Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

O güneş hiç batmadı

O güneş hiç batmadı
0
139

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
En yalın tarifiyle Asrı Saadet, insanların en hayırlısı Fahri Kâinat sav Efendimiz’in ve yine O’nun mübarek ifadeleriyle “insanların en hayırlılarının birlikte yaşadığı çağdır

Alemlere Rahmet ve insanlığa en güzel örnek olmak üzere Son Peygamber sav’in risaletine şahitlik etmiş, yine insanlığın hidayet menbaı Kur’anı Hakim’in indirildiği insanlığın altın çağı

Yani saadetin, mutluluğun, bahtiyarlığın, bahtiyarların çağı

Ki o bahtiyarların çoğu, bahtlarının açılacağı gün gelmeden önce karanlık bir dünyaya doğmuş, zulmün, zulmetin, cehaletin ne olduğunu içinde yaşayarak görmüşlerdir

O kutlu çağın güneşi doğduğunda insanlık tam anlamıyla karanlıktaydı Hz İsa Aleyhisselam’dan sonra yaklaşık altı yüzyıl geçmiş, O’nun tebliğ ettiği tevhid dini tahrif edilmiş, vicdan ehli olan fakat küfür ehlinin nüfuzu karşısında sesleri boğulan az sayıdaki kişiden başka insanlara yol gösterecek kimse de kalmamıştı

Çirkin menfaatçılığa hizmet eden sahte ilâhlara tapınıldığı, yalnızca güçlü olanların insan muamelesi gördüğü ve onların haksız isteklerinin ilâhî kurallar hükmünde olduğu bir dönem yaşanmaktaydı

Allah’a şeksiz iman edilmiyor, şiddet fazilet sayılıyor, fuhuş meşru görülüyor, ırkçılık, sömürü ve bâtıl inançların şekillendirdiği bir sistem hüküm sürüyordu

Ama bir taraftan okumayazmanın olduğu, ticaretin geliştiği, önemli kültür birikimine sahip toplumların da yaşadığı bir dönemdi Fakat tıpkı önceki peygamberlerin tebliğinden bir süre sonra insanların sapıtarak içine düştükleri karanlık dönemler gibi, nefsin arzuları, şeytanın hileleri hayatın belirleyici unsuru olmuştu Ta ki miladî 610 yılına, yani Fahri Kâinat sav Efendimiz’in risaletle görevlendirildiği güne kadar

Hz İbrahim Aleyhisselam’ın, mübarek hanımı Hacer annemizi ve oğlu İsmail’i bıraktığı, alemlere bereket ve hidayet kaynağı olan ilk evin, ilk mabedin kurulduğu bu topraklara, Cenabı Hak 570 yılında alemlere rahmetini gönderdi

Alem, yıldızıyla, güneşiyle, taşıyla, toprağıyla, kurduyla, kuşuyla bayram etti Gelen çok sevgiliydi Sevgili’nin sevgisiydi

Çok azı hariç, insanlar bunu fark edemediler Fakat hayatının her döneminde kendinden ortaya çıkan fevkalâdeliklere de hayranlık duydular Diğerlerinden bir farkı olduğunu hissettiler O’na saygı duydular, güvendiler, danıştılar, işlerini emanet ettiler

Bir gün Cenabı Mevlâ, Habibi Kibriyası’na, haydi çık uyar onları, tuttukları yol, yol değil; tevbe edip sana uysunlar, saadete ersinler buyurdu

O günden sonra saadetin talipleri, nasiplileri ortaya çıkmaya başladı Her şeylerini terk etmeyi göze alarak, Fahri Cihan Efendimiz’in eline sarılarak yalnızca saadete talip oldular

Kendi ellerinde olanı, elleriyle yapıp ettiklerini bıraktılar Gönüllerini sildiler ve yalnızca O’nun vereceklerine açtılar Sahabei Güzin kendini Rasulullah sav’e teslim etti O da onları kucaklayıp kuşattı Kuşatan, saran, Allah’ın rahmetinden başka bir şey değildi Kim Allah’ın rahmetiyle kuşatılırsa, onun için saadetten başka yol yoktur

İşte rahmetin böylesine kuşatıcı olduğu bu döneme Asrı Saadet dendi Savaşlar, açlık, yokluk, zorluk, nasipsizlerin zulmü bu saadeti engellemedi

Aksine, Ashabı Güzin’in karşılaştığı her zorluk imanlarını pekiştirdi

Hülefai Râşidîn dönemi, Tabiûn ve sonra gelenler hep bu saadetten nasiplerini aldılar, almaya da devam ediyorlar

Kişiler fanidir, fakat Allah’ın rahmeti fena bulmaz, yok olmaz, o talep edeni bulur Talip olan, Ashabı Güzin gibi Allah Rasulü’nün sevgisiyle kuşatılır Said olur, bahtiyarlar zümresine katılır

İnsan neye talip olduğuna dikkat etmeli Bugün müslümanlar, Lât, Uzza gibi taştan, tahtadan putlar yapıp tapacak değiller elbette Fakat unutmamalı ki, onları ilâhlaştıran, kullanılan malzeme değil, insanların talep ve istekleriydi

Nefsinin hevâsını ilâh edinenlerden olmak, dini arzularına uydurmak her devrin en büyük tehlikesidir Fakat tehlikenin olduğu yerde rahmet de eksik olmamıştır

Cenabı Mevlâmız insanı hiçbir zaman başıboş bırakmadı Peygamberlerin mukaddes mirası asla kaybolmadı

Bugün hem Mukaddes Kitabımız, hem Habibi Kibriya’nın sünneti seniyyesi, hem de velâyet nuru bütün ihtişamı ile parlamaya devam ediyor, lütfu ilâhî ile kıyamete kadar da böyle olacak

Karanlık ne kadar yoğun olursa olsun, cahiliyye ne kadar güçlü olursa olsun, o nur her devirde kainatı ışığı ile yıkayacak güçtedir

Biz müminler Rasulullah sav’i on dört asır önce yaşamış bir insan olarak görmekten ziyade, O’nu kalbimizin baş köşesinde candan öte can olarak yaşamaya devam ederiz Her gönülden salât u selam okuyuşumuzda O’nun mübarek tebessümünden bir ışıltı gözümüzün önünden geçiverir O’nun ümmeti olmak bizim için en büyük şereftir

Ve Asrı Saadet bizim için asla bir nostalji değildir Değil 21’nci asırda, 121’inci asırda da yaşasak bir yanımız hep oradadır, oralıdır O devrin hüzünleri, coşkuları kalbimizde dün gibi sıcaktır

Saadete talip olanlar için Asrı Saadet devam ediyor Saadete talip olan hep saadet bulacak

Semerkand
 
858,498Konular
982,055Mesajlar
30,042Kullanıcılar
SarrafffSon üye
Üst Alt