iltasyazilim
FD Üye
Mercan adalarında yapılan nükleer testler sonucu yokolan türlerin geri dönüşleri incelendi Bazı bölgelerde eski türler geri dönerken, başka bölgelerde farklı türler hakim oluyor
Nükleer bir felakette doğada açılan yaranın tamir edilip edilemeyeceği, edilebilirse de bunun ne kadar süreceği uzun yıllar muğlak bir soru olarak kalmaktaydı Ancak geçen zaman artık bize yavaş yavaş bu soruya dair bazı veriler sunuyor Soğuk Savaş yıllarında dünya üzerinde yapılan sayısız nükleer denemenin yarattığı çoraklık bir nebze de olsa kendini toparlamakta Kanada ve Fransa’dan bir grup araştırmacının yayınladığı son makale Pasifik’teki bazı deney bölgeleri hakkında ilginç bilgiler sunmakta
Mercan adasının makus talihi
Araştırma Pasifik Okyanusu’ndaki Fangataufa Mercan Adası üzerinde yapılan nükleer denemelerin gastropod (karından bacaklı) türleri üzerindeki etkisine yoğunlaşmış Fransız kolonisi olan Fangataufa, komşusu Moruroa ile birlikte Soğuk Savaş döneminde pek çok nükleer bomba patlatımına mekan olmuş bir bölge
Fransa’nın ada üzerinde yaptığı başat testler ise 4 adet 19661970 tarihleri arasında gerçekleşen bu testler arasında en büyüğü ise Fransa’nın ilk iki aşamalı termonükleer bombası olan Canopus’un patlayışı Ancak testler onlarca yıl, Sovyetler Birliği’nden sonra da devam etmiş 1990’ların ortasında dünya çapında tepkiler artınca, Fransa’yı nükleer testlerden vazgeçmeye ve Fangataufa’yı üzerinde yerleşimin bulunmadığı askeri bölge ilan etmeye mecbur kalmış
Nükleer bombalarla değişen canlı profili
Araştırma kapsamında adada yapılan testler süresince (ve de sonrasında) Fangataufa’nın üzerinde yaşayan yumuşakça nüfusu ve çeşitliliği pek çok grup tarafından dikkatle taranmış Otuz yıl boyunca toplanan verilerin bir derlemesi ve analizi olan bu son araştırma bize adadaki tür çeşitliliği hakkında ilginç bilgiler veriyor
Tahmin edilebileceği üzere adanın patlamaya doğrudan maruz kalan kısımlarındaki tür çeşitliliği ile görece güvenli alanları arasında ciddi anlamda bir farklılık oluşmuş Bu farklılık patlamalar serisinden öncesi ve sonrası incelendiğinde de kendini gösteriyor Örneğin Canopus patlamasının ardından bölgedeki otobur türlerin büyük kısmı eski nüfuslarına ulaşamamış; buna karşın bölgeyi etobur yumuşakça türleri daha baskın bir şekilde kaplamış
Araştırmacılar şunu farketmişler: Adanın yumuşakçalar için yaşam koşulları zor ve kolay olan bölgelerinde değişim süreçleri farklı gelişmiş Dalgaların vurduğu yüksekteki bölgeler, yumuşakçalar için yaşamın en zor olduğu bölgeler Buralarda, nükleer testlerle yokolan aynı türler, testlerden sonra geri dönmüşler Yazarlar, bunun bir tür çevresel seçilim sonucunu yansıttığını söylüyor
Rasgele etkiler
Ancak yaşam koşullarının daha rahat olduğu bölgelerde, yani mercan adasının deniz suyu alan iç bölgelerinde ve kıyısında, tür bileşimi ciddi ölçüde değişmiş Testlerden önce bulunan yumuşakça türlerinin yerine, okyanustan rasgele türler gelmiş Bu sonuç, söz konusu “rahat bölgelerde baştaki tür bileşiminin o bölgeye en uygun olan türler değil, tesadüfi süreçler sonucu ilk oraya yerleşmiş türler olabileceğine işaret ediyor
Nükleer patlama bölgelerinin kendini ve yerleşimcisi türleri üzerine yapılan çalışmaların bize iki yansıması var Bir yandan dünyada açtığımız yaraların ne hızda ve nasıl toparlanabildiğini ölçerken, bir yandan da tarihte canlıların dağılım ve evrim süreçlerini belirleyen olayların nasıl gerçekleşmiş olabildiği konusunda fikir yürütüyoruz, yani bir anlamda dünyanın tarihinde vuku bulmuş büyük felaketlerin (buzul çağı, depremler, vb) türlerin bulundukları coğrafyada dağılımlarına ne kadar etkide bulunduğunu anlama şansı buluyoruz
İnsanlığın son yüzyılda ekologlara ve evrim biyologlarına bu kadar çok çalışma alanı yaratmış olması da modern tarihimizin acı bir ironisi olsa gerek
bilimsol
Nükleer bir felakette doğada açılan yaranın tamir edilip edilemeyeceği, edilebilirse de bunun ne kadar süreceği uzun yıllar muğlak bir soru olarak kalmaktaydı Ancak geçen zaman artık bize yavaş yavaş bu soruya dair bazı veriler sunuyor Soğuk Savaş yıllarında dünya üzerinde yapılan sayısız nükleer denemenin yarattığı çoraklık bir nebze de olsa kendini toparlamakta Kanada ve Fransa’dan bir grup araştırmacının yayınladığı son makale Pasifik’teki bazı deney bölgeleri hakkında ilginç bilgiler sunmakta
Mercan adasının makus talihi
Araştırma Pasifik Okyanusu’ndaki Fangataufa Mercan Adası üzerinde yapılan nükleer denemelerin gastropod (karından bacaklı) türleri üzerindeki etkisine yoğunlaşmış Fransız kolonisi olan Fangataufa, komşusu Moruroa ile birlikte Soğuk Savaş döneminde pek çok nükleer bomba patlatımına mekan olmuş bir bölge
Fransa’nın ada üzerinde yaptığı başat testler ise 4 adet 19661970 tarihleri arasında gerçekleşen bu testler arasında en büyüğü ise Fransa’nın ilk iki aşamalı termonükleer bombası olan Canopus’un patlayışı Ancak testler onlarca yıl, Sovyetler Birliği’nden sonra da devam etmiş 1990’ların ortasında dünya çapında tepkiler artınca, Fransa’yı nükleer testlerden vazgeçmeye ve Fangataufa’yı üzerinde yerleşimin bulunmadığı askeri bölge ilan etmeye mecbur kalmış
Nükleer bombalarla değişen canlı profili
Araştırma kapsamında adada yapılan testler süresince (ve de sonrasında) Fangataufa’nın üzerinde yaşayan yumuşakça nüfusu ve çeşitliliği pek çok grup tarafından dikkatle taranmış Otuz yıl boyunca toplanan verilerin bir derlemesi ve analizi olan bu son araştırma bize adadaki tür çeşitliliği hakkında ilginç bilgiler veriyor
Tahmin edilebileceği üzere adanın patlamaya doğrudan maruz kalan kısımlarındaki tür çeşitliliği ile görece güvenli alanları arasında ciddi anlamda bir farklılık oluşmuş Bu farklılık patlamalar serisinden öncesi ve sonrası incelendiğinde de kendini gösteriyor Örneğin Canopus patlamasının ardından bölgedeki otobur türlerin büyük kısmı eski nüfuslarına ulaşamamış; buna karşın bölgeyi etobur yumuşakça türleri daha baskın bir şekilde kaplamış
Araştırmacılar şunu farketmişler: Adanın yumuşakçalar için yaşam koşulları zor ve kolay olan bölgelerinde değişim süreçleri farklı gelişmiş Dalgaların vurduğu yüksekteki bölgeler, yumuşakçalar için yaşamın en zor olduğu bölgeler Buralarda, nükleer testlerle yokolan aynı türler, testlerden sonra geri dönmüşler Yazarlar, bunun bir tür çevresel seçilim sonucunu yansıttığını söylüyor
Rasgele etkiler
Ancak yaşam koşullarının daha rahat olduğu bölgelerde, yani mercan adasının deniz suyu alan iç bölgelerinde ve kıyısında, tür bileşimi ciddi ölçüde değişmiş Testlerden önce bulunan yumuşakça türlerinin yerine, okyanustan rasgele türler gelmiş Bu sonuç, söz konusu “rahat bölgelerde baştaki tür bileşiminin o bölgeye en uygun olan türler değil, tesadüfi süreçler sonucu ilk oraya yerleşmiş türler olabileceğine işaret ediyor
Nükleer patlama bölgelerinin kendini ve yerleşimcisi türleri üzerine yapılan çalışmaların bize iki yansıması var Bir yandan dünyada açtığımız yaraların ne hızda ve nasıl toparlanabildiğini ölçerken, bir yandan da tarihte canlıların dağılım ve evrim süreçlerini belirleyen olayların nasıl gerçekleşmiş olabildiği konusunda fikir yürütüyoruz, yani bir anlamda dünyanın tarihinde vuku bulmuş büyük felaketlerin (buzul çağı, depremler, vb) türlerin bulundukları coğrafyada dağılımlarına ne kadar etkide bulunduğunu anlama şansı buluyoruz
İnsanlığın son yüzyılda ekologlara ve evrim biyologlarına bu kadar çok çalışma alanı yaratmış olması da modern tarihimizin acı bir ironisi olsa gerek
bilimsol