Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Odev İcatlar

Odev İcatlar
0
87

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,753
Etkileşim
89
Puan
48
F-D Coin
0
Odev İcatlar
Odev İcatları


Daktilo
Daktilo, 19 yuzyılda Amerika'da bulundu Daktilonun ilk orneklerine tipografadı verilmişti Tipograf 1829 yılında William Burt tarafından yapılmıştı Bu makinenin bircok parcası tahtadandı Harfleri bulabilmek icin, yazı yazanın bir cerceve uzerindeki kolu cevirmesi gerekiyordu 1868 yıllarına doğru daha gelişmiş modeller yapıldı İlk daktilo makinesini satın alanlar arasında yazar Mark Twain de vardı

Pusula
Karalar gozden kaybolduktan sonra, denizde artık deneysel kurallara dayanılarak yol bulmak ve bunu surdurmek imkansızdı Bilimsel tekniğe baş vurmak zorunlu olmuştu Gidilecek mesafe cok uzak oldu mu, dunyanın kuresel yuzeyi duz bir planda gosterilemiyordu Bu nedenle, gemiciler son care olarak XVI yuzyıla kadar kullanılacak Yer yuvarlağına baş vurdular; artık geminin bulunduğu yer, enlem ve boylamlara gore belirlenmekteydi

Bunun icin de X yuzyılda Araplardan gelme usturlaplar kullanılmakta; bunlarla yıldızların yukseltisi bulunarak kabaca bir enlemboylam tayini yapılmaktaydı Ne var ki, boylam hesaplarında birkac dereceye varan hatalar yapıldığından, işler karışıyordu Gemiciler, bu cocukluk cağındaki yontemlerle kalmış olsalardı, kıyılardan uzaklaşmaya dunyada cesaret edemezlerdi Ama neyse ki, ellerinde pusula vardı

Pusula: İşte bir Cin icadı daha! Isın sulalesi zamanında (265419), Cinliler mıknatıslı bir iğne sayesinde Guneyi belirleyebiliyorlardı İğnenin bu ozelliğinden yararlanmak icin 424'te Mıknatıslı arabalaryapıldı Bu arabalar, dikey bir eksen cevresinde donen bir heykel taşımaktaydı Heykel, icinde gizli bulunan bir mıknatısın etkisiyle hep guneye donuk dururdu

Cinlilerin kendilerine mal ettikleri bu icadın gercek mucitleri Normanlardır Bunlar, 874'te İzlanda'yı fethetmişler; 932'de Gronland'ı keşfetmişler ve 1000 yılında yani Kolomb'dan beş yuzyıl once Amerika'ya ayak basmışlardı Pusulaya sahip olmasalardı, bu olağanustu başarılara nasıl ulaşabilirler, acık denizlerde binlerce millik mesafeleri nasıl aşabilirler ve hareket ettikleri noktaya nasıl donebilirlerdi?

Her neyse, Fransa'da pusuladan ilk olarak 1200'de soz edilmeye başlandı Bunu, 1207'de İngiltere ve 1213'te İzlanda izledi Pusulanın ilkel bir yapısı vardı o zamanlar İlk onemli gelişmeyi gercekleştiren Pierre de Maricourt oldu (1269) İğneyi bir mile gecirdikten sonra, bunu bir yanı saydam ve derecelenmiş bir kutunun icine yerleştirdi Boylece gemicilerin pergeli halini alan bu gerec, artık onlara etkili bir rehber olabilecek; bilinmeyen denizlere acılmalarını ve buyuk keşifler cağını acmalarını sağlayacaktı

Sismograf
Depremleri kaydeden, şiddetini, uzaklığını gosteren alete sismograf(depremyazar) denir Sismograf, sarkac esasına dayanır Yer sarsıldığı sırada, sarkacın ucundaki yuvarlak ağır topuz, suredurum kanununa uyarak, hareketsiz kalır Yeryuzunde duran bir kimse, yerle birlikte gidip geldiği icin, sarkacı hareket eder gibi gorur Topuzun ucunda bir kalem vardır Kalemin ucu bir makara uzerinde sanlı duran kağıda değer Yer sarsılınca kağıt da sağa, sola, yukarı aşağı gidip geleceği, topuz ise hareketsiz duracağı icin, kalem kağıda bu hareketleri cizer

Bu basit esas uzerine yapılmış olan ilk sismograflar sonradan cok daha gelişmiş, pek duyarlı sismograflar yapılmıştır Bu arada, bugun rasathanelerde, bir depremi gereği gibi kaydedebilmek icin, genel olarak, uc ayrı sismograf kullanılır Bunlardan biri dikey, ikisi de yatak hareketleri kaydeder Boylece, bir depremin yonleri belirtilmiş olur
Sismograflardan petrol aramalarında da faydalanılır: Petrol aranan yerde 2030 m derinlikte bir cukur kazılır Buraya dinamit sarkıtılıp ateşlenir Bu patlamanın etkisiyle yeraltında ses dalgalan meydana gelir Ses dalgalarının ceşitli tabakalarda ayrı ayrı hızı olduğuna gore, sarsıntıların sismografla kaydedilen hızından, ses dalgalarının bir petrol tabakasından gecip gecmediği anlaşılır

Guneşte Kararan Gozlukler
Guneş ışığına maruz kaldığında kararan gozluk camları ilk olarak 1960'ların sonlarında geliştirildi, yaygın olarak kullanılmaya başlanılması ise 1990'lı yıllarda oldu

Bu tip gozluk camlan fotokromik veya fotokromatik adı verilen ve yuzde 0,01 ile 0,1 arasında gumuş kristalleri ihtiva eden ozel camlardan yapılırlar Kristaller normalde şeffaf olup son derecede kucukturler ve gozluk camına bakıldığında fark edilmezler

Gozluk camlarına bol miktarda Ultraviyole ışın ihtiva eden guneş ışığı geldiği zaman kristallerdeki gumuş iyonları etkilenerek gumuş atomlarına donuşur ve camın icinde kucuk gumuş parcacıklar oluşturmaya başlarlar Bu siyahbeyaz fotoğrafcılıktaki partikullerin oluşumuna benzer ve tamamen kimyasal bir reaksiyondur

Bu gumuş parcacıkları sivri uclu ve o kadar duzensiz şekillerdedirler ki gelen ışığı olduğu gibi absorbe ederler, hicbir rengi yansıtmazlar ve dolayısıyla kararırlar

Gozluk tekrar loş bir ortama goturulduğunde, gumuş atomları tekrar birleşerek gumuş kristalleri haline donuşurler ve gozluk camının rengi normale doner Her iki yondeki kimyasal reaksiyonlar da cok hızlı cereyan ederler Eğer fotokromatik camlar tekrar eski haline donmezlerse fırında kısa sure ile (cerceveyi eritmeyecek kadar) ısıtılmaları onerilir

Başlarda gozluk camının tumu fotokromatik olarak yapılıyordu Tabii kararma olayı da camın kalın olduğu kısımlarda daha koyu, ince kısımlarda daha acık oluyordu Sonraları merceklerin uzerleri milimetrenin binde beşi kalınlığında kaplanmaya başlandı

Gunumuzde ise merceğin milimetrenin binde 150'si kalınlığındaki kısmı bir banyoya daldırılarak fotokromatik tabaka kimyasal reaksiyon yolu ile merceğin bunyesine işleniyor

Fotokromatik camlar gorduğumuz ışığa değil Ultraviyole ışınlarına hassastırlar ve reaksiyona girerler Dolayısıyla Ultraviyole ışınlarını gecirmeyen camların arkasında, arabaların icinde, ortam cok ışıklı da olsa kararmazlar

Teleskop
Yeni gokyuzu gorunumunun oluşmasında kesin rolu oynayacak olan adım, sadece uzmanlarca takdir goren astronomik hesapların geliştirilmesi calışmaları değildir Bunu sağlayan Guneş, Ay ve yıldızların daha yakından incelenebilmeleri icin gokyuzu cisimlerini Yeryuzu'ne yaklaştıran ve herkesin yararlanabildiği bir fizik aracı olan teleskopun icadı oldu

Buyuk olasılıkla teleskop, bir bilimsel faaliyet urunu olarak icat edilmiş değildir Hollanda'da gozluk uretiminde ortaya cıkan bir yan urundur Efsane, 1600 yıllarında bir cocuğun, Lippershey'in dukkanında, bir mercekten, vitrinde duran bir diğer merceğe baktığı ve bunun da dışardaki cisimleri daha yakın gosterdiğini farkettiği şeklindedir

Teleskopun icadı icin bir bilimsel dehanın gerekmemiş olması, aslında bu icadın zamanının da coktan gelip gecmiş olduğunu gostermektedir Teleskopa her zaman icin ihtiyac duyulmuştu ama gercekleştirilebileceği duşunulmediğinden, bu alanda herhangi bir girişimde bulunulmamıştı

Oysa bunu sağlayabilecek arac ve yollar aslında 300 yıldır ortadaydı Ancak şans eseri icadına neden olan olay, 16 yy'ın artan zenginliği icinde, optik uretiminin de nicel bakımdan yoğunlaşması oldu

Trafik Işıkları
Kırmızı ve yeşil ışıklı trafik lambası ilk kez 1868 yılında, Londra'da kullanıldı Henuz motorlu aracların icat edilmediği o tarihte, at arabalarının yoğun olduğu bazı caddelerde, gaz lambası ile trafiğin duzenlenmesine calışılmıştı Daha sonraları, 1920'de ABD'nin Detroit Kenti'nde demiryolu sinyalizasyon sisteminden esinlenen bir trafik lambası kullanıldı

Gunumuzde kullanılan trafik lambasının patenti ise ABD'li Garrett Augustus Morgan'a aittir Morgan, buluşunun patentini 23 Kasım 1923 tarihinde Cleveland'de aldı ve buluşunu bir sure sonra General Electric'e sattı

Takvim
Zaman bolumleme sistemi Yılın gunlerini gosteren cetvel

Gecen zamanı olcmek icin, hareketleri duzenli olan ve kolaylıkla gozlemlenebilen iki yıldızdan yararlanılır: bunlardan biri Ay, oteki Guneş'tir Ay'ın 29,5 gunde bir tekrarlanan ve l yılda 12 evreden oluşan bir hareketi vardır Guneş ise, mevsimlere gore değişen bir yuksekliğe ulaşır ve hareketini 365 gun 6 saatte tamamlar Bu nedenle de ay ve guneş takvimleri yapılmıştır

Ay takviminde, Ay'ın evrelerini izleyen 29 ve 30 gunluk almaşık 12 ay vardır; bu 12 ay, 354 gunluk bir ay yılı oluşturur Ancak bu yıl mevsimlerin ritmine uymaz (11 gun kısa) Guneş takviminde ise yıl, tersine, mevsimlerin ritmini izler, ancak aylar (30 ya da 31 gunluk), Ay'ın evrelerine denk duşmez (l gun fazla)



alıntı
 
858,506Konular
983,084Mesajlar
33,115Kullanıcılar
smrnr16Son üye
Üst Alt