Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

osmanlı astronomisinden bir kesit

osmanlı astronomisinden bir kesit

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
XVI YÜZYILDA OSMANLI ASTRONOMİSİ VE MÜESSESELERİ
Prof Dr Ekmeleddin İhsanoğlu İÜ Edebiyat Fakültesi


XVI yüzyıl Osmanlı Devleti'nin her alanda zirveye ulaştığı bir asırdır Bir taraftan sınırları üç kıtada en son noktasına varmış, karada ve denizde zamanının en güçlü ordularını meydana getirmiş, diğer taraftan sahip olduğu düzenli gelirler ve sağlam ekonomi ile belirli bir refah seviyesine ulaşmıştır XVI yüzyılda böylesine maddi bir kudreti yakalayan Osmanlı Devleti, bilim, kültür ve sanatta da en mütekâmil dönemini yaşamıştır Osmanlı astronomi literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri müellifinin seksen beşi XVI yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı astronomisinin önemli eserleri yazıldığı gibi Türkçe’de altmışa yakın eser kaleme alınmıştır
XIV yüzyılın başında İznik'te kurulan ilk Osmanlı medresesi ile başlayan ve Fatih Sultan Mehmed'in fetihten sonra İstanbul'da tesis ettiği Semaniye Medreseleri ile devam eden ve yine İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulan Süleymaniye Medreseleri ile tam anlamıyla yerleşen Osmanlı yüksek eğitim sistemi, artık en olgun noktasına varmıştı Fatih edreselerinin kurulmasıyla astronominin de içinde bulunduğu akli ilimlerin eğitimi medrese tahsilinin bir unsuru haline gelmiştir Diğer taraftan, klasik İslâm biliminin KahireŞam, Meraga ve Semerkant gibi ana bilim geleneklerinin birikimleri İstanbul'a aktarılmıştı Böylece İstanbul, İslâm dünyasının sadece siyasî başkenti olmasının yanında aynı zamanda bilim ve kültür başkenti de olmuştu Osmanlı âlimleri de devraldıkları klasik İslâm bilimini geliştirmiş ve üzerine orijinal eklemelerde bulunmuşlardır

Bu yüzyılda ilmi müesseseler yönünden de bir klasikleşme müşahede edilmektedir Yukarıda zikrettiğimiz medreseler son hâlini almış ve Dârültıp Medresesi tesis edilmiştir Aynı durum astronomi müesseseleri için de söz konusudur



Takiyüddin elRasıd tarafından kurulan İstanbul Rasathanesi


İstanbul Rasadhanesi kurucusu Râsıd Takiyüddin Beyoğlundaki Rasadhanesi önünde yardımcısı ve öğrencileri ile

XVI yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı Devleti'nde, doğrudan Osmanlı saray teşkilâtının bir unsuru olan ve Osmanlılarda resmî astronomi işlerini yürüten müneccimbaşılık, Zîci İlhanî ve Uluğ Bey Zîci'nin tashihi için kurulan ve astronomik gözlemleri esas alan İstanbul Rasathanesi ve daha çok camilerin bir unsuru olarak vakit tayini ile ilgilenen muvakkıthaneler zikredilmesi gereken üç önemli klasik astronomi müessesesidir

Osmanlı astronomi literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri müellifinin seksen beşi XVI yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı astronomisinin önemli eserleri yazıldığı gibi Türkçe’de altmışa yakın eser kaleme alınmıştır

Müneccimbaşılık

Osmanlı Devleti'nde ve hususiyle saraydaki müneccimlerin başında bulunan kişiye müneccimbaşıdenilmektedir Müneccimbaşılık, arşiv belgeleri ve kaynaklardaki bilgilere göre, XV yüzyılın sonları ile XVI yüzyılın başlarında ortaya çıkmış bir müessesedir Osmanlı sarayında bîrun erkânından olan müneccimbaşılar, aslen ilmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından seçilmekteydi

XVI yüzyılda Seydi İbrahim b Seyyid, İshak Sa'di Çelebi, Yusuf b Ömer, Mustafa b Ali, Takiyüddin Râsıd gibi kişiler müneccimbaşılıkta bulunmuşlardır Mustafa b Ali astronomi ve coğrafya sahasında oldukça mühim bazı eserler telif etmiştir Takiyüddin Râsıd da astronomi ve matematik sahasında birçok önemli eser vermesinin yanında İstanbul'da bir de rasathane açmış ve bazı gözlemlerde bulunmuştur XVI yüzyılda müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında saraya ait bir çok vazifesi bulunmaktaydı Müneccimbaşılar XVI yüzyıldan itibaren saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zâyiçe gibi işler yapmaya başlamışlardır Müneccimbaşının en önemli vazifesi takvim hazırlamaktı

Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci'ne göre, bu tarihden sonra da Jacques Cassini Zîci'ne göre hesap edilmiştir Ayrıca her Ramazan ayından önce imsakiye hazırlanması ve zâyiçe hazırlamak da müneccimbaşıların vazifeleri arasında bulunmaktaydı Başta cülus olmak üzere savaş, doğum, düğün, denize gemi indirilmesi, has atların çayıra salınması, padişahın yazlık ve kışlığına gitmesi gibi birçok önemli, önemsiz konuda müneccimbaşılar ve bazen müneccimi sânîler uğurlu saat tesbit ederlerdi Başta padişahlar olmak üzere birçok devlet adamı müneccimbaşıları zâyiçelerine göre değerlendirmiş ve zâyiçelerinin isabetli çıkması üzerine onlara birçok ihsanlarda bulunmuşlardır Bununla birlikte Sultan I Abdülhamid ve III Selim gibi uğurlu saate ve zâyiçeye itimat etmeyen padişahlar da bulunmaktaydı Ancak uğurlu saat uygulaması âdet haline geldiği için bu padişahlar inanmadıkları bu işin önüne geçememişlerdir

Diğer taraftan kuyruklu yıldızların geçişi, zelzele, yangın, Güneş ve Ay tutulmaları gibi önemli astronomi hâdiseleri ile fevkalade olayları da müneccimbaşılar takip eder ve yorumları ile birlikte saraya bildirirlerdi
Muvakkıthanelerin idaresi müneccimbaşılara ait idi Bunun yanında Dârü'rrasadü'lcedid adıyla İstanbul'da kurulan rasathanenin idaresi Müneccimbaşı Takiyüddin Râsıd'ın idaresindeydi XIX yüzyılın ilk yarısında kurulan Mektebi Fenni Nücûm adlı mektep de Müneccimbaşı Hüseyin Hüsni ve Müneccimbaşı Sadullah Efendi'nin idaresinde bulunmaktaydı

Ulemâ sınıfına mensup saray memurlarından olan müneccimbaşılar, silahtar ağaya bağlı olan hekimbaşının maiyyetinde bulunduklarından tayin ve azilleri de onun tarafından yürütülürdü Müneccimbaşılar, XVI asırda saraya takvim takdim etmelerinden dolayı 2000 akçe, müneccimler ise 1000 akçe ücret almaktaydılar (4) Osmanlı Devleti'nde otuz yedi kişi müneccimbaşılıkta bulunmuştur Bunların arasında Takiyüddin Râsıd (ö 1585) İstanbul'da kurduğu rasathane ile, Müneccimbaşı Derviş Ahmet Dede (ö 1702) de yazdığı Arapça tarih kitabı Camiü'dDüvel ile meşhur olmuştur Müneccimbaşı Hüseyin Efendi (ö 1650) ise zâyiçelerinin isabetiyle tanınmıştır Müneccimbaşılar ilmiye mensubu olduklarından dolayı müderrislik ve kadılık gibi birçok vazifelerde bulunmuşlardır

XVI yüzyıldan sonra belirli bir sisteme göre devam eden müneccimbaşılık Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüştür Müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi'nin vefatına kadar gelen bu müessese, onun 1924 yılında vefatıyla yerine tekrar müneccimbaşı tayin edilmeyerek lağvedilmiş ve 1927 senesinde baş muvakkıtlık makamı tesis edilmiştir

İstanbul Rasathanesi

Osmanlılarda ilk rasathane İstanbul'da Sultan III Murad döneminde (15741595) Takiyüddin Râsıd tarafından kurulmuştur Şam'da 9321526 senesinde doğan Takiyüddin, Şam ve Mısır'da eğitimini tamamladıktan sonra bir müddet kadılık ve müderrislik yapmış, bu arada astronomi ve matematik alanında önemli çalışmalarda bulunmuştur l570'te Mısır'dan İstanbul'a gelen Takiyüddin, bir sene sonra (1571) vefat eden Müneccimbaşı Mustafa b Ali'nin yerine müneccimbaşılığa tayin edilmiştir



1577 de İstanbul semasında bir ay görülen,
Takiyüddin tarafından izlenen Kuyruklu Yıldız


Takiyüddin elRasıd tarafından kurulan
İstanbul Rasathanesinde bulunan
Zâtu'lHalak Şehinşahname

İstanbul'da başta Hoca Sadeddin Efendi olmak üzere meşhur ulemâ ve önemli devlet adamları ile yakınlık sağlayan Takiyüddin, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa vasıtasıyla da Sultan III Murad ile tanışmıştır
Takiyüddin, astronomiye meraklı olan padişaha kullanmakta oldukları Uluğ Bey Zîci'nin yaptığı hesaplara kâfi gelmediğini ve yeni bir zîcin hazırlanması gerektiğini anlatarak rasathane kurulması fikrini açtı Sultan Murad, atalarına nasip olmayan ve ilk defa kendisine nasip olacak bu işi memnuniyetle karşılayarak rasathanenin hemen inşa edilmesini ister ve ayrıca gerekli olan maddî desteği de verir Bu arada çalışmalarına Galata Kulesi'nden devam eden Takiyüddin, 9851577'den itibaren de kısmen tamamlanan Dâru'rrasadü'lcedîd adındaki yeni rasathanede faaliyetlerini sürdürür

Bir büyük bir de küçük iki ayrı binadan müteşekkil olan rasathane, Tophane sırtlarında bir yerde inşa edilmiştir Takiyüddin eski İslâm rasathanelerinde kullanılmış olan aletleri büyük bir titizlikle imal etmiştir Bununla birlikte bazı yeni aletler de icat etmiş ve gözlemlerinde ilk defa kullanmıştır Rasathane'de çoğunluğu astronomi ve matematik kitaplarından oluşan büyük bir kütüphane de kurulmuştur Rasathanenin sekizi râsıd, dördü kâtip ve diğer dördü de yardımcı olarak vazife yapan Takiyüddin ile birlikte on altı kişilik bir kadrosu bulunmaktaydı

Rasathane'de bulunan aletler ise şunlardı: Zâtü'lhalak (armillae zodiak), kadran (mural quadrant), zâtü'ssemt ve'lirtifâ (azimuthal semicircle), zâtü'şşubeteyn (triquetrum), rub'u mıstar (rub u deffe), zâtü'ssekbeteyn (dipotra), zâtü'levtâr, elmüşebbehe bi'lmenâtik (sextant)
Şam ve Semerkant astronomi ekollerini şahsında birleştiren Takiyüddin, rasathanede ilk olarak Uluğ Bey Zîci'nin tashihi işine başlamıştır Bununla birlikte Güneş ve Ay tutulmaları ile çeşitli gözlemler de yapmıştır Ramazan 985Eylül 1578 tarihinde İstanbul'dan bir ay süreyle gözlenen kuyruklu yıldızı da rasathaneden gece gündüz uyumadan gözlemiş ve gözlemlerinin neticelerini padişaha sunmuştur Takiyüddin yeni geliştirdiği teknikler ve aletler vasıtasıyla gözlemlerinde yeni uygulamalar ve astronomi problemlerinde orijinal çözümler getirmiştir İlk defa mekanik saat kullanarak çok dakik gözlemler yapmıştır Diğer taraftan da astronomi hesaplarında altmış tabanlı sayı sistemi yerine on tabanlı sayı sistemini kullanmakla ve ondalık kesirlere göre trigonometri cetvelleri hazırlamakla dikkat çekmiştir Ekliptik ile ekvator arasındaki 23° 27' lik açıyı 1 dakika 40 saniye farkla 23° 28' 40bularak ilk defa gerçeğe en yakın ve doğru dereceyi hesaplamıştır Güneş parametreleri hesabında da yeni bir yöntem uygulamıştır Sabit yıldızların boylamlarının tesbitinde ise Ay yerine Venüs'ü kullanarak daha dakik neticeler elde etmeyi planlamıştır Osmanlılarda otomatik makineler üzerine ilk eseri de Takiyüddin yazmıştır

Rasathane, çok kısa sayılabilecek bir zamanda oldukça önemli faaliyetlere sahne olmuştur Takiyüddin gözlemlerini Sidrot Muhtaha'lEfkâr fi Melekût alFelek alDevvâr veya alZîc alŞehinşâhî adlarıyla bilinen eserinde bir araya toplamıştır Ancak Takiyüddin rasathanede yaptığı gözlemlerle Güneş ile ilgili cetvellerini tamamlayabilmiş ise de Ay ile ilgili cetvelleri tamamlayamamıştır Takiyüddin kendisi ile aynı zamanda yaşamış ve rasathane kurmuş olan Tycho Brahe ile karşılaştırıldığında Brahe'den daha net ve dakik rasatlar yaptığı ortaya çıkmaktadır Ayrıca onun rasathanesinde bulunan bazı aletler Brahe'nin aletlerinden daha üstündü Ancak Takiyüddin rasatlarını tamamlayamazken Tycho Brahe uzun süre rasat yapmış ve 777 yıldızın yerini tesbit etmiştir

İslâm âlimlerinin astronomi eserlerini inceleyen Takiyüddin, eserlerinde yeni unsurlar yanında eskilerin tenkidini de yapmıştır
Rasathane bazı siyasi çekişmeler sebebiyle ve dini gerekçeler ileri sürülerek 4 Zilhicce 98722 Ocak 1580 tarihinde Padişah'ın emriyle Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından yıkılmıştır

Muvakkıthaneler

OsmanlıTürk medeniyetinde, imaret adıyla bilinen kamu binalarından olan muvakkıthaneler, hemen her şehir ve kasabada cami veya mescidlerin bahçesinde bir iki oda hâlinde bulunan kurumlardır Muvakkıthaneler bulundukları külliyenin vakfı tarafından idare edilmekte olup, buralarda vazife yapan kişilere ise muvakkit denilirdi
Emeviler döneminde (661750) ortaya çıkan muvakkıthaneler, Osmanlılarda özellikle İstanbul'un fethinden sonra yaygınlaşmıştır İstanbul'da ilk inşa edilen muvakkıthane 1470 tarihli Fatih Camii Muvakkıthanesidir Osmanlılar İstanbul'da birçok muvakkıthane kurmuşlardır Bunlardan en meşhuru, XVI asırda kurulan Bayezid Camii Muvakkıthanesi idi Evliya Çelebi bu ünün, muvakkıthane saatlerinin çok dakik olmasından ileri geldiğini söylemektedir Yavuz Selim, Fatih, Şehzade, Eminönü'nde bulunan muvakkıthaneler de İstanbul'un diğer meşhur muvakkıthaneleri idi
Özellikle namaz vakitlerini belirlemek için kurulmuş olan muvakkıthanelerde bu iş güneş saatleri ile yapılırdı


İstanbul semalarında bir ay görünen 1577 Kuyruklu Yıldızın bir başka resmi


Ayrıca muvakkıtlar, isteyenlere basit astronomi dersleri de verirlerdi Bazı muvakkıtlar senelik takvim ile Ramazan ayı için imsakiye hazırlarlardı Muvakkıtların hemen hemen tamamı basit astronomi aletlerini kullanmayı bildikleri gibi içlerinde bu sahada eser verecek seviyede bilgi sahibi olanlar da vardı

Muvakkıthaneler, muvakkıtların bilgisine göre hem bir astronomi eğitimi yeri ve hem de basit bir gözlemevi idi Bu yüzden İstanbul'daki bazı muvakkıthanelerin, müneccimbaşıların yetişmelerinde önemli bir yeri bulunmaktaydı Zira bir kısım muvakkıtlar, muvakkıthanelerdeki başarılı çalışmaları ve faaliyetleri sebebiyle müneccimbaşılığa kadar yükselmişlerdir
Bu kurumların idaresi ve görevlilerin maaşı, bağlı bulundukları vakıf tarafından karşılandığı halde tayinleri müneccimbaşı tarafından yapılırdı Vefat eden muvakkıtın yerine oğlu tayin edilir, eğer muvakkıtın evladı yoksa isteklilerden imtihanla biri tayin edilirdi Muvakkit olacak kişilerin ehliyetli olmasına dikkat edilirdi Bu husus vakfiyelerde de belirtilirdi

Muvakkıthaneler, XIX asırda mekanik saatlerin yaygınlaşmasına rağmen Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar varlıklarını muhafaza etmişlerdir Cumhuriyetin ilânı ile başmuvakkıtlık (1927) adı altında kurulan yeni bir müesseseye devredilen muvakkıthaneler, 20 Eylül 1952'de kapatılmıştır Bugün bazı muvakkıthanelerin binaları hâlen mevcut olmakla beraber, çoğu metruk ya da başka amaçlarla kullanılmaktadır

Kaynak:
Osmanlı imparatorluğunun doruğu 16 yüzyıl teknolojisi, Editor Prof Dr Kazım Çeçen

 
858,496Konular
981,879Mesajlar
29,917Kullanıcılar
ErkanzglSon üye
Üst Alt