iltasyazilim
FD Üye
Kastamonu Üniversitesi'nde tefsir ve tasavvuf alanlarında uzman olarak görev yapan Doç Dr Dilaver Selvi, okuma ve ilim konusunda Serhaber okuyucularıyla önemli şeyler paylaştı
Yapılan ibadetlerin mevsimlik olmadığını dile getiren Doç Dr Dilaver Selvi, Her gün yapılan ibadetler var İslamiyet, insanın yapığı tüm işlere önemi nispetinde değer verir, ölçü getirir, usul yani edep öğretir; öyle ki dinimiz insanın yapacağı oyun, eğlence ve şakaya bile ölçü getirir, böylece Müslümanı devamlı hayır, güzellik ve rahmet içinde tutar, onu boş ve zararlı şeylerden korur Edebe uyan kimse dünyada ve ahirette mutlu olurdedi
Hastalıklarımızı, okuduğumuz sürece öğreniriz
Mükellef olan bir kimsenin ağzından çıkan tek kelimenin dahi onun lehine ya da aleyhine bir hüküm doğuracağını dile getiren Selvi, sözlerine şöyle devam etti, Kişi söyleyeceği sözlere de dikkat etmesi gerekir Bunun için gerekli meseleleri okumaya ve araştırmaya başlasa dili, gözü, gönlü veya diğer azalarıyla ilgili bir sürü vazife çıkar İnsanın gönlünde sevgi, nefret, kin, haset, kibir, ilahi takdire kızma veya razı olma gibi birçok hasletler vardır İlimle insan, kalbini saran kötü huylarını, manevi hastalıklarını ve onun yerine koyacak güzel hallerini öğrenir Kalbimizde kötü hasletlerden birisi varsa, onu ihmal ve unutmakla veya bende kötü bir huy yok!diyerek kendimizi kandırmayalım Alemlerin Rabb'i mükellef olarak insanı seçti, onu terbiye ve terakki için hazırladı Yani; yüce Allah, Kulum, şunları yap, şunları yapma!diyerek aslında bizi cennet gibi bir hayat içinde yaşatmak, emniyet ve rahmette tutmak istiyor
İslam, komadaki insan veya ölüm halindeki insan hariç herkesin yapacağı şekilde hükümler içeriyor
İslam'ın hükümlerinin zor olmadığını belirten Selvi, Allah rahmetiyle ibadetleri herkesin yapacağı şekle getirmiştir İslam, komadaki insan veya ölüm halindeki insan hariç herkesin yapacağı şekilde hükümler içermektedir Bu hükümler gecemizi, gündüzümüzü, bütün hayatımızı ilgilendiriyor İman, yüce Allah ile yapılan bir sözleşmedir Bu, dostluk sözleşmesidir Ona ahiddenir İman, kulun dost olarak yüce Rabbini seçmesi; İslam da bu ahdin yerine getirilmesidir, yani İslam, ahde vefadırdedi
Her yaptığımız işle ilgili görevlerimiz vardır
Selvi, devamla şunları söyledi, Uyku, yemek, komşuluk hukuku, annebaba hukuku, alışveriş yapmak gibi her gün ve devamlı yaptığımız işler vardır Bu işlerin hepsinde görevlerimiz vardır Bunların bir kısmı Farzı Ayın'dır Farzı Ayın, herkesin yapması gereken ilahi emirler ve görevlerdir Onlar, muhakkak bilmemiz gereken işlerdir, mükellef insan için su, hava ve gıdası gibi önemli ve vazgeçilmezdir Bunları bilmek ilimdir İlmin yolu, kitaptan okumak veya ehlinden dinlemektir Kendi tahmini ve hayali ile ilim olmaz İslam'ın hükümlerini rüyada öğrenemez ve düşünerek tefekkür edemezsin Allah (cc) kitapta nasıl emretmişse öylece öğrenmek lazım
Öğrendiklerimizi hayatımıza tatbik etmemiz gerekiyor
Selvi, öğrendiklerimizi hayata geçirdiğimiz zaman boş işleri, alıştığımız şeyleri terk etmemiz gerektiğini söyledi Selvi sözlerini şöyle sürdürdü, İlim ve edebe uyduğumuzda huzurlu , dengeli bir hayatımız ve düzenimiz olur Kalbimiz rahatlar Dinimizin ölçüleri hayatımızın her alanına renk verir Buna sıbgatullah denir Allah'ın boyası denir Allah (cc) buyuruyor: Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten(Bakara Sûresi 138ayet) Allah'tan daha güzel boyayı kim vurabilir Yani sizi daha güzel bir insan kılığına kim koyabilir Size daha iyi edebi kim öğretebilir? Tabii ki yerlerin göklerin yaratıcısı, cemal, celal ve cennetin sahibi Allah (cc)
Bu emaneti insan kabul etti
Allah (cc) İslam hükümlerini bize sanki cennetin numunesini yaşatmak için emretmiş Bugünkü Müslümanlar farzları dahi bilmediğimizden, bildiklerimiz noksan olduğundan, okumadığımızdan, dinlemediğimizden ve öğrenme yollarını kullanmadığımızdan mevcut halimize kanaat ediyoruz Bundan fazlasını yapamayız zannediyoruz Hâlbuki hayatın birçok alanında hiç gerekli olmayan, hatta zarar veren bir sürü şeylerle aklımızı meşgul ediyoruz Farz olan ilimleri öğrenmek yeterlidir Buna inanacağız Mükellef dediğimiz yaş 40 değil 15 yaşında başlıyor Bir kişi buluğa daha erken de girmiş olabilir Bu emaneti Allah yerlere ve göklere yükledi, fakat onlar kabullenmedi, bu emaneti insan kabul etti Bütün ilahi hükümler ilahi emanettir Onları şerefle öğrenmeli, zahmetine katlanmalı Bu zahmete katlanmayan, bu farzı, bu emaneti taşımayan nefisler, muhakkak bunun haricinde daha hayırlı bir iş bulamaz Boş şeylerle, zamanın eğlenceleriyle uğraşır, kendine yazık eder, vaktini ve nakdini boşa harcamış, günahlara dalmış, ayrıca o vaktin şükrü olan farz ibadeti terk ettiği için vebale girmiş olur Allah korusun
Kitap mı bulamadın, hoca mı bulamadın yoksa çok hayır işi yapmaktan okumaya vakit mi ayıramadın?
İlahi huzura çıkıldığı zaman cahil insanın kendini savunmasının çok zor olduğunu belirten Selvi, sözlerine şöyle devam etti: Mahşer gününde kitap mı bulamadın, hoca mı bulamadın, para mı bulamadın, zaman mı bulamadın, sen ne yaptın? Üzerine düşman saldırdı da, hep ateş altındaydın da şöyle bir sayfa kitap okuyacak vakit mi bulamadın? diye sorulsa kimse kendini savunamaz, geçerli bir mazeret ortaya koyamaz Vaktim yoktu diyemeyiz Şu an herkesin vakti var Teknoloji de bize bolca vakit sağlıyor Çok vakit kazandırıyor Eskiden bir adam, bir yere yolculuk yapsa, mesela 60 km yol gideyim dese 3 günde gidiyordu Şimdi aynı yola vasıta ile 1 saatte gidiyoruz Geriye kalan vakit ne olacak? Halbuki bize gelen ilmin yazıldığı, okunduğu günlerde hep yaya gidiliyordu Sahabe ve sonraki nesiller ilme öyle kıymet veriyorlardı ki, ona ilaç diye bakıyor, eğer gidip almazsam ölürümdiyorlardı Onun için her türlü zahmete katlanıyorlardı O zamanlarda şimdiki gibi ışık, bilgisayar, matbaa yoktu, bolca mürekkep, it, kalem, kitap, kağıt bulunmuyordu Ama şimdi hepsi var Vicdanın düşünmesi lazım Dünyayı abad mı ettik? Yani biz fakirlerle uğraşıyorduk, mazlumların elinden tutuyorduk, zalimlere durundiyorduk da okumaya fırsat mı bulamadık? Ya oturuyoruz, ya piknik yapıyoruz, ya yatıyoruz, ya boş işlerle uğraşıyoruz Bu vebal olur İnanarak, kolayından tutarak, sebeplerini de oluşturarak bu ilmin bir tarafından tutmamız lazım İlim bizim hayat okulumuzdur İlim öğrenmenin tatili de, mezuniyeti de emekliliği de yoktur Hadisi Şerif'te buyrulduğu üzere; Utlubul ilme minel mehdi ilal lahdi(Beşikten Mezara Kadar İlim Öğreniniz) Beşikteki çocuk ilim öğrenecek değil, fakat çocuğun kulağına söylenecek güzel şeyler, sevgi, dua ve zikirler, birer ilim olur İlim bize yüce Allah'ın en büyük ve en şerefli emanetidir İlmi sevelim Ona ulaşmanın bedelini ödeyelim Kim, hayırlı ilim, faydalı bilim ve salih amelle uğraşıyorsa, o, varlığına ve bütün varlığa şükrediyor demektir Kul şükrettiği zaman giydiği elbiseler, oturduğu ev, bindiği araba, yediği rızıklar, gezdiği yerler sevinir Çünkü, hepsi yüce Sevgili yolunda kullanılmıştır Şükürsüz ve zikirsiz kimseden ise alem şikayetçi olur Allah korusun
Yapılan ibadetlerin mevsimlik olmadığını dile getiren Doç Dr Dilaver Selvi, Her gün yapılan ibadetler var İslamiyet, insanın yapığı tüm işlere önemi nispetinde değer verir, ölçü getirir, usul yani edep öğretir; öyle ki dinimiz insanın yapacağı oyun, eğlence ve şakaya bile ölçü getirir, böylece Müslümanı devamlı hayır, güzellik ve rahmet içinde tutar, onu boş ve zararlı şeylerden korur Edebe uyan kimse dünyada ve ahirette mutlu olurdedi
Hastalıklarımızı, okuduğumuz sürece öğreniriz
Mükellef olan bir kimsenin ağzından çıkan tek kelimenin dahi onun lehine ya da aleyhine bir hüküm doğuracağını dile getiren Selvi, sözlerine şöyle devam etti, Kişi söyleyeceği sözlere de dikkat etmesi gerekir Bunun için gerekli meseleleri okumaya ve araştırmaya başlasa dili, gözü, gönlü veya diğer azalarıyla ilgili bir sürü vazife çıkar İnsanın gönlünde sevgi, nefret, kin, haset, kibir, ilahi takdire kızma veya razı olma gibi birçok hasletler vardır İlimle insan, kalbini saran kötü huylarını, manevi hastalıklarını ve onun yerine koyacak güzel hallerini öğrenir Kalbimizde kötü hasletlerden birisi varsa, onu ihmal ve unutmakla veya bende kötü bir huy yok!diyerek kendimizi kandırmayalım Alemlerin Rabb'i mükellef olarak insanı seçti, onu terbiye ve terakki için hazırladı Yani; yüce Allah, Kulum, şunları yap, şunları yapma!diyerek aslında bizi cennet gibi bir hayat içinde yaşatmak, emniyet ve rahmette tutmak istiyor
İslam, komadaki insan veya ölüm halindeki insan hariç herkesin yapacağı şekilde hükümler içeriyor
İslam'ın hükümlerinin zor olmadığını belirten Selvi, Allah rahmetiyle ibadetleri herkesin yapacağı şekle getirmiştir İslam, komadaki insan veya ölüm halindeki insan hariç herkesin yapacağı şekilde hükümler içermektedir Bu hükümler gecemizi, gündüzümüzü, bütün hayatımızı ilgilendiriyor İman, yüce Allah ile yapılan bir sözleşmedir Bu, dostluk sözleşmesidir Ona ahiddenir İman, kulun dost olarak yüce Rabbini seçmesi; İslam da bu ahdin yerine getirilmesidir, yani İslam, ahde vefadırdedi
Her yaptığımız işle ilgili görevlerimiz vardır
Selvi, devamla şunları söyledi, Uyku, yemek, komşuluk hukuku, annebaba hukuku, alışveriş yapmak gibi her gün ve devamlı yaptığımız işler vardır Bu işlerin hepsinde görevlerimiz vardır Bunların bir kısmı Farzı Ayın'dır Farzı Ayın, herkesin yapması gereken ilahi emirler ve görevlerdir Onlar, muhakkak bilmemiz gereken işlerdir, mükellef insan için su, hava ve gıdası gibi önemli ve vazgeçilmezdir Bunları bilmek ilimdir İlmin yolu, kitaptan okumak veya ehlinden dinlemektir Kendi tahmini ve hayali ile ilim olmaz İslam'ın hükümlerini rüyada öğrenemez ve düşünerek tefekkür edemezsin Allah (cc) kitapta nasıl emretmişse öylece öğrenmek lazım
Öğrendiklerimizi hayatımıza tatbik etmemiz gerekiyor
Selvi, öğrendiklerimizi hayata geçirdiğimiz zaman boş işleri, alıştığımız şeyleri terk etmemiz gerektiğini söyledi Selvi sözlerini şöyle sürdürdü, İlim ve edebe uyduğumuzda huzurlu , dengeli bir hayatımız ve düzenimiz olur Kalbimiz rahatlar Dinimizin ölçüleri hayatımızın her alanına renk verir Buna sıbgatullah denir Allah'ın boyası denir Allah (cc) buyuruyor: Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten(Bakara Sûresi 138ayet) Allah'tan daha güzel boyayı kim vurabilir Yani sizi daha güzel bir insan kılığına kim koyabilir Size daha iyi edebi kim öğretebilir? Tabii ki yerlerin göklerin yaratıcısı, cemal, celal ve cennetin sahibi Allah (cc)
Bu emaneti insan kabul etti
Allah (cc) İslam hükümlerini bize sanki cennetin numunesini yaşatmak için emretmiş Bugünkü Müslümanlar farzları dahi bilmediğimizden, bildiklerimiz noksan olduğundan, okumadığımızdan, dinlemediğimizden ve öğrenme yollarını kullanmadığımızdan mevcut halimize kanaat ediyoruz Bundan fazlasını yapamayız zannediyoruz Hâlbuki hayatın birçok alanında hiç gerekli olmayan, hatta zarar veren bir sürü şeylerle aklımızı meşgul ediyoruz Farz olan ilimleri öğrenmek yeterlidir Buna inanacağız Mükellef dediğimiz yaş 40 değil 15 yaşında başlıyor Bir kişi buluğa daha erken de girmiş olabilir Bu emaneti Allah yerlere ve göklere yükledi, fakat onlar kabullenmedi, bu emaneti insan kabul etti Bütün ilahi hükümler ilahi emanettir Onları şerefle öğrenmeli, zahmetine katlanmalı Bu zahmete katlanmayan, bu farzı, bu emaneti taşımayan nefisler, muhakkak bunun haricinde daha hayırlı bir iş bulamaz Boş şeylerle, zamanın eğlenceleriyle uğraşır, kendine yazık eder, vaktini ve nakdini boşa harcamış, günahlara dalmış, ayrıca o vaktin şükrü olan farz ibadeti terk ettiği için vebale girmiş olur Allah korusun
Kitap mı bulamadın, hoca mı bulamadın yoksa çok hayır işi yapmaktan okumaya vakit mi ayıramadın?
İlahi huzura çıkıldığı zaman cahil insanın kendini savunmasının çok zor olduğunu belirten Selvi, sözlerine şöyle devam etti: Mahşer gününde kitap mı bulamadın, hoca mı bulamadın, para mı bulamadın, zaman mı bulamadın, sen ne yaptın? Üzerine düşman saldırdı da, hep ateş altındaydın da şöyle bir sayfa kitap okuyacak vakit mi bulamadın? diye sorulsa kimse kendini savunamaz, geçerli bir mazeret ortaya koyamaz Vaktim yoktu diyemeyiz Şu an herkesin vakti var Teknoloji de bize bolca vakit sağlıyor Çok vakit kazandırıyor Eskiden bir adam, bir yere yolculuk yapsa, mesela 60 km yol gideyim dese 3 günde gidiyordu Şimdi aynı yola vasıta ile 1 saatte gidiyoruz Geriye kalan vakit ne olacak? Halbuki bize gelen ilmin yazıldığı, okunduğu günlerde hep yaya gidiliyordu Sahabe ve sonraki nesiller ilme öyle kıymet veriyorlardı ki, ona ilaç diye bakıyor, eğer gidip almazsam ölürümdiyorlardı Onun için her türlü zahmete katlanıyorlardı O zamanlarda şimdiki gibi ışık, bilgisayar, matbaa yoktu, bolca mürekkep, it, kalem, kitap, kağıt bulunmuyordu Ama şimdi hepsi var Vicdanın düşünmesi lazım Dünyayı abad mı ettik? Yani biz fakirlerle uğraşıyorduk, mazlumların elinden tutuyorduk, zalimlere durundiyorduk da okumaya fırsat mı bulamadık? Ya oturuyoruz, ya piknik yapıyoruz, ya yatıyoruz, ya boş işlerle uğraşıyoruz Bu vebal olur İnanarak, kolayından tutarak, sebeplerini de oluşturarak bu ilmin bir tarafından tutmamız lazım İlim bizim hayat okulumuzdur İlim öğrenmenin tatili de, mezuniyeti de emekliliği de yoktur Hadisi Şerif'te buyrulduğu üzere; Utlubul ilme minel mehdi ilal lahdi(Beşikten Mezara Kadar İlim Öğreniniz) Beşikteki çocuk ilim öğrenecek değil, fakat çocuğun kulağına söylenecek güzel şeyler, sevgi, dua ve zikirler, birer ilim olur İlim bize yüce Allah'ın en büyük ve en şerefli emanetidir İlmi sevelim Ona ulaşmanın bedelini ödeyelim Kim, hayırlı ilim, faydalı bilim ve salih amelle uğraşıyorsa, o, varlığına ve bütün varlığa şükrediyor demektir Kul şükrettiği zaman giydiği elbiseler, oturduğu ev, bindiği araba, yediği rızıklar, gezdiği yerler sevinir Çünkü, hepsi yüce Sevgili yolunda kullanılmıştır Şükürsüz ve zikirsiz kimseden ise alem şikayetçi olur Allah korusun