iltasyazilim
FD Üye
osmanlı devletinin hukuk sistemi özet olarak
Osmanlı Devleti ’nde hukuk; Şer ’i (İslam) Hukuk ve Örfi Hukuk elde etmek üzere iki temele dayanıyordu
1 Şer ’i Hukuk ’un esası, Kur ’lahzaı Kerim ve Hadisi Şeriflerdir Şer ’i Hukuk sadece Müslümanlara uygulanırdı Müslüman olmayan millet kendi dini kurumlarınca yargılanırdı
2 Örfi Hukuk ise, Şer ’i Hukuka zıt düşmemek kaydıyla padişahın koyduğu kanun, kanunname ve ferman gibi kurallardır Padişahın koyduğu bu kurallar örfe(töreye) yerinde olurdu Örfi konulardaki kurallar padişahın ağzından yazılır ve bunlara Ferman denirdi Fermanlar devlet hayatını ve sosyal hayatı düzenlerdi
Yargı işlerinin andaki temsilcisi Kazaskerdi
Osmanlı Devletinde yargı işlerine Kadılar bakardı Padişah, Şer ’i konularda kadının kararlarına müdahale edemezdi Mahkemelerde görülen davalar şeriyye sicilleri denilen defterlere kaydedilirdi Kadıların verdiği kararıkabul etmeyenler bir üstteki duruşma olan Divanı Hümayuna müracaat ederlerdi Kadıların yardımcılarına Naip (Kadı Naibi) denirdi Devirlere göre kadıların tahsis süresi, on sekiz ay ile üç sene aralarında değişirdi Bunda amaç terfilerinin tıkanmaması ve insanlar ile pozitif kaynaşmamalarını sağlamaktı İstanbul kadılığı kadılıkta en yüksek aşamaydı
KADILARIN GÖREVLERİ ŞUNLARDI:
Merkezden gönderilen emirlerin reayaya ulaşmasını sağlamak
Mahkemedeki davalara görmek(Yargıçlık)
Nikâh sözleşmesi, şirket kurulması, Vakıf kurulması gibi sözleşmeleri yapmak (Noterlik)
Reayanın açlık ve şikâyetlerini ana ulaştırmak
Vergilerin adaletli olarak dağıtılmasını sağlayıp, toplanan vergileri merkeze ulaştırmak
HUKUK ALANINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER
II Mahmut döneminde, müsadere usulü (memurların mallarına el konulması) kaldırılmıştır
Gözaltıi Devai, Hak bakanlığına dönüştürülmüştür
Tanzimat Fermanı ile Osmanlı halkı aralarında dil, din ve insanlar ayırımı yapılmayacağı, herkesin kanun önünde eşdeğer sayılacağı ve kimsenin yargılanmadan idam edilmeyeceği esası getirildi
Memurların yargılanması, hükümet ile insanlar arasındaki davaların görüşülmesi için Meclisi Valai Ahkâmı Adliye kuruldu
Avrupa ile ilişkilerin yoğunlaşması üstüne maliye, hukuk, ticaret, ekonomi, eğitim ve idare alanlarında birçok kanun ve yönetmelik çıkarıldı (Ceza Kanunu (1840), Ticaret Kanunu (1850), Deniz Ticaret Kanunu (1868))
1868'de Şurayı Devlet (Danıştay) kuruldu
1856 Islahat Fermanı ile karma mahkemelerin kurulması sağlandı (Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin bağımsızlık haklarıyla uyuşmamaktadır)
Abdülaziz döneminde, Divanı Ahkâmı Adliye adlı bir yüksek duruşma kuruldu
Tanzimat döneminde İnsan hakları ve vicdan hürriyetibakımından önemli gelişmeler oldu Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı
Ilk Osmanlı Anayasası olan Kanunı Esasi hazırlandı ve I Meşrutiyet duyuru edildi (1876)
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında Mecelle adı verilen İslam Hukukuna dayalı birincil Uygar kanun hazırlandı
1874 yılında İstanbul Sultani Mektebinde bir derslik ayrılarak hukuk mektebi açıldı II Abdülhamit 1878 yılında hukuk alanında bilirkişi ihtiyacını yerine getirmek nedeniyle Mektebi Hukukı Inanılmaz (Hukuk Fakültesi) ’yi kurdu
NOT: 19 yüzyıl Osmanlı yargı teşkilatının en kayda değer eksiği mahkemelerde birlik olmamasıdır(Bu mahkemeler dört kategoride incelenebilir: Nizamiye Mahkemeleri, Konsolosluk Mahkemeleri, Şer ’i Mahkemeler ve Cemaat Mahkemeleri)
Osmanlıda Hukuk Hakkında
Osmanlı İmparatorluğu'nda her kaza merkezinde bir şeriat mahkemesi bulunuyor ve bunların başında birer kadı tayin yapıyordu Asli görevi, halk arasındaki anlaşmazlıkları araştırmak olan ve padişah isteğiyle ile devir olunan kadılar, sultanın emrettiği her hususta hüküm vermekle yetkilendirildiklerinden idarî, malî, askerî gibi işlerle de meşgul olmaktaydılar Böylelikle Osmanlı Devleti ’nde yargı ve yürütme işleri birlikte emrindeki yandan yürütülmüştür
Kadı, en genel tarifle, yargı işlerine bakan görevliye verilen bir unvandır Insanlar (halk müziği) aralarında vuku bulan (meydana gelen) ihtilafların (uyuşmazlık) çözülmesi maksadıyla İslâmiyet ’in ilk devirlerinden itibaren var olan bu müessese, Osmanlıların da ilk dönemlerinden itibaren varlığını göstermiştir Osmanlılar ’da kadı tayininde, ilk dönem İslâm devletlerindeki usullere riayet ederek, ünlü kişileri kadılığa ödev etmişlerdir Osmanlı Devleti ’nde, beylik dönemlerinden itibaren fethedilen yerlere hukuku temsil etmek üzere bir kadı ve idareyi temsilen bir subaşı tayini sabit bir gelenekti
İslâm hukukunda halk, mensup oldukları dinlerine göre birbirinden ayırt olunurlar Vatan ve ahali kavramları yerine aynı dinin tâbiileri demek olan ümmet tabiri esas alınır Eski Müslüman Türk Devletlerinde vatandaş çağrıda bulunmak olan ra ’iyye (tebaa), Müslüman ve gayri müslim olarak ikiye ayrılır Dinsel özelliklerden hareket eden İslâm hukukçuları, İslâm ülkesindeki insanları, Müslüman ve gayri müslim almak üzere iki asıl gruba ayırmışlardır Osmanlı Devletinde insanlar tabiri, ümmet manâsında kullanılmış ve ırki müslime ile halki gayri müslime kavramları, fıkıh kitaplarındaki esaslara uygun bir şekilde kullanılmıştır
Osmanlı hukuku, Tanzimat dönemi dönemine kadar, öteki İslâm devletlerinde olduğu gibi şer'i hukuk sistemine dayalıydı yani şeriata Şeriatın sözlük anlamı; Kur'lahza'daki ayetlerden, Peygamberin sözlerinden çıkarılan, dinî temellere dayanan Müslümanlık kanunları, İslâm hukukudur Osmanlı hukuk sisteminin tek yöneticisi ve denetleyicisi şer'i hukuktur bununla birlikte padişahın kendi koyduğu hükümdarın millet hukuku alanında, İslâm toplumunun yararları gözetilerek koymuş olduğu kurallaranlamına gelen örfi hukuk da bulunmaktadır oysa örfi hukuk, şer'i hukukun dışına çıkamaz ve şer'i kurallara aleyhinde olamazdı Yani, örfî hukuk , Şer'i hukukun gerekçelerinin dışına çıkamazdı
Osmanlı hukuk sisteminde şer'i hukukun hanefî mezhebine ait dünya görüşü alınmaktadır çünkü halkın büyük çoğunluğu ve hanedanlık bu mezhebe üyedir Halkın çoğunluğunun hanefî mezhebine mensup bulunması nedeniyle kadılar da hanefî mezhebine göre karara varmak üzere görevlendiriyorlardı Hanefî mezhebi dışında bir mezhebe ast olanlar aralarında meydana gelip de kendi mezheplerine göre hükme bağlanması uygun görülen konularda taraflar kendi mezheplerine mensup alimlerden bir zat hakem atama ederlerdi Bu zat kendi mezhebine kadar hükmünü verir ve sonra da kadı bu hükme tarafından karar verirdi
Divanda klasik işler bitirildikten sonradan başvuruların görüşülmesine geçilirdi Divan'a kullanım konusunda herhangi bir sınırlama sözkonusu değildi Ülkenin her neresinde olursa olsun, devletin herhangi bir faaliyetinden dolayı hakkı ihlal edilenler, valilerden, askerî görevlilerden, kadılardan, vakıf yöneticilerinden işkence ve adaletsizlik görenler, mahalli kadı tarafından hakkında yanlış hüküm verilenler, dil, din, halk müziği ve sınıf farkı gözetmeksizin aracısız olarak Divan'a başvurabilirlerdi
Divanı Hümayun'un da genel idareyi, toprak yönetimi gibi konularda emir ve yasaklar çıkarmak, yeni düzenlemeler getiren örfî hukuk kuralları hazırlamak yetkileri bulunmaktadır Osmanlı'da Divanı Hümayun adalet görevi de gördüğünden, diğer İslâm devletlerinin anlarından ayrılmaktadır Divan'ın ülkedeki tüm yargı örgütünü denetim yetkisi bulunmakta bu yetkisini bazen halktan gelen şikayetler üstüne, bazen de kendiliğinden gönderdiği müfettişler aracılığı ile aracısız olarak kullanmakta idi Divana gelen uyuşmazlıkların şer'i hukukla ilgili olanlarını kazaskerler, örfi hukukla ilgili olanlarını ise öbür an üyeleri karara bağlamışlardır Divan, padişah, sadrazam, vezirler, kazaskerler, nişancı, defterdarlar ve diğer üyelerden oluşurdu *
Osmanlı Devleti ’nde hukuk; Şer ’i (İslam) Hukuk ve Örfi Hukuk elde etmek üzere iki temele dayanıyordu
1 Şer ’i Hukuk ’un esası, Kur ’lahzaı Kerim ve Hadisi Şeriflerdir Şer ’i Hukuk sadece Müslümanlara uygulanırdı Müslüman olmayan millet kendi dini kurumlarınca yargılanırdı
2 Örfi Hukuk ise, Şer ’i Hukuka zıt düşmemek kaydıyla padişahın koyduğu kanun, kanunname ve ferman gibi kurallardır Padişahın koyduğu bu kurallar örfe(töreye) yerinde olurdu Örfi konulardaki kurallar padişahın ağzından yazılır ve bunlara Ferman denirdi Fermanlar devlet hayatını ve sosyal hayatı düzenlerdi
Yargı işlerinin andaki temsilcisi Kazaskerdi
Osmanlı Devletinde yargı işlerine Kadılar bakardı Padişah, Şer ’i konularda kadının kararlarına müdahale edemezdi Mahkemelerde görülen davalar şeriyye sicilleri denilen defterlere kaydedilirdi Kadıların verdiği kararıkabul etmeyenler bir üstteki duruşma olan Divanı Hümayuna müracaat ederlerdi Kadıların yardımcılarına Naip (Kadı Naibi) denirdi Devirlere göre kadıların tahsis süresi, on sekiz ay ile üç sene aralarında değişirdi Bunda amaç terfilerinin tıkanmaması ve insanlar ile pozitif kaynaşmamalarını sağlamaktı İstanbul kadılığı kadılıkta en yüksek aşamaydı
KADILARIN GÖREVLERİ ŞUNLARDI:
Merkezden gönderilen emirlerin reayaya ulaşmasını sağlamak
Mahkemedeki davalara görmek(Yargıçlık)
Nikâh sözleşmesi, şirket kurulması, Vakıf kurulması gibi sözleşmeleri yapmak (Noterlik)
Reayanın açlık ve şikâyetlerini ana ulaştırmak
Vergilerin adaletli olarak dağıtılmasını sağlayıp, toplanan vergileri merkeze ulaştırmak
HUKUK ALANINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER
II Mahmut döneminde, müsadere usulü (memurların mallarına el konulması) kaldırılmıştır
Gözaltıi Devai, Hak bakanlığına dönüştürülmüştür
Tanzimat Fermanı ile Osmanlı halkı aralarında dil, din ve insanlar ayırımı yapılmayacağı, herkesin kanun önünde eşdeğer sayılacağı ve kimsenin yargılanmadan idam edilmeyeceği esası getirildi
Memurların yargılanması, hükümet ile insanlar arasındaki davaların görüşülmesi için Meclisi Valai Ahkâmı Adliye kuruldu
Avrupa ile ilişkilerin yoğunlaşması üstüne maliye, hukuk, ticaret, ekonomi, eğitim ve idare alanlarında birçok kanun ve yönetmelik çıkarıldı (Ceza Kanunu (1840), Ticaret Kanunu (1850), Deniz Ticaret Kanunu (1868))
1868'de Şurayı Devlet (Danıştay) kuruldu
1856 Islahat Fermanı ile karma mahkemelerin kurulması sağlandı (Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin bağımsızlık haklarıyla uyuşmamaktadır)
Abdülaziz döneminde, Divanı Ahkâmı Adliye adlı bir yüksek duruşma kuruldu
Tanzimat döneminde İnsan hakları ve vicdan hürriyetibakımından önemli gelişmeler oldu Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı
Ilk Osmanlı Anayasası olan Kanunı Esasi hazırlandı ve I Meşrutiyet duyuru edildi (1876)
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında Mecelle adı verilen İslam Hukukuna dayalı birincil Uygar kanun hazırlandı
1874 yılında İstanbul Sultani Mektebinde bir derslik ayrılarak hukuk mektebi açıldı II Abdülhamit 1878 yılında hukuk alanında bilirkişi ihtiyacını yerine getirmek nedeniyle Mektebi Hukukı Inanılmaz (Hukuk Fakültesi) ’yi kurdu
NOT: 19 yüzyıl Osmanlı yargı teşkilatının en kayda değer eksiği mahkemelerde birlik olmamasıdır(Bu mahkemeler dört kategoride incelenebilir: Nizamiye Mahkemeleri, Konsolosluk Mahkemeleri, Şer ’i Mahkemeler ve Cemaat Mahkemeleri)
Osmanlıda Hukuk Hakkında
Osmanlı İmparatorluğu'nda her kaza merkezinde bir şeriat mahkemesi bulunuyor ve bunların başında birer kadı tayin yapıyordu Asli görevi, halk arasındaki anlaşmazlıkları araştırmak olan ve padişah isteğiyle ile devir olunan kadılar, sultanın emrettiği her hususta hüküm vermekle yetkilendirildiklerinden idarî, malî, askerî gibi işlerle de meşgul olmaktaydılar Böylelikle Osmanlı Devleti ’nde yargı ve yürütme işleri birlikte emrindeki yandan yürütülmüştür
Kadı, en genel tarifle, yargı işlerine bakan görevliye verilen bir unvandır Insanlar (halk müziği) aralarında vuku bulan (meydana gelen) ihtilafların (uyuşmazlık) çözülmesi maksadıyla İslâmiyet ’in ilk devirlerinden itibaren var olan bu müessese, Osmanlıların da ilk dönemlerinden itibaren varlığını göstermiştir Osmanlılar ’da kadı tayininde, ilk dönem İslâm devletlerindeki usullere riayet ederek, ünlü kişileri kadılığa ödev etmişlerdir Osmanlı Devleti ’nde, beylik dönemlerinden itibaren fethedilen yerlere hukuku temsil etmek üzere bir kadı ve idareyi temsilen bir subaşı tayini sabit bir gelenekti
İslâm hukukunda halk, mensup oldukları dinlerine göre birbirinden ayırt olunurlar Vatan ve ahali kavramları yerine aynı dinin tâbiileri demek olan ümmet tabiri esas alınır Eski Müslüman Türk Devletlerinde vatandaş çağrıda bulunmak olan ra ’iyye (tebaa), Müslüman ve gayri müslim olarak ikiye ayrılır Dinsel özelliklerden hareket eden İslâm hukukçuları, İslâm ülkesindeki insanları, Müslüman ve gayri müslim almak üzere iki asıl gruba ayırmışlardır Osmanlı Devletinde insanlar tabiri, ümmet manâsında kullanılmış ve ırki müslime ile halki gayri müslime kavramları, fıkıh kitaplarındaki esaslara uygun bir şekilde kullanılmıştır
Osmanlı hukuku, Tanzimat dönemi dönemine kadar, öteki İslâm devletlerinde olduğu gibi şer'i hukuk sistemine dayalıydı yani şeriata Şeriatın sözlük anlamı; Kur'lahza'daki ayetlerden, Peygamberin sözlerinden çıkarılan, dinî temellere dayanan Müslümanlık kanunları, İslâm hukukudur Osmanlı hukuk sisteminin tek yöneticisi ve denetleyicisi şer'i hukuktur bununla birlikte padişahın kendi koyduğu hükümdarın millet hukuku alanında, İslâm toplumunun yararları gözetilerek koymuş olduğu kurallaranlamına gelen örfi hukuk da bulunmaktadır oysa örfi hukuk, şer'i hukukun dışına çıkamaz ve şer'i kurallara aleyhinde olamazdı Yani, örfî hukuk , Şer'i hukukun gerekçelerinin dışına çıkamazdı
Osmanlı hukuk sisteminde şer'i hukukun hanefî mezhebine ait dünya görüşü alınmaktadır çünkü halkın büyük çoğunluğu ve hanedanlık bu mezhebe üyedir Halkın çoğunluğunun hanefî mezhebine mensup bulunması nedeniyle kadılar da hanefî mezhebine göre karara varmak üzere görevlendiriyorlardı Hanefî mezhebi dışında bir mezhebe ast olanlar aralarında meydana gelip de kendi mezheplerine göre hükme bağlanması uygun görülen konularda taraflar kendi mezheplerine mensup alimlerden bir zat hakem atama ederlerdi Bu zat kendi mezhebine kadar hükmünü verir ve sonra da kadı bu hükme tarafından karar verirdi
Divanda klasik işler bitirildikten sonradan başvuruların görüşülmesine geçilirdi Divan'a kullanım konusunda herhangi bir sınırlama sözkonusu değildi Ülkenin her neresinde olursa olsun, devletin herhangi bir faaliyetinden dolayı hakkı ihlal edilenler, valilerden, askerî görevlilerden, kadılardan, vakıf yöneticilerinden işkence ve adaletsizlik görenler, mahalli kadı tarafından hakkında yanlış hüküm verilenler, dil, din, halk müziği ve sınıf farkı gözetmeksizin aracısız olarak Divan'a başvurabilirlerdi
Divanı Hümayun'un da genel idareyi, toprak yönetimi gibi konularda emir ve yasaklar çıkarmak, yeni düzenlemeler getiren örfî hukuk kuralları hazırlamak yetkileri bulunmaktadır Osmanlı'da Divanı Hümayun adalet görevi de gördüğünden, diğer İslâm devletlerinin anlarından ayrılmaktadır Divan'ın ülkedeki tüm yargı örgütünü denetim yetkisi bulunmakta bu yetkisini bazen halktan gelen şikayetler üstüne, bazen de kendiliğinden gönderdiği müfettişler aracılığı ile aracısız olarak kullanmakta idi Divana gelen uyuşmazlıkların şer'i hukukla ilgili olanlarını kazaskerler, örfi hukukla ilgili olanlarını ise öbür an üyeleri karara bağlamışlardır Divan, padişah, sadrazam, vezirler, kazaskerler, nişancı, defterdarlar ve diğer üyelerden oluşurdu *