine gönderilmemiştir. Çünkü peygamber gönderilmenin genel olması ilk önce peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (s.a.v.)'in özelliklerindendir. Genel olduğunu s öyleyip de kasrı, boğulanlara nispetle yapmış olması da caizdir. (Elmalılı, Hak Dini)

Hz. Nuh'un:“Ey Rabbim, kafirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma" diye ettiği duaya yeryüzündeki bütün kafirlerin dahil olup olmadığı konusuna gelince:

Ayette söz konusu olan “Arz” kelimesi, Kur’an’da, bazen dünya/yeryüzü, bazen de belli bir arz/toprak/yer anlamında kullanılır. Mesela:

“Onlar, Arz’dan çıkarmak için seni tedirgin edip dururlar”(İsra, 17/76) mealindeki ayette geçen Arz’dan maksat Mekke’dir. Onun için bu kelime meallerde genellikle “yurdundan” şeklinde geçer.

Yine “Rumlar Arzın yakınında/yakın bir yerde yenildiler”(Rum, 30/2) mealindeki ayette geçen Arz kavramı, Hicaz bölgesi (veya Bizans/Fars bölgesi) anlamında kullanılmıştır.

O halde, eğer Nuh tufanının bölgesel olduğu ispat edilirse, Hz Nuh’un : “Ey Rabbim, kafirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma" (Nuh, 71/26) mealindeki ayette geçen ARZ kelimesini “yeryüzünde” değil de, onun kavminin barındığı bölge anlamında kabul etmekte hiçbir ilmi sakınca yoktur. Şüphesiz ki, bu konu tartışmalı bir konudur. Küresel veya bölgesel olsun, Arz kelimesi iki anlama da uygundur.

Şu yazıyı da okumanızı tavsiye ederiz:

NUH’UN GEMİSİ deyince hemen Nuh Tufanı hatırlanır ve arkasından da bir takım sorular gelir:

Nuh Tufanı bütün yer yüzünü kaplamış mıdır? Nuh Aleyhisselam, gemiye koyduğu her canlı çiftini nasıl temin etmiştir? Tufan sonrasında gemi nereye oturmuştur?” gibi.

Nuh Aleyhisselamın hadisesine, büyük Semavi Kitaplar yer verir. Ancak bu Kitaplarda olayın bütün ayrıntılarına inilmediği için, burada bir takım yorum ve değerlendirmeler yapılır. Bazı Hıristiyan araştırıcılar, Tufanın bütün yer yüzünü kapladığını ve gemiye bütün canlı çeşitlerinin alınmış olduğunu ileri sürerler.

Hz. Nuh; Kur’an’da ve Tevrat’ta, büyük peygamber arasında anılır. Hz. Nuh’un, insanlık tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Hz. Adem’den sonra O’nun çevresindeki sınırlı sayıda kimse ile insanlık yeniden yer yüzünde yayılmış ve genişlemiştir. Peygamber olarak gönderildiği kavmi, “Nuh Tufanı” olarak bilinen büyük bir musibete maruz kalmıştır.

Bu tufan hadisesine Kur’an-ı Kerim’de muhtelif surelerde yer verilir.

“Artık ona vahyettik ki, bizim gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Vaktaki emrimiz gelir de tennur kaynamaya başlarsa, hemen o gemiye her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma. Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır.”1

Cenab-ı Hak, bu geminin kendi yardımıyla yapılacağını bildiriyor. Bazı tefsir alimleri de bu ayetten, geminin yapımında, Nuh Aleyhisselama Cebrail (A.S.)’ın yardımcı olduğunu anlatmışlardır.2

Tennur’un ateşlenmesi, tandır olarak dilimize geçen ve fırın manasına kullanılan ekmek pişirilen yerden suların fışkırdığı zaman şeklinde yorumlanabildiği gibi, geminin buharlı bir gemi olduğu ve bununla buhar kazanının ateşlendiği şeklinde de ifade edilmiştir.2

Yer yüzünde buharlı geminin 1700’lü yıllarda kullanılmaya başlandığı hatırlanırsa, Hz. Nuh’un gemisinin bize insanlık tarihini anlama bakımından çok önemli ip uçları sunduğu söylenebilir.

Nuh Aleyhisselama, Tennur kaynamaya başlarsa, vakit geçirmeden hemen her canlıdan birer çift alması emrediliyor. Hz. Nuh, yolculuk esnasında ihtiyaç duyacağı evcil hayvanlardan; tavuk, koyun, keçi, deve, sığır ve at gibi varlıkları almış olmalıdır. Yoksa, kelebekten karıncaya, yılandan köstebeğe varıncaya kadar bütün canlıların gemiye alınmasına ne gerek, ne ihtiyaç ve ne de zaman vardır.

Bu olayda suların hem yerden fışkırdığı ve hem de gökten indiği bildirilir.

“Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık. Ve yeri de pınarlar halinde fışkırttık. Artık su, takdir edilmiş bir emre binaen birbirine kavuşuverdi. Nuh’u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.”3

Tufan sonunda geminin Cudi dağına oturduğu belirtilir:

“Kafirler boğulduktan sonra yerle göğe ‘Ey yer suyunu yut ve sen ey gök suyunu tut!’ diye emir buyuruldu. Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cudi üzerinde yerleşti ve ‘Kahrolsun zalimler’ denildi.”4

Cudi, Türkiye’nin Güneydoğusunda Şırnak dolaylarında 2000 m. yüksekliğinde bir dağdır. Hz. Nuh’un Irak dolaylarında irşatta bulunduğu, Cudi ismiyle Musul, Cizre ve Şam’da da birer dağın mevcut olduğu ve geminin de bu havalide bulunduğu rivayeti de vardır.5

Cudi, kelimesinin özel isim değil de sıfat olarak kabul edilmesi halinde, “bereketli, münbit yer” anlamına geleceği, Nuh Aleyhisselamın da; “Yarabbi! Beni bir mübarek menzile indir”6 duasında bulunduğu, dolayısıyla geminin verimli bir arazinin yakınına inmiş olabileceğinden de söz edilir.7

Tevrat’ta bu geminin Ararat (Ağrı) dağına yerleştiği bildirilir8. Hz. Nuh’un gemisinin Ağrı dağında olması mümkün değildir. Çünkü, bu dağın yüksekliği 5165 m. dir. Devamlı buzla kaplı olan bu dağın tepesine, gemiden inecek insanlar burada nasıl hayat sürdüreceklerdir? Zirvede çok azalan hava basıncı sebebiyle biyolojik olarak normal hayatın devamı adeta imkansızdır.

Kutsal kitaplarda Hz. Nuh’un, dünyanın hangi bölgesinde yaşadığı ve Tufan olayının nerede geçtiği hakkında açık bir hüküm yoktur. Kur’an, Nuh kavminin putlarıyla alakalı olarak şunu ifade eder:

“Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved’den, Suva’dan, Yegus’tan, Ye’uk’tan ve Nesr’den asla vazgeçmeyin!”9

Bu isimdeki putlara Arabistan’da rastlanmakla beraber, Mezopotamya ilahlarına ait ay ve yıldızları sembolize eden mahalli isimler olduğu, buradan hareketle Nuh kavminin Mezopotamya bölgesinde bulunmuş olabileceğine hükmedilir.10

Kur’an-ı Kerim’de, Tufanla ortadan kalkan Nuh kavminin topraklarına önce Ad kavminin daha sonra da Semud kavminin mirasçı geldiği ve bu yerin de İrem şehri olduğu belirtilir:

“Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaradılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtuluşa eresiniz.”11

Ad kavminden sonra da aynı yere Semud kavminin getirildiği belirtilir.

“Düşünün ki, (Allah) Ad kavminden sonra yerlerine sizi getirdi.Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi.”12

“Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Ad kavmine; direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzerleri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semud kavmine.”13

İrem şehrinden Tevrat’ta da söz edilir. Dolayısıyla Nuh kavminin Tufandan önce yaşadığı yerin İrem şehri olması kuvvetle muhtemeldir. Bu yerleşim yerinin Lut Gölü’nün güneybatısında Edom’un merkezi olduğu bildirilmektedir.14

Tufandan sonra Nuh Aleyhisselamın, yanındaki az sayıdaki kimse ile Mezopotamya’nın Ur şehrine yerleştiği kanaati hakimdir. Kur’an-ı Kerim de bunların az sayıda olduğuna dikkati çeker:

“..Zaten beraberinde iman eden pek az insan vardı.”15

Tevrat’ta ve Yahudiliğin ikinci derecede kutsal kitabı Telmud’un haberlerinde, Hz. İbrahim’in büyük dedesinin Nuh Aleyhisselam olduğu, ve O’nun ölümüne kadar yanında Ur şehrinde kaldığı belirtilir.16

Hikmet cihetiyle bakıldığı zaman Nuh Tufanının, sadece Nuh kavminin yaşadığı bölgeleri içine alacak şekilde meydana gelmiş olması beklenir. Nitekim, bu kavimden sonraki Lut, Ad ve Semud kavimlerine gelen musibetler de, sadece o kavimlerin yaşadığı bölgelerde görülmüştür. Eldeki veriler, getirilen yorumlar ve genel kanaat, Nuh kavminin Lut Gölü çevresi ile Mezopotamya arasında olduğu yönündedir. Dolayısıyla Nuh Tufanın da bu bölgeyi içine alacak tarzda meydana gelmesi muhtemeldir. Bu Tufanının bütün yer yüzünü kaplamış olmasının hiçbir mantıklı açıklaması yoktur.

Hz. Nuh (A.S.) yaşadığı devirle ilgili açık bir belge olmamakla beraber, Tevrat haberlerine dayanarak, bunun Milattan Önce 22. veya 21. yüzyıllarda olabileceği belirtilir.17 Tevrat’ta Hz. Nuh’un torunu Azer’in oğlu İbrahim’in Tufandan 292 yıl sonra doğduğu ve büyük dedesi Hz. Nuh’un yanında büyüdüğü ve 15 yaşına geldiğinde Hz. Nuh’un vefat ettiği bildirilir.18

Hz. Nuh’un gemisinin karaya çıkışıyla alakalı olarak bazı araştırıcılar Milattan Önce 2347 yılını19, bazıları da 2650 yılını vermektedirler20. Bunlara dayanarak Nuh Tufanının Yaklaşık olarak Milattan 2500 yıl önce meydana gelmiş olabileceğini söylemek mümkündür.

Sonuç olarak denilebilir ki, Nuh Tufanı, günümüzden yaklaşık 4500 yıl önce, Lut Gölü’nün güneybatısında bugünkü Edom’un merkezi olan İrem şehri ve çevresinde cereyan etmiş, gemiye kendilerine ihtiyaç duyulacak evcil hayvanlardan bir erkek bir dişi olmak üzere birer çift alınmış, Tufan sonrasında gemi Mezopotamya civarında bir dağa oturmuş, gemidekiler de Nuh Aleyhisselamla birlikte Mezopotamya’daki Ur şehrine yerleşmiş olmalılar.
 

Similar threads

Hz. Nuh (as)'ın Hayatı Hakkında Bilgi Verir misiniz? Hz. Nuh bugünkü Irak topraklarında bulunan Kufe’de ikamet ediyordu. Kavmi de o bölgede yaşıyordu. Bunlar inançsızlık ve dalalette çok ileri gitmişlerdi. Bu kavmin sapıklıktan kurtulup hidayete ermesi için Cenab-ı Hak Hz. Nuh’a peygamberlik...
Cevaplar
0
Görüntüleme
232
Hz NUH’UN GEMİSİ Adem Tatlı Hz NUH’UN GEMİSİ Prof Dr Âdem Tatlı NUH’UN GEMİSİ deyince hemen Nuh Tufanı hatırlanır ve arkasından da bir takım sorular gelir: Nuh Tufanı bütün yer yüzünü kaplamış mıdır? Nuh Aleyhisselâm, gemiye koyduğu her canlı çiftini nasıl temin etmiştir? Tufan...
Cevaplar
0
Görüntüleme
84
Hz Nuhun gemisi hakkında bilgi Hz Nuhun gemisi nasıldı Hz Nuh (as)'ın gemisi de bir kudret mucizesidir Bilindiği uzere Cenabı Hak, Hz Nuh (as)'ı putperest olan kavmini imana davet etmesi icin peygamberlikle vazifeli kılmış, ancak kavminin bunu kabul etmemesi uzerine bir gemi yapmasını...
Cevaplar
0
Görüntüleme
91
Nuh Suresi Kur'an-ı Kerim'in yetmiş birinci suresi. Yirmi sekiz ayet, iki yüz yirmi bir kelime ve yedi yüz elli harften ibarettir. Mekki surelerden olup Nahl Suresinden sonra nazil olmuştur. Sure, bütünüyle Nuh (a.s)'ın kıssasından bahsettiği işin bu adı almıştır. Nuh (as), "Ulul-Azm"...
Cevaplar
0
Görüntüleme
204
Nuh Tufanı hakkında bilgi, Hz Nuh Tufanı Nuh aleyhisselam, İdris aleyhisselam'dan sonra gelen peygamberdir Hz Nuh, Idris aleyhisselamin goge cikarildiktan sonra azan insanlara peygamber olarak gonderildi Insanlar putlara tapmaya basladi Cenabi Hak bunun icin Nuh aleyhisselami...
Cevaplar
0
Görüntüleme
116
858,496Konular
981,640Mesajlar
29,722Kullanıcılar
kurtlarSon üye
Üst Alt