iltasyazilim
FD Üye
Aşağıdaki bilgiler, seyyid Abdülhakîm bin Mustafâ efendi rahmetullahi aleyhin (Seferi âhıret) risâlesinden alınmışdır Bu risâle basılmamışdır:
Îmânı olan ve aklı olan ve bâliğ olan erkek ve kadınlara, (Mükellef) denir Mükellef olanların, ölümü çok hâtırlaması sünnetdir Çünki, ölümü çok hâtırlamak, emrlere sarılmağa ve günâhlardan sakınmağa sebeb olur Harâm işlemeğe cesâreti azaltır Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellembuyurdu ki, (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hâtırlayınız!) Tesavvufculardan ba'zıları, hergün bir kerre hâtırlamağı âdet edinmişdi Muhammed Behâeddîni Buhârî kuddise sirruhhergün yirmi kerre, kendini ölmüş, mezâra konmuş düşünürdü
Ölmek, yok olmak değildir Varlığı bozmıyan bir işdir Mevt, rûhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir Rûhun, bedenden ayrılmasıdır Mevt, insanın bir hâlden başka bir hâle dönmesidir Bir evden, bir eve göç etmekdir Ömer bin Abdül'azîz rahmetullahi aleyhbuyurdu ki, (Sizler, ancak ebediyyet, sonsuzluk için yaratıldınız! Lâkin bir evden, bir eve göç edersiniz!) Mevt, mü'mine hediyyedir, ni'metdir Günâhı olanlara musîbetdir Fakîrlere râhat, zenginlere azâbdır Akl, Allahü teâlânın hediyyesidir Cehâlet, doğru yoldan çıkmağa sebebdir Zulm, insanın çirkinliğidir İbâdet, gözün nûru olan, sevinc ve neş'edir Allah korkusundan ağlamak, kalbin cilâsıdır Kahkaha ile gülmek, kalbin zehridir İnsan, ölümü istemez Hâlbuki mevt, fitneden hayrlıdır İnsan yaşamağı sever Hâlbuki mevt, ona hayrlıdır Sâlih olan mü'min, mevt ile, dünyânın eziyyet ve yorgunluğundan kurtulur Zâlimlerin ölümü ile, memleketler ve kullar râhata kavuşur Din düşmanlarından bir zâlimin ölümünde, hâtıra gelen eski bir beyti buraya yazmak uygundur Beyt:
Ne kendi etdi râhat, ne âleme verdi huzûr,
yıkıldı gitdi cihândan, dayansın ehli kubûr
Mü'minin rûhunun bedenden ayrılması, esîrin habsden kurtulması gibidir Mü'min öldükden sonra, bu dünyâya geri gelmek istemez Yalnız şehîdler, dünyâya geri gelip, bir dahâ şehîd olmak ister Dünyânın iyiliği gitdi Kederleri kaldı Bundan dolayı ölüm, her müslimân için hediyyedir Bir adamın dînini, ancak kabri korur Mü'minlere yapılacak ikrâmlardan birincisi, ölümdeki sevincdir Mü'mini râhatlandıran, ancak Allahü teâlâya kavuşmakdır Her mü'mine mevt, hayâtından dahâ iyidir Kâfirlere de mevt fâidelidir
Çabuk tükenen şeyin peşinde koşuyorsunuz Sonsuz kalacak şeye bakmıyor, ondan kaçıyorsunuz! Bir kimsenin ölümünde hayr yok ise, hayâtında da hayr yokdur Allahü teâlâya kavuşdurduğu için, mevt sevilir Sevdiğim adamın kalmasını da severim Ölmesini de severim Dost dosta kavuşmak istemez mi? Azrâîl aleyhisselâm, İbrâhîm aleyhisselâmdan rûhunu almak için izn istedikde, (Dost, dostun cânını alır mı?) dedi Allahü teâlâ, Azrâîl aleyhisselâmile haber gönderip, (Dost dosta kavuşmakdan kaçınır mı?) buyurunca, (Yâ Rabbî! Rûhumu hemen al!) diye düâ eyledi
Allahü teâlânın emrlerine uyan bir mü'mine, ölümden dahâ sevincli birşey olmaz Allahü teâlâya kavuşmağı seven mü'min, mevti ister Mevt, dostu dosta kavuşduran bir köprüdür Kavuşmak şevkı, büyük ve yüksek derecedir Bu dereceye yükselen mü'min, mevtin gecikmesini istemez Rabbine iştiyâkından dolayı, Ona kavuşmağı, Onu görmeği sever Cenneti seven ve ona hâzırlanan insan mevti sever Çünki, mevt olmayınca, Cennete girilmez
Bir kimsenin îmân ile öleceği son nefesde belli olur Bir insan, bu devlete kavuşunca, Allahü teâlânın ihsânları başlar Bu ânda, elbette sevinir Se'âdet sâhibi ol kimsedir ki, Azrâîl aleyhisselâmgelip, (Korkma, Erhamürrâhimîne gidiyorsun Asl vatanına kavuşuyorsun Büyük devlete erişiyorsun!) der Böyle kimseye, bundan dahâ şerefli bir gün yokdur Bu dünyâ, bir konakdır O cihâna bakınca zindândır Bu geçici varlık, bir görünüşdür Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekde, geçip gitmekdedir Hadîsi şerîfde buyuruldu ki, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) Dünyâ hayâtı, rü'yâ gibidir Mevt uyandırıp, rü'yâ bitecek, hakîkî hayât başlıyacakdır Müslimânın ölümü, hayâtdır Hem de, sonsuz hayât!
Bir köylüye sen öleceksin demişler O da, ölünce nereye giderim diye sormuş Allahü teâlâya! cevâbını alınca, hayrı ancak kendisinde bulduğumuz Rabbime kavuşduracak olan ölümden korkum kalmamışdır der
Mevlânâ Celâleddîni Rûmî kuddise sirruh, Azrâîl aleyhisselâmı görünce: (Çabuk gel, cânım çabuk gel Beni Rabbime çabuk kavuşdur!) demişdir
Cân vermek acısı, dünyâ acılarının hepsinden dahâ acıdır Fekat, âhıret azâblarının hepsinden dahâ hafîfdir Mü'min, rûhunu teslîm edeceği vakt, rahmet meleklerini, Cennet hûrilerini görüp, onların zevkı ile, cân verme acısını duymaz Rûhu, tereyağından kıl çeker gibi, kolay çıkar Ni'metlere kavuşur
Her müslimânın, ölüme hâzırlanması lâzımdır Bunun için de, tevbe etmelidir Kul hakkı altında kalmamağa dikkat etmelidir Ya'nî, hakları sâhiblerine verip halâllaşmalıdır Allahü teâlânın haklarını da ödemek lâzımdır Bu hakların en mühimmi, islâmın beş şartını yerine getirmekdir Nemâz kılmıyan bir kimse, müslimânların hakkını da vermemiş oluyor Çünki, her nemâzda oturunca, (Ve alâ ibâdillahissâlihîn) diyerek mü'minlere düâ etmek vazîfemizdir Nemâz kılmıyanlar, mü'minleri bu düâdan mahrûm bırakıyor Hakları olan bu düâyı yapmıyor
Borcları ödiyerek, emânetleri sâhiblerine vererek, ölüme hâzırlanmak ve vasıyyet yazmak vâcibdir 816 cı ve 1028 ci sahîfelere bakınız!
Ölüm, bir ânda gelebileceğinden, afvı kabûl olmıyan ve kabûl olabilir ise de, henüz afv edilmemiş olan (Had) ve (Ta'zîr) cezâlarının yapılmasına imkân bırakmak vâcibdir Ya'nî, meydâna çıkmış olan günâhlarının dünyâdaki cezâlarının yerine getirilmesini te'mîn etmelidir Afvı kabûl olmıyan suç, Serveri âlemi sallallahü aleyhi ve sellemsövmekdir Afvı kabûl olan hadler, ya'nî cezâlar, zinâ, sirkat, iftirâ, içki içmek gibi suçların dünyâdaki cezâlarıdır
Hasta olanların, bu vâcibleri dahâ çabuk yerine getirmesi lâzımdır
Hastanın yatağı, çarşafı ve çamaşırları temiz olmalıdır Sık sık değişdirmelidir Çünki, temizliğin kalbe ve rûha büyük te'sîri vardır Ölüm zemânında ise, kalbin ve rûhun temiz olması, başka zemânlardan dahâ mühimdir Tedâvî câizdir Fekat, şifâyı halk eden, devâda te'sîri yaratan Allahü teâlâdır Allahü teâlâ, isterse, kullanılan ilâcda te'sîr halk etmez Eğer öyle olmasaydı, her tedâvî edilen hasta, iyi olurdu
Ağır hastalara iğne yaparak tesellî ilâcları vermemelidir Hastaya eziyyetdir Câiz değildir Ağır hastaları hastahâneye kaldırmamalıdır Evde, âilesinin, sâlih kimselerin yanında, Kur'ânı kerîm okuyarak ve Kelimei şehâdet telkîn ederek, cân vermesine çok uğraşmalıdır
Hastalıkda, îmân, i'tikâd bilgileri çok konuşulmalıdır Gelen ziyâretciler, bunlardan konuşmalı, kimse gelmezse, hasta kendisi, Ehli sünnet âlimlerinin kitâblarından âhıret bilgilerini okumalıdır Kitâbdan okuyamazsa, düşünmelidir Cenâbı Hakkın rahmetinin bol olduğunu gösteren hikâyeler söylenmeli, günâhların, Allahü teâlânın merhameti yanında hiç oldukları hâtırlatılmalıdır Afv ve magfiret ümmîdi çok olmalıdır
Hasta, nemâzlarını geçirmemeğe, her zemândan dahâ çok dikkat etmelidir Kalbini Allahü teâlânın sevgisi ile doldurmalı, Kelimei tevhîdi çok söylemelidir İslâmiyyetin emrlerini yapmağa dikkat etmelidir Vasıyyet etmeli veyâ yazmalıdır
Hastaya, imâmı Alînin radıyallahü anhve çocuklarının sevgisi pek lâzımdır Çünki, Ehli beyti sevmek, son nefesde îmân ile gitmeğe sebeb olacağını, Ehli sünnet âlimleri rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'însözbirliği ile söylemekdedir
Ölüm hastası, İhlâs sûresini ya'nî Kulhüvallahü ehad çok okumalıdır Yatağı karşısında (Kelimei tevhîd) yazılı levha asılı olmalıdır
Karyola ve yatak yerini ve odayı değişdirmek, hastaya ferahlık verir Kâbil ise hasta, abdestli olmalıdır Hizmetci, aşçı, hemşîre kadınlar, mahrem olmadıklarından, çok büyük mahzûrdur Hastaların, ihtiyârların kızı, âile yerini tutamaz Mahrem hizmetleri yapamaz İhtiyârların, hastaların harâmdan kurtulmak için, hizmet eden kadını nikâh etmeleri lâzımdır Dedikoduya ehemmiyyet vermemeli, genç de olsa, hizmet edecek nikâhlı âile edinmelidir
Ziyâretciler, hasta yanında çok oturmamalıdır Sevdiği insanlar olsa da, çabuk kalkmalıdır Hasta teklîf ederse, biraz dahâ oturup, kalkmağa teşebbüs etmeli, tekrâr teklîf etmezse gitmelidir Ağır hastanın yanına kimseyi sokmamak doğru değildir Hasta istemese de, sâlih insanlar, gidip, bir İhlâs okuyacak kadar oturmalıdır Doktor, kimse görüşmesin, konuşmasın dedi diyerek, hastayı mahrûm etmemelidir Yanına sulehâ girip, Yasîni şerîf okumalıdır Gizli okumak da fâidelidir
Hasta yanında, hastalığı artdıracak, merâklı sözler söylememeli, gazetelerden, hikâyelerden, mâl, ticâret, siyâset ve hükûmetden lâf açmamalıdır
Ölüm hastası halâlden ve mümkin olduğu kadar abdestli ve kalbi uyanık kimselerin Besmele ve düâ ile hâzırladığı şeyleri yimelidir
Hasta yanında, Velîlerin, âlimlerin ve sâlihlerin rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'înhikâyeleri ve sözleri konuşulmalı, bunlara sevgisi artdırılmalıdır Evliyâyı kirâmın rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'însöylenmesi, rahmete sebeb olur
Ölüm alâmetleri görülünce, yanında, çocuk, cünüb, özrlü kadın bulundurulmamalıdır Odada ve hattâ evde resm bulunmamasına çok dikkat etmelidir Yanında âlim, sâlih birkaç kimse bulunup, zorlamamak üzere, Kelimei tevhîd söylemesi te'mîn edilmelidir Söylemesi için sıkışdırmamalıdır Yanındakiler söyleyip ona duyurmalı, usandırmamalıdır Bir kerre söyler ise, bir dahâ söyletmemeli, başka şey söyler ise, Kelimei tevhîdi bir dahâ söylemesi hâtırlatılmalıdır Ya'nî, son sözü, Kelimei tevhîd olmalıdır Zorlamadan, bir kerre, (Lâ ilâhe illallah) demek, yanındakilere sünnetdir Kelimei tevhîdi hâtırlatanların, hastanın düşmanı, vârisi olmaması uygundur Kimse yok ise, vâris hâtırlatır
Hasta yanında (Yasîn) sûrei şerîfesini okumak mühim sünnetdir Hadîsi şerîfde buyuruldu ki, (Yanında Yasîni şerîf okunan hasta, suya doymuş olarak vefât eder ve doymuş olarak kabre girer) Ya'nî, cân vermenin hâsıl edeceği susuzluğu duymaz Yasîn sûrei şerîfesi, kıyâmetde olan şeyleri, dünyânın geçici olduğunu, Cennet ni'metlerini ve Cehennemdeki azâbları bildirdiğinden, hasta yanında okununca, îmân ile gitmeğe sebeb olan şeyleri işitmiş olur (Ra'd) sûresini okumak, rûhun çıkmasını kolaylaşdırır İnsan ölünce, Hanefîde necs olur Kur'ânı kerîm, yanında değil, karşısında ve sessiz okunabilir Diğer üç mezhebe göre necs olmaz
Kur'ânı kerîmi, ölüler de işitir ve fâidelenir Cenâze taşıyanların, kabr ziyâret edenlerin, maddî bir karşılık düşünmiyerek, Kur'ânı kerîmden bir parçayı, Allah rızâsı için okuyarak, sevâbını meyyitin rûhuna hediyye etmeleri sünnetdir
Ölüm hâlinde su içirmek sünnetdir İhtiyâcı görülürse vâcib olur İçince ferahladığı görülürse vâcibliği artar O ânda şeytân, sâf su gösterip, senden başka ma'bûdüm yokdur dersen, sana içiririm dediği, hadîsi şerîflerde bildirilmişdir Yasîn sûrei şerîfesini okumanın on fâidesi vardır:
1 Aç olan, tok olur Ya'nî, ummadığı yerden rızk gelir
2 Susuz olan, kanıncıya dek su bulur
3 Elbisesi olmıyan, elbise bulur
4 Eceli gelmiyen hasta şifâ bulur
5 Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz
6 Ölürken, Cennet melekleri gelip, görünür
7 İnsan korkduğundan emîn olur
8 Müsâfir ve garîb yardımcı bulur
9 Bekârların evlenmesi kolay olur
10 Gayb olan şey bulunur
Fekat bunlara niyyet ederek ve inanarak okumak lâzımdır
Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellembuyurdu ki, (Ölüm hastası yanında, bir sûre okununca, her harfi için bir melek gelip, rûhun kolay çıkmasına düâ eder Yıkanırken yanında bulunurlar Cenâzesi ile birlikde giderler Nemâzında bulunurlar Gömülürken bulunurlar Hep düâ ederler) Bir hadîsi şerîfde buyuruldu ki, (Müslimân bir hasta yanında Yasîni şerîf okunursa, Rıdvân ismindeki melek Cennet şerbeti getirir Suya doymuş olarak rûh teslîm eder Doymuş olarak kabre girer Suya ihtiyâcı olmaz)
Hasta, Allahü teâlânın afvına, merhametine güvenmeli, Rabbim beni magfiret eder demelidir Allahü teâlâ, hadîsi kudsîde buyuruyor ki, (Kulum, beni nasıl umarsa, onu öyle karşılarım Öyle ise, benden hep iyilik bekleyiniz!) Serveri âlem sallallahü aleyhi ve sellem, vefâtından üç gün önce buyurdu ki, (Allahü teâlâdan iyilik umarak cân veriniz!) Hasta yanındakilerin, iyilik ümmîdini artdıracak şeyler söylemesi, Rabbimizin rahmetini umduğumuzu hâtırlatmaları sünnetdir Ölüm hâli görülünce, rahmet ümmîdini artdıracak şeyler söylemek vâcib olur Kılmamış nemâzları varsa, tevbe etmesine teşvîk eylemek sünnetdir
Ölür ölmez, borclarını bir ân önce ödemelidir Borcları ödenmedikce, rûhu, iyiler derecesine kavuşamaz Zevcesine, vaktîle ödemediği (Mehr), ya'nî nikâh parası da, borcudur Verilmemiş, birikmiş zekât, fıtra da borcdur Hırsızlık etmesi, zor ile alması da borcudur Kabre koymadan, borclarını ödemek mümkin olmaz ise, meyyitin velîlerinden ya'nî yakın akrabâsından biri, borcu (Havâle üsûlü) ile, kendi üzerine alır Ya'nî borclar bunun olur Böylece, hak sâhiblerinin kabûl etmesi ile, meyyit borcdan kurtulmuş olur Borclar, velî üzerinde kalır Bu yol, havâle üsûlüne tam uymuyor ise de, meyyitin ihtiyâcı çok olduğu için, islâmiyyet izn vermişdir Serveri âlem sallallahü aleyhi ve sellemborclu olan birinin nemâzını kılmak istemedi Ebû Katâdei Ensârî radıyallahü anhismindeki bir sahâbî, borcunu, bu üsûl ile, kendi üzerine alarak kabûl edince, cenâze nemâzını kılmağı kabûl buyurdu Bu meyyitin borcu iki dînâr, ya'nî iki miskâl 4,8 gramlık sikkeli, ya'nî kesilmiş, ölçülü iki altın olup, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Ebû Katâdeye, (Bu iki altın borc, senin üzerine oldu mu ve meyyit borcdan kurtuldu mu?) buyurdu Ebû Katâde (Evet) deyince, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, cenâzenin nemâzını kıldı Görülüyor ki, yabancı bir kimse de borcu kendi üzerine alırsa, meyyit borcdan kurtulmakdadır Borcu üzerine alan kimsenin alacaklıya (Meyyiti halâl et!) dimesi uygun olur Böyle halâllaşma ile, meyyit borcdan temâmen kurtulur
Gerek böylece, gerekse, islâmiyyetin gösterdiği başka yollar ile, meyyit, haklardan kurtarıldıkdan sonra, vasıyyeti yerine getirmek lâzımdır Günâh olan birşeyi yapmak için vasıyyet etmek sahîh olmaz Böyle vasıyyetler yerine getirilmez Böylece, meyyit, vasıyyetden hâsıl olan sevâbdan ve düâdan mahrûm bırakılmamış olur
Hastalıkdan ve dünyâ sıkıntılarından kurtulmak için ölümü istemek câiz değildir Dinde sıkıntı ve fitnelerden korkarak, Allahü teâlâdan ölümü istemek sünnetdir Allah yolunda şehîd olmağı istemek de böyledir Mekkei mükerremede ve Medînei münevverede olduğu zemânda ve Evliyâyı kirâm kaddesallahü teâlâ esrârehümül'azîztürbelerinin yanında ölümü istemek de câizdir
Îmânı olan ve aklı olan ve bâliğ olan erkek ve kadınlara, (Mükellef) denir Mükellef olanların, ölümü çok hâtırlaması sünnetdir Çünki, ölümü çok hâtırlamak, emrlere sarılmağa ve günâhlardan sakınmağa sebeb olur Harâm işlemeğe cesâreti azaltır Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellembuyurdu ki, (Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hâtırlayınız!) Tesavvufculardan ba'zıları, hergün bir kerre hâtırlamağı âdet edinmişdi Muhammed Behâeddîni Buhârî kuddise sirruhhergün yirmi kerre, kendini ölmüş, mezâra konmuş düşünürdü
Ölmek, yok olmak değildir Varlığı bozmıyan bir işdir Mevt, rûhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir Rûhun, bedenden ayrılmasıdır Mevt, insanın bir hâlden başka bir hâle dönmesidir Bir evden, bir eve göç etmekdir Ömer bin Abdül'azîz rahmetullahi aleyhbuyurdu ki, (Sizler, ancak ebediyyet, sonsuzluk için yaratıldınız! Lâkin bir evden, bir eve göç edersiniz!) Mevt, mü'mine hediyyedir, ni'metdir Günâhı olanlara musîbetdir Fakîrlere râhat, zenginlere azâbdır Akl, Allahü teâlânın hediyyesidir Cehâlet, doğru yoldan çıkmağa sebebdir Zulm, insanın çirkinliğidir İbâdet, gözün nûru olan, sevinc ve neş'edir Allah korkusundan ağlamak, kalbin cilâsıdır Kahkaha ile gülmek, kalbin zehridir İnsan, ölümü istemez Hâlbuki mevt, fitneden hayrlıdır İnsan yaşamağı sever Hâlbuki mevt, ona hayrlıdır Sâlih olan mü'min, mevt ile, dünyânın eziyyet ve yorgunluğundan kurtulur Zâlimlerin ölümü ile, memleketler ve kullar râhata kavuşur Din düşmanlarından bir zâlimin ölümünde, hâtıra gelen eski bir beyti buraya yazmak uygundur Beyt:
Ne kendi etdi râhat, ne âleme verdi huzûr,
yıkıldı gitdi cihândan, dayansın ehli kubûr
Mü'minin rûhunun bedenden ayrılması, esîrin habsden kurtulması gibidir Mü'min öldükden sonra, bu dünyâya geri gelmek istemez Yalnız şehîdler, dünyâya geri gelip, bir dahâ şehîd olmak ister Dünyânın iyiliği gitdi Kederleri kaldı Bundan dolayı ölüm, her müslimân için hediyyedir Bir adamın dînini, ancak kabri korur Mü'minlere yapılacak ikrâmlardan birincisi, ölümdeki sevincdir Mü'mini râhatlandıran, ancak Allahü teâlâya kavuşmakdır Her mü'mine mevt, hayâtından dahâ iyidir Kâfirlere de mevt fâidelidir
Çabuk tükenen şeyin peşinde koşuyorsunuz Sonsuz kalacak şeye bakmıyor, ondan kaçıyorsunuz! Bir kimsenin ölümünde hayr yok ise, hayâtında da hayr yokdur Allahü teâlâya kavuşdurduğu için, mevt sevilir Sevdiğim adamın kalmasını da severim Ölmesini de severim Dost dosta kavuşmak istemez mi? Azrâîl aleyhisselâm, İbrâhîm aleyhisselâmdan rûhunu almak için izn istedikde, (Dost, dostun cânını alır mı?) dedi Allahü teâlâ, Azrâîl aleyhisselâmile haber gönderip, (Dost dosta kavuşmakdan kaçınır mı?) buyurunca, (Yâ Rabbî! Rûhumu hemen al!) diye düâ eyledi
Allahü teâlânın emrlerine uyan bir mü'mine, ölümden dahâ sevincli birşey olmaz Allahü teâlâya kavuşmağı seven mü'min, mevti ister Mevt, dostu dosta kavuşduran bir köprüdür Kavuşmak şevkı, büyük ve yüksek derecedir Bu dereceye yükselen mü'min, mevtin gecikmesini istemez Rabbine iştiyâkından dolayı, Ona kavuşmağı, Onu görmeği sever Cenneti seven ve ona hâzırlanan insan mevti sever Çünki, mevt olmayınca, Cennete girilmez
Bir kimsenin îmân ile öleceği son nefesde belli olur Bir insan, bu devlete kavuşunca, Allahü teâlânın ihsânları başlar Bu ânda, elbette sevinir Se'âdet sâhibi ol kimsedir ki, Azrâîl aleyhisselâmgelip, (Korkma, Erhamürrâhimîne gidiyorsun Asl vatanına kavuşuyorsun Büyük devlete erişiyorsun!) der Böyle kimseye, bundan dahâ şerefli bir gün yokdur Bu dünyâ, bir konakdır O cihâna bakınca zindândır Bu geçici varlık, bir görünüşdür Gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekde, geçip gitmekdedir Hadîsi şerîfde buyuruldu ki, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) Dünyâ hayâtı, rü'yâ gibidir Mevt uyandırıp, rü'yâ bitecek, hakîkî hayât başlıyacakdır Müslimânın ölümü, hayâtdır Hem de, sonsuz hayât!
Bir köylüye sen öleceksin demişler O da, ölünce nereye giderim diye sormuş Allahü teâlâya! cevâbını alınca, hayrı ancak kendisinde bulduğumuz Rabbime kavuşduracak olan ölümden korkum kalmamışdır der
Mevlânâ Celâleddîni Rûmî kuddise sirruh, Azrâîl aleyhisselâmı görünce: (Çabuk gel, cânım çabuk gel Beni Rabbime çabuk kavuşdur!) demişdir
Cân vermek acısı, dünyâ acılarının hepsinden dahâ acıdır Fekat, âhıret azâblarının hepsinden dahâ hafîfdir Mü'min, rûhunu teslîm edeceği vakt, rahmet meleklerini, Cennet hûrilerini görüp, onların zevkı ile, cân verme acısını duymaz Rûhu, tereyağından kıl çeker gibi, kolay çıkar Ni'metlere kavuşur
Her müslimânın, ölüme hâzırlanması lâzımdır Bunun için de, tevbe etmelidir Kul hakkı altında kalmamağa dikkat etmelidir Ya'nî, hakları sâhiblerine verip halâllaşmalıdır Allahü teâlânın haklarını da ödemek lâzımdır Bu hakların en mühimmi, islâmın beş şartını yerine getirmekdir Nemâz kılmıyan bir kimse, müslimânların hakkını da vermemiş oluyor Çünki, her nemâzda oturunca, (Ve alâ ibâdillahissâlihîn) diyerek mü'minlere düâ etmek vazîfemizdir Nemâz kılmıyanlar, mü'minleri bu düâdan mahrûm bırakıyor Hakları olan bu düâyı yapmıyor
Borcları ödiyerek, emânetleri sâhiblerine vererek, ölüme hâzırlanmak ve vasıyyet yazmak vâcibdir 816 cı ve 1028 ci sahîfelere bakınız!
Ölüm, bir ânda gelebileceğinden, afvı kabûl olmıyan ve kabûl olabilir ise de, henüz afv edilmemiş olan (Had) ve (Ta'zîr) cezâlarının yapılmasına imkân bırakmak vâcibdir Ya'nî, meydâna çıkmış olan günâhlarının dünyâdaki cezâlarının yerine getirilmesini te'mîn etmelidir Afvı kabûl olmıyan suç, Serveri âlemi sallallahü aleyhi ve sellemsövmekdir Afvı kabûl olan hadler, ya'nî cezâlar, zinâ, sirkat, iftirâ, içki içmek gibi suçların dünyâdaki cezâlarıdır
Hasta olanların, bu vâcibleri dahâ çabuk yerine getirmesi lâzımdır
Hastanın yatağı, çarşafı ve çamaşırları temiz olmalıdır Sık sık değişdirmelidir Çünki, temizliğin kalbe ve rûha büyük te'sîri vardır Ölüm zemânında ise, kalbin ve rûhun temiz olması, başka zemânlardan dahâ mühimdir Tedâvî câizdir Fekat, şifâyı halk eden, devâda te'sîri yaratan Allahü teâlâdır Allahü teâlâ, isterse, kullanılan ilâcda te'sîr halk etmez Eğer öyle olmasaydı, her tedâvî edilen hasta, iyi olurdu
Ağır hastalara iğne yaparak tesellî ilâcları vermemelidir Hastaya eziyyetdir Câiz değildir Ağır hastaları hastahâneye kaldırmamalıdır Evde, âilesinin, sâlih kimselerin yanında, Kur'ânı kerîm okuyarak ve Kelimei şehâdet telkîn ederek, cân vermesine çok uğraşmalıdır
Hastalıkda, îmân, i'tikâd bilgileri çok konuşulmalıdır Gelen ziyâretciler, bunlardan konuşmalı, kimse gelmezse, hasta kendisi, Ehli sünnet âlimlerinin kitâblarından âhıret bilgilerini okumalıdır Kitâbdan okuyamazsa, düşünmelidir Cenâbı Hakkın rahmetinin bol olduğunu gösteren hikâyeler söylenmeli, günâhların, Allahü teâlânın merhameti yanında hiç oldukları hâtırlatılmalıdır Afv ve magfiret ümmîdi çok olmalıdır
Hasta, nemâzlarını geçirmemeğe, her zemândan dahâ çok dikkat etmelidir Kalbini Allahü teâlânın sevgisi ile doldurmalı, Kelimei tevhîdi çok söylemelidir İslâmiyyetin emrlerini yapmağa dikkat etmelidir Vasıyyet etmeli veyâ yazmalıdır
Hastaya, imâmı Alînin radıyallahü anhve çocuklarının sevgisi pek lâzımdır Çünki, Ehli beyti sevmek, son nefesde îmân ile gitmeğe sebeb olacağını, Ehli sünnet âlimleri rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'însözbirliği ile söylemekdedir
Ölüm hastası, İhlâs sûresini ya'nî Kulhüvallahü ehad çok okumalıdır Yatağı karşısında (Kelimei tevhîd) yazılı levha asılı olmalıdır
Karyola ve yatak yerini ve odayı değişdirmek, hastaya ferahlık verir Kâbil ise hasta, abdestli olmalıdır Hizmetci, aşçı, hemşîre kadınlar, mahrem olmadıklarından, çok büyük mahzûrdur Hastaların, ihtiyârların kızı, âile yerini tutamaz Mahrem hizmetleri yapamaz İhtiyârların, hastaların harâmdan kurtulmak için, hizmet eden kadını nikâh etmeleri lâzımdır Dedikoduya ehemmiyyet vermemeli, genç de olsa, hizmet edecek nikâhlı âile edinmelidir
Ziyâretciler, hasta yanında çok oturmamalıdır Sevdiği insanlar olsa da, çabuk kalkmalıdır Hasta teklîf ederse, biraz dahâ oturup, kalkmağa teşebbüs etmeli, tekrâr teklîf etmezse gitmelidir Ağır hastanın yanına kimseyi sokmamak doğru değildir Hasta istemese de, sâlih insanlar, gidip, bir İhlâs okuyacak kadar oturmalıdır Doktor, kimse görüşmesin, konuşmasın dedi diyerek, hastayı mahrûm etmemelidir Yanına sulehâ girip, Yasîni şerîf okumalıdır Gizli okumak da fâidelidir
Hasta yanında, hastalığı artdıracak, merâklı sözler söylememeli, gazetelerden, hikâyelerden, mâl, ticâret, siyâset ve hükûmetden lâf açmamalıdır
Ölüm hastası halâlden ve mümkin olduğu kadar abdestli ve kalbi uyanık kimselerin Besmele ve düâ ile hâzırladığı şeyleri yimelidir
Hasta yanında, Velîlerin, âlimlerin ve sâlihlerin rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'înhikâyeleri ve sözleri konuşulmalı, bunlara sevgisi artdırılmalıdır Evliyâyı kirâmın rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'însöylenmesi, rahmete sebeb olur
Ölüm alâmetleri görülünce, yanında, çocuk, cünüb, özrlü kadın bulundurulmamalıdır Odada ve hattâ evde resm bulunmamasına çok dikkat etmelidir Yanında âlim, sâlih birkaç kimse bulunup, zorlamamak üzere, Kelimei tevhîd söylemesi te'mîn edilmelidir Söylemesi için sıkışdırmamalıdır Yanındakiler söyleyip ona duyurmalı, usandırmamalıdır Bir kerre söyler ise, bir dahâ söyletmemeli, başka şey söyler ise, Kelimei tevhîdi bir dahâ söylemesi hâtırlatılmalıdır Ya'nî, son sözü, Kelimei tevhîd olmalıdır Zorlamadan, bir kerre, (Lâ ilâhe illallah) demek, yanındakilere sünnetdir Kelimei tevhîdi hâtırlatanların, hastanın düşmanı, vârisi olmaması uygundur Kimse yok ise, vâris hâtırlatır
Hasta yanında (Yasîn) sûrei şerîfesini okumak mühim sünnetdir Hadîsi şerîfde buyuruldu ki, (Yanında Yasîni şerîf okunan hasta, suya doymuş olarak vefât eder ve doymuş olarak kabre girer) Ya'nî, cân vermenin hâsıl edeceği susuzluğu duymaz Yasîn sûrei şerîfesi, kıyâmetde olan şeyleri, dünyânın geçici olduğunu, Cennet ni'metlerini ve Cehennemdeki azâbları bildirdiğinden, hasta yanında okununca, îmân ile gitmeğe sebeb olan şeyleri işitmiş olur (Ra'd) sûresini okumak, rûhun çıkmasını kolaylaşdırır İnsan ölünce, Hanefîde necs olur Kur'ânı kerîm, yanında değil, karşısında ve sessiz okunabilir Diğer üç mezhebe göre necs olmaz
Kur'ânı kerîmi, ölüler de işitir ve fâidelenir Cenâze taşıyanların, kabr ziyâret edenlerin, maddî bir karşılık düşünmiyerek, Kur'ânı kerîmden bir parçayı, Allah rızâsı için okuyarak, sevâbını meyyitin rûhuna hediyye etmeleri sünnetdir
Ölüm hâlinde su içirmek sünnetdir İhtiyâcı görülürse vâcib olur İçince ferahladığı görülürse vâcibliği artar O ânda şeytân, sâf su gösterip, senden başka ma'bûdüm yokdur dersen, sana içiririm dediği, hadîsi şerîflerde bildirilmişdir Yasîn sûrei şerîfesini okumanın on fâidesi vardır:
1 Aç olan, tok olur Ya'nî, ummadığı yerden rızk gelir
2 Susuz olan, kanıncıya dek su bulur
3 Elbisesi olmıyan, elbise bulur
4 Eceli gelmiyen hasta şifâ bulur
5 Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz
6 Ölürken, Cennet melekleri gelip, görünür
7 İnsan korkduğundan emîn olur
8 Müsâfir ve garîb yardımcı bulur
9 Bekârların evlenmesi kolay olur
10 Gayb olan şey bulunur
Fekat bunlara niyyet ederek ve inanarak okumak lâzımdır
Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellembuyurdu ki, (Ölüm hastası yanında, bir sûre okununca, her harfi için bir melek gelip, rûhun kolay çıkmasına düâ eder Yıkanırken yanında bulunurlar Cenâzesi ile birlikde giderler Nemâzında bulunurlar Gömülürken bulunurlar Hep düâ ederler) Bir hadîsi şerîfde buyuruldu ki, (Müslimân bir hasta yanında Yasîni şerîf okunursa, Rıdvân ismindeki melek Cennet şerbeti getirir Suya doymuş olarak rûh teslîm eder Doymuş olarak kabre girer Suya ihtiyâcı olmaz)
Hasta, Allahü teâlânın afvına, merhametine güvenmeli, Rabbim beni magfiret eder demelidir Allahü teâlâ, hadîsi kudsîde buyuruyor ki, (Kulum, beni nasıl umarsa, onu öyle karşılarım Öyle ise, benden hep iyilik bekleyiniz!) Serveri âlem sallallahü aleyhi ve sellem, vefâtından üç gün önce buyurdu ki, (Allahü teâlâdan iyilik umarak cân veriniz!) Hasta yanındakilerin, iyilik ümmîdini artdıracak şeyler söylemesi, Rabbimizin rahmetini umduğumuzu hâtırlatmaları sünnetdir Ölüm hâli görülünce, rahmet ümmîdini artdıracak şeyler söylemek vâcib olur Kılmamış nemâzları varsa, tevbe etmesine teşvîk eylemek sünnetdir
Ölür ölmez, borclarını bir ân önce ödemelidir Borcları ödenmedikce, rûhu, iyiler derecesine kavuşamaz Zevcesine, vaktîle ödemediği (Mehr), ya'nî nikâh parası da, borcudur Verilmemiş, birikmiş zekât, fıtra da borcdur Hırsızlık etmesi, zor ile alması da borcudur Kabre koymadan, borclarını ödemek mümkin olmaz ise, meyyitin velîlerinden ya'nî yakın akrabâsından biri, borcu (Havâle üsûlü) ile, kendi üzerine alır Ya'nî borclar bunun olur Böylece, hak sâhiblerinin kabûl etmesi ile, meyyit borcdan kurtulmuş olur Borclar, velî üzerinde kalır Bu yol, havâle üsûlüne tam uymuyor ise de, meyyitin ihtiyâcı çok olduğu için, islâmiyyet izn vermişdir Serveri âlem sallallahü aleyhi ve sellemborclu olan birinin nemâzını kılmak istemedi Ebû Katâdei Ensârî radıyallahü anhismindeki bir sahâbî, borcunu, bu üsûl ile, kendi üzerine alarak kabûl edince, cenâze nemâzını kılmağı kabûl buyurdu Bu meyyitin borcu iki dînâr, ya'nî iki miskâl 4,8 gramlık sikkeli, ya'nî kesilmiş, ölçülü iki altın olup, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Ebû Katâdeye, (Bu iki altın borc, senin üzerine oldu mu ve meyyit borcdan kurtuldu mu?) buyurdu Ebû Katâde (Evet) deyince, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, cenâzenin nemâzını kıldı Görülüyor ki, yabancı bir kimse de borcu kendi üzerine alırsa, meyyit borcdan kurtulmakdadır Borcu üzerine alan kimsenin alacaklıya (Meyyiti halâl et!) dimesi uygun olur Böyle halâllaşma ile, meyyit borcdan temâmen kurtulur
Gerek böylece, gerekse, islâmiyyetin gösterdiği başka yollar ile, meyyit, haklardan kurtarıldıkdan sonra, vasıyyeti yerine getirmek lâzımdır Günâh olan birşeyi yapmak için vasıyyet etmek sahîh olmaz Böyle vasıyyetler yerine getirilmez Böylece, meyyit, vasıyyetden hâsıl olan sevâbdan ve düâdan mahrûm bırakılmamış olur
Hastalıkdan ve dünyâ sıkıntılarından kurtulmak için ölümü istemek câiz değildir Dinde sıkıntı ve fitnelerden korkarak, Allahü teâlâdan ölümü istemek sünnetdir Allah yolunda şehîd olmağı istemek de böyledir Mekkei mükerremede ve Medînei münevverede olduğu zemânda ve Evliyâyı kirâm kaddesallahü teâlâ esrârehümül'azîztürbelerinin yanında ölümü istemek de câizdir