1700’lu yıllardan itibaren, sınır boylarından uzak denizlere, hemen her yerden yeni haberlerin geldiği Osmanlı Devleti’nde, donanmanın sefer hazırlıklarına başlaması, tukenen umitlerin yeniden filizlenmesine vesile olurdu Sefere cıkmadan once Eyup Sultan Camii’nde donanma ve ordunun muzafferiyeti icin Buharii Şerif’in bir kısmı veya tamamı okunur, dualar edilirdi Daha sonra, Piri Reis zamanından beri devam etmekte olan geleneğe uygun olarak, her turlu belanın def’i icin gemi adedince Mushafı Şerifler bir sargı icine konularak kenarları dikilirdi Dikişten sonra bu paketler, balmumuna batırılır, iki rekat namaz kılınarak Fatiha SUresi eşliğinde gemilerin en yuksek yeri olan grandi direğinin tepesine cekilirdi
Padişahın sefer hakkında iradesinin cıkmasıyla Beşiktaş’ta bekleyen ve alay sancaklarıyla donatılan gemilerde bulunan murettebat; serenlere, kupeştelere, direklerin tepesine dizilerek uğurlama merasimindeki yerlerini alırdı Bu esnada Mızıkayı Humayun, “Ey gaziler yol gorundu… veya “Sivastopol onunde yatan gemiler… gibi veda havaları calar, gemilerin etrafı askerleri sandallarla uğurlamaya gelen yakınları tarafından sarılırdı Donanmanın, Boğazici’nden gecişi esnasında sahillere toplanan ahali ellerini acarak gozyaşları icinde dualar eder; evlerin damlarından, koşklerden bayraklar, havlular sallardı Bu huzunlu veda toreninin nihayetinde murettebat, 21 pare top atışıyla Padişahı RUyi Zemin’i ve İstanbul ahalisini son defa selamlayarak Ahırkapı onlerinde nobet yerlerine gecer, “Yelken Alesta Arma! (Yelkenleri Acmaya Hazır Olun!) nidasıyla yeni bir sefere ve yeni bir umide doğru yelken acardı
Gemilere imam ve papaz tayini
Sefere cıkan Donanmayı HumayUn’un hemen hemen butun gemilerinde katip, fotoğrafcı (1830’lardan itibaren), eczacı ve hekimlerin yanında bir de imam gorev yapardı İlk defa 3 Selim doneminde cıkarılan bir kanunname ile gemilerde vazifelendirilen bu imamlar, vakit namazlarını kıldırmanın yanında, askere dualar ettirir, dini ve ahlaki bilgiler vererek onların maneviyatlarının surekli yuksek olması icin gayret gosterirlerdi Alay imamları gibi, ulemadan secilen gemi imamları da bilgilerine gore sınıfı evvel, sınıfı sani ve sınıfı salis gibi gruplara ayrılırdı 2 Abdulhamid’in, butun murettebatın namazlarını toplu olarak kılmaları ve ardından ‘zafer duası’nı okumaları hususundaki hassasiyeti mucibince, Bahriye’de vazife yapan imamların sayısı kısa surede artırılmıştı Bahriye Nezareti’nin de bu hususla ilgili olarak gemi kaptanlarına gonderdiği talimatta: “Her hal ve mahalde farz ibadetlerin husni ifasına dikkat ve riayet etmek lazımei İslamiye ve insaniye olduğundan, umUm gemi murettebatının beş vakitte farz namazlarını cemaatle ifa eylemelerine dikkat olunacaktır şeklinde ikazda bulunduğu gorulur
Gemi imamları, her gun sabah ezanından bir saat evvel uyanırlar, abdestlerini alıp hazırlıklarını yaparlar ve sesi guzel olan bir eri, pruva canaklığına cıkararak sabah ezanını okuturlardı Murettebat hava musaitse guvertede, değilse top ambarında namaz icin toplanırdı Bu esnada imam, seyir subayından veya yardımcısından kıble istikametini oğrenir ve eda edilecek sabah namazı suresince rotanın aynı kalmasını rica ederdi
Osmanlı bahriyesinde vazife yapan Musluman murettebatın yanı sıra, Hristiyan murettebatın da dini vazifelerini yapmaları maksadıyla zaman zaman geri donmeseler de gemiden ayrılarak kiliselere gitmelerine musaade edilmiştir Hatta 1847’de Sultan Abdulmecid’e, Kaptan Paşa tarafından verilen bir arizada, donanmada gorev yapan Hristiyan teb’anın acık denizlerde ibadetlerinden geri kalmamaları icin gemilere papaz tayin edilmesi istenmiştir
Donanmanın manevi fenerleri
Akdeniz’e doğru yol almaya başlayan donanma, onunden gectiği sahillerde kabri bulunan butun manevi makamları, bir vefa nişanesi olarak dualar ve atılan toplarla selamlardı Zira Rumeli topraklarının fethinde Bizans’a karşı yalınkılıc savaşan bu gazi dervişler, yeni fethedilen yerlerde tekkeler kurarak ahaliyi İslam’a davet etmişlerdi Butun gemilerin seyir defterlerinin başında kayıtlı olan bu manevi makamların donanmanın sahili selamete ulaşmasında adeta birer gunduz feneri oldukları kabul edilirdi
İlk olarak, guvertede gemi imamının onunde toplanan zabit ve askerler, beş yuz yıldır yapılan ve hala devam eden geleneğe gore bir adet top atışıyla Rumeli’ye gecen ilk Turk kumandanı, Suleyman Paşa’yı selamlar ve ruhuna Fatihalar hediye ederlerdi Ardından Gelibolu’da yatan, 2 Murad devri gazi dervişlerinden, meşhur ‘Muhammediyye’ adlı eserin muellifi Yazıcızade Mehmed Efendi’nin kabri onunden gecerken yine butun gemilerden birer adet selam topu atılır, kim bilir belki de onun;“İlahi, sen ganisin ben fakirem,Kapında elleri bağlı esirem mısraları hatırlanarak ruhuna Fatihalar gonderilirdi Zira Allah (cc) ve ResUlune (sas) olan sevginin anlatıldığı Muhammediyye, asırlarca sadece Anadolu coğrafyasında değil, Kırım’da, Kazan’da, Başkurt Turkleri arasında dahi dilden dile dolaşarak ezbere okunmuştu
Donanma, Gelibolu onlerinden hareket ettikten sonra Yazıcızade Mehmed Efendi’nin yuz elli adım ilerisinde yatan kardeşi, Yazıcızade Ahmedi Bican Efendi’nin kabrini de birer topla selamlardı Hacı Bayramı Veli’nin manevi ikliminde yetişen Ahmedi Bican Efendi, uzun yıllar Rumeli’de ağabeyi ile birlikte gazalara katılmıştı Buradan ayrılarak Nara Burnu’na yaklaşan donanma, burada birer topla Orhan Bey doneminde Rumeli’nin fethinde omuz omuza savaşan ve aynı yerde yan yana yatan Osmanlı akıncılarından Akbaş Baba, Gazi Fazıl Bey ve Ece Bey’i selamlardı
Nara Burnu’ndan sonra Canakkale’ye ulaşan gemiler, buradan gecerken Havuzlar onunde kabri bulunan Saka Baba Hazretleri’ni de birer topla selamlar ve yine zabitten tayfaya kadar butun murettebat Fatihalar okuduktan sonra işlerinin başına donerdi Seferin onuncu gununde donanma Bozcaada onlerinde iken burada yatan Dede ve daha sonra Soğanlık’ta bulunan Baba’ya dualar edilir ve sonra onlar da birer topla selamlanırdı
Osmanlı donanmasının bu adeti kadimesi, yuzyıllarca her sefere cıkışta tekrarlanır ve engin denizlere yelken acan her gemi boylece bir zırhı rUhani ile kuşatılırdı
Padişahın sefer hakkında iradesinin cıkmasıyla Beşiktaş’ta bekleyen ve alay sancaklarıyla donatılan gemilerde bulunan murettebat; serenlere, kupeştelere, direklerin tepesine dizilerek uğurlama merasimindeki yerlerini alırdı Bu esnada Mızıkayı Humayun, “Ey gaziler yol gorundu… veya “Sivastopol onunde yatan gemiler… gibi veda havaları calar, gemilerin etrafı askerleri sandallarla uğurlamaya gelen yakınları tarafından sarılırdı Donanmanın, Boğazici’nden gecişi esnasında sahillere toplanan ahali ellerini acarak gozyaşları icinde dualar eder; evlerin damlarından, koşklerden bayraklar, havlular sallardı Bu huzunlu veda toreninin nihayetinde murettebat, 21 pare top atışıyla Padişahı RUyi Zemin’i ve İstanbul ahalisini son defa selamlayarak Ahırkapı onlerinde nobet yerlerine gecer, “Yelken Alesta Arma! (Yelkenleri Acmaya Hazır Olun!) nidasıyla yeni bir sefere ve yeni bir umide doğru yelken acardı
Gemilere imam ve papaz tayini
Sefere cıkan Donanmayı HumayUn’un hemen hemen butun gemilerinde katip, fotoğrafcı (1830’lardan itibaren), eczacı ve hekimlerin yanında bir de imam gorev yapardı İlk defa 3 Selim doneminde cıkarılan bir kanunname ile gemilerde vazifelendirilen bu imamlar, vakit namazlarını kıldırmanın yanında, askere dualar ettirir, dini ve ahlaki bilgiler vererek onların maneviyatlarının surekli yuksek olması icin gayret gosterirlerdi Alay imamları gibi, ulemadan secilen gemi imamları da bilgilerine gore sınıfı evvel, sınıfı sani ve sınıfı salis gibi gruplara ayrılırdı 2 Abdulhamid’in, butun murettebatın namazlarını toplu olarak kılmaları ve ardından ‘zafer duası’nı okumaları hususundaki hassasiyeti mucibince, Bahriye’de vazife yapan imamların sayısı kısa surede artırılmıştı Bahriye Nezareti’nin de bu hususla ilgili olarak gemi kaptanlarına gonderdiği talimatta: “Her hal ve mahalde farz ibadetlerin husni ifasına dikkat ve riayet etmek lazımei İslamiye ve insaniye olduğundan, umUm gemi murettebatının beş vakitte farz namazlarını cemaatle ifa eylemelerine dikkat olunacaktır şeklinde ikazda bulunduğu gorulur
Gemi imamları, her gun sabah ezanından bir saat evvel uyanırlar, abdestlerini alıp hazırlıklarını yaparlar ve sesi guzel olan bir eri, pruva canaklığına cıkararak sabah ezanını okuturlardı Murettebat hava musaitse guvertede, değilse top ambarında namaz icin toplanırdı Bu esnada imam, seyir subayından veya yardımcısından kıble istikametini oğrenir ve eda edilecek sabah namazı suresince rotanın aynı kalmasını rica ederdi
Osmanlı bahriyesinde vazife yapan Musluman murettebatın yanı sıra, Hristiyan murettebatın da dini vazifelerini yapmaları maksadıyla zaman zaman geri donmeseler de gemiden ayrılarak kiliselere gitmelerine musaade edilmiştir Hatta 1847’de Sultan Abdulmecid’e, Kaptan Paşa tarafından verilen bir arizada, donanmada gorev yapan Hristiyan teb’anın acık denizlerde ibadetlerinden geri kalmamaları icin gemilere papaz tayin edilmesi istenmiştir
Donanmanın manevi fenerleri
Akdeniz’e doğru yol almaya başlayan donanma, onunden gectiği sahillerde kabri bulunan butun manevi makamları, bir vefa nişanesi olarak dualar ve atılan toplarla selamlardı Zira Rumeli topraklarının fethinde Bizans’a karşı yalınkılıc savaşan bu gazi dervişler, yeni fethedilen yerlerde tekkeler kurarak ahaliyi İslam’a davet etmişlerdi Butun gemilerin seyir defterlerinin başında kayıtlı olan bu manevi makamların donanmanın sahili selamete ulaşmasında adeta birer gunduz feneri oldukları kabul edilirdi
İlk olarak, guvertede gemi imamının onunde toplanan zabit ve askerler, beş yuz yıldır yapılan ve hala devam eden geleneğe gore bir adet top atışıyla Rumeli’ye gecen ilk Turk kumandanı, Suleyman Paşa’yı selamlar ve ruhuna Fatihalar hediye ederlerdi Ardından Gelibolu’da yatan, 2 Murad devri gazi dervişlerinden, meşhur ‘Muhammediyye’ adlı eserin muellifi Yazıcızade Mehmed Efendi’nin kabri onunden gecerken yine butun gemilerden birer adet selam topu atılır, kim bilir belki de onun;“İlahi, sen ganisin ben fakirem,Kapında elleri bağlı esirem mısraları hatırlanarak ruhuna Fatihalar gonderilirdi Zira Allah (cc) ve ResUlune (sas) olan sevginin anlatıldığı Muhammediyye, asırlarca sadece Anadolu coğrafyasında değil, Kırım’da, Kazan’da, Başkurt Turkleri arasında dahi dilden dile dolaşarak ezbere okunmuştu
Donanma, Gelibolu onlerinden hareket ettikten sonra Yazıcızade Mehmed Efendi’nin yuz elli adım ilerisinde yatan kardeşi, Yazıcızade Ahmedi Bican Efendi’nin kabrini de birer topla selamlardı Hacı Bayramı Veli’nin manevi ikliminde yetişen Ahmedi Bican Efendi, uzun yıllar Rumeli’de ağabeyi ile birlikte gazalara katılmıştı Buradan ayrılarak Nara Burnu’na yaklaşan donanma, burada birer topla Orhan Bey doneminde Rumeli’nin fethinde omuz omuza savaşan ve aynı yerde yan yana yatan Osmanlı akıncılarından Akbaş Baba, Gazi Fazıl Bey ve Ece Bey’i selamlardı
Nara Burnu’ndan sonra Canakkale’ye ulaşan gemiler, buradan gecerken Havuzlar onunde kabri bulunan Saka Baba Hazretleri’ni de birer topla selamlar ve yine zabitten tayfaya kadar butun murettebat Fatihalar okuduktan sonra işlerinin başına donerdi Seferin onuncu gununde donanma Bozcaada onlerinde iken burada yatan Dede ve daha sonra Soğanlık’ta bulunan Baba’ya dualar edilir ve sonra onlar da birer topla selamlanırdı
Osmanlı donanmasının bu adeti kadimesi, yuzyıllarca her sefere cıkışta tekrarlanır ve engin denizlere yelken acan her gemi boylece bir zırhı rUhani ile kuşatılırdı