iltasyazilim
FD Üye
Ömer Seyfettin Yeni Lisan Makalesi
Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan Makalesi
Ömer Seyfeddin, Yeni Lisan makalesinin, Eski Lisanbaşlığı altındaki birincil kısmında; Asya'dan garbe, Anadolu'ya hicret ettiğimizi, din ve edebiyatın bize Arabî, Fârisî öğrettiğini söyler Yazara göre, hicretin birincil asırlarında Arabî'den ve Fârisî'den lisânımıza birçok kelimeler girmiştir Edebiyat, sanat ve dekor fikri Arabî ve Fârisî kaideler de getirmiştir Türkçe böylelikle sun'î bir hal almış, lakin aslını, esâsı olan fiilleri ve sigaları da istiklâlini muhafaza etmiştir Bu istiklâl Ömer Seyfeddin'e ve milli edebiyatçılara Türkçe'yi baştan eski sâfiyet ve tabiiliğine ircâ etmek ümidini vermiştir
Edebiyatımız iki devre ayrılır:
I Şarka içten: İran'a,
II Garbe doğru: Fransa'ya
Eski edebiyatın son mümessili Muallim Naci'dir Ondan daha sonra, Akif Paşa'dan beri teşkiline başlanan Avrupa mektebi meydana çıkar
Serveti Fünuncular'dan Tevfik Fikret ve Cenab Şehabeddin, milliyetimize, hissimize, zevkimize muhâlif, lakin hoş şiirler, Fransız tarzı şiirler vücûda getirmişlerdir Serveti Fünuncular'dan hiçbirisi esaslı ve mühim bir buluş göstermiş sayılamazlar Onlarda pek mısralara rastlanır ama, içinde hiç Türkçe kelime yoktur Eski nazım şekillerini değiştirip, sonnet'leri almış ve bir salon edebiyatı vücûda getirmişlerdir
Fecri Aticiler de Serveti Fünûncuları tekrar etmişlerdir Mal Varlığıi Fünuncular'dan tek ayrıldıkları nokta, onların en kullanılmayan kelimeleri kamuslardan bulmalarına mukabil, Fecri Ati mensuplarının bunu yapmamasıdır
Fecri Aticiler gençtirler, zekidirler, vatanın ümidi onlardadır Onlar çalışacak, okuyacak, tekamül edeceklerdir Bizi ulusal bir edebiyattan yoksun bırakan eski ve sun'i lisanı terk edeceklerdir Dünküleri taklid etmekten vazgeçtikleri gün reel bir fecir olacak, onların baştan sona yeni bir lisanla terennüm olunan milli bir edebiyat doğacaktır
Ömer Seyfeddin'e göre, hemen yeni bir hayata, bir uyarlama devresine giren Türkler'e tabii bir lisan, kendi lisanları lazımdır Ulusal bir edebiyat vücûda getirmek için, önce milli dil gerekir Eski lisan hastadır Hastalıkları özellikle içindeki yabancı kaidelerdedir
Artık hareket zamanı gelmiş, hatta geçmiştir Bize geniş, muntazam ve mazbut bir dil lazımdır Türkçe dünyanın en çok iyi, sade ve tabii gramerine sahiptir Onun içinden ecnebi kaideleri; Arabi ve Farisi terkipleri, edatları çıkarır ve şimdilik edebi ve fenni ıstılahlara dokunmazsak dilimiz, ileride bunları da Türkçeleştirmek şartıyla, ulusal ve mükemmel bir dil olabilir
Yazıldığı tarihten bu yandan Türk dili ve edebiyatı tarihi üzerinde yapılan çalışmalar dolayısıyla çoğu noktaları tenkid edilebilir
durumda yer alan Yeni Lisan makalesinin bugün halâ doğru sayılabilecek öteki bölümleri de şunlardır:
I Arabi ve Farisi kaideleriyle yapılan bütün terkipler terk olunacak Bitmiş edelim: Fevkalâde, hıfzıssıhha, darbımesel, sevkitabii gibi klişe olmuş şeyler müstesnâ
II Türkçe cem edatından diğer kat'iyyen ecnebi cem edatları kullanılmayacak: İhtimâlât, mekâtip, memurin, hastegân yazacak yerde ihtimaller, mektepler, memurlar, hastalar yazacaksınız Natürel cihan, inşaat, ahlâk, Müslüman gibi klişe hâline gelmişler müstesna
III Öteki Arabi ve Farisi edatları da atacaksınız! Eyâ, ecil, ez, men, an, ender, ba, beray, bi, na, ter, çi, çent, zi, âlâ, fi, gâh, gin, âza, veş, ver, nâk gibi edatlar terkolunacak; oysa tekellüme girmiş tamamıyle Türkçeleşmiş olan, lakin, olur ya, şey, keşki, lâkin, nâşi, hemencecik, hem, demin, yâni gibileri kullanılacak Unutmayalım oysa, terkolunmasını açlık ettiğimiz bu edatlar kullanılsa bile terkip kâideleri gibi lisanın tekellümüne giren, san'atkâr gibi kelimeleri serbestçe söyler ve yazabiliriz
alıntı *
Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan Makalesi
Ömer Seyfeddin, Yeni Lisan makalesinin, Eski Lisanbaşlığı altındaki birincil kısmında; Asya'dan garbe, Anadolu'ya hicret ettiğimizi, din ve edebiyatın bize Arabî, Fârisî öğrettiğini söyler Yazara göre, hicretin birincil asırlarında Arabî'den ve Fârisî'den lisânımıza birçok kelimeler girmiştir Edebiyat, sanat ve dekor fikri Arabî ve Fârisî kaideler de getirmiştir Türkçe böylelikle sun'î bir hal almış, lakin aslını, esâsı olan fiilleri ve sigaları da istiklâlini muhafaza etmiştir Bu istiklâl Ömer Seyfeddin'e ve milli edebiyatçılara Türkçe'yi baştan eski sâfiyet ve tabiiliğine ircâ etmek ümidini vermiştir
Edebiyatımız iki devre ayrılır:
I Şarka içten: İran'a,
II Garbe doğru: Fransa'ya
Eski edebiyatın son mümessili Muallim Naci'dir Ondan daha sonra, Akif Paşa'dan beri teşkiline başlanan Avrupa mektebi meydana çıkar
Serveti Fünuncular'dan Tevfik Fikret ve Cenab Şehabeddin, milliyetimize, hissimize, zevkimize muhâlif, lakin hoş şiirler, Fransız tarzı şiirler vücûda getirmişlerdir Serveti Fünuncular'dan hiçbirisi esaslı ve mühim bir buluş göstermiş sayılamazlar Onlarda pek mısralara rastlanır ama, içinde hiç Türkçe kelime yoktur Eski nazım şekillerini değiştirip, sonnet'leri almış ve bir salon edebiyatı vücûda getirmişlerdir
Fecri Aticiler de Serveti Fünûncuları tekrar etmişlerdir Mal Varlığıi Fünuncular'dan tek ayrıldıkları nokta, onların en kullanılmayan kelimeleri kamuslardan bulmalarına mukabil, Fecri Ati mensuplarının bunu yapmamasıdır
Fecri Aticiler gençtirler, zekidirler, vatanın ümidi onlardadır Onlar çalışacak, okuyacak, tekamül edeceklerdir Bizi ulusal bir edebiyattan yoksun bırakan eski ve sun'i lisanı terk edeceklerdir Dünküleri taklid etmekten vazgeçtikleri gün reel bir fecir olacak, onların baştan sona yeni bir lisanla terennüm olunan milli bir edebiyat doğacaktır
Ömer Seyfeddin'e göre, hemen yeni bir hayata, bir uyarlama devresine giren Türkler'e tabii bir lisan, kendi lisanları lazımdır Ulusal bir edebiyat vücûda getirmek için, önce milli dil gerekir Eski lisan hastadır Hastalıkları özellikle içindeki yabancı kaidelerdedir
Artık hareket zamanı gelmiş, hatta geçmiştir Bize geniş, muntazam ve mazbut bir dil lazımdır Türkçe dünyanın en çok iyi, sade ve tabii gramerine sahiptir Onun içinden ecnebi kaideleri; Arabi ve Farisi terkipleri, edatları çıkarır ve şimdilik edebi ve fenni ıstılahlara dokunmazsak dilimiz, ileride bunları da Türkçeleştirmek şartıyla, ulusal ve mükemmel bir dil olabilir
Yazıldığı tarihten bu yandan Türk dili ve edebiyatı tarihi üzerinde yapılan çalışmalar dolayısıyla çoğu noktaları tenkid edilebilir
durumda yer alan Yeni Lisan makalesinin bugün halâ doğru sayılabilecek öteki bölümleri de şunlardır:
I Arabi ve Farisi kaideleriyle yapılan bütün terkipler terk olunacak Bitmiş edelim: Fevkalâde, hıfzıssıhha, darbımesel, sevkitabii gibi klişe olmuş şeyler müstesnâ
II Türkçe cem edatından diğer kat'iyyen ecnebi cem edatları kullanılmayacak: İhtimâlât, mekâtip, memurin, hastegân yazacak yerde ihtimaller, mektepler, memurlar, hastalar yazacaksınız Natürel cihan, inşaat, ahlâk, Müslüman gibi klişe hâline gelmişler müstesna
III Öteki Arabi ve Farisi edatları da atacaksınız! Eyâ, ecil, ez, men, an, ender, ba, beray, bi, na, ter, çi, çent, zi, âlâ, fi, gâh, gin, âza, veş, ver, nâk gibi edatlar terkolunacak; oysa tekellüme girmiş tamamıyle Türkçeleşmiş olan, lakin, olur ya, şey, keşki, lâkin, nâşi, hemencecik, hem, demin, yâni gibileri kullanılacak Unutmayalım oysa, terkolunmasını açlık ettiğimiz bu edatlar kullanılsa bile terkip kâideleri gibi lisanın tekellümüne giren, san'atkâr gibi kelimeleri serbestçe söyler ve yazabiliriz
alıntı *