Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Ömer Seyfettin Bombanın Kısa Özeti

Ömer Seyfettin Bombanın Kısa Özeti
0
108

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Ömer Seyfettin Bomba Kitabının Kısa Özeti,





Ömer Seyfettin Bomba Kiatap Özeti,




KİTABIN KONUSU

Osmanlı Devletinin çökme dönemine girdiği devirde, hudut boyların da bulunan halkın yaşantıları kısa hikayeler şeklinde anlatılmaktadır Benim anlatacağım hikayede de İtalyan gibi yetiştirilen bir çocuğun gerçek tarihini öğrenmesini anlatmaktadır

KİTABIN ÖZETİ

PRIMO TÜRK ÇOCUĞU NASIL OLDU
Eylül gecesiydi ve gökyüzünde tek bi yıldız bile yoktu Selanik, gündüzki heyacanlardan , gürültülerden yorulmuş gibi , baygın ve uyuyordu Rıhtım ıssızdı Olimpos Palasın , Kristalin, Splandit Palasın ve öteki ufak gazinoların lambaları çoktan sönmüştü bile Tramvay yolunu onarmak için konulan parke taşlarının ilersinde, denize dogru inen ufak merenlerin başında, hareket etmeyen bir gölge dimdik durmakta idi Gölge Pariste okuyan sonra kaplı bir maaşla İzmire gelen ve burada aşık olduğu hoş bir İtalyan kızı Grazia ile evlenen genç mühendis Kenan Bey aitti Türklük, garazi Avrupalılarca medeniyetsizlik olarak görülmekte idi Kenan Beyde onların adetlerine, ahlak anlayışlarına, terbiyelerine, cemiyetlerine hayran olan ve bunları uygulayan kişiliğe sahipti Ve bu karakteri cümbür cemaat göre da bilinmekte idi Kibar ve eglenceli birisi idi Savaşa tamamen karşıydı

En sonun da o gece Kenan Bey kırk sekiz saat her tarafında işittikleri, gördükleri ve gazetelerde okuduklarının etkisinde kalmıştı Son derece rahatsızdı Çünkü savaş çıkmış; İtalya Trablusa saldırmış; hayran olduğu, insaniyete hizmet ettiğine inandığı Avrupalıların öceden çok doğal bulduğu hareketleri aklına gelmişti Birincil Fransayı hatırladı Daima insaniyete hizmet ettiğini haykıran bu ahali, yüz senedir Afrikayı kana boyamıştı Masum, silahsız insanları öldürmüş onları tutsak etmiş, ruhlarına başat olmaya çaılmışlardı sonradan İngilizleri düşündü ve İspanyolları, Almanları hatta Belçika ve Portekizlileri , en sonunda da İtalyanları düşündü Hepsi aynıydı Yıllardan Beri ruhunu zapteden bu toplumun, Avrupalıların naçiz bir kulu, hizmetcisi olduğunu düşündükce kahroldu Düne dek kendisine bile Türküm demeye sıkılıyordu Bu memlekette tarihinin büyüklüğünü, geçmişini, dedelerinin şanını bilmeden, red etmiş ve milliyetinden uzaklaşmıştı Hatta nekadar Avrupalılaşmış olduğunu düşünerek yürüdü ve kimseyi görmemeye çalışıyordu Evine gitme düşüncesinden uzaktan idi Şuursuz bir şekilde Splandi Palasın önüne geldi Bir odaya çıkatı ve yatağa uzandı Yaşadığı olaylar onu şaşırtmıştı ve biçare etmişti Hakaretin ve tecavüzden uyanan ahali, İtalyan mektebinin, hastanesinin, hatta konsolosluğunun armalarını parcalamış, bayrak direklerini kırmış, sancaklarını yırtmıştı Ne dek İtalyan varsa şüphsiz kovulacaktı İtalyan dostu görünen bir Türk kuşkusuz lanet ve nefretle memleketten dışarı çıkarılacaktı Başı ağrımakta başının arısından gözleri yaşarmaktaydı

Gözünün önüne eşi, çoçuğu ve evi geldi O hiç böyle bir günü düşünmemiş bu ana dek mutlu yaşamıştı Avrupadan geldiği seneyi, gençlik ve bekarlık günlerini hatırladı Bir İtalyanla evlenmişti buda ona doğal görünmüş, hatta onur edebilecek bir durummuş gibi gelmişti Gerçi Grazia ile evlenmek istediğinde Grazianın babası Kenen Beyin Türk oluşından dolayı bir vahşi, bir medeniyet düşmanına kızını vermeyi şiddetle reddetmişti sonra ise bireysel menfaatlerini düşünmüş Kızıyla yaptığı bir tavır ardından Kenan Beyi Rumeli ve Anadoluda Türk namı aşağı yaşayan onyedi milyon Rumdan biri olarak kabullenmişti Ona tarafından Türkiyede sultanın ailesinden diğer Türk aile yoktu Bu fikirler doğrultusunda Kenan Beyi kızıyla birlikte Rum olarak kabul etmiş ve bu evliliğe müsade vermişti



Kenan Beyle Grazinin evliliklerinin ilk iki yılında iki erkek çoçukları olmuştu İtalyan adetlerini takip ederek çoçuklarını numara ile Primo! Sekundo! Diye çagırmışlardı Sekundo hastalanmış ve ölmüştü Grazianın babası Mösyö Vitalis Meşrutiyetin ilanından sonradan Türkiyede işlerin iyi gitmeyeceğini düşünerek İtalyaya gitmiş ve çiftlik alarak oraya yerkeşmiişti Kenan Bey babasının Graziayı ve kendisini İtalyaya çağıracağını düşündü Ne yapacaktı? Gitmeyeceği kesindi Grazianın kendi ailesini bırakmaya razı olup olmayacağı düşündü Çoçukları ve mutlu bir evlilikleri vardı ve birbirlerini çok seviyorlardı

Sabah olduğunda ayağa kalktı ama bitürlü uyuyamamıştı Otelden tranvayala yalısına geldi Kapıyı hizmetçi kız açtı Grazia ve Premo evde yoklardı İki yol sandığı dikkatini çekti Grazia yolculuğu düşünmüştü galiba Ilk defa görüyormuşcasına duvarlara , perdelere, eşyalara baktı Türk hayatına, Türk ruhuna ait bir çizgi bile yoktu, birdenbire Bursadaki çoçukluğunun geçtiği baba evini hatırladı Meren başındaki, ceviz ağcından eski ve guguklu saati, yaldızlı kafesin içindeki kesintisiz öten kanarya kuşunu ve babasının odasını düşündü Herşey gözlerinin önünden film şeridi gibi akıyordu Hain sedirler ve kalın halılarla döşeli, vişne renginde perdeleri, duvarlarında asılı olan iğri ve altın kakmalı kılıçları, kamaları düşündü ve en önemlisi bu odadaki baş sedirin üstündeki etrafı ipekten ve sırmalı çevrelerle süslenmiş, mert bir Türk ruhundan saçılan namus, iffet, metanet, istiğna öğüt eden mısraların yazılı olduğu levhayı hatırladı Mısraların bazılarnda şunlar yazılıydı

Geçme namerd köprüsünden, koparmasın seni!
Korkma düşmandan, oysa alev olsa yandırmaz seni!
Müstakim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni!

Babası ne değin genç dururdu Gelen misafirlerde, ağalarda ona benzerdi Bu levha güya kalplerin, ahlaklarının tercümesiydi Başı yeşil örtülü annesiyle her zaman yere bakan, omzunda pembe bir atkı içeren mukaddes hemşiresini düşündü Tahsilde iken annesi ve babası ölmüş, amcasının yanına giden hemşireside oranın yerlilerinden bir beyle evlenmişti Kendisi on senedir ne Bursaya gitmiş, ne akrabalarını görmüştü Hatta mallarını bile İstanbuldan gönderdiği bir delege vasıtasıyla satmıştı Kenan Bey düşündü durdu Düşündükce de iki gündür farkına vardığı durumunun aşağılığını, adiliğini anladı Unuttuğu milliyetinin kıymetini bilemediği için acı bir hissekapıldı Vicdan azapları içinde geçen yarım saat ona bir gün gibi görünmüştü

Kapı zili çaldı Grazia gelmişti Ona sabahtan aldığı kararı nasıl söyleyeceğinin sıkıntısı içindeydi Grazia Kenan Beye dün gece niye gelmediğini ve onu fazla merak ettiğini söyler Kenan Bey işi olduğunu ve bir otelde kaldığını söyler Grazia bildiri olunan harpten bahsetmeye başladı Grazia sabahtan tercüman ile konuştuğunu hiç kimsenin bilmediğini, gazetelerin yazmadığı havadisleri öğrendiğini söyledi Avrupalılar aralarında Fransaya Fası, Almanyaya Anadoluyu, İtalyaya Trablusu, İngiltere ve Rusyaya da Acemistanı taksim etmişlerdi Birkaç ay sonradan Rumelinin baştan başa bombalar patlayacak, Girit Yunanistana bağışlanacak, Arnavutluka, Makedonyaya , Suriyeye, Arabistana muhtariye verilecekti Sultanlık avrupalıların eline verilecek Türkiyede de Beynelminel bir yöneticilik olacaktı Avrupanın programı muhakkak olmuştu Grazia bunları çabuk anlattı Tercümanın korkularını tekrar etti Şu Anda hükümet genç Türklerin elindedi İki üç ay içinde Selaniki terkedip İstanbul, İtalya ve yoksa diğer bir Avrupa memleketine gidilmeliydi, pasaportları bile hazırllatmıştı Grazia Kenan Beye ne vakit hareket edebileceklerini sorduğunda Kenan Bey buradan bir yere gitmeyeceğini söyledi Grazia inanamadı Peki ben diye sorunca sen de diye karşılık verdi Bu sırada Primo içeri girdi, yavaşça yürümekteydi Annesi ona hiddetli ve sert bir tavırla manâlı bir konu konuştuklarını söyleyerek dışarı çıkardı

Oysa primo olayların farkındaydı Çünkü sabahtan mektebe gitmemiş Rum çoçuklarıyla rıhtımda balık tutmaya çalışırken okul arkadaşlarından Orhanı görmüş ve yandaki biraz büyükce olan bir Türk çoçuğuyla tanışmıştır Bu bir Türk paşasının oğludur Orhan Primoya sordu:

Senin baban Türk değil mi?
Primo birazcık kızararak niçin soruyorsun ? dedi
Soruyorum , niye inkar ediyorsun? Senin baban Türk mühendisi değil mi?
Evet
O halde sen de Türksün!

Primo Türkçe bilmiyordu Orhan Fransızca olarak elindeki Genç Türklerin beyannamesini çeviri etti İtralyanlarla Türklerin muharebe ettiğini anlattı Anlatırken en gözü kara, en asil bir ahali olduğunu asırlarca bütün Asyaya başat olduklarından bahsetti Atillanın Avrupayı ezip, köpek gibi inlettiğini, dünyanın en büyük hükümetini Cengizin kurduğunu anlattı Bir kaç yüzyıl evvel Avrupayı nezaket eden bu ırka tüm Avrupalıların saldırdıklarını, tanınmaz hale getirmek için uğraştıklarını ama başarılı olamayacaklarını söyledi Türklerin eski deniz savaşlarından zamanın da Akdenizi bir Türk gölü yaptıklarından, büyük paşa babasından, mülazım ağabeyinden duyduğu şeyleri oldukca büyüterek, mübalağalaştırarak, uzun uzan hikaye etmektti Primo dinledi ve o an kendisinin, babasının Türk oluşundan derin bir iftihar duydu Rıhtımdaki Rum çoçukları onun bir Türk çoçuğu ile saatlerce konuşmasını kıskandılar Onu çağırdılar fakat Primo aldırmadı Orhan bu sineklerin bir şey yapamayacaklarını ancak taciz etmesini bildiklerini ve kendilerini kuytu bırakmayacaklarını söyleyerek dışarı çıkmalarını öğüt etti Bahçeden çıkarak, ileride İttehat ve Teraki kulubü önünde dehşetli bir kalabalık gördüler Kapının yanındaki parmaklık setine siyah esvaplı, sarı bıyıklı, ufak fesli bir adam çıkmış, namussuz, hain, korsan İtalyanların haberleri yokken ve dostları iken birdenbire vatanlarına hücum ettiklerini anlatmaktaydı Bu adam Onların büyük ve kuvvetli zırhlılarına karşılık, kendilerininde tanrısal bir haklarının olduğunu bunun onların zırhlılarının karşısındaki kuvvetinden bahsetmekteydi Sonradan bir telgraf okundu Orhan onu tercüme etti İtalyanların Trablusta iki harp gemisi kayalıklara çarparak batmıştı sonradan numayişçiler yukarılara dürüst çekilmişlerdi Primo kapının dibinde bunları düşündü Geçmişin hatırasını noktası noktasına hayalinden geçirdi ve göğsünün kabardığını hissetti

Kapıya döndü içeride şiddetli ve heyacanlı hitabe devam etmekteydi Anahtar deliğinden içeriyi dinledi Annesi burada kalmayacağını söylüyor, Kenan Bey ise kalırsa artık İtalyan olarak değil Türk olarak kalacağını, gider ve İtalyan olarak kalırsa aralarındaki ilişkinin biteceğini , kendisini boşayacağını ve görüşmemek üzere ayrılacaklarını söyledi Annesi yüz yıl uzunluğunda geçen bir dakika sonunda cevabını veridi: On seneyi, sadakatimi sen düşünmezsen ben hiç düşünmem babamın yanına gider orada rahibe olur kalırım dedi Tek ricası Primoyuda yanında götürmekti Kenan Bey bu kararı Primonun vermesi gerektiğini söylerve o anda Primoiçeri girer Annesi içeri giren Primoyu kucaklamak ister Primo bunu dehşetli bir ciddiyetle reddeder Grazia ansızın bire değişen yavrusunun bu hareketi aleyhinde dona kalır ve hiç bişey söyleyemez Primo büyük bir adam tavrıyla babasının yandaki koltuğa oturdu Başını eline dayadı ve Fransızca olarak niye onun hakkında konuştuklarını sordu İtalyanca söylemiyordu Her ikiside şaşırdılar Kısa bir sessizlikten sonradan Kenan Bey savaş çıktığını annesi ile iyice ayrılacaklarını ya kendisi ile kalıp Türk olacağını yada annesi ile gidip İtalyan olacağını söyledi ve bu konudaki kararını sordu Primo oturduğu yerden kuvvetle fırladı Grazia ve Kenan Bey ne yapıyor diye birbirlerine bakarlarken, Primo heyecanlı tavrıyla annesini ve babasını süzmeye başladı ve gayet bozuk bir Türkçe ile :

Ben Turko çoçuk Ben yok İtalyanoBen burdaBen çoçuk Türk diye haykırdı

Grazia hayret ve üzüntü içinde masanın yan sandelyeye yığıldı Kenan Bey gözlerine ve kulaklarına inanamamaktaydı Primo sonradan Victor Emmanuelin resmine vurarak onu parçaladı Kenan Bey seviçli ve şuursuz bir şekilde ayağa kalktı, kanapenin üstünde, yükseklerden kendisine bakan bu Türk çoçuğunu kucakladı ve onu göğsüne bastırarak alnından öptü

KİTABIN ANAFİKRİ

Türk milleti özünü bulmalı Kendi benliğinden uzaklaştığı takdirde KURTULUŞ SAVAŞIndan önceki duruma gelinebileceğidir *
 
858,505Konular
982,773Mesajlar
33,068Kullanıcılar
deoxr64Son üye
Üst Alt