Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Nurlu Gece: Mevlid Kandili

Nurlu Gece: Mevlid Kandili

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Nurlu Gece: Mevlid Kandili

8 Mart Pazar akşamı Mevlid Kandili, yani Sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed (sas)’in, ay takvimine göre doğduğu gecedir Hz Peygamber, kamerî aylardan Rabîu’levvel ayının on ikinci pazartesi gecesi Mekke’de dünyaya gelmiştir

Yeryüzünde önemli gelişmelere sebep olan bu kutlu doğum, insanlık tarihinin en önemli olaylarından birisidir Çünkü onun dünyaya geldiği dönemde, insanlar her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı Küfür ve haksızlık gönülleri karartmış, Allah’a giden yoldan uzaklaştırmıştı Sosyal hayat bozulmuş, ahlâk tamamen kokuşmuştu Kadınlar esir muâmelesi görüyor, bir eşya gibi alınıp satılıyor, kız çocukları acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu Dünyada insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey olan huzur, can ve mal güvenliği kalkmış gibiydi Dünyanın birçok köşesi kanlı boğuşmalara sahne oluyordu Cihanın ıslâhı bir peygamberin gönderilmesine muhtaçtı Bütün ümitler, Yahudi ve Hristiyan dinlerinin müjdelediği (Bkz Saff, 6) âhir zaman peygamberine yönelmişti Bütün dünya, karanlıklar içinde, bu kurtarıcının gelmesini dört gözle bekliyordu

İstiklâl Marşı’mızın şâiri merhûm Mehmet Akif Ersoy, “Bir Gece adlı şiirinde bu muazzam ve mübârek olayı şöyle tasvir eder:

Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lâkin, o ne husrandı ki; hissetmedi gözler,
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi;
Bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kerre de mâmûrei dünya, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zeminin,
Salgındı, bütün şark’ı yıkan tefrika derdi
Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o mâsum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, verildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere rahmetti evet şer’i mübîni,
Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi
Medyundur o Mâsuma bütün bir beşeriyyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret
(Mehmet Âkif Ersoy, Safâhat, İstanbul 1975, S 499)

İşte Peygamberimiz Hz Muhammed (sas), böyle bir zamanda dünyaya gelmişti Bu gecenin sabahı gerçekten de nurlu bir sabahtı İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı Bir fazilet güneşi ve hidâyet meş’alesi olan Sevgili Peygamberimiz’in gönderilişi, Yüce Allah’ın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir Bu hususta Kur’anı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “İçlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur Halbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler(Âli İmrân, 164) Kur’anı Kerim’in ifadesiyle o, âlemlerin Rabbinden, “âlemlere rahmet olarak gönderildi (Bkz Enbiyâ, 107)

Hz Peygamber yirmi üç yıllık peygamberlik dönemi boyunca putperestliğin yerine tevhidi, zulmün yerine adâleti, düşmanlığın yerine kardeşliği, sürtüşmenin yerine dayanışmayı getirme gayreti içinde olmuştur Toplumda barışın hâkim olmasını hedeflemiştir Doğruluk, nezâket, güvenilirlik, adâlet, hoşgörü ve cömertlik gibi ahlâkî davranışlarıyla insanlara örnek olmuştur Buna karşılık; kan dâvâsı, gasp, soygun, şiddet, intikam, kin beslemek, içki, kumar, hırsızlık, yetim malı yemek, yalan, gıybet, çekememezlik, koğuculuk gibi fert ve toplumun huzurunu bozan davranışlarla mücâdele etmiştir Bütün bu faaliyetlerin sonucu olarak, vahyin ışığında, mükemmel kişiliğiyle ekonomik, sosyal, kültürel ve ahlâkî alanlarda gerçekleştirdiği faaliyetler sayesinde “cahiliyye olarak nitelendirilen ve temel özellikleri; bilgisizlik, putperestlik, kabîle asabiyeti, zorbalık, zulüm, haksızlık, başıbozukluk, merkezî otoriteden yoksunluk, adaletsizlik, barış ve nizamdan uzak bir hayat, çocukları öldürmek, vahşiyâne hareketler, kan dâvası gibi davranışlar olan bir dönemi kapatarak, yerine barış ve huzurun hâkim olduğu yepyeni bir toplum oluşturmuştur

Hz Peygamber (sas)’in vefatından sonra da Müslümanlar, onun uygulamalarını bilgi ve düşünce süzgecinden geçirerek hayatlarına uygulamışlardır Onun zamanında nüveleri oluşan yapıdan faydalanarak kısa süre sonra orijinal bir medeniyet, yani İslâm medeniyetini kurmuşlardır Peygamberimiz (sas)’in ilme verdiği önem, İslâm dünyasında ilmin ve ilim kurumlarının oluşmasına ve gelişmesine zemin hazırlamıştır Sağlık ve temizliğe verdiği önem, kişilere sağlığı koruma konusunda örnek olmasının yanında, sağlık kurumlarının ve tıp bilimlerinin gelişmesine de yol açmıştır
Sosyal yardımlaşmaya ve dayanışmaya, yetimlerin, yaşlıların, yoksulların ve özürlülerin sorunlarına eğilmesi, vakıflar ve diğer sosyal yardım kurumlarının oluşmasına etkide bulunmuştur Adâlete verdiği önem, adlî kurumların oluşmasını etkilemiştir Çalışmaya, üretime ve ticarete verdiği önem, İslâm dünyasında ekonomik canlılığa vesile olmuştur Aileye, akraba dayanışmasına ve akrabalar arasında yardımlaşmaya verdiği önem, aile kurumunun sağlam bir şekilde ayakta durmasının yanında, belki günümüzde bile büyük ölçüde olumlu etkisine şâhit olduğumuz gelir düşüklüğü sebebiyle ortaya çıkabilecek bunalımların önlenmesine vesile olmuştur Estetiğe ve güzelliğe verdiği değer, İslâm sanatlarının doğuşuna temel teşkil etmiştir
Gayri müslimlere dinî, hukûkî ve adlî özerklik vererek, kültürel kimliklerini korumalarına müsâde etmesi ile, çok sayıda dinî kültürel grubun bir arada yaşayabileceğinin en güzel örneğini göstermiştir Bu davranışı ile ayrıca hoşgörünün gelişmesine öncülük etmiştir Bu tutumu daha sonraki yüzyıllarda Müslümanlar için örnek olduğu gibi, öteki medeniyetler için de bir model teşkil etmiştir (Prof Dr İbrahim Sarıça, Hz Peygamber’in Çağımıza Mesajları, TDV yayını, Ankara 2000, S 143, 144)

İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz Peygamber’in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır Çünkü İslâm sadece Kur’an’dan ibaret değildir O, Hz Peygamber’in şahsında açıklanmış, hayata geçirilmiş ve bizzat onun öncülüğünde kurumlaşmış bir dindir Allah Rasûlü, bir taraftan Kur’an’ı tebliğ etmiş, bir taraftan onu açıklamış ve uygulamaya koymuş, diğer taraftan da Kur’an’ın değinmediği konularda tamamlayıcı rol üstlenmiştir Bu açıdan, Hz Peygamber’in ve dolayısıyla sünnetin dinde önemli bir yeri vardır Onun bu konumu, Kur’an’da çeşitli açılardan dile getirilmiştir Buna göre; bazen Peygamber’e mutlak itaat etmeyi, ona karşı çıkmamayı, onun verdiği hükümlere boyun eğmeyi emreden (bkz Âli İmrân, 2, 14; Nisâ, 4, 13 vb) bazen onun Kur’an’ı açıklamakla yükümlü olduğunu bildiren (bkz İbrahim, 4; Nahl, 44), bazen haram ve helâl kılma yetkisine sahip olduğunu belirten (bkz Tevbe, 29; A’raf, 157), bazen de Müslümanların uyması gereken güzel bir örnek olduğunu gösteren (bkz Ahzâb, 21) ayetlerin Kur’an’da yer aldığı görülür

Kur’an’da yer alan bu ayetler açıkça gösteriyor ki, Hz Peygamber olmadan, Kur’an’ı anlamak, dîni tam olarak uygulamak mümkün değildir Ayrıca, Kur’an’ı açıklama ve yürürlüğe koyma yetkisini Peygamber’e tanımak ya da tanımamak insanlara değil, yalnızca Allah’a ait bir yetkidir Bu yetkiyi, Peygamberine bizzat Cenabı Hak tanımıştır Muhtelif gerekçelerle sünneti reddedip, İslâm’ın sadece Kur’an’la anlaşılması gerektiğini savunanların iddiası dün olduğu gibi, bugün de önyargılı ve gayri samîmî bir anlayışın ürünü olmaktan öteye geçemez Şurası muhakkak ki, bir Müslüman için, dinî ve dünyevî ayrımı gözetmeksizin Hz Peygamber’in örnekliği kaçınılmazdır Onun gönderiliş gayesi, kendisine verilmiş olan risâlet görevinin insanlığa ulaştırılması ve bu amaç doğrultusunda bir toplumsal yapının kurulmasıdır Bu amaçla söylediği sözler ve yaptığı uygulamalar, kimi zaman farz, kimi zaman haram, kimi zaman müstehab, kimi zaman da mübah diye nitelendirilen hükümlere kaynaklık etmektedir Bu durum, Kur’an’ın buyrukları doğrultusunda, Hz Peygamber’e itaatin ve onu örnek edinmenin bir gereğidir (Yrd Doç Dr Osman Güner, Sünnetin Anlaşılması Sorunu (Makale) Diyanet İlmî Dergi, cilt: 35, sayı: 4, s 59, 60, 72)

“Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim (Ahmed b Hanbel, Müsned, cilt: 2, s 381) buyuran Hz Peygamber’in, gerçekten, güzel ahlâkla yoğrulmuş hayat tecrübesini araştırmaya, ondan yararlanmaya, her zaman olduğu gibi bugün de çok ihtiyacımız vardır Sevgili Peygamberimiz’i, onun güzel ahlâkını, davranış ve uygulamalarını, gelişen dünya şartlarına yön verecek, insanlığın problemlerine çözüm getirecek Kur’anı Kerim’i zenginliği ile yeniden tanımalı ve tanıtmalıyız Onun hayatı, muhabbet, şefkat, fazilet, ihlâs ve samimiyet dolu bir hayattır O, insanlığa, Allah’ın en mükemmel ve son dini olan İslâmiyeti tebliğ etmiş, Yüce Allah, kullarına olan nimet ve ihsanını onunla tamamlamıştır O, insanları bir tek Allah’a iman etrafında toplanmaya dâvet etmiş, muhabbet ve şefkatle birbirine bağlı, fazilet sahibi bir İslâm topluluğu meydana getirmiştir Onun büyüklüğü ve başarısı; en güzel usullerle doğru yollardan insanlığı iyiliğe dâvet etmesindendir

Bu geniş kapsamlı tanıma ve tanıtma, anlaşmazlıklar, siyâsî, felsefî ve ideolojik çalkantılar, ihtiraslar, savaş korkusu, maddî keşmekeşlik içinde çalkalanan ve bunalan insanlığa bir rahatlama ve huzur getirecektir İnsanlık aradığı güven, huzur ve mutluluğu onda bulacaktır
Muazzez Peygamberimizin doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhiler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir Onun doğumunu anmaktan asıl maksat, evrensel olan risâletini, yüksek ahlâkını, fazîletini, adâlet ve doğruluğunu hatırlamak ve bunları hayatımızda uygulama azmini tazelemektir Yüce Allah’ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yeğane yolu, Hz Peygamber’in yolundan gitmektir Bu konuda Kur’anı Kerim’de şöyle buyurulur: “(Ey Muhammed!) De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir (Âli İmrân, 31) Bu ayette de belirtildiği gibi, Allah’ı hoşnut etmek, O’nun Peygamberine uymak ve onu örnek almakla mümkündür

Şükrü Özbuğday
Konya Müftüsü

 
858,497Konular
982,125Mesajlar
30,082Kullanıcılar
SEDATcan2525Son üye
Üst Alt