iltasyazilim
FD Üye
Osmanlı ’da padişahların halkla yüz yüze görüşmesi gönüllü bir dilekçe değil, kurumsallaşmış bir gelenekti Ayak Divanı adıyla anılan bu uygulamada padişah tahtında halkla buluşurdu Bazı padişahlar ise bununla yetinmez, devlet imaretlerinde kendi elleriyle ahaliye yemek yemek dağıtırdı Bazıları ise sokakta tanınmamak için kılık değiştirir, banal biri gibi sokağa çıkar, dükkânlardan alış veriş eder, kahvehanelerde halkla söyleşirdi
Soru şöyle: “Osmanlı padişahlarının zaman zaman halkla yüz yüze görüştükleri iddiası dürüst mudur? Doğru ise bunu nasıl yaparlardı?
Osmanlı padişahlarının halkla yüz yüze görüşmelerini anlatan sayısız örnek var Örneklere geçmeden önce, şunu belirtmeliyiz fakat, padişahların halkla yüz yüze görüşmesi, her padişahın kendi isteğine emrindeki gönüllü bir uygulama değil, bazı padişahların isteği dışarıda gerçekleşen kurumsallaşmış bir gelenekti Devlet protokolü ve idari inşa içinde bunun bundan başka adı vardı: “Bacak Divanı
Danışıklı günün belirtilen bir saatinde taht avluya kurulur, padişah tahtına oturur, yanına sadrazamı, şeyhülislamı, vezirleri, ağaları (generaller) olduğu halde “hacet (ihtiyaçlar) arzını kabul ederdi
Bizzat padişahla görüşüp yaşadıkları bölgenin dertlerini en sorumluluk sahibi mevkie ulaştırmak için uzakta bölgelerden gelenlerle İstanbul ’da yaşayanlar sırayla padişahın karşısına çıkar, yüz yüze onunla konuşup dertlerini ve isteklerini seslendirirlerdi
Halka garsonluk ederlerdi
Bırakınız devlet idarecilerini, kendilerini “sanatkâr zannedenlerin bile üç beş iriyarı “tutulmuş adamla korunduğu ülkemizde, Osmanlı Devleti idare şeması içindeki “Etap Divanı uygulamasını iyi anlamak bir hayli güç olsa gerektir
Fakat bazı padişahlar bununla da yetinmez, gider, devlet imaretlerinde (fukaraya sıcak yemek yemek dağıtılan kurumlar) ahaliye yemek dağıtmak suretiyle, bir anlamda halka garsonluk ederdi
Bazıları sokakta tanınmamak için kılık değiştirir, bayağı biri gibi sokağa çıkar, dükkânlardan alış veriş eder, kahvehanelerde halkla söyleşirdi Bu uygulamaya “tebdil çıkmak derlerdi Yönetimi ele geçiren yeniçeri ağalarına aleyhinde, halkla bütünleşmeye çalışan Sultan Dördüncü Murad ’ın tebdil çıkmaları meşhurdur Bilhassa Fatih ’in, halkı okuma seansları (halkla yüz yüze görüşmek, halkı okumanın en iyi yoludur) ise birer ibret tablosudur
“Ben kazandım, komşu dükkâna gidin
Fatih Sultan Mehmed, tebdil çıktığı bir sırada rasgele bir dükkâna giriyor Birkaç şey satın alıyor Daha Sonra diğer bir takım şeyler istiyor, derken, dükkâncı:
“Yeter Begüm (beyim) diyerek itiraz ediyor tanımadığı müşterisine, “satın aldıklarınızdan kazandıklarımla bugünlük çoluk çocuğumun nafakasını çıkardım, öteki ihtiyaçlarınız için lütfen komşu dükkânlara gidin, onlar da çoluk çocuk bakıyor
Banal bir bakkalın Fatih Sultan Mehmed ’e söyledikleri, “Bu toplumda niçin eskisi gibi Fatihler, Yavuz ’lar yetişmiyor? diye soranlara bir cevap olur kanısındayız
Kendimce belli başlı sorulması gereken soru şu: Şu halimizle, biz, gerçekte “biz miyiz?
Ihtiyar bayan Kanuni ’yle dalga geçti
Kanuni Sultan Süleyman Belgrad fethinden dönerken yanında yakında olacak olan iki yaşlı kadından biri bir tas ayran ikram ediyor (o kadar yakınına sokulabildiğine göre, Padişah bir fedailer ordusu tarafından korunmuyor demektir)
Padişah, ayran tasını ağzına götürmek üzereyken, üzerinde yüzen saman çöplerini ayrım edip tası ağzından çekiyor Biraz da kızıyor yaşlı kadına, çıkışır gibi hatırlatıyor:
“Temizleme imandan gelir!
Yaşlı bayan gülerek yanıt veriyor:
“Çöpçükler temizcedir Padişahım diyor, “ayran soğuk, siz de terlisiniz ya, süratli içip hastalanmayın diye o çöpleri kasıtlı olarak ayrana attım (Yöneticilik edilenin yöneticilik edenle böylesine bütünleşmesi için, idare edeni fazla sevmesi gerekir Bu da idare edenin halkını sevmesiyle mümkündür)
Öteki ihtiyar bayan ise dün gece evinin soyulduğundan bahsediyor O sırada kendisinin ne yaptığını soruyor Padişah Kadın uyuduğunu söylüyor Padişah:
“Amma da derin uyumuşsun deyince, ihtiyar kadın, Padişah ’la ince ince dalgasını geçiyor, diyor oysa: “Derin uyudum, çünkü senin uyumadığını zannederdim
Alçakgönüllü zirvesi ve gurur çukuru
Padişahların (en azından bazılarının) o debdebe çağında bile ne değin dürüst, ne değin hasbi, ne kadar doğal ve halktan olduklarını bakmak insanı hem utandırıyor, keza de sevindiriyor
Utandırıyor, çünkü “sanatçı geçinenlerin bile koruma ordusuyla dolaşıp hava atmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz Bunun ışığında geçmişe baktığımızda, padişahlardan pek çoğunun son derece mütevazı ve halka yakın yaşadıklarını görüyoruz “O tevazu zirvesinden nasıl yuvarlanıp şu kibir çukuruna düştük? diye soruyor ve halimizden utanıyoruz
Sevindiriyor, çünkü onlar “bizden biriydiler Çağrıda Bulunmak fakat, önümüzde, çok seviyeli, fazla sağlam, fazla tutarlı örnekler var Yaşadığımız “misal insan krizini geçmiş örneklere yönelerek şayet aşabiliriz
Padişah ile dilencinin kardeşliği
Derhal gelelim, padişahla halkın buluşmasını anlatan numunelerden ilkine…
Taşköprülüzade Mehmed Kemalüddin Efendi ’nin yazdığına kadar, (Tuhfetul Ahbab, İstanbul, 1287, 1cüz, s5758) Fatih Sultan Mehmed dolaşırken karşısına hırpani kılıklı biri dikilip para istemiş (Görünüşe Göre her isteyen padişahın önüne dikilebiliyormuş)
Padişah çıkarıp bir altın vermiş, ama adamın doyumsuz, koskoca Padişah ’ı yakalamışken ayrılmak istemiyor: “Padişahım, ben senin kardeşinim, insan kardeşini bir altınla savar mı?
Padişah bu yüzsüzlük aleyhinde en ince ayrıntısına kadar şaşırıp soruyor:
“Nereden benim kardeşim oluyormuşsun bakalım?
Hırpani kılıklı adam, hiç teklemeden cevap veriyor:
“Muhakkak kardeşinim, çünkü ikimiz de Âdem babanın evlatlarıyız
Bu cevaptan Padişah çok hoşlanıyor Fazla gülüyor ve diyor ama:
“Aman sus! Âdem babadan kardeş olduğumuzu kimse duymasın! Duyacak olurlarsa diğer kardeşlerimiz de gelip paylarını isterler; o takdirde senin payına bir altın bile düşmez
Yalnızca halkla iç içe yaşayan yöneticiye yok, nüktedan yöneticilere de hasretiz
Halkın gücüne dayanan padişah
Padişahların halkla yüz yüze görüştükleri “kurum ise “Üçgenin Taban Olmayan Kenarı Divanıdır Padişah devlet yöneticileriyle birlikte avluya çıkar, avluda memleketin her kadar gelenler halk müziği temsilcileriyle yüz yüze görüşür, dertlerini, dileklerini, şikâyetlerini dinler, sorunların çözümü için yandaki yöneticilere anında talimatlar verir, daha önce verdiği talimatların hesabını da halkın önünde sorardı
Sultan Dördüncü Murad, sık başvurduğu “tebdil çıkmalarla halkı, Genç Osman zamanında gerçekleştirdikleri askeri darbe ile idareyi ellerine geçiren yeniçeri generallerinin keyfi yönetimi hakkında bilgilendirip bilinçlendiriyor…
Daha Sonra iş kıvamına geldiğinde, sarayın iç avlusuna topluyor onları Padişah generallerin karşısına halkla el ele verip çıkıyor Bir anlamda halkın gücüne dayanarak güçleniyor
Ahali Padişah ’a “itaat yemini ediyor Arkasından Şeyhülislam, (şimdiki karşılığı ama Tüzük Mahkemesi Başkanlığı olabilir) Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri (askeri yüksek hakimler) sivil idareciler ant ediyorlar Sıra generallere gelmiştir Padişah dikey tepede olan soruyor:
“Sizler ‘Allah ’a ve Resulüne ve zeka şeriat üzere olan amirlerinize itaat ediniz ’ mealindeki ayetten habersiz misiniz?
“Haberdarız! diyorlar
Yirmisine yeni giren gencecik Padişah kükrüyor: “Öyleyse itaat ediniz!
Oracıkta Kur ’lahza ’a el basıp itaat yemini ediyorlar
Bağdat ’ı bölge ordu, bir “Etap Divanında siyaset bataklığından kurtarılan bu ordudur *
Soru şöyle: “Osmanlı padişahlarının zaman zaman halkla yüz yüze görüştükleri iddiası dürüst mudur? Doğru ise bunu nasıl yaparlardı?
Osmanlı padişahlarının halkla yüz yüze görüşmelerini anlatan sayısız örnek var Örneklere geçmeden önce, şunu belirtmeliyiz fakat, padişahların halkla yüz yüze görüşmesi, her padişahın kendi isteğine emrindeki gönüllü bir uygulama değil, bazı padişahların isteği dışarıda gerçekleşen kurumsallaşmış bir gelenekti Devlet protokolü ve idari inşa içinde bunun bundan başka adı vardı: “Bacak Divanı
Danışıklı günün belirtilen bir saatinde taht avluya kurulur, padişah tahtına oturur, yanına sadrazamı, şeyhülislamı, vezirleri, ağaları (generaller) olduğu halde “hacet (ihtiyaçlar) arzını kabul ederdi
Bizzat padişahla görüşüp yaşadıkları bölgenin dertlerini en sorumluluk sahibi mevkie ulaştırmak için uzakta bölgelerden gelenlerle İstanbul ’da yaşayanlar sırayla padişahın karşısına çıkar, yüz yüze onunla konuşup dertlerini ve isteklerini seslendirirlerdi
Halka garsonluk ederlerdi
Bırakınız devlet idarecilerini, kendilerini “sanatkâr zannedenlerin bile üç beş iriyarı “tutulmuş adamla korunduğu ülkemizde, Osmanlı Devleti idare şeması içindeki “Etap Divanı uygulamasını iyi anlamak bir hayli güç olsa gerektir
Fakat bazı padişahlar bununla da yetinmez, gider, devlet imaretlerinde (fukaraya sıcak yemek yemek dağıtılan kurumlar) ahaliye yemek dağıtmak suretiyle, bir anlamda halka garsonluk ederdi
Bazıları sokakta tanınmamak için kılık değiştirir, bayağı biri gibi sokağa çıkar, dükkânlardan alış veriş eder, kahvehanelerde halkla söyleşirdi Bu uygulamaya “tebdil çıkmak derlerdi Yönetimi ele geçiren yeniçeri ağalarına aleyhinde, halkla bütünleşmeye çalışan Sultan Dördüncü Murad ’ın tebdil çıkmaları meşhurdur Bilhassa Fatih ’in, halkı okuma seansları (halkla yüz yüze görüşmek, halkı okumanın en iyi yoludur) ise birer ibret tablosudur
“Ben kazandım, komşu dükkâna gidin
Fatih Sultan Mehmed, tebdil çıktığı bir sırada rasgele bir dükkâna giriyor Birkaç şey satın alıyor Daha Sonra diğer bir takım şeyler istiyor, derken, dükkâncı:
“Yeter Begüm (beyim) diyerek itiraz ediyor tanımadığı müşterisine, “satın aldıklarınızdan kazandıklarımla bugünlük çoluk çocuğumun nafakasını çıkardım, öteki ihtiyaçlarınız için lütfen komşu dükkânlara gidin, onlar da çoluk çocuk bakıyor
Banal bir bakkalın Fatih Sultan Mehmed ’e söyledikleri, “Bu toplumda niçin eskisi gibi Fatihler, Yavuz ’lar yetişmiyor? diye soranlara bir cevap olur kanısındayız
Kendimce belli başlı sorulması gereken soru şu: Şu halimizle, biz, gerçekte “biz miyiz?
Ihtiyar bayan Kanuni ’yle dalga geçti
Kanuni Sultan Süleyman Belgrad fethinden dönerken yanında yakında olacak olan iki yaşlı kadından biri bir tas ayran ikram ediyor (o kadar yakınına sokulabildiğine göre, Padişah bir fedailer ordusu tarafından korunmuyor demektir)
Padişah, ayran tasını ağzına götürmek üzereyken, üzerinde yüzen saman çöplerini ayrım edip tası ağzından çekiyor Biraz da kızıyor yaşlı kadına, çıkışır gibi hatırlatıyor:
“Temizleme imandan gelir!
Yaşlı bayan gülerek yanıt veriyor:
“Çöpçükler temizcedir Padişahım diyor, “ayran soğuk, siz de terlisiniz ya, süratli içip hastalanmayın diye o çöpleri kasıtlı olarak ayrana attım (Yöneticilik edilenin yöneticilik edenle böylesine bütünleşmesi için, idare edeni fazla sevmesi gerekir Bu da idare edenin halkını sevmesiyle mümkündür)
Öteki ihtiyar bayan ise dün gece evinin soyulduğundan bahsediyor O sırada kendisinin ne yaptığını soruyor Padişah Kadın uyuduğunu söylüyor Padişah:
“Amma da derin uyumuşsun deyince, ihtiyar kadın, Padişah ’la ince ince dalgasını geçiyor, diyor oysa: “Derin uyudum, çünkü senin uyumadığını zannederdim
Alçakgönüllü zirvesi ve gurur çukuru
Padişahların (en azından bazılarının) o debdebe çağında bile ne değin dürüst, ne değin hasbi, ne kadar doğal ve halktan olduklarını bakmak insanı hem utandırıyor, keza de sevindiriyor
Utandırıyor, çünkü “sanatçı geçinenlerin bile koruma ordusuyla dolaşıp hava atmaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz Bunun ışığında geçmişe baktığımızda, padişahlardan pek çoğunun son derece mütevazı ve halka yakın yaşadıklarını görüyoruz “O tevazu zirvesinden nasıl yuvarlanıp şu kibir çukuruna düştük? diye soruyor ve halimizden utanıyoruz
Sevindiriyor, çünkü onlar “bizden biriydiler Çağrıda Bulunmak fakat, önümüzde, çok seviyeli, fazla sağlam, fazla tutarlı örnekler var Yaşadığımız “misal insan krizini geçmiş örneklere yönelerek şayet aşabiliriz
Padişah ile dilencinin kardeşliği
Derhal gelelim, padişahla halkın buluşmasını anlatan numunelerden ilkine…
Taşköprülüzade Mehmed Kemalüddin Efendi ’nin yazdığına kadar, (Tuhfetul Ahbab, İstanbul, 1287, 1cüz, s5758) Fatih Sultan Mehmed dolaşırken karşısına hırpani kılıklı biri dikilip para istemiş (Görünüşe Göre her isteyen padişahın önüne dikilebiliyormuş)
Padişah çıkarıp bir altın vermiş, ama adamın doyumsuz, koskoca Padişah ’ı yakalamışken ayrılmak istemiyor: “Padişahım, ben senin kardeşinim, insan kardeşini bir altınla savar mı?
Padişah bu yüzsüzlük aleyhinde en ince ayrıntısına kadar şaşırıp soruyor:
“Nereden benim kardeşim oluyormuşsun bakalım?
Hırpani kılıklı adam, hiç teklemeden cevap veriyor:
“Muhakkak kardeşinim, çünkü ikimiz de Âdem babanın evlatlarıyız
Bu cevaptan Padişah çok hoşlanıyor Fazla gülüyor ve diyor ama:
“Aman sus! Âdem babadan kardeş olduğumuzu kimse duymasın! Duyacak olurlarsa diğer kardeşlerimiz de gelip paylarını isterler; o takdirde senin payına bir altın bile düşmez
Yalnızca halkla iç içe yaşayan yöneticiye yok, nüktedan yöneticilere de hasretiz
Halkın gücüne dayanan padişah
Padişahların halkla yüz yüze görüştükleri “kurum ise “Üçgenin Taban Olmayan Kenarı Divanıdır Padişah devlet yöneticileriyle birlikte avluya çıkar, avluda memleketin her kadar gelenler halk müziği temsilcileriyle yüz yüze görüşür, dertlerini, dileklerini, şikâyetlerini dinler, sorunların çözümü için yandaki yöneticilere anında talimatlar verir, daha önce verdiği talimatların hesabını da halkın önünde sorardı
Sultan Dördüncü Murad, sık başvurduğu “tebdil çıkmalarla halkı, Genç Osman zamanında gerçekleştirdikleri askeri darbe ile idareyi ellerine geçiren yeniçeri generallerinin keyfi yönetimi hakkında bilgilendirip bilinçlendiriyor…
Daha Sonra iş kıvamına geldiğinde, sarayın iç avlusuna topluyor onları Padişah generallerin karşısına halkla el ele verip çıkıyor Bir anlamda halkın gücüne dayanarak güçleniyor
Ahali Padişah ’a “itaat yemini ediyor Arkasından Şeyhülislam, (şimdiki karşılığı ama Tüzük Mahkemesi Başkanlığı olabilir) Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri (askeri yüksek hakimler) sivil idareciler ant ediyorlar Sıra generallere gelmiştir Padişah dikey tepede olan soruyor:
“Sizler ‘Allah ’a ve Resulüne ve zeka şeriat üzere olan amirlerinize itaat ediniz ’ mealindeki ayetten habersiz misiniz?
“Haberdarız! diyorlar
Yirmisine yeni giren gencecik Padişah kükrüyor: “Öyleyse itaat ediniz!
Oracıkta Kur ’lahza ’a el basıp itaat yemini ediyorlar
Bağdat ’ı bölge ordu, bir “Etap Divanında siyaset bataklığından kurtarılan bu ordudur *