Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Nutuk'tan Ya Bağımsızlık Ya Ölüm

Nutuk'tan Ya Bağımsızlık Ya Ölüm
0
147

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Nutuk'tan Ya Özgür Ya Vefat

YA BAĞIMSIZLIK YA VEFAT

1919 yılı Mayısının 19 uncu günü Samsun'a çıktım Genel şart ve dış görünüş: Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmis, koşulları ağır bir Mütareke Anlaşmasıimzalanmış Büyük Savaşın uzun yılları baştan başa, ulus yorgun ve fakir bir durumda Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta Güvey Ferit Paşa'nın başkanlığındaki Hükümet, cılız, onursuz, ürkek, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş
Ordunun elinden silâhları ve cephanesi dargın ve alınmakta
İtilâf devletleri, Mütareke Anlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar Birer uydurma nedenle, İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbulda Adana iline Fransızlar; Urfa, Maraş, Antebe İngilizler girmişler Antalya ile Konyada İtalyan birlikleri, Merzifonla Samsunda İngiliz askerleri bulunuyor Her yanda tanıdık olmayan devletlerin subay ve memurları ve özel adamları çalışmakta sonradan, sözümüze başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 mayıs 1919 da İtilaf devletlerinin yerinde bulmasıyla Yunan ordusu İzmire çıkarılıyor
diğer taraftan, yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar, sıcacık, açık, özel arzu ve amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce çökmesine çalışıyorlar
Bu açıklamadan sonradan genel durumu, daha dar bir çerçeve içine alarak, çabuk ve kolayca, her zaman birlikte gözden geçirelim:
Düşman devletler Osmanlı Devletine ve ülkesine fiziksel ve tinsel bakımdan saldırmışlar; yoketmeye ve paylaşmaya karar vermişler Padişah ve Halife olan kişi, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor Hükümeti de benzer durumda Farkında Olan olmadığ halde başsız kalmış olan halk, karanlık ve kesin olmama içinde, olup bitecekleri bekliyor Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını anlamaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve olaylardan etkilenebilme güçlerine göre kurtuluş çaresi saydıkları yollara başvuruyorlar Ordu, adı var, kendi değil bir durumda Komutanlar ve subaylar, Genel Savaşın bunca can sıkıntısı ve güçlükleriyle bitkin, yurdun parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde derinleşen karanlık facia uçurumunun kıyısında kafaları, çıkar yol, kurtuluş yolu aramakta Burada, böylece manâlı olan bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım Millet ve ordu, Padişah ve Halifenin hayınlığından haberli olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana aleyhinde yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla doğru ast ve sakin Halk ve ordu, kurtuluş yolu düşünürken bu atadan gelen alışılmışlık dolayısıyla kendinden önce ulu halifeliğin ve padişahlığın kurtuluşunu ve dokunulmazlığını düşünüyor Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavramaya kabiliyetli yok Bu inançla bağdaşmaz görünüm ve düşüncelerini açığa vuracakların vay haline! Derhal dinsiz, vatansız, hayin, istenmez olur Bir diğer kayda değer noktayı da anlatmak gerekir Kurtuluş yolu ararken, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek, esas ilke gibi görülmekteydi Bu devletlerden yalnız biriyle bile başa çıkılamayacağı kuruntusu, hemen tüm kafalarda yer etmişti Osmanlı Devleti'nin yanında, koskoca Almanya, AvusturyaMacaristan varken hepsini ansızın yenen, yerlere seren itilâf kuvvetleri aleyhinde, tekrar onlarla düşmanlığa varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı Bu anlayışta olan yalnız insanlar değildi; özellikle, seçkin denilen halk müziği bile böyle düşünüyordu
Öyleyse, kurtuluş yolu ararken iki şey laf konusu olmayacaktı İlkin, İtilâf devletlerine aleyhinde düşmanlık durumuna girilmeyecekti; sonradan da, Padişah ve Halifeye canla başla bağlı kalmak esas durum olacaktı
Şimdi baylar, müsade verirseniz size bir soru sorayım: Bu şart ve koşullar karşısında kurtuluş için, nasıl bir karar düşünülebilirdi? Açıkladığım bilgilere ve gözlem sonuçlarına göre üç türlü karar ortaya atılmıştı: Birincisi, İngiltere'nin koruyuculuğunu dilemek; ikincisi, Amerika'nın güdümünü arzu etmek Bu iki türlü karara varmış olanlar, Osmanlı Devletinin bir tamamiyle kalmasını düşünenlerdir Osmanlı ülkesinin çeşitli devletler arasında paylaşılmasından ise, bu ülkeyi tamamiyle bir devletin kanadı aşağı bulundurmayı yeğleyenlerdir Üçüncü karar, yöresel kurtuluş yollarıyla ilgilidir Mesela: Bir Takım bölgeler, kendilerinin Osmanlı Devleti'nden koparılacağı görüşüne aleyhinde ondan ayrılmamak yollarına başvuruyor Bir Takım bölgeler de, Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılacağına, Osmanlı ülkesinin paylaşılacağına olup bitti gözüyle bakarak kendi başlarını kurtarmaya çalışıyorlar Bu üç türlü kararın gerekçesi, yapmış olduğum talimat arasında vardır
Efendiler, ben bu kararların hiçbirini uygun bulmadım Çünkü bu kararların dayandığı tüm kanıtlar ve mantıklar çürüktü, temelsizdi Sahiden, içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti Osmanlı ülkesi tüm bütüne parçalanmıştı Apaçık bir avuç Türk'ün barındığı bir cet yurdu kalmıştı Son olarak, bunun da paylaşılmasını karşılamak için uğraşılmaktaydı Osmanlı Devleti, onun bağımsızığı, padişah, halife, hükümet, bunların tümü kavramı kalmamış birtakım yararsız sözlerdi Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım dilemek düşünülüyordu ? O halde sağlam ve reel karar ne olabilirdi? Beyler, bu durum karşı bir tek karar vardı O da kamu egemenliğine dayanan, pervasız, şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur
Bu kararın dayandığı en sağlam düşünüş ve mantık şu idi: Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve Onurlu bir millet olarak yaşamasıdır Bu, ancak bütün bağımsız olmakla sağlanabilir Ne denli varlıklı ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir kamu, medeni insanlık karşı uşak durumunda kalmaktan kendini kurtaramaz Yabancı bir devletin koruyuculuğunu dilemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir Doğrusu bu bayağılık duruma düşmemiş olanların, can atarak başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez Ama, Türk'ün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür Böyle bir millet, tutsak yaşamaktansa yokolsun, daha iyidir
Ö y l e y s e, y a b a ğ ı m s ı z l ı k, y a ölüm! İşte reel kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktı Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim Ne olacaktı? Tutsaklık Peki efendim, öteki kararlara uymakla da sonuç bu çıkmayacak mıydı? Şu ayrımla ama, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve şüphesiz, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, arkadaş ve düşman gözündeki yeri çok diğer olur Daha Sonra, Osmanlı soyunu ve devletini sürdürmeğe kastetmek, kesinlikle Türk ulusuna karşısında en büyük kötülüğü yapmaktı Çünkü halk, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, padişahlık sürüp giderse, bu hür güvenli sayılamazdı Bundan Böyle yurtla, ulusla hiç bir vicdan ve fikir bağı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl yerinde görülebilirdi?

Son sözlerimi bilhassa memleketimizin gençliğine yöneltmek istiyorum
Gençler !
Cesaretimizi artıran ve sürdüren sizsiniz Siz almakta olduğunuz nezaket ve irfanla, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, düşünce hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız
Ey yükselen yeni nesil ! Gelecek sizindir Cumhuriyeti biz kurduk Onu yüceltecek yaşatacak olan sizsiniz

Bu konuşmamla, millî hayatı sona ermiş farzedilen büyük bir milletin bağımsızlığını nasıl kazandığını; ve bilim ve tekniğin en son esaslarına dayalı, millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmağa çalıştım
Bugün ulaşmış olduğumuz sonuç, yüzyıllardan beri çekilen millî felâketlerden alınan derslerin ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir
Bu sonucu, Türk Gençliğine emanet ediyorum


Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK *
 
858,496Konular
982,341Mesajlar
30,208Kullanıcılar
EvtenSon üye
Üst Alt