iltasyazilim
FD Üye
Osmanlı Devletinde Örfi Vergiler
Örfi vergiler
Osmanlılarda ser'î vergilerin yanında, temeli ihtiyaçlardan doğan ve örfe dayanan bir ücret daha bulunmaktadır Bu, örfî vergiler ya da tekâlifi örfiyye denilen ayrı bir kategoride mütalaa edilir
Osmanlı Devleti, kendisinden önceki öteki devletlerde olduğu gibi fazla miktarda askerin beslenmesi, donatılması ve harbe hazır bir duruma getirilebilmesi ile donanmanın hazırlanmış halde bulundurulması gibi mecburiyetlerden dolayı, örfî vergileri belirleyip düzenlemek zorunda idi Savaşlar, durmaksızın devam ediyor ve ser'î vergiler de bu durumun yüklediği masrafları karşılamaktan uzakta bulunuyordu ve devleti böyle bir vergiyi sipariş verme zorunda bırakıyordu Bunun için devlet, II Bâyezid (14811512)'in son senelerine rastlantı eden günlerde Imdadiyei seferiyenormal ile bir örfî vergi ayarlamak suretiyle bu sıkıntıyı ortadan kaldırıp gidermeye çalışıyordu
Devlet için ser'î vergilerden ayrı olarak örfî ücret tarh etmek, bir zaruret halini almıştı Bu yükümlülük, devleti, vaz' ettiği (koyduğu) bu örfî vergileri devam ettirmek ve miktarının azalmaması için zorunlu tedbirlere bas vurmak zorunda bırakıyordu Tekrar bu zaruretin bir sonucu olarak örfî vergilerin şayi ve kalemleri, belirten ihtiyaçlara kadar çoğaltılıyordu Böyle bir uygulamaya müsaade edildiğine daha önce de bağlantı edilmişti Zaten Osmanlı sultanlarının bu hususta ser'î hukuka tarafından hareket ettikleri, emir ve fermanları ile, eski uygulamaları bir araya toplayan kanunnâme mecmualarının basında bulunan ser'i serife muvafakati mukarrer olup hâlen muteber kavanîn ve mesâlii ser'iyyedirifadesinden de açık açık anlaşılmaktadır
Alışılagelmiş olarak geçici olması gereken ve ama bir biri ardi sira gelen muharebe ve hesaplı sıkıntılar neticesinde devamlılık şampiyon örfî vergileri de iki kısma yarmak mümkündür:
1 Tekâlifi âdiye
2 Tekâlifi sakka
Tekâlifi Âdiye
Ser'î hukuka göre malî bir terim olarak ca'ladi da verilen bu vergi türü, sürekli devam eden harp ve malî krizlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı Böyle bir zaruretin, örfî vergilerin konmasına cevaz ve imkân sağladığı daha önce anlatılmıştı Binaenaleyh, İslâm hukukunun müsaade ettiği bu nevi vergilerin Osmanlı Devleti'nde bulunmasında bir sakınca değil demektir Bu yüzden tekâlifi örfiyyediye zikr edilen vergilere ser'an ruhsatın verildiğini söyleyebiliriz
Tekâlifi Sakka
Bu, harp, malî kriz ve natürel âfet gibi bir zarurete tabi olmadan tekâlif kaideleri dışına çıkılarak konmuş yer alan vergilerdir Emin bir kural ve sistemi olmadığından bu müşteri vergilerde adalet ve adâlete böylece riayet edilmeyeceğinden, böyle vergilere ser'an müsaade edilmemiştir Nitekim Kanunî Sultan Süleyman (15201966) devrinin sadrazamı Lütfi Paşa (H 942947) bu konuya temasla söyle der: Cenk içinde askere hilafi kanun vergi vermemek gerektir
Osmanlılarda, Tanzimat'a dek devamlı örfî vergilerin bu ikinci kısmı olan sakkanin olmadığını, tebea üzerine böyle bir verginin tarh edilmediği, ancak bir takım vergilerin buna benzemelerinden nedeniyle sakkazannedildikleri belirtilmektedir aynı zamanda, özellikle XVII asırdan itibaren bu tip vergilerin zaman zaman ortaya çıktığı bilinmektedir Lakin padişahlar, bununla çaba ediyor ve böyle bir yola bas vurulmaması için adâletnâmelergönderiyorlardı
Örfî vergilerin tahsili
Örfî vergilerin tahsili, ser'î vergilerin tahsilinden bambaşka idi Ser'î tekâlif, umumiyetle ziraî mahsul sahibi reâyâya, daha dürüst bir ifade ile köylüye hasr edilmiş görünmektedir Gerçi zekât ve cizye gibi ser'î vergiler, bu kaidenin açık havada bulunmaktadır Lakin ziraî mahsûl ile daha çok hasir nesir olan köylü, öşür ve haraç gibi ziraî vergilerin mükellefi bulunmaktadır Buna karşılık örfî vergiler, daha çok şehirliyi bilhassa ticaret erbabını ve pazarlarla alakalı kimseleri kapsamaktaydı şehirlerde başvuru formu olunan örfî tekâlif sekli, bilhassa ticaret ve sanayi faaliyetine dayanmakta olduğundan çoğu vergi bu kısma dahil bulunuyordu Ayrıca büyük bir kısmının devlet adına sipahîler kadar alındığını bildiğimiz ser'î vergilerin aksine bu, her sene vali, mütesellim ve voyvodalar tarafından, mıntıka ileri gelenleri ve kadı marifetiyle memleketin nüfusu ya da evi (hâne) üstüne tarh olunuyordu Rûzi Hizirve Rûzi Kasımhesabına kadar senede iki taksit taksit gücenmek üzere tevzi defterleri tanzim ediliyordu Tanzim edilen bu defterler, ser'iye mahkemelerinin siciline kaydedilirdi Bu defterlere bir memleket halkından, toplanması hemfikir olunmuş ne dek örfî ödenti varsa tamamı yazılırdı Yazılan bu arz, eşit şekilde fertlere taksim edilerek alınırdı Bu defterlerin tasdikli bir sureti, tahsil için kethüda, muhakkak ya da özel memurlara verilirdi Ödenti mükellefleri de bu defterlerin kapsadığı sekil ve miktarda vergilerini vererek, kendilerine düsen vatandaşlık görevlerini yerine getirmiş olurlardı
İmdadiyei seferiye
Zaman ve mıntıkalara göre isimleri ile birlikte çeşitleri de değişen örfî vergiler, hazinenin vaz geçemiyeceği bir malî yardim halini almıştı Bu vergilerin basında îmdadiyediye isimlendirilen ödenti gelmektedir îmdadiyei seferiyeve îmdadiyei hazariyeolmak üzere iki kısma ayrılan bu ücret, isminden de anlaşılacağı üzere sefer ve harplere ast olarak tarh ve cibâyet edilen bir ödenti kalemidir Muharebe masraflarını karşılamak üzere vatandaşlardan alınan bir vergidir Bu ücret, Osmanlı Devleti'nin, durmak bilmeyen harplerle karsılaşması yüzünden hazinenin, malî külfeti kaldıramaması sebebiyle konulmuştu
Muharebeler sırasında, boşalan devlet hazinesinin (beytü'lmülk) ihtiyacı olan parayı temin etmek ve askerin donatılmasını temin etmek için konulan imdadiye vergisi, bazen hazineye gönderilir, bazen da direkt orduya memur olan serdarlara verilirdi miktarı, koşul ve ihtiyaca emrindeki olarak fermanlarla artıp azalan bu aidat kalemi, tevzi defterlerine yazılıp toplanırdı Bu vergi, yalnızca esnaf, tüccar vs gibi insanlar tabakalarından alınmıyordu Duruma tarafından devlet adamları da bu vergiye istirak ediyorlardı
Avârız
Osmanlı Devleti'nde, örfî vergiler kısmına giren ödenti kalemlerinden biri de Avârızadini içeren vergidir Bu ücret, yüklenen bedenî, malî ve aynî bir vergidir Avârizi âniye bayağı ile de anılan bu ücret, devlet masraflarının memleket nüfusuna tevzi ve taksimi sonucu ortaya çıkmıştır Fazla eski bir ödenti olmakla beraber, ne zaman ihdas olunduğu kesin olarak bilinememektedir bununla beraber bu verginin Osmanlılardan önce Anadolu beyliklerindeki mevcudiyetinden bir takım vesikalar baştan sona haberdar olmaktayız Aidat muafiyetini ilgilendiren bu belgeleri yayınlayan Uzunçarsili, benzerinin Osmanlılarda da tıpkı uygulandığını bildirerek söyle der: Anadolu beyliklerindeki ödenti ve rüsûmdan yani avârizi aniyeve rüsûmi örfiyyeden muafiyet muameleleri, birbirlerinin aynidir Bu hususa dair altında vesikalar kısmında Karamanoğullarına ait kayıtlarla Osmanlı tahrir kayıtlan karsılaştırılacak olursa görüşümüz kesinlik kazanır
Bu verginin 45 yılda bir kere alındığını bildiren Lütfi Paşa, bunun Yavuz Sultan Selim (15121520) döneminde sadece bir defa alındığını kaydeder
Salgun
Devlet, bazı zamanlar masrafları belirtilen ödenti kaynaklarından karşılayamayacağını anladığı zaman, özel bir takım tedbirler ile memleketin tüm imkânlarını seferber etmeye karar verir ve bu karar uyarınca vaziyetin icabina tarafından, kendisine gerekli olan para, hizmet, eşya ve mahsûl miktarı saptama edilerek muhtelif bölge ve mahallere tevzi ettiği vergidir
Harçlar
Osmanlı örfî vergilerinden bir kalem de Harçlarnormal aşağıda zikredilmektedir Bu ödenti, daha ziyade resmî dairelere isi düşenlerden alınmaktaydı değişik isimlerle alınan bu harçlar, mahkemelerde baskın, kadı ve naillerin verdikleri hüccetlerden, sicillere geçirilen hükümlerden, meşihat makamından *
Örfi vergiler
Osmanlılarda ser'î vergilerin yanında, temeli ihtiyaçlardan doğan ve örfe dayanan bir ücret daha bulunmaktadır Bu, örfî vergiler ya da tekâlifi örfiyye denilen ayrı bir kategoride mütalaa edilir
Osmanlı Devleti, kendisinden önceki öteki devletlerde olduğu gibi fazla miktarda askerin beslenmesi, donatılması ve harbe hazır bir duruma getirilebilmesi ile donanmanın hazırlanmış halde bulundurulması gibi mecburiyetlerden dolayı, örfî vergileri belirleyip düzenlemek zorunda idi Savaşlar, durmaksızın devam ediyor ve ser'î vergiler de bu durumun yüklediği masrafları karşılamaktan uzakta bulunuyordu ve devleti böyle bir vergiyi sipariş verme zorunda bırakıyordu Bunun için devlet, II Bâyezid (14811512)'in son senelerine rastlantı eden günlerde Imdadiyei seferiyenormal ile bir örfî vergi ayarlamak suretiyle bu sıkıntıyı ortadan kaldırıp gidermeye çalışıyordu
Devlet için ser'î vergilerden ayrı olarak örfî ücret tarh etmek, bir zaruret halini almıştı Bu yükümlülük, devleti, vaz' ettiği (koyduğu) bu örfî vergileri devam ettirmek ve miktarının azalmaması için zorunlu tedbirlere bas vurmak zorunda bırakıyordu Tekrar bu zaruretin bir sonucu olarak örfî vergilerin şayi ve kalemleri, belirten ihtiyaçlara kadar çoğaltılıyordu Böyle bir uygulamaya müsaade edildiğine daha önce de bağlantı edilmişti Zaten Osmanlı sultanlarının bu hususta ser'î hukuka tarafından hareket ettikleri, emir ve fermanları ile, eski uygulamaları bir araya toplayan kanunnâme mecmualarının basında bulunan ser'i serife muvafakati mukarrer olup hâlen muteber kavanîn ve mesâlii ser'iyyedirifadesinden de açık açık anlaşılmaktadır
Alışılagelmiş olarak geçici olması gereken ve ama bir biri ardi sira gelen muharebe ve hesaplı sıkıntılar neticesinde devamlılık şampiyon örfî vergileri de iki kısma yarmak mümkündür:
1 Tekâlifi âdiye
2 Tekâlifi sakka
Tekâlifi Âdiye
Ser'î hukuka göre malî bir terim olarak ca'ladi da verilen bu vergi türü, sürekli devam eden harp ve malî krizlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı Böyle bir zaruretin, örfî vergilerin konmasına cevaz ve imkân sağladığı daha önce anlatılmıştı Binaenaleyh, İslâm hukukunun müsaade ettiği bu nevi vergilerin Osmanlı Devleti'nde bulunmasında bir sakınca değil demektir Bu yüzden tekâlifi örfiyyediye zikr edilen vergilere ser'an ruhsatın verildiğini söyleyebiliriz
Tekâlifi Sakka
Bu, harp, malî kriz ve natürel âfet gibi bir zarurete tabi olmadan tekâlif kaideleri dışına çıkılarak konmuş yer alan vergilerdir Emin bir kural ve sistemi olmadığından bu müşteri vergilerde adalet ve adâlete böylece riayet edilmeyeceğinden, böyle vergilere ser'an müsaade edilmemiştir Nitekim Kanunî Sultan Süleyman (15201966) devrinin sadrazamı Lütfi Paşa (H 942947) bu konuya temasla söyle der: Cenk içinde askere hilafi kanun vergi vermemek gerektir
Osmanlılarda, Tanzimat'a dek devamlı örfî vergilerin bu ikinci kısmı olan sakkanin olmadığını, tebea üzerine böyle bir verginin tarh edilmediği, ancak bir takım vergilerin buna benzemelerinden nedeniyle sakkazannedildikleri belirtilmektedir aynı zamanda, özellikle XVII asırdan itibaren bu tip vergilerin zaman zaman ortaya çıktığı bilinmektedir Lakin padişahlar, bununla çaba ediyor ve böyle bir yola bas vurulmaması için adâletnâmelergönderiyorlardı
Örfî vergilerin tahsili
Örfî vergilerin tahsili, ser'î vergilerin tahsilinden bambaşka idi Ser'î tekâlif, umumiyetle ziraî mahsul sahibi reâyâya, daha dürüst bir ifade ile köylüye hasr edilmiş görünmektedir Gerçi zekât ve cizye gibi ser'î vergiler, bu kaidenin açık havada bulunmaktadır Lakin ziraî mahsûl ile daha çok hasir nesir olan köylü, öşür ve haraç gibi ziraî vergilerin mükellefi bulunmaktadır Buna karşılık örfî vergiler, daha çok şehirliyi bilhassa ticaret erbabını ve pazarlarla alakalı kimseleri kapsamaktaydı şehirlerde başvuru formu olunan örfî tekâlif sekli, bilhassa ticaret ve sanayi faaliyetine dayanmakta olduğundan çoğu vergi bu kısma dahil bulunuyordu Ayrıca büyük bir kısmının devlet adına sipahîler kadar alındığını bildiğimiz ser'î vergilerin aksine bu, her sene vali, mütesellim ve voyvodalar tarafından, mıntıka ileri gelenleri ve kadı marifetiyle memleketin nüfusu ya da evi (hâne) üstüne tarh olunuyordu Rûzi Hizirve Rûzi Kasımhesabına kadar senede iki taksit taksit gücenmek üzere tevzi defterleri tanzim ediliyordu Tanzim edilen bu defterler, ser'iye mahkemelerinin siciline kaydedilirdi Bu defterlere bir memleket halkından, toplanması hemfikir olunmuş ne dek örfî ödenti varsa tamamı yazılırdı Yazılan bu arz, eşit şekilde fertlere taksim edilerek alınırdı Bu defterlerin tasdikli bir sureti, tahsil için kethüda, muhakkak ya da özel memurlara verilirdi Ödenti mükellefleri de bu defterlerin kapsadığı sekil ve miktarda vergilerini vererek, kendilerine düsen vatandaşlık görevlerini yerine getirmiş olurlardı
İmdadiyei seferiye
Zaman ve mıntıkalara göre isimleri ile birlikte çeşitleri de değişen örfî vergiler, hazinenin vaz geçemiyeceği bir malî yardim halini almıştı Bu vergilerin basında îmdadiyediye isimlendirilen ödenti gelmektedir îmdadiyei seferiyeve îmdadiyei hazariyeolmak üzere iki kısma ayrılan bu ücret, isminden de anlaşılacağı üzere sefer ve harplere ast olarak tarh ve cibâyet edilen bir ödenti kalemidir Muharebe masraflarını karşılamak üzere vatandaşlardan alınan bir vergidir Bu ücret, Osmanlı Devleti'nin, durmak bilmeyen harplerle karsılaşması yüzünden hazinenin, malî külfeti kaldıramaması sebebiyle konulmuştu
Muharebeler sırasında, boşalan devlet hazinesinin (beytü'lmülk) ihtiyacı olan parayı temin etmek ve askerin donatılmasını temin etmek için konulan imdadiye vergisi, bazen hazineye gönderilir, bazen da direkt orduya memur olan serdarlara verilirdi miktarı, koşul ve ihtiyaca emrindeki olarak fermanlarla artıp azalan bu aidat kalemi, tevzi defterlerine yazılıp toplanırdı Bu vergi, yalnızca esnaf, tüccar vs gibi insanlar tabakalarından alınmıyordu Duruma tarafından devlet adamları da bu vergiye istirak ediyorlardı
Avârız
Osmanlı Devleti'nde, örfî vergiler kısmına giren ödenti kalemlerinden biri de Avârızadini içeren vergidir Bu ücret, yüklenen bedenî, malî ve aynî bir vergidir Avârizi âniye bayağı ile de anılan bu ücret, devlet masraflarının memleket nüfusuna tevzi ve taksimi sonucu ortaya çıkmıştır Fazla eski bir ödenti olmakla beraber, ne zaman ihdas olunduğu kesin olarak bilinememektedir bununla beraber bu verginin Osmanlılardan önce Anadolu beyliklerindeki mevcudiyetinden bir takım vesikalar baştan sona haberdar olmaktayız Aidat muafiyetini ilgilendiren bu belgeleri yayınlayan Uzunçarsili, benzerinin Osmanlılarda da tıpkı uygulandığını bildirerek söyle der: Anadolu beyliklerindeki ödenti ve rüsûmdan yani avârizi aniyeve rüsûmi örfiyyeden muafiyet muameleleri, birbirlerinin aynidir Bu hususa dair altında vesikalar kısmında Karamanoğullarına ait kayıtlarla Osmanlı tahrir kayıtlan karsılaştırılacak olursa görüşümüz kesinlik kazanır
Bu verginin 45 yılda bir kere alındığını bildiren Lütfi Paşa, bunun Yavuz Sultan Selim (15121520) döneminde sadece bir defa alındığını kaydeder
Salgun
Devlet, bazı zamanlar masrafları belirtilen ödenti kaynaklarından karşılayamayacağını anladığı zaman, özel bir takım tedbirler ile memleketin tüm imkânlarını seferber etmeye karar verir ve bu karar uyarınca vaziyetin icabina tarafından, kendisine gerekli olan para, hizmet, eşya ve mahsûl miktarı saptama edilerek muhtelif bölge ve mahallere tevzi ettiği vergidir
Harçlar
Osmanlı örfî vergilerinden bir kalem de Harçlarnormal aşağıda zikredilmektedir Bu ödenti, daha ziyade resmî dairelere isi düşenlerden alınmaktaydı değişik isimlerle alınan bu harçlar, mahkemelerde baskın, kadı ve naillerin verdikleri hüccetlerden, sicillere geçirilen hükümlerden, meşihat makamından *