iltasyazilim
FD Üye
Osmanlı Devletinin Kuruluşu
Osmanlı Devletinin Kuruluş Dönemi
Osmanlı Devletinin Kuruluş Tarihi ve Gelişmesi
Osmanlı Devletinin Doğuşu,İmparatorluğa Dürüst, Cihan Hakimiyeti Dönemi,Duraklama Dönemi,
Gerileme ve Çökme, Devlet Teşkilâtı, Kültür ve Medeniyeti Hakkında bilgiler
Osmanlı Devletinin Doğuşu
Anadolu Türklüğünü yeniden birliğe kavuşturan, yayılmasını ve güçlenmesini sağlayan Osmanlıların ortaya çıkışı meselesi, Batı Anadolu'nun sırık bölgesinde yeni bir Türkiye'nin doğuşu ile sıkı sıkıya bağlıdır Osmanlı hanedanının mensup bulunduğu, Oğuzlar'ın sağ kolu olan Günhan kolunun Kayı boyu, dokuzuncu yüzyıldan itibaren, Selçuklular'la beraber Ceyhun nehrini geçerek İran'a geldi Rivayetlere tarafından, Horasan'da Merv ve Mahan tarafına yerleşen Kayılar, Moğolların tecavüzleri üzerine, yerlerini bırakarak Azerbaycan'a ve Doğu Anadolu'ya göç ettiler Bir rivayete kadar, Ahlat'a yerleşen Kayılar, oradan Erzurum ve Erzincan'a, sonradan Amasya'ya gelerek, oradan Halep taraflarına göç ettiler Bir kısmı Caber Kalesi civarında kalırken, öteki bir kısmı Çukurova'ya gitti Çukurova'ya gelenler, sonra Erzurum civarında Sürmeliçukur'a vardılar Aralarında çıkan ihtilaf üstüne, bir kısmı başlıca yurtlarına dönerken, Ertuğrul ile kardeşi Dündar'ın emrindekiler, bir müddet Sürmeliçukur'da kaldıktan sonra, Moğolların batıya akınları üzerine, Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubad'a müracaat ederek Karacadağ taraflarındaki Rum (Bizans) hududuna yerleştirildikleri söylenirse de bu, tarihî gerçeklere öyle yerinde düşmemektedir
Gündüz Yüksek Dağ'i Ertuğrul Gazi'nin babası olarak gösteren ve bugün ilim âleminde kabul edilen öteki bir rivayete göre ise, Gündüz Yüksek Dağ'in Ahlat'ta vefatından daha sonra oymağın başına geçen oğlu Ertuğrul Gazi, buradan hareketle Erzincan'a oradan da Bizans sınırına yakın almak gayesiyle, Karacadağ mıntıkasına gelmiştir Muhakkak olan bir şey varsa o da Ertuğrul Gazi liderliğindeki Kayıların, on üçüncü asır ortalarında Ankara'nın batısında bulunmalarıdır Sonraları, yaklaşık olarak 1231 yılında, Sultan Alâaddin'in kendilerine ıkta (arazi) olarak verdiği Söğüt ve Domaniç'e gelip yerleşmişlerdir
diğer taraftan Moğollar, Orta Asya Türklüğünü ve medeniyetini yıkım ederken, istilânın dehşeti karşı, onların kılıcından kurtulan büyük göçebe kitleleri, şehirli âlim, tâcir, edebiyatçı ve sanatkârlar da Anadolu'ya sığınıyordu Göç dalgaları, Selçuklu hududunda vaktiyle beri mevcut göçebelerle yeni Türk boylarını birbirine karıştırıyor ve uçlardaki yoğunluğu çabuk bir şekilde arttırıyordu Kaynakların kayıt ve tasvirine kadar, Azerbaycan ve Arran (Karadağ) ovaları ile vadileri, karıncalar gibi kaynaşıyor ve göç dalgaları buradan Anadolu'ya akıyordu Böylece, Moğollardan kaçan Türkmenler, Anadolu'ya nüfus ve hayatiyet getiriyor ve siyasi parçalanmaya karşın bu ülke yeni bir kudret kazanıyordu 1261'den itibaren, Moğol kontrolünün nispeten cılız bulunduğu ve Türkmen nüfusunun gitgide kuvvetlendiği Kızılırmak'ın batısındaki bölgede (KastamonuAnkaraAkşehirAntalya hattının batısında) uc beylikleri ortaya çıktı Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Denizli, Selçukluİslâm kültürünün yerleştiği uc merkezleri olarak yükselip Gazi Türkmenlerin faaliyette bulunduğu en ileri uc bölgesiyle Selçuklu uc bölgesi arasında bir ara alan haline geldiler Uc bölgelerinde ortaya çıkan Türkmen beylikleri aralarında Konya'ya başat olan Karamanoğulları en kuvvetlisi görünüyor ve Selçukluların varisi olduğunu iddia ediyordu Batı Anadolu'da Aydınoğulları, devrin şartlarına göre mükemmel bir deniz filosu gücüne sahip bulunuyordu Göçebe bir kavmin çabucak denizci olması ve Adalar (Ege) Denizini daha alçak üst eden gazalarıyla hayranlık uyandırması, şaşırtıcı bir gelişmeydi Bu atama Anadolusunda tekrar mühim sayılabilecek bir güce sahip bulunan Germiyanoğulları, Karesioğuları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Hamidoğulları ve Candaroğulları beyliklerinden her biri, kendi hesabına dağılma mücadelesine girişti Bunlar arasında Söğüt'te kurulan Osmanlı Beyliği en mütevazı bir durumda bulunuyordu
Ertuğrul Gazi, tahminen doksan yaşında olduğu halde, 1288'de vefat ettiğinde, Osmanlı Beyliği; Karacadağ, Söğüt, Domaniç ve çevresinde 4800 kilometrekarelik mütevazı bir toprak parçasına sahipti Ertuğrul Bey'in vefatından daha sonra, uçtaki Oğuz aşiretlerinin ittifakıyla, Kayı boyundan olduğu için, Osman Bey hepsine baş seçildi Öteki Anadolu beyleri birbirleriyle uğraşırken Osman Bey, Bizans'la mücadele etti Bu sayede, 1288'de Selçuklu sultanının gönderdiği hakimiyet alâmetlerini bölge Osman Gazi, bu nedenle kendi nüfuz bölgesini ve oradaki reayayı (halkı) Bizans'a ve komşu beylere karşı koruma mesuliyetini yüklenmiş oldu Çevresine aldığı Samsa Çavuş, Konuralp, Akçakoca, Aykut Yüksek Dağ, Abdurrahman Gazi gibi aşiret beyleriyle birlikte fetih hareketini başlatan Osman Gazi kısa sürede İnönü, Eskişehir, Karacahisar, Yarhisar, İnegöl ve Bilecik'i zaptetti Bilecik'in fethi ve Osman Bey'in beylik merkezini buraya nakletmesiyle; Anadolu Selçukluları'nca Moğollara karşısında girişilen başarısız Sülemiş isyanı neticesinde Sultan III Alaaddin Keykubad'ın kaçması hemen hemen benzer tarihlere rastladı Bu sebeple Selçuklu Devleti'nin başsız kalması neticesinde daha bağımsızlık hareket etmeye başlayan Osman Gazi, bağımsızlığını (istiklâlini) duyuru etti (27 Ocak 1300) Bölgenin ve Bizans'ın içinde bulunduğu durumdan istifade eden Osman Bey'in kuvvetleri, Bursa önüne kadar akınlarda bulunuyordu Lefke, Mekece, Akhisar, Geyve ve Leblebici kalelerinin fethinden sonradan Osman Gazi, askerî harekâtın başına oğlu Orhan Gazi'yi getirdi (1320) Osman Gazi, Bundan daha sonra ölümüne dek, teşkilât meseleleriyle meşgul oldu 1324 ya da 1326'da öldüğü varsayım edilen Osman Bey vefat ettiği sırada, Bursa Osmanlıların eline geçti Bursa'nın zaptından sonradan, beylik merkezi buraya nakledildi ve büyük kasaba yeni binalarla süslendi Gerçekte, Selçukluların tarih sahnesinden çekilmesiyle Anadolu bir harabe görünümündeydi Çünkü, Moğolların Anadolu'daki etkisi halâ hissediliyordu Ama, Selçukludan kalan kıymetli hazineler vardı Bunlar dil, din ve alfabe birliğiydi Bunun ruhu da gaza aşkı idi Osmanlı, bunların hepsini kendinde toplamıştı Dil, din ve alfabe birliği doğru, ırk hudut tanımıyordu Savaşma ve şehit olma isteği, her an, Hıristiyanlarla gaza eden Osmanlı Beyliği'ne büyük fırsatlar verdi İşte bu aşk ve şevkle, diğer beylerin tebaası Osman eline göç etti veya en azından onların başarısı için gönülden dua etti Âlimler de benzer yolu takip ederek, Edebâli, Dâvûdı Kayserî, Dursun Fakih gibi büyükler, Karaman ülkesinden kalkıp, Osmanlı toprağına kondular ve kültür faaliyetlerini başlattılar
Orhan Gazi devrinde Bizans'a aleyhinde kazanılan Pelekanon Muharebesi'nden sonradan İznik fethedildi (1330) Orhan Gazi'nin 1361'e kadar olan hükümdarlığı devresinde Osmanlı Devleti, kardeş beylikler üstünde dominant bir baskı haline geldi Daha önce Ege ve Rumeli'de Karesi, Saruhan ve Aydınoğulları, gaza hareketinin öncüleri durumunda idiler Ancak, Karesi Beyliği'nin ilhakıyla Aydınoğlu Gazi Umur Bey'in, Haçlı saldırıları aleyhinde İzmir limanını kaybetmesi üzerine, bu bölgedeki gaza liderliği Orhan Gazi'ye geçti Bu sırada Bizans'ta baş gösteren iç savaş ve Kantakuzen'in Gazi beylerle ittifakı, Türklerin Rumeli'ye geçişini kolaylaştırdı Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın destanlara konu olacak mahiyette gerçekleştirdiği Rumeli'ye geçiş, Türk tarihinin en büyük hadiselerinden biri oldu ilk önce Çimpe Hisarını ele geçiren Süleyman Paşa, burayı bir üs olarak kullanmaya başladı sonradan Biga'da topladığı orduyu, Güney Marmara kıyısında Kemer limanından gemilerle karşıya naklederek Bolayır'ı zaptetti Arkasından kuvvetlerini iki kola ayırarak, bir taraftan Gelibolu'ya, öbür yandan da Trakya'ya karşısında iki kutup kurdu ve muntazam gaza akınlarına başladı 1354 yılında Gelibolu'nun zaptı ile, bu ilk Rumeli fatihleri yarımadanın fethini tamamladılar 1357'de veliaht Süleyman'ın ve ardından Sultan Orhan Gazi'nin vefatları, Rumeli'deki fetihlerin bir müddet durmasına sebep oldu ise de Sultan I Murad (13611389) Anadolu'da birliği sağladıktan sonradan, yeniden Rumeli cihetine yönelerek Osmanlıların, Avrupa'da sağlam bir şekilde yerleşmesini sağladı 1362'de Edirne fethedildi Haçlı kuvvetlerine karşı 1364'de Sırpsındığı, 1371'de Çirmen zaferleri kazanıldı Bu fetih ve zaferlerin sonunda Osmanlılar kesinkes Avrupa'da yerleştiler ve etki sahaları bütün Balkanları içine bölge bir genişliğe erişti Bulgaristan ve Sırbistan, Osmanlılara yan olmayı kabul ettiler Osmanlı kuvvetleri, üç koldan harekâta devamla, Kuzey Makedonya, Niş, Manastır, Sofya ve Ohri'yi aldılar üstelik, Anadolu'da Türk birliğinin sağlanması için çaba veriliyordu Hamidoğulları Beyliğinden Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Yalvaç, Şarkikaraağaç ve Germiyanoğullarından da Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve çevresinin Osmanlılara geçmesi, KaramanOsmanlı ilişkilerini gerginleştirdi Fazla geçmeden de iki devlet arasında savaş çıktı Ancak, Karaman kuvvetlerini bozguna uğratan Osmanlılar, bir zaman bu beyliğin saldırılarından emin oldular öte yandan Osmanlıları Balkanlardan atmak üzere, Sırp, Macar, Ulah, Boşnak, Arnavut, Leh ve Çek kuvvetlerinden oluşturulan büyük Haçlı kuvvetlerinin, 20 Haziran 1389'da Kosova'da yok edilmesi, tarihe, misal yıkım hareketlerinden biri olarak geçti Türk tarihinin mühim hadiselerinden biri olan Kosova Meydan Muharebesi, Doğu Avrupa'nın kaderini de tayin etti Balkan yarımadasını asırlar boyunca Türk hakimiyeti altına koyan bu galibiyet sonunda, Sultan Muradı Hüdâvendigâr (I Murad), bir Sırp kadar şehid edildi
Ertuğrul Gazi'nin, oğlu Osman Gazi'ye bıraktığı 4800 kilometrekarelik beylik, 43 yıl içinde, üç mislinden daha fazla büyüyerek 16000 kilometrekareye ulaştı Orhan Gazi ise, babasından devraldığı devletini, altı kat daha büyüterek, 95 bin kilometrekareye çıkardı Nihayet, Muradı Hüdâvendigâr, 13611389 yılları aralarında, devletini beş misli daha büyüterek, 500 bin kilometrekareye yükseltti Artık aşiretten beyliğe geçen Osmanlı Devleti, imparatorluğa hazırlanıyordu ve gayesini de çizmişti
Doğrusu de, bir aşiretten, cihangir bir imparatorluğa dışarı giden yolda, neler yapıldığı incelenecek olursa, devletin temelleri ve şaşılacak yükselişi daha iyi kavranabilir Nitekim Fransız tarihçisi Grengur da Bu yeni imparatorluğun teessüsü, beşer tarihinin en büyük ve hayrete layık vakalarından biridirdemektedir *
Osmanlı Devletinin Kuruluş Dönemi
Osmanlı Devletinin Kuruluş Tarihi ve Gelişmesi
Osmanlı Devletinin Doğuşu,İmparatorluğa Dürüst, Cihan Hakimiyeti Dönemi,Duraklama Dönemi,
Gerileme ve Çökme, Devlet Teşkilâtı, Kültür ve Medeniyeti Hakkında bilgiler
Osmanlı Devletinin Doğuşu
Anadolu Türklüğünü yeniden birliğe kavuşturan, yayılmasını ve güçlenmesini sağlayan Osmanlıların ortaya çıkışı meselesi, Batı Anadolu'nun sırık bölgesinde yeni bir Türkiye'nin doğuşu ile sıkı sıkıya bağlıdır Osmanlı hanedanının mensup bulunduğu, Oğuzlar'ın sağ kolu olan Günhan kolunun Kayı boyu, dokuzuncu yüzyıldan itibaren, Selçuklular'la beraber Ceyhun nehrini geçerek İran'a geldi Rivayetlere tarafından, Horasan'da Merv ve Mahan tarafına yerleşen Kayılar, Moğolların tecavüzleri üzerine, yerlerini bırakarak Azerbaycan'a ve Doğu Anadolu'ya göç ettiler Bir rivayete kadar, Ahlat'a yerleşen Kayılar, oradan Erzurum ve Erzincan'a, sonradan Amasya'ya gelerek, oradan Halep taraflarına göç ettiler Bir kısmı Caber Kalesi civarında kalırken, öteki bir kısmı Çukurova'ya gitti Çukurova'ya gelenler, sonra Erzurum civarında Sürmeliçukur'a vardılar Aralarında çıkan ihtilaf üstüne, bir kısmı başlıca yurtlarına dönerken, Ertuğrul ile kardeşi Dündar'ın emrindekiler, bir müddet Sürmeliçukur'da kaldıktan sonra, Moğolların batıya akınları üzerine, Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubad'a müracaat ederek Karacadağ taraflarındaki Rum (Bizans) hududuna yerleştirildikleri söylenirse de bu, tarihî gerçeklere öyle yerinde düşmemektedir
Gündüz Yüksek Dağ'i Ertuğrul Gazi'nin babası olarak gösteren ve bugün ilim âleminde kabul edilen öteki bir rivayete göre ise, Gündüz Yüksek Dağ'in Ahlat'ta vefatından daha sonra oymağın başına geçen oğlu Ertuğrul Gazi, buradan hareketle Erzincan'a oradan da Bizans sınırına yakın almak gayesiyle, Karacadağ mıntıkasına gelmiştir Muhakkak olan bir şey varsa o da Ertuğrul Gazi liderliğindeki Kayıların, on üçüncü asır ortalarında Ankara'nın batısında bulunmalarıdır Sonraları, yaklaşık olarak 1231 yılında, Sultan Alâaddin'in kendilerine ıkta (arazi) olarak verdiği Söğüt ve Domaniç'e gelip yerleşmişlerdir
diğer taraftan Moğollar, Orta Asya Türklüğünü ve medeniyetini yıkım ederken, istilânın dehşeti karşı, onların kılıcından kurtulan büyük göçebe kitleleri, şehirli âlim, tâcir, edebiyatçı ve sanatkârlar da Anadolu'ya sığınıyordu Göç dalgaları, Selçuklu hududunda vaktiyle beri mevcut göçebelerle yeni Türk boylarını birbirine karıştırıyor ve uçlardaki yoğunluğu çabuk bir şekilde arttırıyordu Kaynakların kayıt ve tasvirine kadar, Azerbaycan ve Arran (Karadağ) ovaları ile vadileri, karıncalar gibi kaynaşıyor ve göç dalgaları buradan Anadolu'ya akıyordu Böylece, Moğollardan kaçan Türkmenler, Anadolu'ya nüfus ve hayatiyet getiriyor ve siyasi parçalanmaya karşın bu ülke yeni bir kudret kazanıyordu 1261'den itibaren, Moğol kontrolünün nispeten cılız bulunduğu ve Türkmen nüfusunun gitgide kuvvetlendiği Kızılırmak'ın batısındaki bölgede (KastamonuAnkaraAkşehirAntalya hattının batısında) uc beylikleri ortaya çıktı Eskişehir, Kütahya, Afyon ve Denizli, Selçukluİslâm kültürünün yerleştiği uc merkezleri olarak yükselip Gazi Türkmenlerin faaliyette bulunduğu en ileri uc bölgesiyle Selçuklu uc bölgesi arasında bir ara alan haline geldiler Uc bölgelerinde ortaya çıkan Türkmen beylikleri aralarında Konya'ya başat olan Karamanoğulları en kuvvetlisi görünüyor ve Selçukluların varisi olduğunu iddia ediyordu Batı Anadolu'da Aydınoğulları, devrin şartlarına göre mükemmel bir deniz filosu gücüne sahip bulunuyordu Göçebe bir kavmin çabucak denizci olması ve Adalar (Ege) Denizini daha alçak üst eden gazalarıyla hayranlık uyandırması, şaşırtıcı bir gelişmeydi Bu atama Anadolusunda tekrar mühim sayılabilecek bir güce sahip bulunan Germiyanoğulları, Karesioğuları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Hamidoğulları ve Candaroğulları beyliklerinden her biri, kendi hesabına dağılma mücadelesine girişti Bunlar arasında Söğüt'te kurulan Osmanlı Beyliği en mütevazı bir durumda bulunuyordu
Ertuğrul Gazi, tahminen doksan yaşında olduğu halde, 1288'de vefat ettiğinde, Osmanlı Beyliği; Karacadağ, Söğüt, Domaniç ve çevresinde 4800 kilometrekarelik mütevazı bir toprak parçasına sahipti Ertuğrul Bey'in vefatından daha sonra, uçtaki Oğuz aşiretlerinin ittifakıyla, Kayı boyundan olduğu için, Osman Bey hepsine baş seçildi Öteki Anadolu beyleri birbirleriyle uğraşırken Osman Bey, Bizans'la mücadele etti Bu sayede, 1288'de Selçuklu sultanının gönderdiği hakimiyet alâmetlerini bölge Osman Gazi, bu nedenle kendi nüfuz bölgesini ve oradaki reayayı (halkı) Bizans'a ve komşu beylere karşı koruma mesuliyetini yüklenmiş oldu Çevresine aldığı Samsa Çavuş, Konuralp, Akçakoca, Aykut Yüksek Dağ, Abdurrahman Gazi gibi aşiret beyleriyle birlikte fetih hareketini başlatan Osman Gazi kısa sürede İnönü, Eskişehir, Karacahisar, Yarhisar, İnegöl ve Bilecik'i zaptetti Bilecik'in fethi ve Osman Bey'in beylik merkezini buraya nakletmesiyle; Anadolu Selçukluları'nca Moğollara karşısında girişilen başarısız Sülemiş isyanı neticesinde Sultan III Alaaddin Keykubad'ın kaçması hemen hemen benzer tarihlere rastladı Bu sebeple Selçuklu Devleti'nin başsız kalması neticesinde daha bağımsızlık hareket etmeye başlayan Osman Gazi, bağımsızlığını (istiklâlini) duyuru etti (27 Ocak 1300) Bölgenin ve Bizans'ın içinde bulunduğu durumdan istifade eden Osman Bey'in kuvvetleri, Bursa önüne kadar akınlarda bulunuyordu Lefke, Mekece, Akhisar, Geyve ve Leblebici kalelerinin fethinden sonradan Osman Gazi, askerî harekâtın başına oğlu Orhan Gazi'yi getirdi (1320) Osman Gazi, Bundan daha sonra ölümüne dek, teşkilât meseleleriyle meşgul oldu 1324 ya da 1326'da öldüğü varsayım edilen Osman Bey vefat ettiği sırada, Bursa Osmanlıların eline geçti Bursa'nın zaptından sonradan, beylik merkezi buraya nakledildi ve büyük kasaba yeni binalarla süslendi Gerçekte, Selçukluların tarih sahnesinden çekilmesiyle Anadolu bir harabe görünümündeydi Çünkü, Moğolların Anadolu'daki etkisi halâ hissediliyordu Ama, Selçukludan kalan kıymetli hazineler vardı Bunlar dil, din ve alfabe birliğiydi Bunun ruhu da gaza aşkı idi Osmanlı, bunların hepsini kendinde toplamıştı Dil, din ve alfabe birliği doğru, ırk hudut tanımıyordu Savaşma ve şehit olma isteği, her an, Hıristiyanlarla gaza eden Osmanlı Beyliği'ne büyük fırsatlar verdi İşte bu aşk ve şevkle, diğer beylerin tebaası Osman eline göç etti veya en azından onların başarısı için gönülden dua etti Âlimler de benzer yolu takip ederek, Edebâli, Dâvûdı Kayserî, Dursun Fakih gibi büyükler, Karaman ülkesinden kalkıp, Osmanlı toprağına kondular ve kültür faaliyetlerini başlattılar
Orhan Gazi devrinde Bizans'a aleyhinde kazanılan Pelekanon Muharebesi'nden sonradan İznik fethedildi (1330) Orhan Gazi'nin 1361'e kadar olan hükümdarlığı devresinde Osmanlı Devleti, kardeş beylikler üstünde dominant bir baskı haline geldi Daha önce Ege ve Rumeli'de Karesi, Saruhan ve Aydınoğulları, gaza hareketinin öncüleri durumunda idiler Ancak, Karesi Beyliği'nin ilhakıyla Aydınoğlu Gazi Umur Bey'in, Haçlı saldırıları aleyhinde İzmir limanını kaybetmesi üzerine, bu bölgedeki gaza liderliği Orhan Gazi'ye geçti Bu sırada Bizans'ta baş gösteren iç savaş ve Kantakuzen'in Gazi beylerle ittifakı, Türklerin Rumeli'ye geçişini kolaylaştırdı Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın destanlara konu olacak mahiyette gerçekleştirdiği Rumeli'ye geçiş, Türk tarihinin en büyük hadiselerinden biri oldu ilk önce Çimpe Hisarını ele geçiren Süleyman Paşa, burayı bir üs olarak kullanmaya başladı sonradan Biga'da topladığı orduyu, Güney Marmara kıyısında Kemer limanından gemilerle karşıya naklederek Bolayır'ı zaptetti Arkasından kuvvetlerini iki kola ayırarak, bir taraftan Gelibolu'ya, öbür yandan da Trakya'ya karşısında iki kutup kurdu ve muntazam gaza akınlarına başladı 1354 yılında Gelibolu'nun zaptı ile, bu ilk Rumeli fatihleri yarımadanın fethini tamamladılar 1357'de veliaht Süleyman'ın ve ardından Sultan Orhan Gazi'nin vefatları, Rumeli'deki fetihlerin bir müddet durmasına sebep oldu ise de Sultan I Murad (13611389) Anadolu'da birliği sağladıktan sonradan, yeniden Rumeli cihetine yönelerek Osmanlıların, Avrupa'da sağlam bir şekilde yerleşmesini sağladı 1362'de Edirne fethedildi Haçlı kuvvetlerine karşı 1364'de Sırpsındığı, 1371'de Çirmen zaferleri kazanıldı Bu fetih ve zaferlerin sonunda Osmanlılar kesinkes Avrupa'da yerleştiler ve etki sahaları bütün Balkanları içine bölge bir genişliğe erişti Bulgaristan ve Sırbistan, Osmanlılara yan olmayı kabul ettiler Osmanlı kuvvetleri, üç koldan harekâta devamla, Kuzey Makedonya, Niş, Manastır, Sofya ve Ohri'yi aldılar üstelik, Anadolu'da Türk birliğinin sağlanması için çaba veriliyordu Hamidoğulları Beyliğinden Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Yalvaç, Şarkikaraağaç ve Germiyanoğullarından da Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve çevresinin Osmanlılara geçmesi, KaramanOsmanlı ilişkilerini gerginleştirdi Fazla geçmeden de iki devlet arasında savaş çıktı Ancak, Karaman kuvvetlerini bozguna uğratan Osmanlılar, bir zaman bu beyliğin saldırılarından emin oldular öte yandan Osmanlıları Balkanlardan atmak üzere, Sırp, Macar, Ulah, Boşnak, Arnavut, Leh ve Çek kuvvetlerinden oluşturulan büyük Haçlı kuvvetlerinin, 20 Haziran 1389'da Kosova'da yok edilmesi, tarihe, misal yıkım hareketlerinden biri olarak geçti Türk tarihinin mühim hadiselerinden biri olan Kosova Meydan Muharebesi, Doğu Avrupa'nın kaderini de tayin etti Balkan yarımadasını asırlar boyunca Türk hakimiyeti altına koyan bu galibiyet sonunda, Sultan Muradı Hüdâvendigâr (I Murad), bir Sırp kadar şehid edildi
Ertuğrul Gazi'nin, oğlu Osman Gazi'ye bıraktığı 4800 kilometrekarelik beylik, 43 yıl içinde, üç mislinden daha fazla büyüyerek 16000 kilometrekareye ulaştı Orhan Gazi ise, babasından devraldığı devletini, altı kat daha büyüterek, 95 bin kilometrekareye çıkardı Nihayet, Muradı Hüdâvendigâr, 13611389 yılları aralarında, devletini beş misli daha büyüterek, 500 bin kilometrekareye yükseltti Artık aşiretten beyliğe geçen Osmanlı Devleti, imparatorluğa hazırlanıyordu ve gayesini de çizmişti
Doğrusu de, bir aşiretten, cihangir bir imparatorluğa dışarı giden yolda, neler yapıldığı incelenecek olursa, devletin temelleri ve şaşılacak yükselişi daha iyi kavranabilir Nitekim Fransız tarihçisi Grengur da Bu yeni imparatorluğun teessüsü, beşer tarihinin en büyük ve hayrete layık vakalarından biridirdemektedir *