Ölüm kavramı çocukların en çok merak ettikleri konulardan biridir. Çevrelerinde ölümle ilgili konuşmaları duyar, televizyonda ölüm haberlerini dinler, çeşitli ölüm olaylarına tanıklık ederler. Ölüm hakkında çok küçük yaşlardan itibaren sorular sorabilirler. Çocukların yaşlarına göre ölüm kavramını algılayışları farklılık gösterir.
2 yaşından önce ise ölümle ilgili hiçbir fikirleri yoktur. 2 yaşından sonra belli belirsiz de olsa ölümü anlamaya başlarlar. Ancak ölüm onların gözünde uzun süreli bir ayrılık ya da yolculuk gibidir.
2-5 yaşlarında çocuklar ölümü duyarlar. Ölümün anlamını nefes alamama veya kalbin atmaması olarak algılarlar. Bu durum onların tam olarak ölümün anlamını kavrayamadıklarını gösterir. Çocuklar ölen kişilerin nasıl yemek yediklerini, mezarda nasıl yürüdüklerini vb. merak ederler.
3-4 yaş çocuğu için ölüm; sadece canlılar için değil, cansızlar için de geçerlidir. Ölüm uzun sürecek bir yolculuk olarak düşünülür.
Küçük çocuklar ölüm sözcüğünün anlamını tam olarak bilmeden kullanabilmektedirler. Bu dönemde ölüme ilişkin soyut açıklamaları anlamakta güçlük çekerler. Bu yaşlarda çocuklar somut düzeyde düşünürler. Küçük çocuklarda ölüm kavramı tam olarak gelişmese de bu yaşlarda sevdiklerinden birini kaybetmeye aşırı tepki beklemek doğaldır. İki yaşındaki çocuklar bile sevdikleri kişinin artık var olmadığını anladıklarını ifade edebilirler.
Beş yaşlarında, ölüm uzun bir uyku ile eş anlama gelebilir ve yavaş yavaş korkutucu olmaya başlar. Çocuk annenin babanın ölüp ölmeyeceğini sık sık sorar. Eğer anne yatıştırmak amacı ile ölümün uykuya benzediğini anlatmış ise kimi çocuklarda yatağa yatmaktan, uykuya dalmaktan korkma ortaya çıkabilir. Gene bu yaşlarda çocuklar gömülmeyle ilgili yanıtlanması oldukça güç sorular sorarlar: Ölülerin toprak altında nasıl kımıldayabildikleri, ne yiyip ne içtikleri, nasıl hava aldıklarına ilişkin sorulardır bunlar. Bu sorular çocukların, ölümün bir son, geri dönülmeyen bir bitiş olduğu düşüncesini benimsemekte güçlük çektiklerini kanıtlar.
Beş- altı yaşlarında, çocuklar ölüm ile hastalık ve yaşlılık arasında bir ilişki olduğunu kavramaya başlarlar. Yaşlı ve ak saçlı herkesin yakında öleceğini sanırlar. Gene de, ölümden, uykudan uyanır gibi geri dönülebileceği düşüncesi baskındır. Uyuyan Güzel, Pamuk Prenses gibi çocuk masallarında ölüler bir öpücükle dirilirler. Çizgi filmlerde, yutulan canlılar dip diri çıkar; ezilen, uçuruma yuvarlanan kahramanlar ayağa kalkıverirler. Masal ve öykülerde hep kötüler ölür. Ölüm hep kötü kişiler için bir ceza olarak gösterilir. Böylece çocuk ölümü kendinden uzak olarak görür.
Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatabiliriz?
Çocuklar ölüm olayı ile karşılaşmadan önce ölüm kavramının yaş düzeyinde sağlıklı bir şekilde gelişmesi gerekir. Böylece ölümün yaşamın bir parçası olduğunu algılamaları sağlanabilir.
Çocuğa ölüm dolaylı yoldan anlatılmamalı, mümkün olduğunca gerçekçi açıklamalar yapılmalıdır.
Ölümün yaşamın sonu olduğu, ölen kişinin artık gelmeyeceği basit bir dille anlatılabilir. Ölen kişinin artık hiç bizimle olmayacağı, nefes almayacağı, yemek yemeyeceği, kısacası vücut fonksiyonlarının artık olmadığı yaşına uygun bir dille anlatılmalıdır.
6 yaşından önce çocuklar dini kavramları anlamakta zorlanırlar. Özellikle Allah’ın ölen kişiyi çok sevdiği için yanına aldığı söylenmemelidir. Böyle bir açıklama çocuğun tüm sevilenlerin ölebileceğini düşünmesine ve kaygı yaşamasına sebep olabilir.
Ölümü uykuya benzeterek anlatmak da, özellikle küçük çocuklarda uykuda kendisinin de ölebileceği fikrinin gelişmesine ve bunun sonucunda uyku problemleri yaşamasına neden olabilir.
Ölümü uzun yolculuğa benzetmek, hasta olduğu için ya da yaşlı olduğu için açıklamalar yapmak, çocuğun yolculuklardan, hastalıklardan ve yaşlanmaktan korkmasına neden olur.
Çocuk yakın çevrede ölümle karşılaştığında mutlaka gerçek nedeni söylenmelidir.
Evcil bir hayvanın ölümü, ölüm kavramını anlatmak için en uygun zaman olabilir. Böyle bir durumda tüm aile bu ölüm karşısında üzüntüsünü dile getirir, hayvan törenle evden uzaklaştırılabilir. Ölen hayvanın yerine yeni bir hayvanın alınmaması çocuğun ölüm kavramını anlamasına yardımcı olur.
Çocuk Bir Yakınını Kaybettiğinde Neler Yapılabilir?
Çocuklar bir yakınını kaybettikleri zaman yetişkinler gibi tepkiler veremediklerinden genellikle bu durumdan etkilenmemiş gibi görünebilirler. Ölüm haberini duyan çocuk, bu ölüme inanamaz, ölen kişinin geri geleceğini düşünür. Hem duruma hem de ölen kişiye karşı öfke duymaya başlar. Yavaş yavaş ölen kişiyi bir daha göremeyeceğini anlar ve bundan mutsuzluk ve üzüntü duymaya başlar. Zamanla bu duruma alışır, ölen kişinin yokluğunu kabullenir.
Çocuklar bu dönemde kendini yalnız hissederler, destek olabilecek birine ihtiyaç duyarlar. Ancak hayatın ileriki dönemlerinde bu duygu durumu tekrar tekrar yaşayabilirler. Çocukların ilerleyen dönemlerde sağlıklı gelişebilmeleri için bu dönemi sağlıklı anlatmaları gerekir.
Yakınını kaybeden çocuğa mutlaka bunun söylenmesi gerekir.
Ölüm haberini çocuğa sevdiği, güvendiği ve kendisine en yakın hissettiği kişi vermelidir. Ebeveynden birinin ölümü halinde; bu kişinin diğer ebeveyn olması en uygun olanıdır.
“O şimdi derin bir uykuya daldı ya da uzun bir yolculuğa çıktı” gibi cümleler kurmaktan kaçınılmalıdır.
Ölüm olayını olabildiğince somut şekilde anlatılmalıdır. “Ölüm, bir kişinin artık nefes almaması, yemek yememesi, banyoya gitmemesi ve büyümemesi demektir” gibi bir açıklama yapılabilir.
Ölüm olayı olduğunda genellikle çocuklar evden uzaklaştırılmaya çalışılır, bu sağlıklı bir yaklaşım değildir. Çocuklar kendi isteklerine göre cenaze törenine katılabilir. Ancak yoğun yasın yaşandığı, evde feryatların, isyanların olduğu bir durumda çocuk ilk günlerde bir yakının evinde tutulabilir, bu yer evden çok uzakta olmamalıdır.
Çocuklara ağlamamaları, üzülmemeleri gerektiği kesinlikle söylenmemelidir. Çocuğun duygularını yaşamasına ve düşündüklerini ifade etmesine fırsat verilmelidir.
Çocuğun olayla ilgili sorduğu sorulara mutlaka cevap verilmeli ve mümkün olduğunca doğru cevaplar verilmeye çalışılmalıdır.
Bir yakınını kaybeden çocukta öfke, saldırganlık, bebeksi tavırlar vb. görülebilir. Bu durumun geçici bir durum olduğu bilinmeli, çocuğa karşı anlayışlı ve sabırlı davranılmalıdır.
Çocuk duygusal desteğin yanı sıra fiziksel olarak da bir yakınlığa ihtiyaç duyar, çocuğa sarılmak, elini tutmak, yanında olmak çok önemlidir.
Çocuğun yaşadığı üzüntüyü oyun oynama, resim yapma, spor gibi etkiliklerle dışa vurmasına olanak sağlanmalıdır.