Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Osmanlı Devleti Gerileme ve Çöküş -2.dönem

Osmanlı Devleti Gerileme ve Çöküş -2.dönem

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Osmanlı Devleti Gerileme ve Çöküntü 2 birim
Osmanlı Devleti Gerileme
Osmanlı Devleti Çöküntü


Osmanlı Devleti
Gerileme ve Çöküş (16991923) II

Sultan Abdülaziz Han, ilk olarak ordu ve donanmanın güçlendirilmesine canlabaşla çalıştı Amerika'da o sırada yeni yapılan ve çabuk atış yapan Martinitüfeklerinden getirterek, kara ordusunu bunlarla donattı O tarihte böyle adaleli bir silah öteki Avrupa devletlerinde bile yoktu Daha Sonra muazzam bir deniz filosu kurdu Denizcilikten mükemmel anlıyor, yaptıracağı zırhlıların plânlarını bazan kendisi çiziyordu Bu Nedenle meydana getirdiği deniz filosu, İngiltere ve Fransa'dan sonradan dünyanın üçüncü büyük donanması oldu Abdülaziz Hanın en büyük emeli, Rusya'yı Tuna'nın ötesine atmak ve Karadeniz'e çıkmasına elbette engel olmaktı Fiilen, Türkiye ne vakit içeride kuvvetlenmek üzere bir takım girişimlerde bulunsa, Rusya bir savaş çıkarıyor, devletin bütün malî gücü bu savaşlarda eriyip gidiyordu Padişahın her yerde kurduğu ve teşkilatlandırdığı 500000 kişilik ordu, dünyanın en çağdaş gücü haline geldi

Osmanlı Devletinde Sultan Abdülaziz Hanın gerçekleştirdiği bu hamleleri, İngiltere, Fransa ve Rusya büyük bir üzüntü ile izliyordu Lakin bu safhada hiç birinin bu muazzam güce aykırı olmak cesareti yoktu Öyleyse devlet bu kudretli elden mahrum bırakılmalı, yani Sultan Abdülaziz Han tahttan indirilmeliydi

1867 yılında, bir buçuk ay süren Avrupa gezisine çıktığı sırada Viyana'dan Budin'e uzanan yol üzerinde gittiği bitmiş eski tebaası olan ve Avusturya zulmünden bıkan Macarlar, Sultan Abdülaziz'i çılgınca alkışlarla karşılarken, içerideki hâinler bu büyük Türk hakanının öldürülmesi için tertipler hazırlıyorlardı

Sultan Abdülaziz Hanı tahttan indirmek isteyen şebekenin başında, dünya bankeri Lord Rodchild ve Darı'da hi olamamasının sebebini Abdülaziz Han'da gören Mustafa Fazıl Paşa geliyordu Lord Rodchild ile birlikte hareket eden Mısırlı prens tüm servetini bu yola dökerken, onların besledikleri ve devletine ihanete hazırladıkları zevat ise, Türk milletine vatanperver olarak tanıtılıyordu Bu iddiaya göre vatanperverlerin başında Midhat Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Askeriye Nazırı Süleyman Paşa, Bahriye Nazırı Kayserili Ahmed Paşa, Şâir Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suâvi ve Âgâh Efendi geliyordu İçeride Osmanlıyı yiyen, dıştan İngiliz paralarıyla kursaklarına dek batmış olan bu zevat, ülkenin kurtuluşuna değil, kasten batışına hizmet ettiler

Nihayet 1876 yılı Mayıs ayında Hüseyin Avni Paşa liderliğinde toplanan ihanet şebekesinin kurmayları, veliahd şehzade Murad'ı tahta hariç tutmak üzere anlaştılar Harbiye Kumandanı Süleyman Hüsnü Paşa, üç yüz dek harbiye talebesini alarak sabaha karşı sarayı çevirdi Sultan Abdülaziz'i çok sevdiği için Türk askeri devre dışı bırakıldı Onun yerine, o sırada İstanbul'da bulunan ve hiçbiri Türkçe bilmeyen bir bölük çöl askerini Padişahı gözetmek içindiyerek sandallara bindirip sarayın çevresine getirdiler Dışarıdan bakanlar, bunları Türk ordu birlikleri sanırdı

Bu Nedenle tahttan indirilen Abdülaziz Han, özellikle Hüseyin Avni Paşanın yorulmaz kini yüzünden çok kötü muâmelelere mâruz kaldı Önce Topkapı Sarayına ve oradan Ortaköy'deki Fer'iye Sarayına götürüldü Sultan, buraya götürülüşünün dördüncü günü, ihtilalci paşaların tuttuğu katiller tarafından, bilek damarları kesilerek şehid edildi (1876) Bu işi yapanların intihar süsü atamak istedikleri belliydi, ama bir adamın her iki bilek damarını ansızın kesmesine imkân yoktu Besbelli acemice bir ceza mevcuttu Ayrıca, Hüseyin Avni Paşanın, doktor muayenesi bile yaptırmadan aceleyle cenazeyi kaldırtmasından da bu işin bir ceza ve tertipleyenin de kendisi olduğu anlaşılıyordu

Sultan Abdülaziz Han, Türk tarihinin önemli devlet adamlarından biridir Meşrutiyetçilerle arası iyi olmadığı için, muhalifler onun hakkında pek çok rivayet çıkararak yıpratmaya çalışmışlar, Avrupa kamuoyu da bu yolda bir imaj meydana getirdiği için, sonraki yıllarda onun şahsiyeti hayli silik gösterilmiştir Bu padişah için çıkarılan horoz dövüştürmesi ve deve güreştirmesi gibi şeyler adamakıllı hayal mahsulü olup, hiç utanılmadan uydurulmuş şeylerdir Kendisi enerjik adaleli olup; ava, güreşe, cirit atmaya meraklıydı Türk milleti, çok sevdiği bu büyük padişahın ardındaki günlerce ağladı Hattâ ona yapılanlar yüzünden, bu memleketin lanetlendiği sözleri ırk aralarında söylenmeye başladı

Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülaziz ortadan kaldırıldıktan sonra daha yüksek mevkilere çıkmanın hesapları içindeyken, kolağası (yüzbaşı) ve Sultanın kayınbiraderi Çerkes Hasan Bey göre katledildi İhtilalci liderler göre tahta çıkarılan V Murad, amcasının işkenceli ölümünü işitmesiyle aklî dengesi bozuldu Bu sebeple 31 Ağustos 1876'da tahttan indirildi Yerine şehzade Abdülhamid Efendi, Osmanlı sultanı oldu

Sultan Abdülhamid'in 33 yıllık saltanat süresi üç devrede incelenebilir 1) Birincil bir buçuk yıllık dönem (I Meşrutiyet dönemi), 2) 31 yıllık dönem (Şahsî idaresi dönemi), 3) Son bir takvim dönem (II Meşrutiyet dönemi) Padişah, saltanatının ilk bir buçuk yıllık dönemi içerisinde devlet idaresine karıştırılmadı Ülkeyi Sadrazam Midhat Paşa ve arkadaşları idare etti 23 Aralık 1876'da I Meşrutiyet bildiri edildi Meclis, 24 Nisan 1877'de Rus Harbinin çıkmasına sebep oldu Malî 1293 senesine rastladığı için 93 Harbi de denilen bu savaş Edirne Mütarekesine değin dokuz ay sürdü Gazi Osman Paşanın Plevne'de ve Gazi Ahmed Muhtar Paşanın doğu cephesindeki başarılarına rağmen savaş umumi bir bozgunla neticelendi Bu bozgunda özellikle İttihatçı liderlerin benlik kavgaları kayda değer rol oynadı Ruslar ve Bulgarlar, binlerce Türk bayan ve çocuğu kestiler Bir milyondan artı Türk Bulgaristan'dan İstanbul'a göç etti Bu faciaları görebilen Abdülhamid Han, İngiliz Kraliçesi Victoria'ya çektiği telgraf ile, barışın yapılmasını sağladı Mütarekeden on gün sonra da Meclisi Mebusânı kapattı 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos Antlaşması, Türkiye için büyük kayıplara yol açtı Kars, Ardahan ve Batum Ruslara geçti Bulgaristan prensliği diye iç işlerinde bağımsız, dışta Türkiye'ye tabi yeni bir devlet kuruldu Ruslar, Bulgaristan'ı tamamen Osmanlı Devletinden ayırma projelerini yapmışlardı 93 Harbi öncesi Bulgaristan'da Türk nüfusu çoğunlukta idi Ruslar bu yerleri işgal ettikçe halkı toptan kurşuna dizmek, süngülemek, camilere doldurup yakmak suretiyle Türk nüfusunu sistematik şekilde azalttılar Abdülhamid Han, Ayastefanos Antlaşmasının hükümlerini rahatlatmak için diplomatik yollara başvurdu ve İngiltere'nin desteğini aradı İngiltere Berlin'de bir konferans toplayarak Ayastefanos'un hükümlerini kaldırabileceğini, buna karşılık Rusya'nın Türkiye'den herhangi bir toprak isteğine engel olabilmek için, Kıbrıs'a yerleşmesi gerektiğini bildirdi Padişah bu ricası kabul etmedi ve Meclisi vükelâ'da (Bakanlar Kurulu) yaptığı bir konuşmada, Avrupa devletlerinin Türk'e yaşam hakkı tanımayacağını, onların belli başlı maksadının Türk Devletini Konya ve civarında ufak bir prenslik hâline indirmek olduğunu söyledi Bu sözleriyle o, kırk iki sene sonraki Sevr Antlaşmasını daha o zaman sezmiş bulunuyordu Ama vekiller heyetinin ısrarı üstüne, Kıbrıs İngiltere'ye bir nevi kiralandı Ada hukuken Türklere âit olacak, ama İngilizler kadar yönetilecek ve İngilizler yerinde bir tarihte çekileceklerdi Bu Nedenle Berlin Antlaşması 13 Temmuz 1878'de imzalandı Bu mukavele doğrusu Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmadı Ama Balkanlardaki Rus nüfuzunu manâlı ölçüde kırıp bu statüyü Avrupalıların garantisi altına sokması bakımından önemlidir

Berlin Antlaşmasının imzalanmasından sonra Sultan Abdülhamid'in saltanatındaki ikinci devre yani devleti şahsî ve şahsen idaresi başladı Bundan sonraki işlerde belli başlı sorumluluğu yüklenecek olan padişahtır

Böylece, 93 Harbi sonunda Osmanlı İmparatorluğu ve onun idaresini bilfiil üstüne almış bulunan II Abdülhamid, sözde bir yıkıntının aşağıda kalmış gibiydi Osmanlı Devleti içeride ve açık havada büyük meselelerle karşısında karşıya idi Fakat aklı, ilmi, zekâsı fevkalade yüksek olan II Abdülhamid, bunların üstesinden gelmeyi başardı İdaresi altındaki Türkiye, Berlin Antlaşmasından II Meşrutiyete kadar, 30 yıl içinde herhangi bir toprak kaybına uğramadı 1881'de Teselya'nın Yunanistan'a bırakılması ve benzer sene Tunus'un Fransızlarca işgali bu anlaşmaya imza koyanların rızalarıyla olmuştu Buna rağmen II Abdülhamid, Tunus'un işgalini hiç bir süre kabul etmedi ve bunu sonuna kadar bir siyasî mesele yapmakta devam etti

30 yıl müddetle Sultan Abdülhamid Hanın karşı karşıya bulunduğu meseleler ve bunlara karşısında aldığı tedbirler ise şu şekildedir:

1 1853 Kırım Harbi esnasında yabancı devletlerden alınan büyük borçlar; Reşid, Fuad ve âli Paşaların sınırsız harcamaları, Sultan Abdülaziz vaktinde ordu ve donanmanın geliştirilmesini temin etmek için alınan borçlar ve Rusya'ya ödenecek savaş tazminatı devletin belini bükmüştü Dış borçlar devlet borcu olduğu için, bunlar ödenmedikçe, yabancı devletlerin elleri Türkiye'de olacaktı Bu sebeple padişah ilk meslek olarak bu meseleye tedavi bulmaya çalıştı 1881'de yayınladığı bir kararname ile devletin bir fazla tekel gelirlerini tek yöneticilik aşağıda topladı ve buradan dış borçların ahenkli taksitlerle ödenmesine karar verildi Buna karşılık dış borcumuzun yarısı silindi Düyunu Umumiye denilen bu idare, alacaklı devletlerin temsilcileriyle ortak yöneticilik ediliyordu Padişah, böylece keza yabancı müdahalelerini önlemiş, hem devletin malî işlerine bir harmoni vermiş oldu

2 Berlin Antlaşmasıyla Teselya'ya sahip olan Yunanistan, Osmanlı Devleti aleyhine faaliyetlerini hızlandırdı Girit ve Yanya'da çete savaşlarını körükledi Balkanlarda Yunan ordu birlikleri sınır ihlallerine başladı Bu olaylar üzerine Abdülhamid Han, Yunanistan'a askerî müdahalede bulunulmasına karar verdi Padişah, hem, Batılı devletlerin ve Rusya'nın Yunanistan lehine harekete geçmesini istemediğinden, müdahalenin bir şimşek harbi olmasını sonucun hızla alınmasını istedi Bu emirle harekete geçen Müşir Ethem Paşa kumandasındaki Türk birlikleri, 24 saatte Termopil geçidini aşıp Atina'ya girdi Tüm Avrupa kumandanları bu olayla şaşkına döndü Çünkü Alman kurmayları, Osmanlı ordusu, Termopili altı ayda geçemez diye rapor vermişlerdi Rusya, İngiltere ve Fransa'nın müracaatı üstüne savaş o noktada durduruldu Bu üç devlet; Türkiye, Yunanistan'dan çıkmadığı takdirde savaş bildiri edeceklerini bildirdiler Yunanistan, Türkiye'ye büyük bir savaş tazminatı ödeyerek kurtuldu Oysa, bu üç devlet, Osmanlıyı galip geldiği bir savaşta yenik duruma düşürmek için Girit'e muhtariyet verilmesini kararlaştırdılar Girit, Osmanlı Devletine emrindeki kalmakla birlikte, kendi kendini idare eder bir valilik olacaktı Burası, ancak Abdülhamid Han tahttan indirildikten sonradan Yunanistan'a ilhak edilebildi

II Abdülhamid Han, Yunan Savaşı hariç bütün dış meselelerini dâima diplomatik yollarla halletmeye çalıştı Yine De diplomatik yol muhakkak netice vermeyen ve işleri sürüncemede bırakan bir yoldu Fakat, Türkiye çelimsiz ânında, savaştan uzak kalmak ve dış istekleri sürüncemede bırakmaktan dâima kârlı çıkıyordu Fakat, belli zafer elde ettiği Yunan Harbinden bile bir kâr elde edememişti

3 İngilizlerin Arap milliyetçiliğini yaymak ve Arapların hakkı olduğunu bahis ederek, Mısır hiini halife yapmak konusundaki gayretlerine, Abdülhamid Han, Panislamizm politikasıyla karşısında koydu O tarihlerde İngiltere, Rusya ve Fransa'nın idareleri altında büyük Müslüman kitleleri bulunuyordu İngiltere'nin, Türk idaresindeki Arap ülkelerine de göz dikmesi üzerine padişah, bu devletlerin Müslüman halklarını kendi nüfuzu altına almayı, bütün dünya Müslümanları ile İstanbul arasında zinde bağlar kurmayı yerinde gördü Bunun için dünyanın her tarafında, İslâm topluluklarının lideri durumunda bulunan büyük din adamlarıyla temasa geçti Bunlara özel mektuplar gönderdi Rütbe ve nişanlar verdi Bu Nedenle bu dinî liderlerin hepsi kendilerini İslam halifesinin mahallî memurları, temsilcileri olarak görmeye başladılar Müslümanları Avrupalı ve Rus emperyalistlere aleyhinde ikaz etmek üzere Çin'e dek adamlar yolladı Sonuçta böylece bir şart meydana geldi ki, Afrika'nın en uzaktan köşesindeki bir Müslüman cemaati bile hiç Türkçe bilmedikleri halde, camilerden çıkınca, ellerinde Türk bayrakları ile dolaşıyorlardı

Hem İstanbul'da basılan binlerce kitap ve broşür, Rus idaresi altındaki Türk ülkelerine gönderiliyor, bu nedenle her tarafta Türkler ortak bir kültür kaynağından besleniyorlardı

Sultan Abdülhamid Hanın bu politikası sayesinde İstanbul, İslâm dünyasının kalbi durumuna geldi Rusya, İngiltere ve Fransa, onun, kendi müslüman tebaaları arasındaki bu nüfuzundan çekinerek daha titiz hareket etmeye başladılar

4 Çoğu gelirini Düyunu Umumiyeye bırakan devlet, memur ve asker maaşlarını zamanında ödeyememe, iki veya üç ayda bir ödeme yapma durumuyla karşısında karşıya kaldı Ancak benzer devirde hayatın fevkalâde ucuz ve Osmanlı parasının kıymetli olması tamamen, bıkkınlık çeken hiç kimseye rastlanmadı Bir aylık ücret, üç ay boyunca rahatlıkla yetiyordu

5 Yahudilerin arzı mev'ud (vadedilen topraklar üzerinde devlet kurma çalışmalarını hızlandırmaları Yahudiler, İngilizlerin de desteğiyle bu gayenin gerçekleşmesi için siyonist teşkilatlar kurup zengin gelir kaynakları tedarik ettiler Siyonist hareketlerin başına geçen Theodor Herzl, Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulması için çalışıyordu Yahudiler, 1870 senesinden itibaren Filistin toprakları üzerinde ziraî yerleşme merkezleri oluşturmaya başladılar Daha çabuk ve emin bir yerleşme edebilmek için Herzl, Sultan Abdülhamid'le görüştü ve ondan Filistin'de bir aristokratik cumhuriyet hazırlamak için müsade istedi Buna karşılık Osmanlı Devletinin bütün borçlarını ödeyeceklerini bildirdi Bu isteğe karşı Abdülhamid Han, Tarihimize altın harflerle geçen şu cevabı verdi: Ben, bir karış dahî olsa toprak satmam Zîra bu vatan bana değil, milletime âittir Milletim bu devleti kanlarını dökerek kazanmış ve tekrar kanıyla mahsuldâr kılmıştır O bizden ayrılıp uzaklaşmadan baştan kanlarımızla örteriz*
 
858,500Konular
982,397Mesajlar
32,983Kullanıcılar
bkalkan68Son üye
Üst Alt