Ölünün Odası Bir oda, yerde bir mum, perdeler kesilmiş; Yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş Sütbeyaz duvarlarda, çivilerin gölgesi; Bundan Böyle ne bir çıtırtı, ne de bir bacak sesi Yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü; Üstü, boynuna dek bir çarsafla örtülü Bezin üzerinde, ayak parmaklarının izi; Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yanlamasına; Gözleri renkli bir cam, mıhlı ahşap tavana Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var; Küçük bir çizgi, minik, titrek bir ân dek Sarkık dudaklarında asılı titrek bir ân; görünen o ki, birden gitmiş çırpınamadan Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm; Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm…