Mektep ve Çocuk Çocuklar olumlu ya da böylesi olumsuz duygularını sözelleştirebilmeyi ancak ilkokula başladıkları dönemde, daha bariz olarak ise 910 yaşlarından sonra kazanmaktadırlar Başkalarının ne hissettiklerini ise daha da sonraki gelişim dönemlerinde öğrenmektedirler Duyguların sözle ifade edilemediği dönemlerde yaşanan vesvese bedensel tepkilerle belirtilmektedir Kreşe veya okula başlamada zorlanan çocukların karın ağrıları olmakta, uyku, iştah ya da davranışları ile ilgili tepkiler görülmektedir Burada “zorlanıyorum veya “alışamadım olarak anlatılmak istenen “karnım ağrıyor, “başım ağrıyor veya midem bulanıyor gibi somut yakınmalarla anlatılmaya çalışılır Bu yakınmaların ne dek zorlanmaya yan ruhsal tepkiler olduğu ya da bir bedensel hastalığın belirtisi olup olmadığı sorularının yanıtı anne baba için hiç de kolay olmamaktadır Sıklıkla bir çocuk doktoruna başvurularak somut hastalığa ilişkin kanıtlar aranmakta, birçok vakit da uzun süreli ayrıntılı incelemelere gerek duyulmaktadır Çünkü bu dönemde çocuğun gövde ısısı yükselebilmekte, halsizlik, dermansızlık ve iştahsızlık olabilmekte ve aslında acı çekmektedir Mektep korkusu, okul çağındaki çocuklarda aniden okula karşısında beliren yoğun direnç durumudur Bu çeşit bir korku geliştiren çocuklar genel olarak annelerine fazla bağımlı çocuklardır Hastalığı başlatan durum okulla yok, anneyle ilgilidir Evdeki çatışmalı ortam veya ufak kardeşin anne ile daha pozitif yakınlaşabileceği düşüncesi, çocuğun aklının evde kalmasına ve okulda durmakta zorlanmasına niçin olabilir Çocuk için anneden bölünme sayılabilecek her türlü olay, annenin hastalanması ve hastaneye yatması, annenin ya da çocuğun bağımlı olduğu kişinin bir zaman için evden uzak kalması, kardeş doğumu nedeniyle annenin ilgisinin bölünmesi ya da boşanma sözü geçen bir başlıca baba kavgası ortaya çıkartıcı etkenler olarak sayılabilir Okul korkusunun, erkek ve kız çocuklarda görülme sıklığı eşittir çocuğun okula başlama yaşı olan 57 yaşlar ve tekrar ilköğrenimin bittiği, daha büyük sınıflara başlama dönemi olan 1214 yaşlar arasında en yüksek oranda ortaya çıktığı saptanmıştır Mektep korkusu olan çocukların esasbabaları, öteki psikiyatrik bozukluklar belirten çocukların başlıcababaları ile karşılaştırıldığında rol davranışı, iletişim duygu aktarımı ve teftiş kurma gibi alanlarda daha aza fonksiyonel bulunmuşlardır Ayrılma kaygısı ya da okul reddi olarak tanımlanan bu durum anne baba tutumları, çocuk ve öğretmenin özellikleri gibi durumlardan kaynaklanmaktadır Bilhassa çocuğun bütün gereksinimlerini karşılayan, aşırı tez canlı, onun bağımsızlığını desteklemeyen annebaba tutumlarında okula gitme gibi bir ayrılık ayrıca ebeveynde keza de çocukta vesvese doğurmaktadır Fazla koruyan, aşırı kontrolcü ebeveyn çocuğun ayrılığında vesvese duyacaktır Onun kimsesiz bir şeyler yapamayacağını, sağlığı açısından sorun oluşturacağını ya da kendi kontrolü dışına çıkacak, yaptıklarını denetleyemeyecek duygusu yaşamaktadır Çocuklar ise daha önce bölünme ya da ebeveyne bağlanma ile ilgili özellikler gösteren, hissi açıdan bulunduğu yaştan daha ufak yaşta tepki veren bireylerdir Anne baba ile yatan veya öbür yatamayan, ağıt, tutturma gibi hemen tepki veren, başlıca konut dışarıda vakit geçirmeyi sevmeyen çocuklardır Mektep korkusu gösteren çocuklarda, aile haberdar olmaksızın bu bağımlı ve olgunlaşmamış davranış örüntülerini desteklemektedir Dolayısıyla da çocuğun evde kalış süresi uzadıkça okula dönmesi güçleşeceğinden, tepkisine rağmen çocuk okula götürülmelidir Bu sorunun çözüme kavuşturulmasında aile, doktor, öğretmen işbirliği çok önemlidir Eğitim, aile ve öğretmenin birlikte yürüteceği engebeli bir iştir çocuğun okula başlaması ile birlikte, hoca onun dünyasında en etkili, en vazgeçilmez kişi olur ilkokul çağındaki çocukların eğitiminde en temel öğe, hoca ile çocuklar arasındaki ilişkidir birçok vakit bu ilişki, çocuğun okula ve arkadaşlarına karşı gösterdiği tepkiyi, başarısını ve gelişimini etkiler Öğretmen tepkileri ve davranışları istikrarlı bir birey olmalıdır Çocukların başarısızlıklarını, sorunlu oldukları noktaları vurgulamak yerine, nedenler üzerinde durarak, araştırarak incelemeli, onları anlamaya çalışmalıdır Hoca ile öğrenci arasındaki negatif ilişki, çocuğu okul konusunda güvensiz kılar Mektep korkusunda öğretmen, çocuğun kaygısının kaynağının okulla benzer olmadığını anlamalı ve bu kaygının doğru ele alınması konusunda aile ve hekimle işbirliği yapabilmeli, tutumlarını çocuğun gereksinimleri doğrultusunda esnetebilmelidir Çocuğu, okulda kalmasını kolaylaştırabilecek, kaygısını azaltacak etkinliklere yönlendirmelidir Okul korkusu ya da ayrılma ile ilgili kaygısı olan çocukların evvelden ayrılığa, bağımsızlığa alıştırılması, böyle bir sorun varsa annebaba, çocuk ve mektep işbirliği ile çocuğun desteklenmesi gerekmektedir Çocuğun bu ayrılığa ağır ağır alıştırılması (anne veya babanın sınıfta, sonradan koridorda, sonra bahçede ve daha sonra çocuğu evde beklemesi gibi) çocuğa teminat verilmesi ve bu güvencelerin yerine getirilmesi (seni bahçede bekleyeceğimdiyerek belirlenen zamana değin bahçede umma gibi), bu vakit içinde çocuğun sergilediği zorlukların somut bir nedenle oluşup oluşmadığının araştırılması, kısa süreli ve yaygın değilse bu belirtilerin fazla dikkate alınmaması (uyku, iştah, tavır gibi tüm alanlara yayılan bir deformasyon, sadece mektep saati öncesinde yok bütün gün olan vesvese, neşesinin artan bir şekilde azalması gibi) gerekir Eğer annebaba ve öğretmenin çabası yetersizse, belirtiler azalacağı yerde artan bir şekilde artıyor veya yayılıyorsa, çocuk ve ergen psikiyatri uzmanından değerleme ve yardım istenmelidir Sonuçta anne baba ve çocuğun bu uyum sürecine uzman desteği eklenecek, icabında çocuğun kaygısı güvenilir ilaçlarla azaltılacaktır