Osmanlı Donemi Arabistan Da Toprak Duzeni
Toprak duzeni
Vergilerin nasıl toplandığını anlamak icin, Osmanlı toprak tasarrufu sistemini anlamak şarttır Osmanlı topraklarının coğu, Arap vilayetlerinin fethinden once, en azından ikinci Osmanlı sultanı Orhan Gazi’den (yak 13241362) beri sipahileri beslemenin bir kaynağı olarak kullanılan, tımar adı verilen arazilere bolunmuştu Bu sistemde, bir Osmanlı sipahisi belirli bir araziye yerleştiriliyordu Padişahın ordusu icin gereken atlıları burada besliyor ve koylulerden vergi toplamak yoluyla onları techiz ediyordu Bu sistem bir yandan ekilen toprağın korunmasını sağlarken, diğer yandan da Osmanlı ordularının varlığını surduruyordu Bundan başka, tımar padişah ve burokrasisi tarafından tahsis edildiğinden, tımarlıları da devlete bağlıyordu; tımarlı toprağın sahibi olmuyor, fakat devlet tarafından kendisinden alınıp başkasına da verilebilen icar hakkını elinde tutuyordu Toprağın fiili sahibi devletti Bu sistem Bizans ve Sasani toprak sistemleriyle benzer ozellikleri paylaşsa da, hukumdara topraktaki egemenlik haklarını (Arapcada rikaba, Osmanlı Turkcesinde rekabet olarak bilinen bir kavram) ve doğal kaynakları elinde tutma imkanı vererek, Osmanlıların İslam hukuku ilkelerine uymasını da sağlıyordu Bu durum, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun parcası olan modern Ortadoğu hukumetlerinin, ulusal sınırlan icerisindeki petrol ve diğer doğal kaynakları niye denetim altında tuttuklarını da acıklıyor Koyluleri, de toprakta hakkı, yani tasarruf hakkı olarak kavramsallaştıran urunden pay alına hakkı vardı
Arap vilayetleri fethedildiği zaman, Biladu’şŞam ve Musul tımar sistemine sokuldu Ancak, Mısır, Bağdat, Basra, Yemen Ve Kuzey Afrika bu sisteme dahil edilmedi O doneme gelindiğinde temel amacı orduya suvari kuvveti sağlamak olan tımar sisteminin modası gecmeye başlamıştı Zira, ateşli silahların yaygınlaşmasıyla suvari gitgide onemsizleşirken, tufekli piyade ve topcunun onemi artmaktaydı Belirli arazilerde atlı beslemek yerine, bu piyade kuvvetlerine hazinei humayundan veya Mısır Orneğinde, vilayet hazinesinden ayni ya da nakdi maaş odeniyordu Bu arada, bu vilayetlerin her birinin beylerbeyi, toplanan vergi gelirleri icinden buyuk bir miktarı her yıl harac olarak devlet hazinesine odemek zorundaydı Kısmen bunun sonucu olarak, Mısır’da yeni bir tımarsonrası yonetim bicimi oluşturuldu Başlangıcta, Osmanlı merkezi idaresi İstanbul’dan emin olarak bilinen idareciler atayarak vergileri doğrudan toplamaya calışmıştı Bu eminler Mısır’a bir yıllığına geliyor ve koy koy dolaşıp vergi topluyorlardı
Mısır dışındaki tımar sistemi 17 yuzyıl ortalarına gelindiğinde hızla yerini iltizama bırakmaya başlamıştı; iltizam, yaklaşık aynı donemde Mısır’daki emin sisteminin de yerini aldı En azından 10 yuzyıldan beri, İslam aleminin ceşitli kesimlerinde şu ya da bu ad altında kullanımda olan iltizam, vergi toplama işinin ihale yoluyla yaptırılmasına dayanan bir sistemdi Bu sisteme gore, sozgelimi Mısır’daki ekabirden biri belirli bir koy veya kazanın, ya da liman gumruğu gibi kentsel bir işlemin vergilerini toplama hakkı icin acık artırmaya katılıyordu Verdiği teklif ve bu teklif başarılı olursa odediği fiyat, toplamayı umduğu vergi miktarına dayanıyordu, Fiilen iltizam bedelinin ustunde topladığı her meblağı kar olarak alıkoyuyordu Acıktır ki boyle bir sistem, eğer bir multezim ya da temsilcisi, vergi gelirlerini arttırmak uzere koyluluğe baskı yapacak olursa, yabana atılmayacak bir suistimial potansiyeli iceriyordu Bununla birlikte, iltizam mukemmellikten uzak olsa bile, 19 yy’ın belli bir donemine değin etkili bir ihale edilmiş vergi toplama sistemi olarak kaldı
Toprak duzeni
Vergilerin nasıl toplandığını anlamak icin, Osmanlı toprak tasarrufu sistemini anlamak şarttır Osmanlı topraklarının coğu, Arap vilayetlerinin fethinden once, en azından ikinci Osmanlı sultanı Orhan Gazi’den (yak 13241362) beri sipahileri beslemenin bir kaynağı olarak kullanılan, tımar adı verilen arazilere bolunmuştu Bu sistemde, bir Osmanlı sipahisi belirli bir araziye yerleştiriliyordu Padişahın ordusu icin gereken atlıları burada besliyor ve koylulerden vergi toplamak yoluyla onları techiz ediyordu Bu sistem bir yandan ekilen toprağın korunmasını sağlarken, diğer yandan da Osmanlı ordularının varlığını surduruyordu Bundan başka, tımar padişah ve burokrasisi tarafından tahsis edildiğinden, tımarlıları da devlete bağlıyordu; tımarlı toprağın sahibi olmuyor, fakat devlet tarafından kendisinden alınıp başkasına da verilebilen icar hakkını elinde tutuyordu Toprağın fiili sahibi devletti Bu sistem Bizans ve Sasani toprak sistemleriyle benzer ozellikleri paylaşsa da, hukumdara topraktaki egemenlik haklarını (Arapcada rikaba, Osmanlı Turkcesinde rekabet olarak bilinen bir kavram) ve doğal kaynakları elinde tutma imkanı vererek, Osmanlıların İslam hukuku ilkelerine uymasını da sağlıyordu Bu durum, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun parcası olan modern Ortadoğu hukumetlerinin, ulusal sınırlan icerisindeki petrol ve diğer doğal kaynakları niye denetim altında tuttuklarını da acıklıyor Koyluleri, de toprakta hakkı, yani tasarruf hakkı olarak kavramsallaştıran urunden pay alına hakkı vardı
Arap vilayetleri fethedildiği zaman, Biladu’şŞam ve Musul tımar sistemine sokuldu Ancak, Mısır, Bağdat, Basra, Yemen Ve Kuzey Afrika bu sisteme dahil edilmedi O doneme gelindiğinde temel amacı orduya suvari kuvveti sağlamak olan tımar sisteminin modası gecmeye başlamıştı Zira, ateşli silahların yaygınlaşmasıyla suvari gitgide onemsizleşirken, tufekli piyade ve topcunun onemi artmaktaydı Belirli arazilerde atlı beslemek yerine, bu piyade kuvvetlerine hazinei humayundan veya Mısır Orneğinde, vilayet hazinesinden ayni ya da nakdi maaş odeniyordu Bu arada, bu vilayetlerin her birinin beylerbeyi, toplanan vergi gelirleri icinden buyuk bir miktarı her yıl harac olarak devlet hazinesine odemek zorundaydı Kısmen bunun sonucu olarak, Mısır’da yeni bir tımarsonrası yonetim bicimi oluşturuldu Başlangıcta, Osmanlı merkezi idaresi İstanbul’dan emin olarak bilinen idareciler atayarak vergileri doğrudan toplamaya calışmıştı Bu eminler Mısır’a bir yıllığına geliyor ve koy koy dolaşıp vergi topluyorlardı
Mısır dışındaki tımar sistemi 17 yuzyıl ortalarına gelindiğinde hızla yerini iltizama bırakmaya başlamıştı; iltizam, yaklaşık aynı donemde Mısır’daki emin sisteminin de yerini aldı En azından 10 yuzyıldan beri, İslam aleminin ceşitli kesimlerinde şu ya da bu ad altında kullanımda olan iltizam, vergi toplama işinin ihale yoluyla yaptırılmasına dayanan bir sistemdi Bu sisteme gore, sozgelimi Mısır’daki ekabirden biri belirli bir koy veya kazanın, ya da liman gumruğu gibi kentsel bir işlemin vergilerini toplama hakkı icin acık artırmaya katılıyordu Verdiği teklif ve bu teklif başarılı olursa odediği fiyat, toplamayı umduğu vergi miktarına dayanıyordu, Fiilen iltizam bedelinin ustunde topladığı her meblağı kar olarak alıkoyuyordu Acıktır ki boyle bir sistem, eğer bir multezim ya da temsilcisi, vergi gelirlerini arttırmak uzere koyluluğe baskı yapacak olursa, yabana atılmayacak bir suistimial potansiyeli iceriyordu Bununla birlikte, iltizam mukemmellikten uzak olsa bile, 19 yy’ın belli bir donemine değin etkili bir ihale edilmiş vergi toplama sistemi olarak kaldı