iltasyazilim
FD Üye
Ölüm geliyorum der
Ve bir gün ölüm gelip dikiliverir karşımıza Şaşırır ve endişeyle sorarız: “Neden haber vermedin ki!
Sadi, Gülistan’ında anlatır Bir adam yıkılan evinin karşısına geçmiş bir yandan ağlıyor, diğer yandan da, “Ah evim! Çökmeden evvel bana haber verseydin de ben de bir tedbir alsaydım diye dövünüyormuş
Birden o harabeden bir ses yükselmiş: “Be adam! Ben yıllardır sana, çatlayan duvarlarım ve dökülen sıvalarımla çöküşümü haber veriyordum Fakat sen her seferinde elinde bir avuç çamurla geliyor ve o çatlakları örterek verdiğim haberi adeta ağzıma tıkıyordun
Bizim hayat apartmanımız da süratle tahrip olmakta ve binamızdan her gecen gün bir taş daha düşmektedir
Ve çok insaflıdır ölüm… Gelmeden önce nice elçiler gönderir de, biz bir türlü dönüp bakmayız o elçilerin bembeyaz ikazlarına
Kaç keşif kolu yollamaktadır ölüm hayat topraklarımıza; lakin biz “Hastalıktır, geçer diyerek ehemmiyet vermeyiz Gün be gün tükenip gittiğimizi görmeyiz Ömür, bitmeyecek bir hazine gibi görünür gözümüze; her şeyin bir sona mahkum olduğuna inanmak istemeyiz Zannederiz ki ancak böyle mutlu olunabilir ve saadet denilen Anka kuşu böyle bir vehmin semasında kanat çırpabilir
Aldanırız; ama kabul edemeyiz bunu bir türlü
Ve bir gün ölüm gelip dikiliverir karşımıza
Şaşırır ve endişeyle sorarız: “Neden haber vermedin ki
alıntı
Ve bir gün ölüm gelip dikiliverir karşımıza Şaşırır ve endişeyle sorarız: “Neden haber vermedin ki!
Sadi, Gülistan’ında anlatır Bir adam yıkılan evinin karşısına geçmiş bir yandan ağlıyor, diğer yandan da, “Ah evim! Çökmeden evvel bana haber verseydin de ben de bir tedbir alsaydım diye dövünüyormuş
Birden o harabeden bir ses yükselmiş: “Be adam! Ben yıllardır sana, çatlayan duvarlarım ve dökülen sıvalarımla çöküşümü haber veriyordum Fakat sen her seferinde elinde bir avuç çamurla geliyor ve o çatlakları örterek verdiğim haberi adeta ağzıma tıkıyordun
Bizim hayat apartmanımız da süratle tahrip olmakta ve binamızdan her gecen gün bir taş daha düşmektedir
Ve çok insaflıdır ölüm… Gelmeden önce nice elçiler gönderir de, biz bir türlü dönüp bakmayız o elçilerin bembeyaz ikazlarına
Kaç keşif kolu yollamaktadır ölüm hayat topraklarımıza; lakin biz “Hastalıktır, geçer diyerek ehemmiyet vermeyiz Gün be gün tükenip gittiğimizi görmeyiz Ömür, bitmeyecek bir hazine gibi görünür gözümüze; her şeyin bir sona mahkum olduğuna inanmak istemeyiz Zannederiz ki ancak böyle mutlu olunabilir ve saadet denilen Anka kuşu böyle bir vehmin semasında kanat çırpabilir
Aldanırız; ama kabul edemeyiz bunu bir türlü
Ve bir gün ölüm gelip dikiliverir karşımıza
Şaşırır ve endişeyle sorarız: “Neden haber vermedin ki
alıntı