Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Osmanlı İmparatorluğu'nda Çingeneler

Osmanlı İmparatorluğu'nda Çingeneler
0
64

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
85
Puan
48
F-D Coin
0
Osmanlı İmparatorluğu'nda Çingeneler Osmanlı İmparatorluğu’nda da Rumeli topraklarında yaşamış Çingeneler bambaşka yönetim sayılmışlardı Çingene Sancağı olarak adlandırılan bu yönetim biriminde, Çingenelerin yönetsel, parasal ve askeri işleri düzenlenirdi Yasal vaziyetleri XVI asrın başlarından itibaren, Rumeli'deki Çingeneleri, askeri maksatlar ile vücuda getirilen diğer bir takım teşekküller gibi, bir teşkilata tabi görüyoruz Mekezi Kırkkilise olan ve Eski Hisarı Zağra, Hayrabolu, Malkara, DöğenciEli, İncügez, Gümülcüne, Yanbolu, PınarHisar, Pravadi, Dimetoka, Ferecik, İpsala, Keşan ve Çorlu mıntıkalarını ihtiva eden bir Çingene livası ihdas eedilmiş ve Çingeneler önceden anadolu'da vücuda getirilip, sonradan Rumeli'ye de naklonunan müsellem teşkilatına sokulmuştu Yine Rumeli'de mevcut Çirmen, Kızılca ve Vize müsellemlerinden farklı bir liva olan Çingene müsellemleri de 938 (1531)'de, diğerleri gibi, 34 müsellem ile 912 yamaktan mürekkep ocaklar halinde tahrir edilmişti fakat, müsellemleri, seferlerde yamaklarından avarızı aniye karşılığı olarak, 50'şer akçe harçlık alıp, nöbetle iştirak ederlerdi Sefer olmadığı süre, hiç bir şey almazlar ve hizmete alınan nöbetli müsellem de o senenin agnam vergisini (adet) vermezdi Müsellemlere hem birer çiftlik mikdarı yer ödev edilmişti Çiftliğin hasılatını sefere giden alır, nöbetli olmayanlar da, yamaklar gibi 50'şer akçe harçlığı ve öşürlerini eşen müsellemeverirlerdi Bazan zaruret halinde, üçü veya dördü de hizmete alındığı takdirde, çiftlik hasılatını ve yamakların 50'şer akçe harçlığını aralarında mütesaviyen taksim ederlerdi Çingene müsellemlerinin de vazifesi seferde top çekip yol yerine getirmek ve askere erzak taşımak gibi, geri hizmetleri idi Müsellemlerin başında çeribaşıları (seraskeran) olan tımarlı sipahileri bulunuyordu fakat, tahrir defterlerinde bunların statüleri (kanuni seraskeranı livai çingane) ayrıca tesbit edilmişti Buna tarafından, timarlarında olan göçebelerin resimleri resmi haymaneolarak, kendilerinindir Buna mukabil bayrak beyinin haslarında sakin olan göçebelerin vergileri çingane livasının sancak beyine aitti Çeribaşı, timarındaki cürüm ve canice devlete ait ile 'arus (gerdek) resminin sözde hasılatını alır, yarısı ise, sancak beyine verilirdi Fakat badihava resimleri ifade olunan vergiler (yuva, kaçkon vs resimleri) adamakıllı çeribaşınındı Böyle bir timarda Böyle bir timarda bulunup da yürük, tatar, canbaz gibi askeri ve yağcı, küreci gibi mali ve iktisadi sınıflara mensup olanlardan ziraat ile meşgul ve çiftlik tutan kimseler, birinciler 12, ikinciler 20 akçe edinmek üzere, resmi çiftlerini çeribaşıya verirlerdi Bu livanın çeribaşıları Çingene olmayıp, bilakis öteden beri timarlu sipahileri sınıfına mensup beyzade ve sipahizadedir Bunların timarları livanın muhtelıf mıntakalarında olup, kendileri de bir veya birkaç nahiyenin müsellemlerini sefere sevkederdi Mesela 938'de çingane livasının bir timarlu sipahisi Yanbolu'da muhtelif köylerde 11463 akçe varidatlı bir timara ve kızılağaç Yeniçe'sinde bir köyde 1555 akçe varidatlı öbür bir timara sahiptir ve kendisi seferde bu iki yerden başka Keşan, Malkara, Gümülcüne vs gibi yerlerin müsellemlerini de idaresi altına almaktadır Diger taraftan çingane livası timarlıları aralarında dergahı ali çavuşlarından ve serkürekcilerinden bazılarının da bulunduğu görülmektedir Hatta bu tarihte Rumeli kethüdası Hüsam Bey�in, 9631555'te Rüstem paşanın ve serhazinedar Piri Ağa'nın bu bayrak teşkilatı arasında hasları vardı Çingane livası sancak beyine gelince, ara sıra çingane müsellemleri zabiti, bazen Kırkkilise sancağı müsellemleri beyi denilen bu,, mirlivai çingane, bununla beraber, Vize yürükleri subaşı ve Vize müsellemleri zabitidir ve ekseriya, çingane sancağını yazan defter eminleri bunları Vize müsellemleri ve bazan da Vize yürükleri ile birlikte kaydetmişlerdir Lüzum sancak beyi, gerek çericibaşıları, has ve timarlarından, yukarıya bahsettiğimizden maada öteki bazı aynı ve nakdi vergilerde alırlardı Mahallin hususiyetine kadar, çeşit ve miktarları değişen bu vergiler arasında, örneğin, buğday, arpa, yulaf, burçak, nohud, bakla gibileri bulunduğu gibi, öşri kovan (bal vergisi), öşri bağ, öşri bostan, öşri ketan, resmi asiyabi (değirmen vergisi), resmi ahır v b nevinden olanları vardır Müsellenlere devir edilen çiftlikler veya bu çiftliklerin bir kısmını teşkil eden zeminler, mezraalar bazen, muhtelif tahrirlerde başka başka müsellemlere ocak yazıldıkları için, bir ihtilaf mevzuu olmakta ve meselenin halli ait olduğu mıntaka kadısına bırakıldığı gibi, çeribaşılara tımar olarak verilen köylerede müdahale yapıldığı vaki idi Murad III devrinden itibaren, öteki askeri teşkilat gibi, Çingene teşkilatı da bozulmağa başladı 9871579 da, İran harbi sırasında, Bender tarafına hizmete memur edilen Çingane müsellemleri, defterin teslim edilmediğini eden yamakların harçlık vermemeleri yüzünden, vazifelerine gidememiş ve Çingeneleri yola getirmek hususunda Kırkkilise, Hayrabolu ve Babaeski kadılarına dikte ve hükümler gönderilmesine yükümlülük hasıl olmuştu bundan başka devlet ve saray ricalinin yolsuzlukları cümlesinden olarak, sipahi tımarları ve hatta zeametler Çingenelere tevcih edilmeğe başlandı Nihayet, XVII asır başında, umumiyetle yayalar ve müsellemler gibi, çingane müsellemleri de kaldırılmış ve mukataaya bağlanmıştır 1032 (1622)'de Rumeli Çingenelerinin cizye ve ispençlerinin (bir nevi şahsi vergi) kıptiyan nezareti muhasebesi kaleminden iltizam suretiyle ve mukataa biçiminde Sipahizadelerden İbrahim Bey'e tevcih edildiğini görüyoruz ki, 1555'teki çingane livası hasları, timarları ve ocakları hasılatı yekunu (6244462 akçe) bu tarihteki mukataa icmalidir Bu mikdardan ne kadarının hangi vazife sahiplerine saliyane, mevacip veya ocaklık olarak verildiğini bildiğimiz gibi ne kadarının Sultan Ahmed camiine, Edirne'deki Sultan Beyazıd evkafına veya Edirne'deki hassa cerrahları ile Hassa suyolcularına vsye görev olunduğunu tesbit edebilmekteyiz Rumeli çinganeleri, mukataaya bağlandıktan daha sonra da, hususi durumlarını muhafaza etmişlerdi Diğer reayanın ödediği avarızı aniye ve öteki resimlerden muaf (taifei kıptiyan kadimden mafruz al kalem ve maktu alkıdem özgürlük) tutuluyor, buna karşılık maktu olarak senede müsellem olanlarından 655'er akçe alınıyor, fakat cizye talep olunmuyordu Hıristiyan olanlardan ise 730 akçe alınıyordu XVII asrın sonlarına içten kıptiyan mukataasına serhad Çingenelerinin de (kıptiyanı serhadluyan) 830000 akçe maktu'a ve cizye ile dahil oldukları görülmekte ve Serez, Ohri, Filibe, Niğbolu, Silistre ve Prezerin gibi yerlerdekilere de teşmil olunmaktadır Bu sırada cizye veren Çingenelere, Balkan yarım adasının baştan başa, bilhassa, Elbasan ve Avlonya gibi Arnavutluk taraflarında ve Üsküp, Vulçetrin, Preştine havalisinde, Mora, İnebahtı ve Karlıeli'nde, Ege adalarından bir çoğunda rastlanmakta idi Çingane mukataasına, bu sırada, Anadolu'da İzmit ve Bursa'nın da dahil olduğunu görüyoruz D'Ohsson'un, Anadolu'daki kıptiler hakkında sarih olmayan kaydı buna telmih olsa gerektir Çingenelerin vergisi, Avusturya harpleri yüzünden devletin fazlaca para sıkıntısı çektiği bir sırada, Mustafa II'nın ilk saltanat senesinde (1106 1695) hayli arttırıldı O zamana kadar 45000 kuruşa toptan bahşedilen bu mukataanın, bundan sonradan, hıristiyanlara uygulama edildiği şekilde, belge ile cibayet olunmasında miriye çok avantaj te'mini düşünülerek, Rumeli ve Anadolu'daki Çingenelerin yekunu 45000 birey (erkek ve büyük) ve bunlardan 10000'i islam ve 35000'i hıristiyan olduğu tahmin edilmiş, müslümanlarına 5, hıristiyanlarına 6 kuruş devir olunarak, hasıl olan 260000 kuruşun parça parça, öteki havassı humayun mukataaları gibi, talibine satılması ferman olunmuştu (krş Raşid, Tarih, II, 328 vd) Buna göre XVIII asrın birinci yarısında, cizye ve maktuaların cibayeti yer yer muhtelif şahıslara havale edilmekte olduğu için bundan sonradan Çingenelerin parasal mükellefiyetleri, bazan da suistimaller ile, artmış, bunun neticesi olarak, Çingenelerin birer suretle cizye ve maktua devlete ait ödemekten kaçındıkları ve bir takım kimselerin de bunları himaye ettikleri görülmüştür (krş Başvekalet arşivi, İbnülemin, dahiliye, tarih 1116, 1136, nr 2516, 2622) Muhtelif yer ve zamanlarda devamlı bu gibi hallerin önlemek maksadı ile, 1155 (1742)'te, padişahın takvim masrafına tahsisen hassa bazirgan başısına ocaklık atama edilen İstanbul, Edirne, Çirmen ve Kocaeli sancakları dahilindeki Çingenelerin cizye ve maktuaları ile miri mallarının tahsiline kadı, mütesellim, voyvoda, selatin evkafı zabitleri vs taraflarından mümaneat gösterilmemesi hakkında alakadarlara an göre dikte ve hükümler gönderilmesine yükümlülük görülmüştü Bir Takım yerlerdeki çingane cizye ve maktualarının saray mensuplarına ocaklık suretiyle verilmesi keyfiyeti XIX asır başlarında da az önce cari bir usuldü Halbuki, vukua gelen harpler dolayısiyle, Çingeneler, yaşayışları itibariyle de kolaylık görerek, sık sık yer değiştiriyor ve mukataa mültezimleri ile ocaklık sahiplerini müşkül mevkie ve ehemmiyetli zarara sokuyorlardı Böyle bir zaruretin de sevki iledir fakat, tanzimattan sonra bir taraftan Çingenelerin tahrirleri ile iskanları cihetine gidilmiş, üstelik da vergilerinin cibayetinde daha diğer esaslar aranmıştır Böylece görünüyor oysa, Çingenelerin tesbit ve ve tahrirleri yolunda yapılan teşebbüsler, imparatorluğun en uzak mıntıkalarında bile galibiyet ile neticelenmiş, örneğin doğu Anadolu'da, Diyarbekir, Beşiri, Çapakçur, Midyat, Mardin havalisindeki müslüman Çingeneler ayrı ayrı tesbit edildiği gibi, Bosna'da da iskan şekilleri ile kimseye zarar ve ziyanları olmamak üzere, mürur nizamına tevfikan zaman ve mevsiminde göçüp gitmeleri te'min olunmuştur İşleri, yaşayış ve adetleri Çingenelerin XV asırda Anadolu'da ve Rumeli'de nerelerde ve nasıl bulunduğunu tayine yarayacak elimizde, şimdilik, tarihi arşiv yoktur Oysa Selim I'in Çaldıran seferi esnasında Erzurum'dan sonra konakladığı yer, KaraÇingene adlı bir köy olduğuna tarafından Çingenelerin, her halde XV asır nihayetlerinden itibaren Anadolu'da kurulmuş bir halde de bulundukları anlaşılmaktadır Anadolu'nun bir çok yerlerinde Abdal adını taşıyan lakin insanlar aralarında kendileri bu isnadı asla kabul etmemekle beraber Çingene addolunan zümreler vardı fakat, bunlar da hemencecik umumiyetle Çingenelerin görünüşünde idiler ve meşguliyetleri benzer idi Ahmed Vefik Paşa'ya tarafından, Hasan Abdallu taifesi de Ankara civarında ve Kızanlık'da yaşamış bir Çingene taifesi idi XVI asrın ikinci yarısına ait öteki kayıtlardan hususiyle garbi Anadolu'da Çingene taifesinin kalabalık bir halde bulunduğunu görmekteyiz 9751567'te Beyşehir beyine, 9771569'de Antalya, Aydınlatılmış ve Saruhan kadılarına bahşedilen emirlerden öğreniyoruz ki, Çingeneler, gurbet adı bahşedilen yeniden göçebe bir taife ile birlikte, o mıntıkalarda huzursuzluk amili olmakta, yolları keserek adam soymak, tarla ve harmanlardaki mahsulu yağma etmek, hatta mescidlerin kilim vb eşyasını kaldırarak şer'e deha itaatgöstermemek suretiyle ahaliyi ve devlet otoritelerini kendilerine karşı mücadeleye mecbur etmektedirler Çingenelerin Rumeli'de de her zaman at besleyerek bu gibi yolsuzluklara girişim ettiği görüldüğü içindir fakat, gurbeet ve Çingene taifesinin cet binmemesi, zaruret halinde, eşeğe ve arabaya binmesi, beygir ve kısrak beslememesi, hatta İstanbul'da beygir canbazlığı yapmaması müteaddit emirlerde ve Rumeli'deki sancak beylerine, Kırkkilise ve İstanbul kadılarına bildirilmiştir Kendilerine İstanbul'da Edirnekapısı kapsamında, öteden beri, bir yer gösterilmişken sonra bir yolunu bularak, XVIII asrın ortalarında, şehrin iç mahallelerine kadar sokulmuş, Fatih camii civarında büyük Karaman ve Dülgerzade mahallelerindeki odalara sabit ve mürtekibi nevahi (kabahat işler) olarak tanındıkları için, vuku bulan şikayetler üzerine eski yerlerine, şehrin kenarlarına çıkarılmalarına zorunluluk görülmüştü Zaten daha evvel de, Çingenelerin daha başka türlü yolsuz hareketlerinin önüne geçmek üzere zaman zaman şiddetli hükümler çıkarılmıştı Çingenelerin İstanbul'a Gümülcene'den ve Menteşe sancağından Fatih tarafından getirilip yerleştirildiklerini Evliya Çelebi kaydeder Mamafih Yenibahçe, Sulukule, Ayvansaray, Üsküdar, Kasımpaşa semtlerine de bilahare yerleşmişlerdi XIX asrın ikinci yarısında, Paspati'ye tarafından, İstanbul'da 140 Çingene ailesi vardı Silivri, Çorlu, Çatalca, Büyükçekmece ve Tekirdağ kasaba ve şehirlerinde belirlenmiş Çingeneleri de tesbit eden (123 aile) ve özellikle Osmanlı imparatorluğundaki Çingenelerin dillerini inceleyen bu müellif Rumeli'nin diğer yerlerinde de yerleşenlerin göçebelere nazaran fazla eksik olduğunu tasrih ve bu hususta hatalı rakam ve malumat veren Ami Boué'yi eleştiri etmektedir Göçebe ve belirlenmiş Çingeneler aralarında gerek dil, gerek yaşayış ve adet bakımından ehemmiyetli farklar meydana gelmiştir Göçebeler, kendilerine kasıtlı olarak vasıfları ve dillerinin hususiyetlerini muhafaza ettikleri halde, yerleşenler yerli millet ile karışmalarından dolayı, keza dillerine Türkçe ve rumca kelimeler girmiş, hem de göçebe Çingene adet ve yaşayışını terk etmişlerdi Yerleşmiş Çingeneler göçebeler ile temastan çekinir ve onları cail ve kaba bulurlar Buna mukabil göçebeler de onları hakir görür ve kalp Çingene, sahtekar Çingene, reaya Çingenesi ve Lakhosadları ile tesmiye ederdi Göçebeler dillerine Çingenece romanes demektedirler Paspati'ye kadar, Rumeli Çingenelerinin dili Avrupa ve Amerika'da dağılmış tüm Çingene dilinin anasıdır Çingeneler Türklere ve umumiyetle müslümanlara khorakhai adını verirler Rumlara verdikleri umumi ad Balamo'dur Hıristiyan Çingenenin adı da balamorom'dur Bulgarlara das, arnavudlara da çibano adını vermişlerdir İstanbul'da yerleşenler, ekseriyetle Macaristan ve Romanya'daki çigan orkestraları derecesinde olmamakla beraber, musikişinas olurlar Fakat Çingenelerin ana görülecek hayatı harman yerlerinde, çergilerde, sepetler, maşalar, saçayaklar, ayılar, fal çıkınları arasındadır Birincil baharda kışlaktan çıktıkları vakit İstanbul civarındakiler ya Büyükdere'de veya Çırpıcı ile Çörekçi arasında, akarsu kenarında çadır kurar, kakkava tesmiye ettikleri ve tencere bayramı çağırmak olan 3 jurnal hususi bayramlarını kutlar, bu müddet zarfında mütemadiyen şarkı söyler, oynar, birbirlerine davet vererek eğlenirlerdi Bayram sonunda çeribaşı yıllık vergisini toplar, sonra dağılırlardı; rumi 23 nisana (6 mayıs) rastlantı eden ve Paspati'nin devrinde Rumeli'nin bir çok yerlerinde başvuru formu edilen bu bayram, bazılarına göre, aidatını kolaylıkla toplayabilmesi için çeribaşılar tarafından adet olarak konmuş ve Çingeneler vergilerini başka usuller ile vermeğe başladıktan sonra artık bundan vazgeçmişlerdir İstanbul'da ayı oynatanlar bu Çingenelerdendi Bunların hususi adları Orsar'dır Evliya Çelebi, esnafi ayıciyandan bahsederken, Balat'ta sakin pirsiz kıptilerolduklarını, avcı başılara mensup bulunup, alaylarda 70 kadarının resmi geçide iştirak ile Alay köşkü önünden geçtiklerini, o devirdeki ünlü ayıcı Çingenelerden Karyağdı, Binbereket, Bazuoğlu vs gibi kimseler bulunduğunu kaydetmektedir Çingenelere ait dilimizde Çingene düğünü, Çingene kavgası, Çingene borcu, Çingene çergesi gibi oradan oraya sürer, Çingene çalar Kürt oynar, Çingene evinde musandıragibi sözcük grubu ve darbı meseller kalmıştır diğer taraftan Ahmed Mithat Efendi'nin Kağıthane'deki bir Çingene kızının kendisine aleyhinde alaka gösteren bir İstanbul'lu göre tebiye ve tahsil ettirilerek olgunlaştığını belirten bir romanı ile Osman Cemal Kaygılı'nın, Topçular'da ve Erenköyü ile Çamlıca'da Çingeneler arasında hayatı tanımlama eden, bununla birlikte İstanbul'un muhtelif yerlerinde yerleşmiş ünlü enstrüman çalan kimse Çingeneleri anlatan orijinal romanını, çinganalarin romancılığımıza da mevzu teşkil eden birer misali olarak zikretmek lazımdır Doç DrM Tayyip GÖKBİLGİN  
 
858,478Konular
981,298Mesajlar
29,564Kullanıcılar
fg gvSon üye
Üst Alt