Çocukluk dönemine ilişkin olarak bağımlılık ve özellikle medya bağımlılığı konusu, günümüz şartlarında ve yaşantısında büyük önem taşımaktadır. Otoriter ve çocuğu adına her şeyi kendisi yapan ebeveynlerin çocuklarını kendilerine bağımlı yetiştirdikleri bir gerçektir. Çocuğun özgürleşmesine, kendi seçimlerinin kendisinin yapabilmesine izin verilmediği durumlarda, çocuğun ileriki yaşlarda da öz bakımının yapılmasında dahi ebeveyninden yardım istemesi olasıdır. Çocuklarda medya bağımlılığı ise genellikle ailelerin eliyle oluşmaktadır. Küçük yaşlarda ebeveynine muhtaç bir çocuğun ebeveynleri tarafından çeşitli nedenlerle medya araçlarına yönlendirilmesi, çocuğun bu yöndeki bağımlılığı hususunda en büyük risk etmenlerinden biridir. Yemeğini yemesi, uyuması, oyalanması için medya araçlarını kullanan anne babalar bilerek ya da bilmeyerek çocuklarına büyük zarar vermektedirler. Böyle bir rutine alışan çocuğun ileriki dönemlerde bunu hayatına genellemesi ve medya araçlarını yoğun şekilde kullanmak istemesi, bir bağımlı haline gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Çocukların medya içeriklerine ve medya araçlarının kullanımına yönelik bağımlılıkları, gerçek ile hayal arasındaki ayrımı yapabildikleri döneme geçiş sürecinde söz konusu olduğunda, bu bağımlılığın pek çok açıdan risk taşıdığı ve ciddi bir bedeli olduğu bir gerçektir. Henüz gerçeklik ayrımını yapabilme kapasitesine sahip olmayan bir çocuğun, medya araçlarında gördüğü kurmaca etkinlik, nesne, eylem ve kişileri gerçek sanarak tehlikeli eylemlere kalkışması muhtemeldir.
Buna örnek olarak, ülkemizde "Pokemon" adlı çizgi filmi izleyen çocuğun kendisini oradaki karakterlerden biri sanarak uçabileceğini iddia etmesi ve bu algısı sonucu balkondan aşağı atlaması gösterilebilir. Bunun yanı sıra çocuğun kendilik algısı, nesne algısı, kişiler arası ilişkilere yönelik algıları da izlediği kurmaca dünyanın bir parçası olarak yapılanma riski taşır.
Çocuklarda medya içerikleri ve dijital medya araçlarına yönelik bağımlılığın en açık belirtileri; çocuğun hediye olarak sürekli elektronik araçlar talep etmesi, dışarıda ve insanlarla yapılacak aktiviteler yerine sürekli olarak medya araçlarını kullanmayı tercih etmesi, medya araçlarının kullanımı esnasında ebeveynin bırakması yönündeki talebine şiddetli bir biçimde karşı gelmesi, sabah ilk kalktığında ya da uyumadan evvel medya araçlarını kullanmak istemesi şeklinde sıralanabilir. Bu noktada ebeveynlerin medya araçlarının kullanımı konusuna bir sınır getirmesi, eğer durumla baş edilemiyorsa bir gelişim psikologundan (pedagog) yardım alınması gereklidir.
Medya araçlarını yoğun biçimde kullanan çocuklar ile bu araçları ebeveyn denetiminde kontrollü olarak kullanan çocuklar arasında kişisel gelişim açısından pek çok fark bulunmaktadır. Aradaki en göze çarpan fark, yoğun bir biçimde medya araçlarını kullanan çocukların, hem psikososyal hem de bilişsel açıdan, ebeveyn denetiminde medya araçlarını kontrollü kullanan çocuklara kıyasla geri kalmasıdır. Ebeveyn denetiminde medya araçlarını kontrollü kullanan çocukların gerçek bir dünyada gerçek kişi ve nesnelerle daha sık iletişime geçmesi gelişim seyirlerinin yolunda gitmesini sağlayacaktır. Medya bağımlılığına sahip çocuklar ise psikososyal ve bilişsel açıdan geri kalma riskinin yanı sıra hareketsizlik nedeniyle fiziksel gelişimde gerilik, çeşitli sağlık sorunları açısından risk altındadır.
Günümüzde medya içeriklerine ve medya araçlarının kullanımına yönelik çocukların bağımlılık oranlarındaki artışta ebeveynlerin bir takım etkileri bulunmaktadır. Ebeveynlerin medya araçlarını çocuk bakımında kendilerine yardımcı, bir nevi elektronik bakıcı olarak görmeleri bu artıştaki en büyük etkendir. Günümüzde ebeveynlerin kendi işlerini yapmak için çocuklarını oyalaması adına sıklıkla medya araçlarını kullandıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra çocuklarının yapmasını istedikleri aktivitelerde (yemek yemek, uyumak gibi) sıklıkla medya araçlarını ödül olarak kullanmaktadırlar. Aynı zamanda kendileri de yoğun olarak medya araçları kullanan anne babalar çocukları için kötü bir örnek oluşturmaktadır. Çocuklar içinde bulundukları dönem gereğince özellikle kendisiyle özdeşleştirdiği aynı cinsiyetteki ebeveynin davranışlarını, söylemlerini birebir kopya eder. Bu nedenle ebeveynin yoğun olarak medya araçlarını kullanması, çocuğun da aynı şekilde davranmaya yönlenmesine neden olacaktır.
Sonuç olarak çocuğun gerçek bir sosyal yaşama uyumlandırılması, geleneksel çocuk ve oyun kültürünün benimsetilebilmesi, otokontrol sağlayabilen, sağlıklı bir kişilik yapısının geliştirilebilmesi ve iletişimin kuvvetlendirilebilmesi için, ailelerin çocukları ile daha fazla vakit geçirmesi, birlikte oyunlar oynaması, kısacası olabildiğince fazla etkileşim içinde olması bu hususta en önemli gerekliliklerden biridir. Tablet, telefon, televizyon gibi medya araçları ebeveyn denetiminde ve kontrollü kullandırılmalı, bu kullanıma belirli bir kısıtlama getirilmelidir. Aynı zamanda çocuğa karşı demokratik bir tutum içinde olunmalıdır. Yani ne aşırı kısıtlayıcı ne de aşırı izin verici olunmamalıdır. Küçük yaşlardan itibaren çocuğa sınır konulmalıdır. Çocuğun yemek yeme, uyku saati gibi durumlarda bir rutin geliştirilmelidir. En önemlilerinden biri de anne-babanın kararlar, cezalar ve ödüller konusunda fikir ve ağız birliği içinde olmasıdır.