iltasyazilim
FD Üye
Efendim, Osmanlılar minâre yapacaklarına, neden ülkeyi fabrika bacalarıyla süslememişler? Bu maskaraca iddiâya gülmek lâzım O devirde fabrika da, bacaları da henüz rüyalara bile girmemişti O devirde yapılacak şeyin en büyüğü oydu ve onlar da onu yaptılar Kaldı ki düşmanların dahi itirafıyla yeniçeri, milletten aldığı gücü, millete karşı kullanmasaydı; Batılılardan hiç de geri kalmayacaktık Aslında, günümüzde de öyle değil mi? Osmanlı, kendi devrinin beyi, paşasıydı Sözü o söylüyor, devletler arası dengeyi elinde o tutuyor, dünya çapında huzuru o te'min ediyordu İnkâr edenler etseler bile, bu işin mütehâssısı olan Batılı münsif ilim adamları artık bunu itirâf ediyorlar
Osmanlı düşmanlığı, Avrupalıların iğfali ve körü körüne onları taklitle yapılmaktadır Meselâ; bir zamanlar Fransızlar, Sultan Abdülhamid içinLe Sultan Rougedemişler Bizim gazeteler, bunu oradan alıp serlevha yaparak Kızıl Sultandiye hemen neşreermişlerdir: Evet, bugün atalarımıza, soyumuza ait ne kadar sövmeler, küfürler varsa bütünüyle Avrupa'dan tercüme edilmiştir Yani kaynak Avrupa'dır Onun için, içimizde büyüklerimize karşı kullanılan hemen bütün uygunsuz laflar, nesebi gayrı sâhih ve Avrupa menşeli kelimelerdir Keşke, bu millet de en azından, Avrupalılar kadar kendi atalarına karşı saygılı olabilseydi!
Ayrıca biz, Osmanlının, Müslümanlığı istismar ettiğini asla düşünemeyiz Çünkü o, kuvvetli iken de,zayıf iken de Müslümanlığa sımsıkı sarılmıştı
Sadece Osmanlılar değil Alparslan'ın amcası Tuğrul Bey, Abbasî devleti başındaki Halife elKâim hilafetin şahsı mânevisini, muhafaza ve müdafaa edemeyecek hale gelince, Halife elKâim'in huzuruna edeble girdiAslında, buna hiç de mecbur değildi, ama; karşısındaki zât, Efendimiz'e (sav) ait vazifeyi temsil ediyordu Bel kırıp, boyun bükerek makamında onu ziyâret etti Ben size dehâlet ediyorum Efendimiz'e (sav) ait büyük mânâların müdafaası hususunda, bize düşen bir vazife varsa, emre âmâdeyizdedi ve teslim oldu Halife yine elKâim'di ama, hilâfeti muhafaza eden, onun bayraktar kumandanı, Tuğrul Bey'di O devirde, Türklerden bin çadır birden Müslüman olmuştu Tuğrul Bey de bunların idârecisiydi Az bir tasarrufla, İsmail Hami Danişmend beyden naklettiğim bu satırlar, yüce milletimizin İslam'a karşı tavrını göstermesi bakımından çok önemlidir Şimdi rica ederim, Tuğrul Bey'in şu asil davranışının istismarla ne alâkası var? Tuğrul Bey'in bu asil davranışını istismarla alakalı göstermek, şanlı milletimizi tanıyamama bahtsızlığından başka bir şey değildir
Osmanlı'nın temelinde de, işte bu ruh vardı Ertuğrul Gazi de, baştan başa Anadolu'yu kat' edip, Söğüt civârında bir yere yerleştiğinde, yine İslâm bayraktarı olarak yerleşmiş veya yerleştirilmişti Müslümanlara karşı hiçbir menfi tavır ve vaziyeti olmadığı gibi, Halifeye de fevkâlâde saygılıydı Kayıboyu Söğüt'e yerleştiğinde, Anadolu'da başka beyler ve beyliklerde vardı ve bunlar arasında kavgalar sürüp gidiyordu Önce Ertuğrul Bey, sonra da Osman Gâzi bu umumî kargaşa içinde sadece ve sadece nazarını Bizans'a dikmiş, onunla hesaplaşma yolları araştırıyordu Bu öyle erkânı harpçe bir şeydi ki, bir taraftan Müslümana asıl hedefi gösteriliyor, diğer taraftan da Müslümanların kuşkulanmalarına meydan verilmiyordu Osman Gazi ilk iş olarak Anadolu'daki beylikleri bir araya getirmeye çalışabilirdi Fakat babasından aldığı vasiyet, sahip olduğu müthiş dirâyet ve kiyâset, sonra da kayınpederi, Şeyhi'nden (edep Âlî) aldığı dersle fevkâlâde itinâlı, temkinli hareket ediyor ve Müslümanların karşısında alternatif olarak küfür bulunursa, onlar benimle birleşirler, böylece kefere ve fecereyi ezerizdiyordu
Bunun için, hedef olarak Bizansı seçmiş onunla uğraşıyor ve müminlere kat'iyyen sataşmıyor ve onların arasındaki sürtüşmelere, vuruşmalara karışmıyordu Benim hedefim Bizans'dır Ve bir gün Konstantin mutlaka fethedilecektirdiyordu Bu kadar coşkun bir insanın, Müslümanlığını istismarcılık ve jeopolitik olarak görüp göstermek kasıtlı değilse, akılsızlıktır Osmanlı bütün samimiyetiyle altı asır, dünyanın en uzun ömürlü devletlerinden biri olarak, hiç bir aileye nasip olmamış bir lütfa mazhardır ve Kur'an'ın bayraktarı bir millettir İçimizdeki hainler ona darbe vurmasalardı, bir, bir buçuk asır evvel, belki cihanın daha pek çok yerleri fethedilmiş olacaktı
Osmanlılar en zayıf oldukları dönemde bile, dinlerine sımsıkı bağlı idiler Voltaire'in yüz kızartıcı bir eseri vardır O, bu eseriyle, doğrudan doğruya, gözümüzün nuru Hz Muhammed'i (sav) hedef alıyordu Tam devletin hasta olduğu devirde, Fransa, bu eserin sahnede temsil edilmesini kararlaştırıyor Ama, yaralı ve hasta aslan, Efendisine (sav) yapılan böyle bir hakaret karşısında kükrüyor Kızıl Sultan dedikleri adam (yüz bin defa hâşâ!) Fransızlara ültimatom gönderiyor: Benim ve bütün MüslümanlarınPeygamberine (sav) hakaret eden bu piyesi oynatırsanız, Hindistan, Arabistan ve bütün İslâm âlemini aleyhinize ayaklandırırım Keşke İslâm dünyasında o şuur olsaydı! Bu hasta aslanın kükreyişi, Fransa'da öyle bir sarsıntı meydana getirir ki, Fransızlar Voltaire'in piyesini temsile cesaret edemezler Bu sefer, İngilizler sahneye koymak isterler; bizim yaralı aslan bir ültimatom da onlara gönderir; derken onlar da oynatamazlar İşte şanlı ecdadımız budur!
Evet, hasta devrinde dahi,Peygamberinin (sav) sakalına konacak bir gubar karşısında tir tir titreyen Osmanlıya uzatılan dil koparılmalı Osmanlı, tarihte devlet olarak Sahabeden sonra en muâllâ mevkii işgâl etmiş ve altı asır Allah Resulü'nün (sav) adını bayraklaştırmış üstün bir millettir
Allah'ın binlerce rahmet ve mağfireti üzerlerine olsun!
Osmanlı düşmanlığı, Avrupalıların iğfali ve körü körüne onları taklitle yapılmaktadır Meselâ; bir zamanlar Fransızlar, Sultan Abdülhamid içinLe Sultan Rougedemişler Bizim gazeteler, bunu oradan alıp serlevha yaparak Kızıl Sultandiye hemen neşreermişlerdir: Evet, bugün atalarımıza, soyumuza ait ne kadar sövmeler, küfürler varsa bütünüyle Avrupa'dan tercüme edilmiştir Yani kaynak Avrupa'dır Onun için, içimizde büyüklerimize karşı kullanılan hemen bütün uygunsuz laflar, nesebi gayrı sâhih ve Avrupa menşeli kelimelerdir Keşke, bu millet de en azından, Avrupalılar kadar kendi atalarına karşı saygılı olabilseydi!
Ayrıca biz, Osmanlının, Müslümanlığı istismar ettiğini asla düşünemeyiz Çünkü o, kuvvetli iken de,zayıf iken de Müslümanlığa sımsıkı sarılmıştı
Sadece Osmanlılar değil Alparslan'ın amcası Tuğrul Bey, Abbasî devleti başındaki Halife elKâim hilafetin şahsı mânevisini, muhafaza ve müdafaa edemeyecek hale gelince, Halife elKâim'in huzuruna edeble girdiAslında, buna hiç de mecbur değildi, ama; karşısındaki zât, Efendimiz'e (sav) ait vazifeyi temsil ediyordu Bel kırıp, boyun bükerek makamında onu ziyâret etti Ben size dehâlet ediyorum Efendimiz'e (sav) ait büyük mânâların müdafaası hususunda, bize düşen bir vazife varsa, emre âmâdeyizdedi ve teslim oldu Halife yine elKâim'di ama, hilâfeti muhafaza eden, onun bayraktar kumandanı, Tuğrul Bey'di O devirde, Türklerden bin çadır birden Müslüman olmuştu Tuğrul Bey de bunların idârecisiydi Az bir tasarrufla, İsmail Hami Danişmend beyden naklettiğim bu satırlar, yüce milletimizin İslam'a karşı tavrını göstermesi bakımından çok önemlidir Şimdi rica ederim, Tuğrul Bey'in şu asil davranışının istismarla ne alâkası var? Tuğrul Bey'in bu asil davranışını istismarla alakalı göstermek, şanlı milletimizi tanıyamama bahtsızlığından başka bir şey değildir
Osmanlı'nın temelinde de, işte bu ruh vardı Ertuğrul Gazi de, baştan başa Anadolu'yu kat' edip, Söğüt civârında bir yere yerleştiğinde, yine İslâm bayraktarı olarak yerleşmiş veya yerleştirilmişti Müslümanlara karşı hiçbir menfi tavır ve vaziyeti olmadığı gibi, Halifeye de fevkâlâde saygılıydı Kayıboyu Söğüt'e yerleştiğinde, Anadolu'da başka beyler ve beyliklerde vardı ve bunlar arasında kavgalar sürüp gidiyordu Önce Ertuğrul Bey, sonra da Osman Gâzi bu umumî kargaşa içinde sadece ve sadece nazarını Bizans'a dikmiş, onunla hesaplaşma yolları araştırıyordu Bu öyle erkânı harpçe bir şeydi ki, bir taraftan Müslümana asıl hedefi gösteriliyor, diğer taraftan da Müslümanların kuşkulanmalarına meydan verilmiyordu Osman Gazi ilk iş olarak Anadolu'daki beylikleri bir araya getirmeye çalışabilirdi Fakat babasından aldığı vasiyet, sahip olduğu müthiş dirâyet ve kiyâset, sonra da kayınpederi, Şeyhi'nden (edep Âlî) aldığı dersle fevkâlâde itinâlı, temkinli hareket ediyor ve Müslümanların karşısında alternatif olarak küfür bulunursa, onlar benimle birleşirler, böylece kefere ve fecereyi ezerizdiyordu
Bunun için, hedef olarak Bizansı seçmiş onunla uğraşıyor ve müminlere kat'iyyen sataşmıyor ve onların arasındaki sürtüşmelere, vuruşmalara karışmıyordu Benim hedefim Bizans'dır Ve bir gün Konstantin mutlaka fethedilecektirdiyordu Bu kadar coşkun bir insanın, Müslümanlığını istismarcılık ve jeopolitik olarak görüp göstermek kasıtlı değilse, akılsızlıktır Osmanlı bütün samimiyetiyle altı asır, dünyanın en uzun ömürlü devletlerinden biri olarak, hiç bir aileye nasip olmamış bir lütfa mazhardır ve Kur'an'ın bayraktarı bir millettir İçimizdeki hainler ona darbe vurmasalardı, bir, bir buçuk asır evvel, belki cihanın daha pek çok yerleri fethedilmiş olacaktı
Osmanlılar en zayıf oldukları dönemde bile, dinlerine sımsıkı bağlı idiler Voltaire'in yüz kızartıcı bir eseri vardır O, bu eseriyle, doğrudan doğruya, gözümüzün nuru Hz Muhammed'i (sav) hedef alıyordu Tam devletin hasta olduğu devirde, Fransa, bu eserin sahnede temsil edilmesini kararlaştırıyor Ama, yaralı ve hasta aslan, Efendisine (sav) yapılan böyle bir hakaret karşısında kükrüyor Kızıl Sultan dedikleri adam (yüz bin defa hâşâ!) Fransızlara ültimatom gönderiyor: Benim ve bütün MüslümanlarınPeygamberine (sav) hakaret eden bu piyesi oynatırsanız, Hindistan, Arabistan ve bütün İslâm âlemini aleyhinize ayaklandırırım Keşke İslâm dünyasında o şuur olsaydı! Bu hasta aslanın kükreyişi, Fransa'da öyle bir sarsıntı meydana getirir ki, Fransızlar Voltaire'in piyesini temsile cesaret edemezler Bu sefer, İngilizler sahneye koymak isterler; bizim yaralı aslan bir ültimatom da onlara gönderir; derken onlar da oynatamazlar İşte şanlı ecdadımız budur!
Evet, hasta devrinde dahi,Peygamberinin (sav) sakalına konacak bir gubar karşısında tir tir titreyen Osmanlıya uzatılan dil koparılmalı Osmanlı, tarihte devlet olarak Sahabeden sonra en muâllâ mevkii işgâl etmiş ve altı asır Allah Resulü'nün (sav) adını bayraklaştırmış üstün bir millettir
Allah'ın binlerce rahmet ve mağfireti üzerlerine olsun!